Başbakanlık

Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünce Yayımlanır

 Kuruluş : 7 Ekim 1920

2 Nisan 2004

CUMA

Sayı : 25421

 

Å ÖNCEKİ

SONRAKİ

Æ

YÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ

 

Bakanlığa Vekâlet Etme İşlemi

Çevre ve Orman Bakanlığına, Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM’ın Vekâlet Etmesine Dair Tezkere

 

Yönetmelik

Yapı, Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

 

Tebliğler

— 2004 Mali Yılı Bütçe Uygulama Talimatı (Sıra No: 8) (Tedavi Yardımı)

— İşkolu Tespit Kararı (No: 2004/15)

 

YARGI BÖLÜMÜ

 

Yargıtay Kararları

— Yargıtay 2. ve 18. Hukuk Dairelerine Ait 3 Adet Karar

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Kararları

— Uyuşmazlık Mahkemesine Ait 11 Adet Karar


YÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ

Bakanlığa Vekâlet Etme İşlemi

T.C.

 

BAŞBAKANLIK

1 Nisan 2004

B.02.0.PPG.0.12-305-4749

 

CUMHURBAŞKANLIĞI YÜCE KATINA

Görüşmelerde bulunmak üzere, 2 Nisan 2004 tarihinde Türkmenistan’a gidecek olan Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin dönüşüne kadar; Çevre ve Orman Bakanlığına, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın vekâlet etmesini yüksek tasviplerine saygıyla arz ederim.

Abdüllatif ŞENER

Başbakan V.   

—————

T.C.

 

CUMHURBAŞKANLIĞI

1 Nisan 2004

B.01.0.KKB.01-06-80-2004-351

 

BAŞBAKANLIĞA

İLGİ : 1 Nisan 2004 gün ve B.02.0.PPG.0.12-305-4749 sayılı yazınız.

Görüşmelerde bulunmak üzere, 2 Nisan 2004 tarihinde Türkmenistan’a gidecek olan Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin dönüşüne kadar; Çevre ve Orman Bakanlığına, Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM’ın vekâlet etmesi uygundur.

Bilgilerini rica ederim.

Ahmet Necdet SEZER

CUMHURBAŞKANI

Sayfa Başı


Yönetmelik

Bayındırlık ve İskân Bakanlığından:

Yapı, Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

MADDE 1 — 28/3/1981 tarihli ve 17293 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yapı, Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma Yönetmeliğinin 8 inci maddesinin (IV) numaralı bendinin (d) alt bendinin son iki paragrafından önce gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“İş Bitirme Belgesi, İş Denetleme Belgesi, İş Yönetme ve Denetleme Belgesi, Görev Belgesi ile İş Yönetme Belgesi örnek formlarına ek olarak; 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihale edilmiş ve 4735 sayılı Kamu İhaleleri Sözleşme Kanununa göre sözleşmeye bağlanmış işlerden Geçici Kabulü yapılanların, ekteki örnek formlara göre idarelerce düzenlenecek İş Deneyim Belgeleri (Yüklenici – İş Bitirme), (Yüklenici – İş Durum), (Alt Yüklenici – İş Bitirme), (İş Denetleme), (İş Yönetme) nin ibrazı halinde adı geçen belgelerinde sözleşme bedelleri, varsa ek sözleşme bedelleri ile birlikte bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde Müteahhitlik Karnesi tutarlarının tespitinde değerlendirmeye esas alınır.”

MADDE 2 —Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “Müteahhitlik Karne Komisyonu Başkanı, Müteahhitlik Hizmetleri Başkanı olmak üzere” ibaresi “Müteahhitlik Karnesi Komisyonu Başkanı Yapı Malzemeleri Daire Başkanı olmak üzere” şeklinde; ikinci fıkrasında geçen “Komisyon raportörlüğünü Müteahhitlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığının ilgili birimi yapar” ibaresi “Komisyon raportörlüğünü Yapı Malzemeleri Daire Başkanlığının ilgili birimi yapar” şeklinde değiştirilmiştir.

Yürürlük

MADDE 3 — Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 4 — Bu Yönetmelik hükümlerini Bayındırlık ve İskân Bakanı yürütür.

Sayfa Başı


—— • ——

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:

İŞKOLU TESPİT KARARI

Karar Tarihi

: 24/3/2004

Karar No

: 2004/15

İşyeri

: Ortaş Orman Ürünleri Tic. ve San. A.Ş.

 

Edremit-İzmir Yolu Üzeri Bostancı Mevkii

 

Edremit/BALIKESİR

B.M. Dosya No

: 10290.10-18576.10

Tespiti İsteyen

: Ortaş Orman Ürünleri Tic. ve San. A.Ş.

İnceleme : Ortaş Orman Ürünleri Tic. ve San. A.Ş.'nde Bakanlığımızca yapılan incelemede; şirket ana sözleşmesinin 3. maddesinde amaç ve konusunun, "Orman ürünlerinin değerlendirilmesi, sanayinin kurulması, ticaretinin yapılması..." olarak belirtildiği, işyerinde ormandan toplanan çam köklerinin değirmenlerde küçültüldüğü, küçültülen parçaların ekstraktörlere (yıkama kazanı) yüklenip solvent (C6H14-çözücü-hexan) ile yıkandığı ve elde edilen karışımın evaparatörde (buharlaştırıcı- uçurucu) solvent uçurulup reçine ekstraktının (reçine-çam katranı-telebentin-çam esansı) ayrıldığı ve ayrılan reçine ekstraktının stok tanklarına doldurulduğu, üretim aşamalarında solvent kullanıldığı, kullanılan solventin kimyasal olarak selüloz eterleri, yağ, petrol, reçine, zift ve balmumları için çözücü olan, solunum yolu ve deriye temas suretiyle etki eden, hafif narkotik etkisi olan, had zehirlenmelerde baş dönmesini takiben solunum merkezinde felce yol açabilen, fevkalade parlayıcı bir sıvı olma özelliğinin bulunduğu, sonuç olarak üretilen reçine ekstraktının kimyasal yollarla elde edildiği, ayrıca şirketin 9 Eylül İzmir Cd. No:16 Edremit/BALIKESİR adresinde faaliyet gösteren işyerinde büro ve yönetim işlerinin yürütüldüğü, bu nedenle işyerlerinde yapılan işlerin niteliği itibariyle İşkolları Tüzüğü'nün 03 sıra numaralı "Petrol, Kimya ve Lastik" işkolunda yeraldığı tespit edilmiştir.

KARAR : Ortaş Orman Ürünleri Tic. ve San. A.Ş. işyerlerinde yapılan işlerin niteliği itibariyle İşkolları Tüzüğü'nün 03 sıra numaralı "Petrol, Kimya ve Lastik" işkoluna girdiğine ve yapılan bu tespitin Resmî Gazete'de yayımlanmasına 2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nun 4. maddesi gereğince karar verilmiştir.

Sayfa Başı


YARGI BÖLÜMÜ

Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinden:

Esas No

: 2004/1066

Karar No

: 2004/2274

İncelenen Kararın

:

Mahkemesi

: Kağızman A.H.

Tarihi

: 1.11.1983

Numarası

: 1983/115-1983/132

Davacı

: Hefzi Bilmez

Davalı

: Nüfus Müdürlüğü

Dava Türü

: Evliliğin İsbatı ile Nüfusa Tescil

Temyiz Eden

: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Davacının 11.08.1983 tarihli dava dilekçesi ile davalı Nüfus Müdürlüğü aleyhine açtığı davada; 16.07.1983 günü vefat eden Saim Öztürk ile 1978 yılında gayrı resmi olarak evlendiklerini belirterek evliliğin tesbiti ile nüfusa tesciline karar verilmesini istediği, mahkemece 1.11.1983 tarihli kararla davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.

Evlenme, şekle bağlı akitlerdendir. İki tarafın evlendirme memuru ve tanıklar önünde ve karşılıklı olarak bu konudaki iradelerini açıkça bildirmeleri şarttır. (743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinin md. 108-109) Bu itibarla bir evlenme akdine dayanmadan birleşen davacı Hefzi Bilmez ile Saim Öztürk arasında geçerli bir nikah akdi meydana gelmediği halde Saim'in ölümünden sonra ikisi arasında nikahın subutuna karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi. 26.02.2004

—— • ——

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinden:

Esas No

: 2004/1635

Karar No

: 2004/2614

İncelenen Kararın

:

Mahkemesi

: Afyon 1.A.H.

Tarihi

: 15.02.2002

Numarası

: 2002/81 - 2002/71

Davacı

: İlyas Taşpınar (Abdullah'a Velayeten)

Davalı

: Hasımsız

Dava Türü

: Ergin Kılınma

Temyiz Eden

: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Davacının 11.02.2002 tarihli dava dilekçesiyle açtığı davada, velayeti altında bulunan 01.10.1984 doğumlu oğlu Abdullah Taşpınar'ın reşit kılınmasını istediği, küçüğün annesinin davaya katılımının sağlanmadığı, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 12. maddesi uyarınca onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.

Aynı Kanunun 336. maddesinde "Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar." hükmü mevcuttur. Bu madde hükmüne göre eşlerden herhangi birisine öncelik veya üstünlük tanınmamıştır. 342. maddesinde de ayrım yapılmaksızın anne ve babanın çocuğu velayetleri çerçevesinde temsil edecekleri ilkesi getirilmiştir.

Emredici nitelikteki bu hükümler, evlilik birliği içinde velayetin kullanılması kapsamında, ana ve baba tarafından çocuk adına açılacak tüm davalar yönünden geçerlidir. Buna göre, asıl olan eşlerin birlikte dava açmaları ise de bunlardan birisi tarafından açılacak davaya diğer eşin sonradan icazetini bildirip olumlu iradesini ortaya koyması ile velayetin birlikte kurulması gerçekleşmiş olacağından yeterlidir. Diğer eşin katılımının veya rızasının sağlanamadığı davanın reddi gerekir.

İncelenen dosyada mevcut nüfus kayıt örneğinden davacının eşi Nezahat Taşpınar'ın sağ olduğu anlaşılmaktadır.

Mahkemece davacıya eşinin davaya katılmak ya da duruşmaya hazır bulunmak suretiyle icazetini bildirmesi veya icazetini gösteren imzası noterden onaylı belge ibraz etmesi için süre verilip, bunun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eşlerden birisinin istemi yeterli bulunarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi. 03.03.2004

—— • ——

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinden:

Esas : 2004/328

Karar : 2004/1262

Davacı Erpat Taşçı ve ark. ile davalı Nüfus Müdürlüğü arasındaki davada Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve Yargıtay’ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan 15.11.2002 günlü ve 2002/508-917 sayılı kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Cumhuriyet Başsavcılığının 24.12.2003 gün ve Hukuk-194458 sayılı yazısıyla kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Türk Medeni Kanununun 321. maddesi hükmüne göre, ana ve baba evli değilse çocuk ananın soyadını taşır. Dosyada bulunan 3.7.2002 günlü yazı ekindeki nüfus kayıt tablosunda soyadının düzeltilmesi istenilen küçüğün evlilik dışı doğduğu ve ana hanesine yazıldığı görülmektedir. Bu nedenle davacı annenin kendi soyadı baki kalmak üzere velayeti altındaki çocuğunun soyadının değiştirilmesi konusunda açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yasanın buyurucu hükmüne rağmen yerinde bulunmayan gerekçeyle kabulü usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.

Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.’nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın C. Başsavcılığına gönderilmesine, 24.2.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Sayfa Başı


Uyuşmazlık Mahkemesi Kararları

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/63

Karar No: 2003/63

Karar Tarihi:29.12.2003

(Ceza Bölümü)

 

ÖZET: "Asker kaçağını saklamak" suçunu işleyen sivil kişi hakkında açılan kamu davasının, 353 sayılı Yasa'nın 11 ve Askeri Ceza Kanunu'nun 192. maddesi uyarınca ADLİ YARGI yerinde görülmesi gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : K.H.

Sanık : R. S.

O L A Y : Sivil kişi sanık Raşit Sümer'in, 12.3.2003 günü, Askerlik Şubesi Başkanlığı'nca yapılan tebligata rağmen Müdürü olduğu Turgut Reis Dersanesinde kimya öğretmeni olarak çalıştırdığı, bakaya Kenan Gök isimli şahsı çalıştırmaya devam ettiği, ilişiğini kesmediği, böylece, asker kaçağını saklamak suçunu işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan Askeri Ceza Kanunu'nun 75. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle Alanya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1.5.2003 gün ve E:2003/1436, K:2003/643 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

ALANYA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 9.5.2003 gün ve E:2003/827, K:2003/858 sayıyla; sanığa yüklenen eylemin Askeri Ceza Kanunu'nda düzenlenen bir suçu oluşturduğu, bu nedenle yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Dağ Komanda Okulu Ve Eğitim Merkezi Komutanlığı Askeri Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

DAĞ KOMANDO OKULU VE EĞİTİM MERKEZİ KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 16.9.2003 gün ve E:2003/847, K:2003/375 sayıyla; Askeri Ceza Kanunu'nun 192. maddesinde, aynı Kanun'un 75. maddesinde düzenlenen suçun sivil kişiler tarafından işlenmesi durumunda yargılamanın adli yargı yerine ait olduğu açıkça belirtilmiş bulunduğundan, yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, Dağ Komando Okulu Ve Eğitim Merkezi Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Yalçın ACARGÜN'ün Başkanlığında, Üyeler; Süleyman ÖZCAN, Hamdi Yaver AKTAN, Muvaffak TATAR, Recep SÖZEN, Hasan DENGİZ, Mehmet Sadık LİMAN'ın katılımlarıyla yapılan 29.12.2003 günlü toplantısında, Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Mustafa BOZKURT'un davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME :

Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmemiştir. Adli ve askeri yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuştur. Esasa ilişkin inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

353 Sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda, kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalâa edilmektedir.

Sanığın, sivil kişi olması nedeniyle, 353 sayılı Yasa'nın, asker olmayan kişilerin askeri mahkemelerde yargılanma koşullarını belirleyen 11. maddesi yönünden değerlendirme yapılmalıdır.

353 sayılı Yasa'nın 11/A maddesi ile düzenlenen hükümde;

"Askeri Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58, 59, 63, 64, 81, 93, 94, 95, 100, 101 ve 102. maddelerinde yazılı suçlar"a ilişkin davalara askeri mahkemelerde bakılacağı öngörülmektedir.

Sanığın, asker kaçağını sakladığı ileri sürülerek açılan davada, yüklenen eylem 353 sayılı Yasa'nın 11. maddesinde sayılan suçlar arasında bulunmamaktadır.

Diğer yandan, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nun 192. maddesinde; "Askeri Ceza Kanunu'nun 75,79 uncu maddeler ile 78 inci maddesinin C fıkrasının iki numarasında ve askeri eşyayı satın almak, rehin olarak kabul etmek ve gizlemek fiillerine dair 131 inci maddede yazılı suçlar askeri mahkemelere tabi olmayan siviller tarafından yapılırsa umumi mahkemeler bu kanun hükümlerini tatbik ederler" hükmünün de yer alması karşısında; davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Alanya Asliye Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ yargı yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Alanya Asliye Ceza Mahkemesi'nin 9.5.2003 günlü ve E:2003/827, K:2003/858 sayılı görevsizlik KARARININ kaldırılmasına, 29.12.2003 günü KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi.

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/64

Karar No: 2003/64

Karar Tarihi:29.12.2003

(Ceza Bölümü)

 

ÖZET: Asker kişi sanığa yüklenen "müessir fiil" suçunun, askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması ve askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin de kesilmiş olması nedeniyle, açılan kamu davasının ADLİ YARGI yerinde görülme-sinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : K.H.

Sanık : K.K.

O L A Y : Şırnak / Mezraa- 1/6. J. Komd. Bl. Komutanlığı emrinde görevli sanık J. Komd. Er Kerem Kaya’nın, 3.4.2002 günü, aynı Komutanlık emrinde görevli J. Komd. Er Cemal Değirmenci ile aralarında çıkan tartışma sırasında, tekme ve yumruk vurmak suretiyle mağduru 20 gün iş ve güçten kalacak şekilde yaraladığı, böylece, müessir fiil suçu işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan Türk Ceza Kanunu’nun 456/4. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle 2. Taktik Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 2.5.2002 gün ve E:2002/728, K:2002/243 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

2. TAKTİK HAVA KUVVETİ KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 24.9.2002 gün ve E:2002/816, K:2002/444 sayıyla; sanığa yüklenen eylemin, askeri suç olmadığı, askeri bir suça bağlı bulunmadığı ve yargılama sırasında sanığın terhis edilmesiyle askeri mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin de kesildiği gerekçesiyle Türk Ceza Kanunu’nun 456/2. maddesi uyarınca yargılanması için görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Şırnak Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

Şırnak Asliye Ceza Mahkemesi, suç yerinin Beytüşşebap Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargılama yetkisi dahilinde olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiş, dava dosyası, Beytüşşebap Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

BEYTÜŞŞEBAP ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 17.9.2003 gün ve E:2003/18, K:2003/51 sayıyla; asker kişi sanığın, asker kişiye karşı, askeri mahalde suç işlediği ileri sürüldüğüne göre, eylemin askeri suç olduğu, sanığın terhis edilmesinden önce askeri mahkemede kamu davası açıldığı, bu nedenle 353 sayılı Yasa’nın 9 ve 17. maddeleri uyarınca yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, Beytüşşebap Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Yalçın ACARGÜN'ün Başkanlığında, Üyeler; Süleyman ÖZCAN, Hamdi Yaver AKTAN, Muvaffak TATAR, Recep SÖZEN, Hasan DENGİZ, Mehmet Sadık LİMAN'ın katılımlarıyla yapılan 29.12.2003 günlü toplantısında, Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’ in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Mustafa BOZKURT'un davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME:

Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmemiştir. Askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuştur. Esasa ilişkin inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.

Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmektedir.

Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile maddenin ikinci tümcesinde yer alan "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." sözcükleri iptal edilmiştir.

Bu duruma göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle birlikte sanığa yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. Artık, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

Somut olayda, unsurları ve cezalarıyla Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş bulunan “müessir fiil” suçu nedeniyle kamu davası açılmış olup, bu suçun “askeri suç” olmadığı açıktır. Asker kişi sanık hakkında, asker kişiye karşı, askeri mahalde işlendiği ileri sürülen, unsurları ve cezaları Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suç nedeniyle askeri mahkemeye kamu davası açıldığı, yargılama sırasında sanığın terhis edildiği, dosya içindeki bilgilerden anlaşılmaktadır. Adli yargı yerinin görevsizlik kararı gerekçesinde, sanığın terhisinden önce, kamu davasının askeri mahkemeye açıldığından söz edilmekte ise de; yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması ve 353 sayılı Yasa'nın 4191 sayılı Yasa ile değişik 17. maddesinin ikinci tümcesinde yer alan "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." sözcüklerinin iptali karşısında, sanığın askeri mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin kesilmiş olması nedeniyle davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Beytüşşebap Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ yargı yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Beytüşşebap Asliye Ceza Mahkemesi'nin 17.9.2003 günlü ve E:2003/18, K:2003/51 sayılı görevsizlik KARARININ kaldırılmasına, 29.12.2003 günü KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi.

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/65

Karar No: 2003/65

Karar Tarihi:29.12.2003

(Ceza Bölümü)

 

ÖZET: 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından,aynı Yasa'nın 27.maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE karar verilmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : K.H.

Mağdur : M. K.

Sanık : Ç.Z.

OLAY: Sarıkaya İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde görevli sanık J.

Er Çağrı Zorlu'nun, 26.4.2002 günü, aynı Komutanlık emrinde görevli mağdur J.Er Murat Kip ile aralarında çıkan tartışma sırasında, odunluktan aldığı sopa ile mağdurun kafa ve koluna vurarak 3 gün iş ve güçten kalacak şekilde yaraladığı, böylece, müessir fiil suçunu işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan Türk Ceza Kanunu’nun 456/4. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın 24.6.2002 gün ve E:2002/1110, K:2002/451 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 14.3.2003 gün ve E:2003/323, K:2003/85 sayıyla; sanığa yüklenen eylemin, askeri suç olmadığı, askeri bir suça bağlı bulunmadığı ve yargılama sırasında sanığın terhis edilmesiyle askeri mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin de kesildiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Sarıkaya Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

SARIKAYA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 18.9.2003 gün ve E:2003/113, K:2003/83 sayıyla; askeri kişi sanığı, asker kişiye karşı, askeri mahalde, işlediği ileri sürülen suç nedeniyle, yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası, Sarıkaya Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Yalçın ACARGÜN'ün Başkanlığında, Üyeler; Süleyman ÖZCAN, Hamdi Yaver AKTAN, Muvaffak TATAR, Recep SÖZEN, Hasan DENGİZ, Mehmet Sadık LİMAN'ın katılımlarıyla yapılan 29.12.2003 günlü toplantısında, Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’ in, başvurunun reddi yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Mustafa BOZKURT'un, başvurunun reddine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME:

Dosyanın incelenmesinde, adli yargı yerince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen görevsizlik kararının, sanık Çağrı Zorlu'ya tebliğ edilmediği anlaşılmıştır.

Uyuşmazlığın incelenebilmesi için, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 1 ve 14. maddeleri uyarınca, yargı yerlerince verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 9.12.1931 gün ve E:1931/12, K:1931/48 sayılı kararında da belirtildiği gibi yargı yolunu değiştirmeye yönelik görevsizlik kararlarının temyize tabi oldukları kuşkusuzdur. Böylece, sanığa tebliğ edilmeyen görevsizlik kararının kesinleşmesinden söz edilmesine olanak yoktur.

Açıklanan nedenlerle, Sarıkaya Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararının kesinleşmemiş olması nedeniyle, 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmektedir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 29.12.2003 günü KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/67

Karar No: 2003/67

Karar Tarihi:29.12.2003

(Ceza Bölümü)

 

ÖZET: Asker kişi sanık hakkında, askeri suç olmayan, asker kişiye karşı veya askeri mahalde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işlendiği de ileri sürülmeyen "ırza geçme, kızlık bozma, kaçırıp-alıkoyma" suçları nedeniyle açılan kamu davasının, ADLİ YARGI yerinde görülmesi gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : K.H.

Yakınan : N.Y.

Mağdure : A. Y.

Sanık : Y.Ö.

O L A Y : Lüleburgaz/Kırklareli 65. Mknz. P. Tug. Dst. Kt. Ord. Bl. Komutanlığı emrinde görevli sanık Ord. Astsb. Çvş. Yaşar Özemek'in, 21.11.2001-22.1.2002 tarihleri arasında, önceden tanıyıp arkadaşlık yaptığı mağdure Ayla Yıldız'ı, evlenmek maksadı ile rızasıyla kaçırıp alıkoyduğu, rızasıyla ırzına geçip kızlığını bozduğu ileri sürülerek, eylemine uyan Türk Ceza Kanunu'nun 416/son, 418/2, 80, 430/son. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 11.2.2002 gün ve E:2002/100, K:2002/64 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

LÜLEBURGAZ ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 4.4.2002 gün ve E:2002/102, K:2002/349 sayıyla; asker kişi sanığı, yüklenen askeri suç nedeniyle yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, 5. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

5. KOLORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ:22.5.2003 gün ve E:2003/1037, K:2003/447 sayıyla; 26.5.2000 tarihinde yürürlüğe giren 26.3.2000 gün ve 24001 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4551 sayılı Yasa'nın, 38. maddesi ile Askeri Ceza Kanunu'nun 152. maddesi yürürlükten kaldırıldığından, sanığa yüklenen suçun askeri suç olma niteliği ortadan kalkmış olup, asker kişiye karşı, askeri mahalde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işlendiğinin de ileri sürülmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, 5. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Yalçın ACARGÜN'ün Başkanlığında, Üyeler; Süleyman ÖZCAN, Hamdi Yaver AKTAN, Muvaffak TATAR, Recep SÖZEN, Hasan DENGİZ, Mehmet Sadık LİMAN'ın katılımlarıyla yapılan 29.12.2003 günlü toplantısında, Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’ in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Mustafa BOZKURT'un davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME :

Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmemiştir. Adli ve askeri yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuştur. Esasa ilişkin inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

353 Sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda, kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalâa edilmektedir.

Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında görevsizlik kararı veren adli yargı yerince, sanığın yüklenen suçu işlediği ileri sürülen günde asker kişi olması ve yüklenen suçun da "askeri suç" olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de, 26.5.2000 tarihinde yürürlüğe giren 26.3.2000 gün ve 24001 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 4551 sayılı Yasa'nın 38. maddesi ile 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nun, 152. maddesi yürürlükten kaldırılmış olduğundan sanığa yüklenen "ırza geçme, kızlık bozma, kaçırıp-alıkoyma" suçlarının "askeri suç" niteliği ortadan kalkmıştır.

Açıklanan nedenlerle, sanığa yüklenen " ırza geçme, kızlık bozma, kaçırıp-alıkoyma" suçları, askeri suç olmadığından, asker kişiye karşı veya askeri mahalde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işlendiği de ileri sürülmediğinden, açılan kamu davasının adli yargı yerinde çözümlenmesi ve Lüleburgaz Asliye Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ yargı yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Lüleburgaz Asliye Ceza Mahkemesi'nin 4.4.2002 günlü ve E:2002/102, K:2002/349 sayılı görevsizlik KARARININ kaldırılmasına, 29.12.2003 günü KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi.

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/76

Karar No: 2003/95

Karar Tarihi:29.12.2003

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET :İvazlı bağış nedeniyle idarenin taraf olduğu özel hukuk sözleşmesinin uygulan-masından doğan davanın, Borçlar Kanunu hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : İ.Y.

Davalı : Boğazköy Belediye Başkanlığı

O L A Y :İçmesuyu temin edilecek olan 5 Km. uzaklıktaki kaynaktan kasabaya kadar döşenecek su boruları için gerekli bütçe kaynağına sahip bulunmayan Belde Belediyesinin Başkanı tarafından yapılan teklif üzerine, Belediye Meclisince, 11.9.1997 tarih ve 97/11 sayı ile, kasaba halkından (İ.Y.)’ye kaynak suyunu getirmesi karşılığında ömür boyu 1 abonelik su verilmesine ve herhangi bir durumda tazminat davası açarak hakkını arayabileceğine; 6.10.1998 tarih ve 98/19 sayı ile de, belde halkından (İ.Y.)’nin kasaba içmesuyu ihtiyacının karşılanması için yapılan masraflara olan 17.000 DM. katkısı karşılığında, maliki bulunduğu Yenimahalle 251 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki ev ve bahçeye yetecek kadar suyun tahsisine ve bu tahsisin (İ.Y.) mirasçılarına da intikaline karar verilmiştir.

Davacı, sözüedilen Belediye Meclisi kararlarında öngörülen şekilde belediyenin taahhüdünü 2001 yaz aylarına kadar yerine getirdiğini; ancak tesisatta yaptığı değişiklik sonrası suyunun kesildiğini öne sürerek, masraflara yaptığı katkı tutarı 17.000 DM.’nin ödeme günündeki TL. karşılığının faiziyle birlikte davalı Belediyeden tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 27.8.2001 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

SARIYAHŞİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 24.1.2002 gün ve E:2001/41,K:2002/8 sayı ile, davalının bir yerel yönetim kuruluşu olduğu; yönetimin yönetim hukukuna dayanarak tek yanlı irade açıklaması ile yaptığı işlemlerin yönetsel işlemler olarak tanımlandığı; Uyuşmazlık Mahkemesince idari yargının görev alanının belirlenmesinde yönetsel işlem ölçütünden yararlanıldığı; dava konusu olayda, Belediye Meclisinin 11.9.1997 tarih 1997/11 sayı ve 6.10.1998 tarih 1998/19 sayı ile, davacının ev ve bahçesine su verilmesi konusunda kararlar alındığı, ancak 2001 yılında bu kararların uygulanmadığı; sözüedilen kararların, davalı idarenin tek yanlı irade açıklaması ile gerçekleşen ve davacının hukuki durumunu etkileyecek nitelikte bulunan birer yönetsel işlem olup, idari işlemden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ’nin 30.4.2002 gün ve 2002/3927-4657 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı, aynı istekle bu kez, 24.10.2002 (dilekçe ret kararı üzerine yenilenen dilekçe ile) gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

KONYA İDARE MAHKEMESİ; 20.11.2002 gün ve E:2002/1589 sayı ile, 2577 sayılı İYUK.’nun 2. maddesine göre, sözleşmeden kaynaklanan tam yargı davalarına idari yargıda bakılabilmesi için sözleşmenin özel hukuk sözleşmesi olmaması gerektiği; dava dosyasında bulunan belgelerden, davalı idarece su getirme işinin bütçe yetersizliği sebebiyle yapılamaması üzerine davacının “ömür boyu karşılıksız 1 abonelik verilmesi halinde boru bedelinin karşılanacağı” yolundaki teklifinin idarece 97/11 sayılı Meclis kararı ile kabulüyle davacı tarafından boru parasının karşılandığının anlaşıldığı; buna göre, davacının teklifinin hiç bir kamusal zorunluluktan kaynaklanmayan serbest irade ile ortaya konulan “icaba davet” ve davalı idarenin meclis kararının ise “icabın kabulü” niteliğinde olup, meclis kararının tekemmülü ve davacıya tebliğiyle taraflar arasında “şarta bağlı özel hukuk sözleşmesi” kurulduğu; davalı idarenin şarttan cayması sebebiyle davacı tarafından yerine getirilen edimin tazmini istemiyle dava açılmış olup, idari eylem veya işlemden kaynaklanmayan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerlerinin görevli bulunduğu kanaatine varıldığı ancak, daha önce bu yargı yerince görevsizlik kararı verildiği ve kesinleştiğinden bahisle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına ve bu konuda karar verilinceye değin işin incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Yalçın ACARGÜN’ün Başkanlığında , Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 29/12/2003 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ’ nin davada adli yargının; Danıştay Savcısı Tülin ÖZGENÇ’in ise, idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi'nce anılan Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş olup esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME :

Dava, belediyenin yükümlülüğünü yerine getirmediği nedeniyle karşılığında bağış olarak ödenen tutarın, faiziyle birlikte davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi isteminden ibarettir.

1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin 25. bendinde, 831 sayılı Sular Kanunu gereğince su getirtmek, belediyenin vazifeleri arasında sayılmış; aynı Kanun’un 70. maddesinin 12. bendinde yer verilen “İvaz mukabilinde vukubulacak teberruatın kabulü” belediye meclisinin müzakere edeceği ve karar vereceği işler arasında gösterilmiştir.

Olayda, içmesuyu isale hattında kullanılacak boruların bedeli karşılığında davacının ömür boyu su aboneliği isteği, 1580 sayılı Yasa’nın 70. maddesinin yetkili kıldığı Belediye Meclisince 97/11 sayılı kararla kabul edilmiş; bağışın gerçekleşmesi üzerine 98/19 sayılı Meclis kararı ile de davacıya su tahsisi yapılarak, uygulama yeri, kapsam ve süresi ile dava ve talep hakları belirlenmiştir. Davacı teklifinin davalı Belediyenin yetkili organınca kabul edilmesi sonrasında, ivazlı bağışın gerçekleşmesinden doğan hakları belirlenmek suretiyle, taraflar arasında serbest iradelere dayalı olarak karşılıklı hak ve borç içeren sözleşme ilişkisinin kurulduğu açıktır.

Bu durumda, olayda, taraflar arasında sözleşme serbestisi esası çerçevesinde alacak- borç ilişkisi doğuran ve nitelik itibariyle özel hukuk alanını ilgilendiren bir sözleşme ilişkisi kurulmuş olması karşısında, davalı Belediyenin yükümlülüğünü yerine getirmediği ileri sürülerek yapılan masrafların tahsili istemiyle açılan ve bu haliyle bir özel hukuk sözleşmesinin uygulanmasından doğan davanın, Borçlar Kanunu hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Konya İdare Mahkemesi'nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ İLE, Sarıyahşi Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.1.2002 gün ve E:2001/41,K:2002/8 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.12.2003 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/81

Karar No: 2003/96

Karar Tarihi:29.12.2003

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET :Eczane anlaşması yapma isteğinin reddine ilişkin işlem sözleşme öncesi idari aşamada tesis edilen idari işlem niteliğini taşıdığından, bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk

K A R A R

Davacı : A. Y.

Vekili : Av. İ.B.

Davalı : Aksaray Bağ- Kur İl Müdürlüğü

O L A Y :Serbest eczacılık yapan davacı, önceki yıllara ilişkin anlaşmalarla indirimli ilâç temin ettiği Bağ-Kur sigortalıları ile ilgili olarak 2000 yılında da anlaşma yapma isteğiyle başvuruda bulunmuş olup; Bağ-Kur İl Müdürlüğünün 28.7.2000 günlü yazısı ile, Kurum müfettişince 22.6.1998 tarihinde yapılan denetim sonucunda düzenlenen rapora göre eczanenin akrabaları tarafından işletildiğinin saptandığı ve muvazaalı olarak kabul edilen bu durumun ortadan kalkmasını sağlayan bulguların oluşmadığı nedeniyle 6197 sayılı Yasa ile 2000 yılı protokolünün ( j ). bendi gereğince anlaşma yapılmayacağı bildirilmiştir.

Davacı vekili, müvekkiline ait eczanenin 6197 sayılı Yasa’nın 2. maddesinde öngörülen nitelikleri taşıdığını ileri sürerek, muvazaalı işletilmediğinin tespiti ile anlaşma yapma isteğinin davalı Kurumca reddine dair 28.7.2000 günlü kararın iptali istemiyle, 29.9.2000 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

AKSARAY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ;20.4.2002 gün ve E:2000/455, K:2002/302 sayı ile, sözleşme yapılması talebinin muvazaalı işletim nedeniyle reddine dair davalı idare işleminin iptali ve muvazaalı çalışmadığının tespiti istemini incelemeye Mahkemenin görevli olmayıp, idarenin eylem ve işlemlerine karşı açılan iptal davalarında idari yargı mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez aynı istekle, 4.10.2002 (dilekçe ret kararı üzerine 30.12.2002) gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

KONYA İDARE MAHKEMESİ; 15.1.2003 gün ve E:2003/12 sayı ile, 2577 sayılı İYUK.’nun 2. maddesine göre, sözleşmeye dayalı ihtilaflarda davanın idare mahkemesinde görülmesi için davacı tarafından yapılması istenilen sözleşmenin bir idari sözleşme niteliğinde olmasının gerektiği; idari sözleşmelerin, idarenin kamusal yetkisine dayanarak kamu hizmetleri gerekleri için kamu yararı nedeniyle yaptığı sözleşmeler olup, bu tür sözleşmelerin idarelerin tek taraflı olarak ayrıcalıklı üstün hak ve yetkilerini içerdiği; bu nitelikte olmayan sözleşmelerin ise idarenin özel hukuk kurallarına göre akdettiği sözleşmeler olup, bunlardan doğan uyuşmazlıkların adliye mahkemelerince çözümlendiği; davacı tarafından davalı idare ile yapılması talep edilen sözleşmenin, tarafların serbest iradesine dayalı ticari nitelikte olduğu ve kamu hukuku çerçevesinde yapılmadığı gibi kamu gücüne de yer verilmediğinden uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığı; ancak daha önce bu yargı yerince görevsizlik kararı verildiğinden bahisle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına ve bu konuda karar verilinceye değin işin incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Yalçın ACARGÜN’ün Başkanlığında , Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 29/12/2003 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ’ nin davada adli yargının; Danıştay Savcısı Tülin ÖZGENÇ’in ise, idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi'nce anılan Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş olup esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME :

Dava, eczane anlaşması yapma isteğinin idarece reddine ilişkin işlemin iptali isteminden ibarettir.

1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 5.11.1985 tarih ve 3235 sayılı Kanun ile eklenen Ek 13. maddesinde, tedavi için gerekli ilaçlar (yatarak tedavilerde tamamı, ayakta tedavilerde ise belli oranlarda Kurumca karşılanmak üzere) sağlık yardımı kapsamında görülmüş olup; anılan Yasa uyarınca çıkarılan Bağ-Kur Sigortası Yardımları Yönetmeliğinin 17. maddesinde, ilâçların Kurum tarafından anlaşma yapılan eczanelerden temin edileceği belirtilmiştir.

Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile Türk Eczacılar Birliği arasında, 1479 sayılı Yasa ve Bağ-Kur Sigortası Yardımları Yönetmeliği hükümlerine göre Bağ-Kur sigortalıları ile hak sahiplerinin reçete muhteviyatı ilaçlarının, Türk Eczacılar Birliği üyesi eczanelerden karşılanması için yıl esasına göre protokol düzenlenmektedir.

Bu düzenlemelere göre, reçete muhteviyatı ilaçları indirimli olarak vermeyi kabul eden ve protokol ekinde yer alan “Başvuru Formu”nu bağlı bulunduğu Bölge Eczacı Odasına onaylatarak Kuruma başvuran eczanelerle anlaşma yapılacağı ve protokolde belirlenen hükümlerin de bu anlaşmanın ekini oluşturacağı anlaşılmaktadır.

Bir kamu hizmetinin yürütülmesi için ihtiyaç duyulan mal veya hizmet temini sırasında, “idarede kanunilik” ilkesi gereğince idarenin belirli usul ve esaslara uyması zorunlu olup; işin sözleşmeye bağlanmasından önce geçen bu süreçte tesis edilen işlemlerin, kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı olması nedeniyle idari işlem niteliğini taşıması karşısında, yargısal denetiminin idare hukuku ilkelerine göre idari yargı yerlerince yapılacağı tartışmasızdır. Ancak, işin sözleşmeye bağlanmasından sonraki işlemlerin hangi hukuki rejime tabi olacağının tespiti için: yapılan sözleşmenin konusu ile içerdiği hüküm ve koşulların niteliğinin ayrıca incelenmesi gerekecektir.

Olayda, davacı eczane tarafından anlaşma yapmak için Kuruma başvuruda bulunulduğu; Kurumca, adıgeçen eczanenin muvazaalı olarak çalıştırıldığı yolunda 1998 yılında yapılan tespitin ortadan kalkmadığı belirtilerek 2000 yılında anlaşma yapılmayacağının bildirildiği; bu duruma göre, taraflar arasında yapılmış bir sözleşmenin feshi sözkonusu olmayıp, uyuşmazlığın sözleşme öncesi idari aşamaya ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Belirtilen durum karşısında, idarece belirlenen usul ve esaslara göre yapılan başvurunun reddi, sözleşme öncesi idari aşamada tesis edilen bir idari işlem niteliği taşıdığından, bu işleme karşı açılan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-a. maddesinde idari dava türleri arasında sayılan iptal davası kapsamında görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince yapılan başvurunun reddi gerekmektedir.

SONUÇ :Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Konya İdare Mahkemesi'nin BAŞVURUSUNUN REDDİNE 29.12.2003 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/82

Karar No: 2003/97

Karar Tarihi:29.12.2003

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET :506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesine göre verilen idari para cezasına ilişkin işlemden doğan davanın, anılan Yasa maddesindeki görev kuralını iptal eden Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda yeniden düzenleme yapılması nedeniyle ve görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki hukukun genel ilkesine göre, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : N. U.

Davalı : S.S.K. Manisa Sigorta Müdürlüğü

O L A Y :Davalı İdarece, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesi uyarınca davacı adına idari para cezası tahakkuk ettirilmiş; yapılan itiraz, Sigorta Müdürlüğü Ünite İtiraz Komisyonunun 6.11.2002 günlü kararıyla reddedilmiştir.

Davacı, adına tahakkuk ettirilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle, 13.11.2002 gününde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

MANİSA SULH CEZA MAHKEMESİ; 9.5.2003 gün ve E:2002/150 D.İş, K:2003/286 Müt. sayı ile, 506 sayılı Kanunun 140/4-3. fıkrasındaki “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde Sulh Ceza Mahkemesine başvurabilirler” tümcesinin Anayasa Mahkemesinin 8.10.2002 gün ve E:2001/225, K:2002/88 sayılı kararıyla Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiği ve bu kararın 26 Şubat 2003 tarih ve 25032 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği; mahkemelerin görevleri kanunla belirlendiğine göre, anılan Yasa kuralının iptaliyle Sulh Ceza Mahkemesinin görevine son verildiği; ancak Anayasa Mahkemesi iptal kararının yayımı tarihinden 1 yıl sonra yürürlüğe gireceği de hükme bağlanmış ise de, görev hususu kamu düzenine ilişkin bulunduğundan derhal uygulanması gerektiği; Anayasa Mahkemesi iptal kararındaki yürürlük süresi idareye kanunda gerekli düzenlemeyi yapma imkanı tanımak için olup, iptal kararı aleyhine düzenleme yapılamayacağına göre mahkemelerin görev hususuyla ilgili bulunmadığı; idarenin işlem ve eylemlerine karşı genel yetkili İdare Mahkemesi, özel yetkili ise Sulh Ceza Mahkemesi olup, özel yetki de kaldırıldığından, genel yetkinin İdare Mahkemesinde her zaman mevcut olması nedeniyle Sulh Ceza Mahkemesinin görevli olmadığı; Anayasanın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine göre Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen bir hükümle karar verilemeyeceğine göre, eldeki davalara da uygulanacağı ve iptal kararının yayımlanma tarihinden itibaren yargı organlarını da bağlayacağı yolundaki Anayasanın 153/ son. maddesi hükmü karşısında Sulh Ceza Mahkemesinin görevinin sona erdiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı, aynı istekle bu kez, 4.6.2003 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

MANİSA İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 10.6.2003 gün ve E:2003/497, K:2003/574 sayı ile, Anayasa Mahkemesinin 8.10.2002 gün E:2001/525, K:2002/88 sayılı kararıyla 506 sayılı Kanunun 140/4-3 bendindeki “Kurumlarınca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde Sulh Ceza Mahkemesine başvurabilirler.” tümcesinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiği ve bu kararın 26 Şubat 2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlandığı; bu iptal kararının yayımından 1 yıl sonra yürürlüğe gireceği belirtildiğinden Sulh Ceza Mahkemelerinin dava konusu para cezalarına 26 Şubat 2004 tarihine kadar bakmakla görevli oldukları sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Yalçın ACARGÜN’ün Başkanlığında , Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 29/12/2003 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Tülin ÖZGENÇ’in davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME: Dava, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun değişik 140. maddesine göre verilen idari para cezasına ilişkin işlemin iptali isteminden ibarettir.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 3910 sayılı Kanun ile değişik 140. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler.” yolundaki üçüncü tümcesi, Anayasa Mahkemesi’nin 8.10.2002 gün ve E:2001/225, K:2002/88 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve iptal edilen kuralın doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince, iptal hükmünün kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; bu karar, 26.2.2003 tarih ve 25032 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Anayasa’nın “ Anayasa Mahkemesinin kararları” başlıklı 153. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında, “ Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.” hükümlerine yer verilmiş; aynı maddenin son fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” hükmü yer almıştır.

Anılan hükümlere göre sözüedilen Anayasa Mahkemesi kararının hukuki sonuçları incelendiğinde: iptal hükmünün, karar 26.2.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış olduğuna göre,Anayasa Mahkemesi’nce belirlenen bir yıllık sürenin sona ereceği 26.2.2004 gününde yürürlüğe gireceği açık olup, ancak bu tarih itibariyle görev kuralı yürürlükten kalkacağından, yasama organınca kendisine verilen bir yıllık süre içinde herhangi bir düzenleme yapılmadığı takdirde 26.2.2004 tarihinden itibaren görevli yargı yeri hukukun genel ilkelerine göre saptanabileceği; fakat, yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen bir yıllık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı tartışmasızdır.

Nitekim, 29.7.2003 tarih ve 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 51. maddesi ile, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “ Kurumca verilecek idari para cezaları” başlıklı 140. maddesi tümüyle değiştirilmiş ve bu yeni maddenin dördüncü fıkrasının üçüncü tümcesinde “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde idare mahkemesine başvurabilirler.” denilmek suretiyle, anılan Anayasa Mahkemesi kararının gereği yerine getirilmiştir.

6 Ağustos 2003 tarih ve 25191 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4958 sayılı Yasa’nın “Yürürlük” başlıklı 58. maddesi “Bu Kanunun;

a) 25 inci ve 36 ncı maddeleri 1.1.2004 tarihinden itibaren, 38 inci maddesi yayımını izleyen ayın sonundan itibaren, 40 ıncı maddesi yayımını takip eden aybaşından itibaren, 43 üncü maddesi Kanunun yayımı tarihinden altı ay sonra,

b) Diğer maddeleri ise yayımı tarihinden itibaren,

Yürürlüğe girer.” hükmünü taşımakta olup; sözüedilen değişikliği öngören 51. madde 6.8.2003 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Öte yandan, görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Buna göre, davanın açıldığı andaki kurallara görev görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, ( davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip ( yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, dava konusu edilen idari para cezasına ilişkin yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 6.8.2003 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesine göre verilen idari para cezasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi Tek Hakimi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ :Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Manisa İdare Mahkemesi Tek Hakimi’nin 10.6.2003 gün ve E:2003/497,K:2003/574 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.12.2003 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/87

Karar No: 2003/98

Karar Tarihi:29.12.2003

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET :Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünde işçi statüsünde ve sendikalı olarak çalışan personelin İş Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesine dayalı parasal haklarından doğan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : M. A.

Vekili : Av. E. G.

Davalı : Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü

Vekili : Av. A. T.

O L A Y :Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne bağlı bir kuruluş olan Spor- Toto Teşkilat Müdürlüğünde, Şube Müdürü unvanlı sürekli işçi kadrosunda 1475 sayılı İş Kanunu’na tabi olarak çalışan davacı, kadrosunun memur unvanına dönüştürülmesi nedeniyle ücret, ikramiye ve tediye farkları ile 1.3.2000 tarihinden geçerli Toplu İş sözleşmesi ücret zammı karşılığının, hakediş tarihinden itibaren yasal faizleriyle birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 3.8.2000 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 6. İŞ MAHKEMESİ, 2.4.2001 gün ve E:2000/903, K:2002/149 sayı ile, Yasaya ve TİS hükümlerine göre işçinin ücretinden herhangi bir sebeple indirim yapılamayacağı; davacının boş kadroya geçirildiği sırada mevcut ücreti yüksek olduğundan idarenin bunu koruması ve boş kadronun ücretinin korunan ücret seviyesine gelinceye kadar aradaki farkı ödemesinin zorunlu olduğu; ancak, fiilen çalışılmayan kadro ve görev için TİS ile öngörülen artışlardan yararlanamayacağı gerekçesiyle davanın ücret, ikramiye ve tediye farkları yönünden kısmen kabulü ile TİS zam farkı yönünden kısmen reddine karar vermiştir.

Anılan karar, temyiz edilmesi üzerine YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ’nin 25.6.2001 gün ve E:2001/8396, k:2001/10783 sayılı kararıyla, “Davacının Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünde hizmet akdi ile çalışırken 3.11.1999 tarih ve 4460 sayılı Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünün İstihdam Fazlası Personelinin Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Kadrolarına Atamalarının Yapılması Hakkında Kanun uyarınca önce geçici olarak Spor Kuruluşları Daire Başkanlığına sonra da Başbakanlıkta görevlendirildiği, bir başka deyişle anılan kanun hükümlerine göre memuriyet kadrosuna atanmasının yapıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

Memuriyet kadrosuna geçirilmesi sonucu aldığı ücretin eksildiğini iddia eden davacı fark ikramiye ve ilave tediye ile Toplu İş Sözleşmesi farkları talebinde bulunmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü İş Mahkemesinin değil, idari yargı yerinin görev alanı içerisine girmektedir. İşçilik dönemi ile ilgili bir istekte bulunmadığına göre dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmelidir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

ANKARA 6. İŞ MAHKEMESİ, 7.11.2001 gün ve E:2001/674, K:2001/774 sayı ile, Yargıtay bozma kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle hükmüne uyulmasına ve davaya bakmaya İdari Yargının görevli olduğu anlaşıldığından yargı yolu yönünden Mahkemenin görevsizliğine karar vermiştir.

Anılan karar, davacı vekilince temyiz edilmiş ise de, YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ’ nce 24.12.2001 gün ve 2001/20287- 19560 sayı ile, HUMK.’nun 432/4. maddesi gereğince süre aşımı nedeniyle temyiz isteminin reddi üzerine kesinleşmiştir.

Davacı vekili, müvekkilinin işçi statüsünde çalışması nedeniyle ortada idari yargıda görülebilecek bir dava bulunmadığını ileri sürerek görevsizlik kararı verilmesi ve dosyanın görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi istemini içeren 14.2.2002 günlü dilekçenin, Ankara 7. İdare Mahkemesince 28.2.2002 gün ve 2002/179-166 sayı ile, 2577 sayılı İYUK.’nun 15/1-d. maddesi uyarınca reddedilmesi üzerine, müvekkilinin memur kadrosuna atandığı belirtilerek ücretinin düşürülmesine ve bu nedenle doğan ücret, ilave tediye ve ikramiye farkları ile 1.3.2000 tarihinden geçerli Toplu İş Sözleşmesinden doğan farkların ödenmemesine ilişkin işlemin iptali ve bu nedenlerle doğan farkların yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle, 14.5.2002 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 7. İDARE MAHKEMESİ, 11.4.2003 gün ve E:2002/725 sayı ile, olayda, davacı ile davalı arasında akdedilen hizmet sözleşmesine göre, davacının 1475 sayılı Yasa uyarınca görev yaptığı ve 4460 sayılı Yasa kapsamı dışında tutularak hukuki statüsünün devam ettiği, Teşkilat kadrolarına azalması sonucu memurluğa alındığı ve bu görevinin de 1475 sayılı Yasaya tabi olduğu anlaşılmakla bu davada İş Mahkemelerinin görevli olduğu; ancak, daha önce bu yargı yerince görevsizlik kararı verildiği ve kesinleştiğinden bahisle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına ve bu konuda karar verilinceye değin işin incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Yalçın ACARGÜN’ün Başkanlığında , Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 29/12/2003 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Tülin ÖZGENÇ’in davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi'nce anılan Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş olup esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

Dava, Spor- Toto Teşkilatı personelinin unvanının değiştirilmesi nedeniyle yoksun kaldığı ücret, ikramiye ve ilave tediye farkları ile Toplu İş Sözleşme artışlarının davalı idareden tahsiline hükmedilmesi isteminden ibarettir.

Spor- Toto Teşkilat Müdürlüğü, 29.4.1959 tarih ve 7258 sayılı Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanun’un tanıdığı yetkiye dayanılarak 9.2.1960 tarih ve 4/12702 sayılı BKK. ile yürürlüğe konulan Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahis Nizamnamesi ile “Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahis Müdürlüğü” adıyla kurulan ve anılan Nizamnameyi yürürlükten kaldıran 15.2.1965 tarih ve 6/4372 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tüzüğüne göre faaliyette bulunan ve 21.5.1986 tarih ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürülğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un değişik 4. maddesine göre, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı birimidir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Kapsam” başlıklı değişik 1. maddesinin 2261 sayılı Kanunla değişik üçüncü fıkrasında, “(...) Spor- Toto Teşkilatında çalışan personel; (...) özel kanunları hükümlerine tabidir.” denilmek suretiyle Teşkilat personelinin bu Yasa’nın kapsamına girmediği belirtilmiştir.

Anılan Yasa hükmünde her ne kadar “özel kanun” dan sözedilmiş ise de, Teşkilatın kuruluşu Tüzük ile düzenlendiği gibi, sözü edilen Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tüzüğünün 10. maddesinde, Müdür dışında kalan personelin görev ve yetkilerinin, Genel Müdürlükçe hazırlanacak yönetmelikte gösterileceği belirtilmiş ve 11. maddede, personelden toplu iş sözleşmelerine tabi olmayanların ücretlerinin Genel Müdürlüğün teklifi üzerine Maliye Bakanlığının düşüncesi alınarak Başbakan veya görevlendireceği bakan tarafından; aynı personelden toplu iş sözleşmesine tabi olanların istihkaklarının da toplu iş sözleşmesiyle tespit olunacağı hükme bağlanmıştır.

Dosyada yer alan belge ve bilgilerin incelenmesinden, 1.5.1990 tarihinde akdedilen hizmet sözleşmesi ile Kontrolör ünvanıyla işe başlayan davacı, 5.7.1992 tarihli hizmet sözleşmesiyle Şube Müdürü ünvanıyla çalışmaya devam etmiş ve 13.12.1999 günlü olur ile Başbakanlık (Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü) emrinde memur ünvanıyla geçici olarak görevlendirilmiş; 1.11.2000 tarihi itibariyle de kıdem ve ihbar tazminatı ödenmek suretiyle idarece iş akdi feshedilmiştir.

Futbol müsabakalarında düzenlenen müşterek bahislerin bilgisayar sistemiyle değerlendirilmesine geçilmesiyle birlikte Teşkilatta ortaya çıkan ihtiyaç fazlası personel sorununun giderilmesi ve bunların personel ihtiyacı bulunan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının memur kadrolarına atanmaları suretiyle mağduriyetlerinin önlenmesi amacını taşıyan 3.11.1999 tarih ve 4460 sayılı Spor- Toto Teşkilat Müdürlüğünün İstihdam Fazlası Personelinin Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Kadrolarına Atamalarının Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, Teşkilatça yapılan değerlendirme sonucunda ihtiyaç fazlası personel ile Teşkilatta kalacak personel tespit edilmiş olup, Tespit Komisyonunun 26.11.1999 günlü kararının 9/b. bendinde, kadrosu Şube Müdürü olan personelin Teşkilatta kalması benimsenmiştir. Anılan Yasa ile uygulamaya ilişkin esas ve usulleri tespit etmekle yetkili kılınan Maliye Bakanlığınca, ihtiyaç fazlası personelin dağıtımı yapılmış ve Teşkilatta kalacak personelin unvan adedi tespit edilerek 29.12.1999 günlü yazı ekinde Teşkilat Müdürlüğüne bildirilmiştir.

Teşkilat Yönetim Kurulunun 30.12.1999 gün ve 41 sayılı kararında, halen bilfiil Şube Müdürü kadrosunda görev yapanların bu kadronun getirdiği özlük hakları ile birlikte göreve devam etmelerinin, bilfiil Şube Müdürlüğü yapmadığı halde Şube Müdürü haklarından yararlanan kişilerle iptal edilen Şube Müdürlüklerinde Şube Müdürü haklarından yararlanan kişilerin kadro unvanları Maliye Bakanlığının gönderdiği cetvelde kaldırılarak Memur ya da Şef kadrosuna dönüştürüldüğünden bu kişilerin emsalleri gözönüne alınarak ücret ve özlük haklarının da dönüştürüldükleri kadroya göre düzenlenmesinin öngörülmesi üzerine, 17.2.2000 günlü Makam oluru ile, davacının görev unvanı 15.1.2000 tarihi itibariyle memur unvanına dönüştürülerek ücret ve diğer özlük hakları yeni ünvanı üzerinden ödenmiştir.

Olayda, 4460 sayılı Yasa uyarınca yapılan tespit ve değerlendirme sonucunda Teşkilatta bırakılan, dolayısıyla anılan Yasa’da ihtiyaç fazlası personelin diğer kurum ve kuruluşların memur kadrolarına 657 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınarak atanmaları yolundaki işleme tabi tutulmayan davacının, 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un 36. maddesinin 331 sayılı KHK. ile eklenen son fıkrası hükmüne göre, aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali sosyal hak ve yardımları kurumlarınca ödenmek kaydıyla geçici olarak Başbakanlıkta görevlendirilmiş olması nedeniyle bu şekildeki çalışmasının da 657 sayılı Yasa kapsamında bir memur kadrosuna atanma sayılmasına hukuken olanak bulunmaması ve 1995 yılından itibaren Teşkilat yönetim personelinin Toplu İş Sözleşmesi kapsamına alınmış olması karşısında, 1475 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi işçi statüsünde çalıştığı anlaşılmaktadır.

Nitekim, gerek dava, savunma ve cevap dilekçelerinde taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmalara gerekse hizmet sözleşmesi ve dayanağı mevzuat hükümlerine göre, davacının işçi statüsünde ve sendika üyesi olarak Toplu İş Sözleşmesi kapsamında çalıştığında kuşkuya yer yoktur.

Belirtilen duruma göre, davalı Teşkilat ile personeli arasında 1475 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre kurulan hukuki ilişkinin özel hukuk ilişkisi olması karşısında ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde yer alan, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile iş mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki hüküm uyarınca, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile İş Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Ankara 6. İş Mahkemesi'nin 7.11.2001 gün ve E:2001/674, K:2001/774 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.12.2003 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/90

Karar No: 2003/100

Karar Tarihi:29.12.2003

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET :Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu hükümlerine göre sorumlu sıfatıyla ödemede bulunanın mükellefe rücu hakkı kapsamında bulunan rücuen alacak davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü

Vekili : Av. D. D.

Davalı : TEKEL Genel Müdürlüğü

Vekili : Av. O.P.

O L A Y : TEKEL Genel Müdürlüğüne bağlı Çay Fabrikaları Merkez Müdürlüğü tarafından 1963 yılında satın alınan 1950 model Austin marka kamyon, 53 AC 047 plaka numarası ile TEKEL Çay Fab. Mer. Müd. adına trafik siciline tescil edildikten sonra, TEKEL Genel Müdürlüğü oluru ile 1967 yılında Bursa TEKEL Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğüne tahsis edilmesi üzerine 16 AY 020 plaka numarası ile ve daha sonra İstanbul’da bulunan TEKEL İşletmelerine devredilmesi üzerine de 34 FF 543 plaka numarası ile yeniden tescil görmüş iken, 18.11.1985 tarihinde TEKEL İdaresince hurdaya ayrılmıştır.

TEKEL’in bağlısı Çay Fabrikaları Merkez Müdürlüğü, 6.12.1971 tarih ve 1497 sayılı Çay Kurumu Kanunu ile TEKEL’den ayrılarak ÇAYKUR Genel Müdürlüğüne dönüştürülmüş olup, son olarak Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adını alan kuruluştan, sözü edilen kamyona ilişkin Rize İlindeki trafik sicil kaydının terkin edilmemiş olması nedeniyle vergi dairesince gecikme faizleriyle birlikte tahakuk ettirilen 1990 yılından beri ödenmemiş Motorlu Taşıtlar Vergisi borcu 191.526.000.-lira, 30.6.1998 tarihinde cebren tahsil olunmuştur.

Konuyu inceleyen müfettişce düzenlenen 17.9.1998 günlü rapor üzerine Teftiş Kurulu Başkanlığının teklifi ve Genel Müdür oluru ile, ödenmiş bulunan 191.526.000.-liranın tahsili için TEKEL Genel Müdürlüğüne karşı hukuki yollara başvurulması gereği havale olunan Hukuk Müşavirliğince, sözkonusu kamyonun maliye kayıtlarının devralınması veya düşürülmesinin ve vergi olarak ödenen tutarın Kuruma iade edilmesinin istenilmesi üzerine TEKEL İdaresince verilen cevapta, sözkonusu araç hakkındaki gerekli işlemlerin mevzuat hükümleri doğrultusunda yapıldığı ve vergi borçlarının da kuruluşlarınca muntazaman ödendiği belirtilerek, istek reddedilmiştir.

Davacı İşletme vekili, müvekkil Kurumun malik olmadığı 53 AC 047 plakalı araçtan dolayı birikmiş ve birikecek Motorlu Taşıtlar Vergisinden dolayı sorumlu olmadığının tespiti ile bu araç için vergi olarak ödenen 191.526.000.- liranın , ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 1.11.2000 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ; 13.2.2001 gün ve E:2000/1224, K:2001/132 sayı ile, taraflar arasındaki ihtilafın vergi alacağına ilişkin bulunduğu gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine, talep halinde kesinleşmeye müteakip dosyanın Vergi Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İSTANBUL 5. VERGİ MAHKEMESİ TEK HAKİMLİĞİ; 30.4.2001 gün ve E:2001/618, K:2001/691 sayı ile, gerek Vergi Usul Kanunu gerekse HMUK.’da, iki ayrı yargı kolu olan adli ve idari yargı yerlerince görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının görevli gördüğü diğer yargı yerine gönderileceği yolunda bir düzenlemenin öngörülmediği; görevsizlik kararı tebliğ edilen davacının, Vergi Mahkemesine hitaben düzenlediği bir dava dilekçesi ile yeniden dava açmasının gerekeceği; öte yandan ortada, vergi ve cezalara ilişkin tarh ve tahakkuk işlemlerini yapma ve ödeme emri düzenleme yetkisine sahip alacaklı vergi dairesi husumeti ile görülen bir vergi uyuşmazlığı bulunmadığı gibi, ödenmiş bir verginin artık hukuka aykırılığının ihtirazi kayıt müessesi dışında ileri sürülemeyeceği; olayda, taraf kurumlardan birinin ödediği vergi borcu için diğerine rücu ettiği davanın esas itibariyle özel hukuk hükümlerine tabi bir ihtilâf olması nedeniyle çözümünün adli yargıya ait olduğu; adi borç ilişkisinden doğan rücu davasının, kamu hukuku alanına ve dolayısıyla vergi mahkemelerinin görevine girmeyeceği gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın ait bulunduğu İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesine iadesine karar vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı İşletme vekilinin, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemini içeren ve Uyuşmazlık Mahkemesine hitaben verdiği dilekçeye rağmen dosya İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne gönderilmiş ise de, anılan Mahkeme’ce; 13.6.2003 gün ve E:2002/53, K:2003/3956 sayı ile dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekirken sehven Mahkemelerine gönderildiği belirtilerek ve sehven açılan esas kaydı kapatılmak suretiyle, dosya geri çevrilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Yalçın ACARGÜN’ün Başkanlığında , Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 29/12/2003 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Tülin ÖZGENÇ’in davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME :

Dosyanın, 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca incelenmesinden:

Hukuk uyuşmazlıklarında, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesi, ancak aynı yargı düzeni içinde yer alan mahkemeler arasında olanaklı olup; bu hususa ilişkin H.U.M.K.’ nun 27. maddesiyle İ.Y.U.K.’ nun 15. maddesinin 1. fıkrası (a). bendinin ikinci cümlesinde yer alan “görev” kuralları, aynı yargı düzeni içindeki mahkemelerin işbölümü esasına ilişkin düzenlemelerdir. Oysa yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda, görevli olduğundan bahisle farklı bir yargı düzeninde yer alan mahkemeye dava dosyasının gönderilebilmesine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamaktadır.

Göreve ilişkin kararın, işbölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olması farklı sonuçlar doğurmaktadır. Şöyleki ; işbölümü esasına göre verilen görevsizlik kararı sonucu dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi durumunda,dava başvuru tarihi itibariyle görevli mahkemede açılmış sayılmaktadır. Yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda ise, görevli olduğu işaret edilen yargı yerine, bu yargı yerinin uyguladığı usul kurallarına uygun olarak yeniden dava açılması zorunlu bulunmaktadır.

Olay kısmında belirtildiği üzere, adli yargı yerince yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilerek dava dosyası görevli olduğundan bahisle idari yargı yerine gönderilmiş ve bu yargı yerince, kendisine gelen adli yargı yerine ait dava dosyası üzerinde inceleme yapılarak görevsizlik kararı verilmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalara göre, İ.Y.U.K. nun 3 ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde usulüne uygun olarak idari yargı yerine açılmış bir dava bulunduğundan sözetmek olanaksızdır.

Durum böyle olmakla birlikte, kamu düzenine ilişkin bulunan usul eksikliğinin tespiti ve düzeltilebilmesi Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görev ve yetkisi dışında kaldığından, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının varlığı kabul edilerek çözüme kavuşturulmasının dava ekonomisine ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun düşecektir.

Bu nedenle, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde doğan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için, davacı tarafından 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak yapılan başvuruda usule ilişkin başka bir noksanlık görülmediğinden esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME : Dava, tahsis ve devir suretiyle elinden çıkan taşıta ilişkin adına olan trafik sicil kaydı terkin edilmediği için vergi borcunu ödeyen ÇAYKUR tarafından, taşıtı devralan TEKEL İdaresine karşı açılan rücuen alacak davasından ibarettir.

Olayda, tahsil dairesince, trafik sicilindeki kayda göre MTV mükellefi olarak görünen ÇAYKUR’dan birikmiş vergi alacağı tahsil edilmiş olup, mükellef tarafından tahsil dairesi aleyhine dava açılmadığına göre, ortada bir vergi uyuşmazlığı ya da kamu alacağının tahsilinden doğan bir dava bulunduğundan sözetmek olanaksızdır.

197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun değişik 3. maddesinde “ Motorlu Taşıtlar Vergisinin mükellefi; trafik, belediye veya liman sicili ile Ulaştırma Bakanlığınca tutulan sivil hava vasıtaları sicilinde adlarına motorlu taşıt kayıt ve tescil edilmiş olan gerçek ve tüzel kişilerdir.” denilmiş; değişik 8. maddede, sözkonusu sicil kayıtlarının silinmesi halinde mükellefiyetin hangi dönemde biteceği belirtilmiş; aynı Yasa’nın “Bildirme ve sorumluluk” başlıklı değişik 13. maddesinin (a) bendinde sicil memurlarının ve (b). bendinde vergi mükelleflerinin, verginin alınmasına esas olabilecek bilgileri ve meydana gelen değişiklikleri ilgili vergi dairesine bildirmeye, (c) bendinde de, noterlerin taşıtlarla ilgili her türlü işlemlerini yapmadan önce verginin ödendiğini gösterir belgeyi istemeye mecbur olduklarına ve (d). bendinde, taşıtların fenni muayenelerini yapmadan önce verginin ödenip ödenmediğinin fenni muayene komisyonlarınca araştırılmak zorunda bulunduğuna işaret edilmiş olup, anılan maddenin (e). bendinin değişik ikinci fıkrasında, “Yukarıdaki (c) ve (d) bentlerinde belirtilen zorunluluklara uymadan işlem yapanlar, ödenmeyen veya noksan ödenen vergiler ile gecikme zamları, gecikme faizleri ve vergi cezalarından, mükelleflerle birlikte mütelsilen sorumludurlar. Ancak, bunlar sorumlu sıfatı ile ödemek mecburiyetinde kaldıkları vergiler dolayısıyla mükelleflere rücu hakkına sahiptirler.” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Yasa hükümleri ile, verginin alınmasına esas olabilecek bilgileri ve değişiklikleri bildirmekle yükümlü tutulanlar ve diğer sorumlular ile mükellefler arasındaki ilişki müteselsil sorumluluk esasına tabi kılınmış ve sorumlu sıfatıyla ödemede bulunana, mükellefe rücu hakkı tanınmış olup; uyuşmazlık konusu olayda, motorlu taşıtın ilk maliki olan mükellef tarafından adına olan trafik sicil kaydının silinmemiş olması nedeniyle ödemede bulunduğu vergi dolayısıyla aynı taşıtın sonraki maliki diğer mükellef aleyhine açılan rücuen alacak davasının da aynı esaslar çerçevesindeki bir alacak ilişkisinden doğduğu açıktır.

Bu durumda, ortada hizmet kusuru nedeniyle idarenin sorumluluğuna dayanan ya da kamu alacaklarının tahsilinden doğan idari nitelikte bir dava olmayıp, yukarıda belirtilen Yasa’dan doğan rücu hakkının kullanılmasına ilişkin bulunan alacak davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ :Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna bu nedenle İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 13.2.2001 gün ve E:2000/1224, K:2001/132 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.12.2003 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/92

Karar No: 2003/101

Karar Tarihi:29.12.2003

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET :3194 sayılı İmar Kanunu’nun 40. maddesine göre tespit edilen masrafın tahsiline ve 42. maddesine göre verilen imar para cezasına ilişkin Encümen kararının iptali istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : Oğuz Konut Yapı Koop. Başkanı H. O.

Davalı : İlkadım Belediye Başkanlığı

O L A Y : Fen İşleri Müdürlüğünce yapılan saha kontrolleri sırasında merdivenli yaya yoluna damperli kamyon sokularak kömür boşaltıldığının ve yaya yolu girişindeki beton yol babaları ve parke yaya yoluna zarar verildiğinin saptandığı nedeniyle, yapılan keşif sonucu 2001 yılı birim fiyatları üzerinden saptanan zarar ziyan karşılığının %53.2 olan yeniden değerleme oranında arttırılarak hesaplanan 517.925.000.- TL. keşif bedeli ile 55.000.000.-TL. para cezası toplamı 572.925.000.- liranın ilgili apartman yönetiminden alınması yolundaki 8.1.2002 gün ve 23 sayılı Encümen kararı üzerine, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesine göre düzenlenen ceza ihbarnamesi davacı apartman yönetimine tebliğ edilmiştir.

Davacı, sözüedilen para cezasının kaldırılması istemiyle, 4.2.2002 gününde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

SAMSUN 2. SULH CEZA MAHKEMESİ, 4.4.2002 gün ve E:2002/32, K:2002/120 sayı ile, belediye encümeni kararıyla yola zarar verildiği nedeniyle uygulanan idari para cezasının 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesine dayandırıldığının anlaşıldığı; anılan Yasa maddesinin göreve ilişkin maddesi Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden itiraza bakma görevinin idare mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı, bu kez para cezasına ilişkin encümen kararının iptali istemiyle, 18.6.2002 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 15.4.2003 gün ve E:2002/1530, K:2003/375 sayı ile, dava konusu işlemin içeriğinde, cezanın 1580 sayılı Kanun’un 83/9. maddesi gereğince verildiği; bu madde kapsamında verilecek cezanın ancak 1608 sayılı Kanun uyarınca verilmesinin mümkün olduğu dikkate alındığında, anılan encümen kararındaki cezanın 3194 sayılı Kanun değil, 1608 sayılı Kanun kapsamında verilmiş bir ceza olduğu; bu durumda 1608 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde adli yargı yerlerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Yalçın ACARGÜN’ün Başkanlığında , Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 29/12/2003 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Tülin ÖZGENÇ’in davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME : Dava, apartman yönetimince yaya yoluna verdirilen zarara ilişkin 517.925.000.- TL. keşif bedeli ile 55.000.000.-TL. para cezası alınması yolundaki encümen kararının iptali isteminden ibarettir.

İncelenen uyuşmazlıkta, dava konusu edilen encümen kararı, tümüyle bir ceza kararı olmayıp; esasen, yaya yoluna verilen zararın idarece ortadan kaldırılabilmesi için teknik elemanlarca keşif yapılarak saptanan bedelin zarar verenden tahsil edilmesini amaçlayan ve bu itibarla 3194 sayılı Yasa’nın idareye tanıdığı yetkilere dayanan bir karar niteliğini taşımaktadır.

3194 sayılı İmar Kanununun 40. maddesi, “Arsalarda, evlerde ve sair yerlerde umumun sağlık ve selametini ihlal eden, şehircilik, estetik veya trafik bakımından mahzurlu görülen enkaz veya birikintilerin, gürültü ve duman tevlideden tesislerin hususi mecra, lağım, çukur, kuyu, mağara ve benzerlerinin mahzurlarının giderilmesi ve bunların zuhuruna meydan verilmemesi ilgililere tebliğ edilir.

Tebliğde belirtilen müddet içinde tebliğe riayet edilmediği takdirde belediye veya valilikçe mahzur giderilir; masrafı %20 fazlasıyla arsa sahibinden alınır veya mahzur tevlit edenlerin faaliyeti durdurulur.” hükmünü taşımakta; aynı Kanunun “ Ceza hükümleri” ni düzenleyen 42. maddesinin birinci fıkrasında, “ Ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine ve müteahhidine, istisnalar dışında özel parselasyon ile hisse karşılığı belirli bir yer satan ve alana 500.000 TL.’dan 25.000.000 liraya kadar para cezası verilir. Ayrıca fenni mesule bu cezaların 1/5’i uygulanır.” ; ikinci fıkrasında, “Birinci fıkrada belirtilen fiiller dışında bu Kanunun 28,33,34,39, ve 40 ıncı maddeleri ile 36 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen mal sahibine , fenni mesule ve müteahhide 500.000 –TL’dan 10.000.000 liraya kadar para cezası verilir.”; beşinci fıkrasında ise, “Bu cezalara karşı cezanın tebliğinden itibaren yedi gün içinde sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak sonuçlandırılır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.” hükümlerine yer verilmektedir.

3194 sayılı Yasanın yukarıda hükmü yazılı 40. maddesi, birinci fıkrada belirtilen mahzurların idarece giderilmesi halinde, masrafın %20 fazlasıyla ilgiliden alınması için idareye kamu gücünü kullanma yetkisini tanımakta olup; bu yolda tesis edilen işlemin, idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu idari bir işlem olduğu tartışmasızdır.

İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırılıkları nedeniyle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Encümen kararının para cezasına ilişkin kısmının ise, 40. maddedeki yükümlülüğün yerine getirilmemesi; başka bir ifadeyle, yaya yoluna verilen zararların mal sahibince giderilmemesi nedeniyle 42. maddeye göre verildiği anlaşılmakta olup, davacıya tebliğ olunan ceza ihbarnamesi de bu hükme göre düzenlenmiş bulunmaktadır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “ Ceza hükümleri” başlıklı 42. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ Bu cezalara karşı cezanın tebliğinden itibaren yedi gün içinde sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir.” yolundaki birinci tümce, Anayasa Mahkemesi’nin 15.5.1997 gün ve E: 1996/72, K:1997/51 sayılı kararıyla İPTAL edilmiş ve iptal nedeniyle meydana gelen hukuksal boşluk kamu yararını bozucu nitelikte görüldüğünden, iptal hükmünün, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; bu karar, 1.2.2001 tarih ve 24305 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Anayasa’nın “ Anayasa Mahkemesinin kararları” başlıklı 153. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında, “ Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.” hükümlerine yer verilmiş; aynı maddenin son fıkrasında, “ Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” hükmü yer almıştır.

Anılan hükümlere göre sözüedilen Anayasa Mahkemesi kararının hukuki sonuçları incelendiğinde, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ Bu cezalara karşı cezanın tebliğinden itibaren yedi gün içinde sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir.” yolundaki birinci tümceye ilişkin iptal hükmünün, karar 1.2.2001 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış olduğuna göre, Anayasa Mahkemesi’nce belirlenen altı aylık sürenin sona erdiği 1.8.2001 gününde yürürlüğe gireceği ve bu süre içinde iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak şekilde yasama organınca herhangi bir düzenleme yapılmadığı anlaşılmakta olup, bu durumda görev kuralı yürürlükten kalktığından görevli yargı yerinin hukukun genel ilkelerine göre saptanacağında kuşkuya yer bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 13.10.1988 tarih ve 19958 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı “ Ceza uygulamasına ilişkin idari kararlar nedeniyle açılan davalarla ilgili görev uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde görüşülüp çözümlenmesi gerektiği hakkında” ilke kararında da ifade olunduğu üzere, kanunun öngördüğü bir ceza idarenin bir organı eliyle uygulanabiliyorsa bu genel ceza hukukunun değil, idare hukukunun bir müeyyidesidir. Bu tür cezalar, uygulama alanı itibariyle, idarenin kamu düzeninin sağlanması ve korunması görev ve yükümlülüğünün yerine getirilmesi amacına yönelik bir hukuki müeyyide niteliğini taşımakta olup; idari ceza uygulaması, konusu olan suçun niteliği, uygulayan merci ve uygulanan usul ile hukuki sonuçları itibariyle adli ceza uygulamasından farklılık göstermekte ve hukuki müeyyideler, esasen gerçek anlamda bir ceza sayılmamaktadırlar.

Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen iptal kararında da, “...Kural olarak, idare hukuku alanına geren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun mutlak bir takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. İdari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde yasakoyucu tarafından adli yargıya bırakabilir. Ancak itiraz konusu kuralda olduğu gibi bir idari işlemin bir bölümünün idari yargının, diğer bir bölümün ise adli yargının denetimine bırakılmasında, kamu yararı bulunmamaktadır. Zira bu işlemler, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili bir idari işlemin devamı ve idari bir yasağa aykırı davranan kişiye idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olup, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili olacağı kuşkusuzdur...” (1.2.2001 tarih ve 24305 sayılı Resmi Gazete) denilmiştir.

Bu durum karşısında, idare hukukunun bir müeyyidesi olan imar para cezasından doğan uyuşmazlıkların 1.8.2001 tarihinden itibaren görüm ve çözümünde, idari yargı yerlerinin görevli olacağının kabulü gerekir.

Belirtilen durum karşısında, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 40. maddesine göre masrafın tahsili ile 42. maddeye göre imar para cezası verilmesi yolunda encümence tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi Tek Hakimi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ :Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Samsun İdare Mahkemesi Tek Hakimi’nin 15.4.2003 gün ve E:2002/1530,K:2003/375 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.12.2003 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.

—— • ——

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

Esas No: 2003/96

Karar No: 2003/104

Karar Tarihi:29.12.2003

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET :Tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : M.A. G.

Vekili : Av. M. G.

Davalılar : 1-Alanya Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. B.N., Av. K. S.

2-Tapu Sicil Müdürlüğü

3-M.M.K.

O L A Y : Alanya, Sugözü Mah., 550 ada, 9 parsel sayılı taşınmazdaki 105 m2’lik belediye hissesinin, 29.12.1994 tarih ve 3410 sayılı Encümen kararı ile, aynı taşınmaz hissedarı davalı (M.M.K.)’ye, maliki bulunduğu 555 ada, 4 parsel sayılı 98 m2 taşınmaz ile takas edilmek ve değer farkı tahsil edilmek suretiyle satışına karar verilmiş ve adıgeçene ait hisse ile tevhit edilerek 17.2.1995 gününde adına tapuya tescil edilmiştir.

Ancak, davacının başvurusu üzerine Encümence, 10.8.1995 tarih ve 2438 sayı ile, daha önce (M.M.K.)’ye yapılan satışın iptali ve yatırılan paranın iadesi ile 550 ada, 9 parsel sayılı taşınmazdaki 17.9 m2’ lik belediye hissesinin, aynı taşınmaz hissedarı (M.A.G)’ye, spor alanına tahsisli 555 ada, 4 parselde adıgeçene ait 8 m2 hisse ile takası suretiyle satışına karar verilmiş ve tespit edilen değer farkı da tahsil edilmiştir.

Sözüedilen satışın gereği olarak daha önce tamamı (M.M.K.) adına tescil gören belediye hissesinden 17.9 m2’lik kısmın bu defa (M.A.G.) adına satış ve tescil işlemlerinin yapılması için Belediye Başkanlığınca 18.9.1995 gününde yazı yazılmış ise de, Tapu İdaresince bu doğrultuda bir işlem yapılmamıştır.

Davacı vekili, 550 ada, 9 parsel sayılı taşınmazdaki 17.9 m2’lik belediye hissesine ilişkin olarak davalı (M.M.K.) adına oluşan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline ve 555 ada, 4 parselde müvekkiline ait bulunan 8 m2’lik hissenin belediye adına tesciline karar verilmesi istemiyle, 1.3.1996 gününde adli yargı yerinde açmıştır.

ALANYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 3.12.1996 gün ve E:1996/150, K:1996/733 sayı ile, davanın imar yasasının 18. maddesinin uygulanması sonunda oluşan belediye hissesinden davalı gerçek kişiye davalı belediyece yapılan takas ve satışın bir bölümünün iptali ile davacı adına tesciline yönelik olduğu; bu haliyle talebin temelinde davalı belediyenin yasa ile verilmiş idari görevinin iptali bulunduğu; somut olayda, kendi kararından döndüğü için bu işlemin onanması anlamını taşıdığı; idarenin işlemlerinin yasaya uygunluğuna yönelik taleplerin idari yargıda incelebileceği; öncelikle, Mahkemenin idari işlemin iptali onanması sonucu doğuracak olayda görevli olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı istekle bu kez, 24.3.2003 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA İDARE MAHKEMESİ; 2.4.2003 gün ve E:2003/319, K:2003/411 sayı ile, tapu kaydının dayanağını teşkil eden işlemlere yöneltilmiş bir dava olmayıp, temelinde mülkiyete ilişkin bir anlaşmazlık bulunduğundan tapu kaydının düzeltilmesi mahiyetinde olan bu davanın Medeni Kanun hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar da temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Yalçın ACARGÜN’ün Başkanlığında , Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 29/12/2003 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Tülin ÖZGENÇ ‘in davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği adli yargı dosyasının ise Başkanlık yazısı ile getirtilerek incelemeye alındığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME : Davacı, satın aldığı belediye hissesinin başkası adına oluşan tapu kaydının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır.

İncelenen uyuşmazlığa konu edilen dava, imar parselindeki belediye hissesinin önce tamamının bir hissedara ve sonra da bir kısmının yeniden diğer hissedara satışı nedeniyle mülkiyetin el değiştirilmesine yönelik bir tapu iptal ve tescil davasından ibaret olup, ortada herhangi bir imar uygulaması nedeniyle menfaati ihlal edilen kişi tarafından belediye aleyhine açılmış bir idari dava olmadığı gibi, esasen davacı ile davalılardan Alanya Belediye Başkanlığı arasında herhangi bir anlaşmazlık da bulunmamaktadır.

Ancak, diğer davalı (M.M.K.)’nin satış ve tescile rıza göstermemiş olması ve olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanun’un 935. maddesinde yer alan “Alâkadarlar tahriren muvafakatlerini beyan etmedikleri halde mahkeme kararı olmadıkça tapu sicil memuru, hiçbir tashih icra edemez.” hükmü karşısında, mülkiyetin el değiştirmesine yönelik bulunan tapu iptal ve tescil davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu açıktır.

Açıklanan nedenlerle, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ :Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna bu nedenle Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 3.12.1996 gün ve E:1996/150, K:1996/733 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.12.2003 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.

Sayfa Başı