Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2008/39 Karar Sayısı : 2008/134 Karar Günü : 22.7.2008 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Danıştay Altıncı
Dairesi İTİRAZIN KONUSU : 31.7.2003 günlü, 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasının
imar planları yönünden Anayasa’nın 5., 10. ve 56.
maddelerine aykırılığı savıyla iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar
verilmesi istemidir. I - OLAY Ankara İli Çankaya İlçesi, Dikmen Mahallesi 3 pafta, 16743 ada, 1
sayılı parsele ilişkin olarak 1/1000 ölçekli uygulama imar planı, 1/5000
ölçekli nazım imar planı ile 1/50.000 ölçekli 1990 Ankara Nazım İmar Planı
değişikliklerinin onayına ilişkin 4.10.2006 günlü işlemin iptali ve
yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada, kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Danıştay 6.
Dairesi, iptali için başvurmuştur. II - İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe
bölümü şöyledir: “Bakanlığın imar planı yapma yetkisi imar Kanununun 9. maddesinde tadadi olarak ve istisnai bir şekilde belirlenmiş, bunun
dışında, plan yapma yetkisi belediye mücavir alan sınırları içinde
belediyelere, dışında ise valilik verilmiş, onaylanarak yürürlüğe giren
planların kesinleşmesi ve ilgililerin bilgilendirmesi için bir ay süre ile
ilan edilmesi zorunluluğu getirilmiştir. T.C. Anayasasının Devletin Temel Amaç ve Görevleri başlıklı 5.
maddesinde: “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve
bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak,
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.” hükmü ile, Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması başlıklı 56.maddesinde:
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini
önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir...” hükmü yer almaktadır. Anayasa’nın 5. ve 56. maddesiyle Devlete verilen görevlerin imar
mevzuatıyla getirilen düzenlemelerle de yaşama geçirileceğinde kuşku
bulunmaması gerekir. 4969 sayılı Kanunun Geçici 1.maddesi ile,
Hazineye ait Çankaya ilçesi, 5. bölge Dikmen Mahallesinde bulunan 3 pafta,
16473 ada, 1 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak imar mevzuatındaki
kısıtlamalar ile plan ve parselasyon işlemlerindeki askı, ilan ve itirazlara
dair sürelere tabi olmaksızın her ölçekteki imar planı yapmaya, yaptırmaya,
değiştirmeye ve re’sen onaylamaya ve her türlü
ruhsatı vermeye Bayındırlık ve İskan Bakanlığının yetkili olduğu, şeklinde
getirilen düzenleme, Anayasa’nın 10 uncu maddesinde açıklanan eşitlik
ilkesine aykırıdır. Anayasa’nın 10 uncu maddesinde: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.” denilmektedir. Bu yasak, insan hakları belgelerinde olduğu
gibi, birbirinin aynı durumunda olanlara aynı kuralların uygulanmasını,
ayrıca ve açıkça ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını
engellemektedir. Aynı durumda olanlar için farklı düzenleme, eşitliğe
aykırılık oluşturur. Anayasa’nın amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli
eşitlik değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngörüldüğü eşitlik
çiğnenmiş olmaz. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş
olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz
(Anayasa Mahkemesi’nin 17.3.2004 günlü, E:2001/282, K:2004/34 sayılı Kararı). İptali istenilen kuralla, şahısların
mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan ve hazinenin mülkiyetinde bulunan diğer
taşınmazlardan hiç bir farkı bulunmayan taşınmaza ilişkin olarak aynı
hukuksal durumdaki diğer kişilere (bu arada hazinenin diğer taşınmazlarına)
tanınmayan bir biçimde ayrıcalık getirilmiş, bu taşınmazın maliki hazine ile
diğer taşınmaz malikleri arasında imar mevzuatınca uygulanacak işlemler
açısından ayrım yapılmıştır. Ayrıca, Anayasanın 5. ve 56. maddelerinde ifadesini bulan söz konusu
ödevler yerine getirilirken idarenin imar mevzuatındaki kısıtlamaların
dışında tutulması, ilan, askı ve itirazlara dair sürelere tabi olmaması ve
hazinenin mülkiyetinde bulunan tek bir parsele yönelik olarak plan yapma
yetkisinin Bayındırlık ve İskan Bakanlığına verilmesinin Anayasanın 5.,10. ve 56. maddelerine aykırı olduğu açıktır. Açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin, o dava
sebebiyle uygulanacak bir Yasanın Anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren
görüşünü açıklayan kararı ile Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiğini
düzenleyen 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanunun 28.maddesi gereğince 4969 sayılı Kanunun Geçici 1.maddesinin
2.fıkrasının, imar planları yönünden (davada uygulanacak kural olan kısmının)
Anayasa’nın 5., 10. ve 56. maddelerine aykırı olduğu
kanısına ulaşılması nedeniyle re’sen Anayasa
Mahkemesine başvurulmasına ve Anayasa Mahkemesince verilecek olan kararın
gecikmesi halinde hem yargısal hem de kişisel bazda giderilmesi güç veya
olanaksız zararlar doğabileceği göz önünde bulundurularak esas hakkında karar
verilinceye kadar itiraz konusu kuralın yürürlüğünün durdurulmasına karar
verilmesinin istenilmesine, dosyada bulunan konuyla ilgili belgelerin onaylı
birer örneğinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine 17.12.2007
gününde oybirliğiyle karar verildi.” III - YASA METİNLERİ A - İtiraz Konusu Yasa Kuralı 31.7.2003 günlü, 4969 sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un
itiraz konusu kuralı da içeren Geçici 1. maddesi şöyledir: “Maliye Bakanı, mülkiyeti Hazineye ait Ankara İli,
Çankaya İlçesi, 5 inci bölge, Dikmen Mahallesinde bulunan 3 pafta, 16743 ada,
1 parsel numaralı taşınmaz malı, üzerindeki muhdesatı
ile birlikte 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Kanun, 8.9.1983 tarihli
ve 2886 sayılı Kanun, 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanun ve 21.2.1967
tarihli ve 832 sayılı Kanunun vize ve tescile ilişkin hükümlerine tâbi
olmaksızın, mevcut haliyle ya da kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurdurmak ya
da 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanuna tâbi olmaksızın yeni veya ilave inşaatlar
yaptırmak suretiyle, tespit edeceği veya ettireceği rayiç bedel üzerinden
peşin veya taksitle, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün iştiraki olan
Emek İnşaat ve İşletme Anonim Şirketi aracılığıyla satmaya, satış işlemleri
ile ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşları nezdinde Hazine adına her türlü
işlemi yaptırmaya, satış bedelinin % 2’sini geçmemek üzere hizmet karşılığı
olarak anılan şirkete yapılacak ödemeye esas oranı belirlemeye, satış
işlemleri ile ilgili her türlü gider, masraf ve hizmet bedeli karşılığını
Maliye Bakanlığı bütçesinden bu şirkete ödemeye yetkilidir. Satış bedellerinin tahsil edilen kısımlarından ilgili
belediyeye % 2, büyükşehir belediyesine ise % 1 oranında pay verilir. Bu taşınmaz mal ile ilgili olarak imar mevzuatındaki kısıtlamalar
ile plân ve parselasyon işlemlerindeki askı, ilân ve itirazlara dair sürelere
ilişkin hükümlere tâbi olmaksızın, her ölçekteki imar plânını yapmaya,
yaptırmaya, değiştirmeye ve resen onaylamaya ve her türlü ruhsatı vermeye
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkilidir. Plân
hazırlama ve onaylama işlemleri Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının uygun görülen birimince, ruhsat ve plân uygulama işlemleri ise
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı il teşkilatınca yerine getirilir. Kesinleşen
plânlar ilgili belediyelere tebliğ edilir. Bu plânların uygulanması
zorunludur. Bu maddenin birinci
fıkrasının uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye
Bakanlığı, ikinci fıkrasının uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
yetkilidir”. B - Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları Başvuru kararında
Anayasa’nın 5., 10. ve 56. maddelerine dayanılmış,
Anayasa’nın 2. ve 125. maddeleri ise ilgili görülmüştür. IV - İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet
AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, A. Necmi
ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın katılımlarıyla 15.5.2008 gününde yapılan
ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin bu konudaki raporun
hazırlanmasından sonra karara bağlanmasına oybirliğiyle karar verilmiştir. V - ESASIN İNCELENMESİ Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına
ilişkin rapor, iptali istenilen Yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen
Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Başvuru
kararında itiraza konu kuralla bir taşınmaza ilişkin olarak aynı hukuksal
durumdaki diğer taşınmazlara ve Hazinenin diğer taşınmazlarına tanınmayan bir
biçimde ayrıcalık getirildiği, bu taşınmazın maliki olan Hazine ile diğer
taşınmaz malikleri arasında imar mevzuatına göre uygulanması gereken kurallar
açısından ayrım yapıldığı, bu nedenle düzenlemenin Anayasa’nın 10. maddesinde
belirtilen eşitlik ilkesine aykırı olduğu belirtilmiş, idarenin imar mevzuatındaki
kısıtlamaların dışında tutulmasını, askı, ilan ve itirazlara ilişkin sürelere
tabi olmamasını ve Hazinenin mülkiyetinde bulunan tek bir parsele yönelik
olarak plan yapma yetkisinin Bayındırlık ve İskan
Bakanlığına verilmesini öngören düzenlemenin Anayasa’nın Devletin temel amaç
ve görevlerini düzenleyen 5. maddesi ile sağlık hizmetleri ve çevrenin
korunmasını düzenleyen 56. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüştür. 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29.
maddesine göre Anayasa Mahkemesi, yasaların Anayasa’ya aykırılığı hususunda
ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere bağlı kalmak zorunda
olmadığından, iptali istenen kural ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. ve 125.
maddeleri yönünden de incelenmiştir. İtiraza konu kuralla, mülkiyeti Hazineye
ait Ankara İli, Çankaya İlçesi, 5 inci bölge, Dikmen Mahallesinde bulunan 3
pafta, 16743 ada, 1 parsel numaralı taşınmaz malla ilgili olarak, imar
mevzuatındaki kısıtlamalar ile plân ve parselasyon işlemlerindeki askı, ilân
ve itirazlara dair sürelere ilişkin hükümlere tâbi olmaksızın, her ölçekteki
imar plânını yapmaya, yaptırmaya, değiştirmeye ve resen onaylamaya ve her
türlü ruhsatı vermeye Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
yetkili kılınmaktadır. Anayasa’nın 2.
maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her
alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan, yasaların üstünde yasakoyucunun
da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinde olan
devlettir. Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen
eşitlik ilkesi ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin
amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı
tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasalar karşısında ayrım yapılmasını ve
ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi
ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin
çiğnenmesi yasaklanmıştır. Durum ve konumlardaki özellikler, kimi kişiler ya
da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Aynı hukuksal
durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz. Nitelikleri ve
durumları özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz. Anayasa’nın 5.
maddesiyle devlete “kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlama
ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlama” ödevi yüklenmekte, 56. maddesiyle de herkesin sağlıklı ve dengeli
bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek, bu hakkı korumanın yine
devletin ve vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır. Anayasa’nın 125. maddesinin ilk
fıkrasında ise idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun
açık olduğu belirtilmiştir. 3194 sayılı
İmar Kanunu, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen,
sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiş
olup, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde
yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapıları
kapsamaktadır. Yasa’nın 8.
maddesinde, imar planlarının belediye meclisince, belediye ve mücavir alan
dışında kalan yerlerde yapılacak planların ise valilikçe onaylanacağı, her
iki planın 1 ay süre ile ilan edileceği, bir aylık ilan süresi içerisinde
yapılacak itirazlarında 15 gün içinde kesin karara bağlanacağı öngörülmüştür.
Maddenin gerekçesinde de “İmar planlarının, 5 yıllık
kalkınma planı ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi ve fiziki planların
bütününde sosyo- ekonomik esasa dayalı düzenlemenin
getirilmesi, bu suretle şehirlerin gelişmesinin Bölge Planları ile
yönlendirilmesi ile imar planlamalarında sürenin asgariye indirilmesi ve aynı
zamanda mahalli koşulların plana sağlıklı olarak yansıması için Valilik ve
Belediyelere plan yapma yetkisini tanıyan hükmün getirildiği; ayrıca, halkın
kendisi için yapılan imar planlarının aleniyetinin sağlanmasının amaçlandığı”
vurgulanmıştır. Bu durumda
İmar Yasası’nda düzenlenen plân ve parselasyon işlemlerindeki askı, ilân ve
itirazlara dair sürelerin imar planlarının ve değişikliklerinin aleniyetini
sağlamak, ilgililere bu işlemlere karşı başvuru olanağı tanımak, bireylerin
hak ve menfaatlerini korumak amacıyla getirildiği anlaşılmaktadır. A - Geçici 1. Maddenin 2. Fıkrasında
Yer Alan “İmar Mevzuatındaki Kısıtlamalar İle Plân ve Parselasyon
İşlemlerindeki Askı, İlân ve İtirazlara Dair Sürelere İlişkin Hükümlere Tâbi
Olmaksızın” Bölümünün İncelenmesi İtiraza konu
düzenleme ile, mülkiyeti Hazineye ait Ankara İli,
Çankaya İlçesi, 5 inci bölge, Dikmen Mahallesinde bulunan 3 pafta, 16743 ada,
1 parsel numaralı taşınmaz malla ilgili olarak, imar mevzuatındaki kısıtlamalar
ile plân ve parselasyon işlemlerindeki askı, ilân ve itirazlara dair sürelere
ilişkin hükümlere tâbi olmaksızın, her ölçekteki imar plânını yapmaya,
yaptırmaya, değiştirmeye ve resen onaylamaya, her türlü ruhsatı vermeye
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkili kılınmaktadır. Böylece, imar
mevzuatındaki kısıtlamalar ile imar planı ve parselasyon planı yapımı ve
bunlarla ilgili onama işlemlerinin askı, ilan ve itirazlara dair sürelere
ilişkin hükümlere tabi olmaksızın yapılması konusunda Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na yetki verilmekte ve dolayısıyla söz
konusu taşınmaz malla ilgili olarak Bakanlığa imar mevzuatında öngörülenden
farklı, kapsamı ve sınırları kolayca belirlenemeyen, geniş bir düzenleme
yetkisi verilmektedir. “İmar
mevzuatındaki kısıtlamalar”ın neler olduğu
konusunda ayrıca bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu ibare ile başta 3194
sayılı İmar Kanunu ve 2.11.1985 günlü, 18916 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’te imar planlarının yapılması sırasında
uyulması gereken süreler ve uygulanması gereken yöntem ve sınırlamalara
ilişkin düzenlemeler olmak üzere ilgili diğer düzenlemeler olduğu anlaşılmaktadır.
Bu düzenlemelerin amacı İmar Kanununun 1. maddesinde, “yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki
yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü
sağlamak” olarak;
Yönetmelikte ise “insan, toplum, çevre
münasebetlerinde kişi ve aile mutluluğu ile toplum hayatını yakından
etkileyen fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer
seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın korunma,
kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek” olarak açıklanmıştır. Bunun gerçekleşebilmesi, imar planlarının
düzenlemelerde öngörülen yöntem, esas ve sınırlamalara uyulmak suretiyle
hazırlanması, onaylanması ve değiştirilmesi halinde mümkün olacaktır. Onay,
hazırlanan imar planlarının mevzuata, yörenin gereksinimlerine, imar
planından beklenen kamusal ereğe hizmet edip etmeyeceği bakımlarından bir
denetim işlevine sahiptir. Bir iç denetim yoludur. Denetim bu yönüyle hem
hukuksal, hem de yerindelik denetimi işlevine sahiptir. İmar Yasasının 1.
maddesinde belirtilen fen, sağlık, çevre gibi amaçlara uygunluğu, bölge,
çevre imar planı ya da metropoliten imar planlarına uygunluğu ya da imarın
yapılmasındaki teknik koşullara uyulup uyulmadığı, onay aşamasında
denetlenebilecek hususlardır. “İmar mevzuatındaki kısıtlamalara tabi
olmaksızın” ibaresi onay makamı olarak öngörülmüş olan Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının, onayı gereği gibi yapmasına olanak sağlayan mevzuata uygunluk
denetimini olanaksız kılmaktadır. 3194 sayılı
İmar Kanunu’nda planla ilgili işlem ve uygulamalar açısından öngörülen itiraz
sürelerinin amacı, imar planı değişikliklerinde, şehircilik ilkelerine,
planlama tekniklerine ve kamu yararına aykırılıklar bulunuyor ise bu konudaki
yanlışlıkların giderilebilmesi için ilgililere, yapılan planlara itiraz
edebilme hak ve imkanının tanınmasıdır. İtiraza konu
düzenleme ile Bakanlık askı, ilan ve itirazlara dair sürelere ilişkin
hükümlere tabi olmaksızın imar düzenlemelerinde yetkili kılınmaktadır.
Böylece düzenleme ile, Bakanlıkça yapılacak plan ve
parselasyon işlemleri ile ilgili olarak ilgililerin kanuni yollara başvurma
hak ve imkanları da kısıtlanmaktadır.
Hukuk devleti,
tüm işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine açık, her alanda adaletli
bir hukuk düzeni kurmayı ve sürdürmeyi amaç edinmiş, Anayasa ve hukukun üstün
kurallarına bağlılığa özen gösteren devlettir. Hukuk devleti ilkesinin
öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması, kuralların herkes için
konulması, kamu düzeninin kurulması ve korunması amacına yönelik bu
kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçütlerinin de gözönünde
tutulması gerekliliği bulunmaktadır. Bu yapısıyla,
itiraz konusu kuralla Bakanlığa imar mevzuatındaki kısıtlamalar ile plân ve
parselasyon işlemlerindeki askı, ilân ve itirazlara dair sürelere ilişkin
hükümlere tâbi olmaksızın düzenleme yetkisi verilmesi hukuk devleti ilkesi
ile bağdaşmaz. Anayasa’nın 5.
maddesiyle devlete “kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlama
ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlama” ödevi yüklenmekte, 56. maddesiyle de herkesin sağlıklı ve dengeli
bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek, bu hakkı korumanın yine
devletin ve vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır. Devlete verilen bu
görevlerin imar mevzuatıyla getirilen düzenlemelerle de yaşama geçirileceğinde
kuşku bulunmamaktadır. Anayasanın söz
konusu maddelerinde ifadesini bulan ödevlerin somut tedbirlerle nasıl yerine
getirileceği yasa koyucunun takdirinde ise de, söz konusu ödevler yerine
getirilirken idarenin imar mevzuatındaki kısıtlamaların dışında tutulması,
Anayasa’nın 5. ve 56. maddeleriyle bağdaşmaz. İdareye imar
mevzuatındaki kısıtlamalara tabi olmamak suretiyle sınırlara uymama yetkisi
veren bir düzenlemenin varlığı halinde, idarenin hukuksal sınırlar içinde
kalıp kalmadığının denetlenmesi güçleşir. Bu nedenle ibare Anayasa’nın 125.
maddesine de aykırıdır. İtiraz konusu kuralda yer alan “ … imar mevzuatındaki kısıtlamalar ile plân ve
parselasyon işlemlerindeki askı, ilân ve itirazlara dair sürelere ilişkin
hükümlere tâbi olmaksızın, …” bölümü Anayasa’nın 2.,
5. 56. ve 125. maddelerine aykırıdır ve iptali gerekir. Başvuru kararında itiraza konu kuralın
Anayasa’nın 10. maddesine aykırılığı ileri sürülmüş ise de, kuralın bu madde
ile doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır.
B - Maddenin 2. Fıkrasının “İmar
Mevzuatındaki Kısıtlamalar İle Plân Ve Parselasyon İşlemlerindeki Askı, İlân
Ve İtirazlara Dair Sürelere İlişkin Hükümlere Tâbi Olmaksızın” İbaresi
Dışında Kalan Bölümünün İncelenmesi Yerel imar
planlarının ülke ve bölge düzeyindeki planlarla, çevresi ve varsa
metropoliten alan planlamalarıyla uyum içinde olması gerekir. Bu nedenle imar
planlamasının mutlaka ve yalnızca yerel bir gereksinim olarak nitelendirilmesi
zordur. İmar planlarının bu çok yönlü durumu nedeniyle İmar Kanunu ile imara
ilişkin yetkiler merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında
paylaştırılmıştır. Anayasada,
yerel ortak ihtiyaçların neler olduğuna ve imar planı yapma yetkisine ilişkin
hüküm bulunmamaktadır. Yerel imar planlarının düzenlenmesinde yerel ortak
gereksinimlerin göz ardı edilemeyeceği kuşkusuzdur. Ancak bundan hareketle,
imar planlarının münhasıran belediyelere ait bir yetki olduğu, merkezi
yönetim birimlerine bu yetkilerin verilemeyeceği sonucuna varılamaz. Anayasa
Mahkemesi’nin birçok kararında da vurguladığı gibi, Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi
ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı,
aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını
sağlamak ve kişilere yasalar karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık
tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve
topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi
yasaklanmıştır. Durum ve konumlardaki özellikler, kimi kişiler ya da
topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Aynı hukuksal durumlar
aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın
öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz. Nitelikleri ve durumları özdeş
olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz. İptali istenilen düzenlemeye konu olan
taşınmaz Hazineye ait eski TBMM lojmanlarının bulunduğu arsadır. İtiraza konu kuralın ilk hali olan 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 51. maddesi ile ilgili gerekçede; yapılan düzenleme çerçevesinde, Maliye Bakanlığının sözkonusu
taşınmaz malın en fazla geliri getirecek şekilde ve en iyi şartlarla değerlendirmek
üzere yetkilendirildiği ve bu yetki kapsamında ilgili şirket aracılığıyla
TBMM lojmanlarını kamuoyunun da kabul edeceği ölçüler içinde ve şeffaf bir
biçimde satarak ekonomiye kazandırılmasının ve gelirinin bütçeye gelir kaydedilmesinin
amaçlandığı belirtilmiştir. Bu nedenle düzenlemeye konu arsa, özel kişilere ait diğer arazilerle
bir tutulamaz. Durum ve konumdaki özellikler farklı düzenlemeyi gerekli ve
haklı kılmaktadır. Kamu yararının
gerekli kıldığı hallerde tek bir taşınmaz veya bölge ile ilgili olarak
düzenleyici işlemler yapılması söz konusu olabileceği gibi, imar konusunda
merkezi idare kuruluşlarına veya Bayındırlık ve İskan
Bakanlığına düzenleyici işlemler yapma yetkisi verilmesinde de Anayasal bir
sakınca bulunmamaktadır. İtiraz konusu kuralla, mülkiyeti
Hazineye ait Ankara İli, Çankaya İlçesi, 5 inci bölge, Dikmen Mahallesinde
bulunan 3 pafta, 16743 ada, 1 parsel numaralı taşınmaz mal ile ilgili olarak her ölçekteki imar
plânını yapmaya, yaptırmaya, değiştirmeye ve resen onaylamaya ve her türlü
ruhsatı vermeye Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
yetkili kılınmasında; plân hazırlama ve onaylama işlemlerinin Bayındırlık ve
İskan Bakanlığının uygun görülen birimince, ruhsat ve plân uygulama
işlemlerinin ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı il teşkilatınca yerine
getirileceğine, kesinleşen plânların ilgili belediyelere tebliğ edileceğine
ve bu plânların uygulanmasının zorunlu olduğuna ilişkin düzenlemeler
getirilmesinde Anayasa’ya aykırılık bulunmamaktadır. Belirtilen
nedenlerle, itiraza konu kuralın “imar mevzuatındaki kısıtlamalar ile plân ve
parselasyon işlemlerindeki askı, ilân ve itirazlara dair sürelere ilişkin
hükümlere tâbi olmaksızın” ibaresi dışında kalan bölümü ile ilgili düzenleme
Anayasa’ya aykırı olmadığından bu bölüme ilişkin iptal isteminin reddi
gerekir. Şevket APALAK
bu görüşe katılmamıştır. VI - YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ 31.7.2003 günlü, 4969 sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un
geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasının; 1- “ … imar mevzuatındaki kısıtlamalar ile plân ve parselasyon
işlemlerindeki askı, ilân ve itirazlara dair sürelere ilişkin hükümlere tâbi
olmaksızın, …” bölümünün imar planları yönünden yürürlüğünün durdurulması
isteminin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, 2- Kalan bölümüne yönelik iptal istemi
22.7.2008 günlü, E. 2008/39, K. 2008/134 sayılı kararla reddedildiğinden, bu
bölüme ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE, 22.7.2008 gününde karar
verildi. VII - SONUÇ 31.7.2003 günlü, 4969 sayılı Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici
1. maddesinin ikinci fıkrasının; 1-
“ … imar
mevzuatındaki kısıtlamalar ile plân ve parselasyon işlemlerindeki askı, ilân
ve itirazlara dair sürelere ilişkin hükümlere tâbi olmaksızın, …” bölümünün,
imar planları yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE, 2-
Kalan bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
Şevket APALAK’ın karşıoyu
ve OYÇOKLUĞUYLA, 22.7.2008 gününde karar verildi.
AZLIK OYU Anayasa’nın 127. maddesinin anlam ve
amacı karşısında, yerel ortak gereksinimlerle ilgili işlemlerin, yerel yönetimlerin
yetki ve görev alanı içinde kalması Anayasal temel ilkedir. Bu kapsamda, bulunduğu yer ve çevre ile
ilgili imara ilişkin görevlerin, temel
olarak yerel yönetimlerce üstlenilecek gereksinimlerden olduğu açıktır. İmar
hukukunun yerel niteliği aşmayan konulara ilişkin temel yaklaşımı da bu yöndedir. İtiraz konusu kuralda ise, çevresindeki
taşınmazlardan farklı bir nitelik taşımayan parsele ilişkin olarak imar düzenlemesi
yerel yönetimlerden alınmıştır. Haklı ve inandırıcı bir gerekçeye dayanmadan,
yerinden yönetimden merkezi yönetime alınan bu göreve ilişkin kural
Anayasa’nın belirtilen hükmüyle uyuşmamaktadır. Bu nedenlerle kuralın, kalan bölümünün
de iptali gerekeceği oyuyla karara karşıyım. Üye Şevket
APALAK |