Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas  Sayısı    : 2002/94

Karar Sayısı  : 2004/45

Karar Günü   : 31.3.2004

 

İTİRAZ  YOLUNA  BAŞVURAN : Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi

 

İTİRAZIN KONUSU : 15.7.1950 günlü, 5680 sayılı Basın Kanunu’nun 10.11.1983 günlü, 2950 sayılı Yasa ile değiştirilen 16. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin üçüncü tümcesinin Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

 

I- OLAY

Basın yoluyla hakaret suçundan açılan davada, 5680 sayılı Yasa’nın 16. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin “para cezasının hesabında 647 sayılı   Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci bendinde belirtilen  miktarın aşağı haddi esas alınır” biçimindeki üçüncü tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

 

II- İTİRAZIN  GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

“Mahkememizin 2000/57 esas sayılı dosyasında, sanıklar Mevlüt Yüksel ve Abdullah Özdoğan haklarında Ankara C. Başsavcılığının 30.12.1999 tarih ve Basın 1999/628 esas sayılı iddianamesi ile görevinden dolayı basın yolu ile hakaret suçundan dolayı kamu davası açılmıştır.

Yukarıdaki belirlenen iddianamede sanıklardan Abdullah Özdoğan’ın 23.12.1999 suç tarihinde Öncü Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olması sebebiyle 5680 sayılı Yasa’nın 16/1. maddesi yollaması ile, TCK.nun 480/4, 273. maddesi gereğince cezalandırılması talep edilmiştir.

Bu sebeple talebimize konu 5680 sayılı Yasa’nın 16. maddesinin birinci fıkrasındaki “Para cezasının hesabında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4. maddesinin 1. bendinde belirtilen miktarın aşağı miktarı esas alınır.” hükmü sanık hakkında mahkememizin uygulayacağı yasa kuralıdır.

Mahkememiz 18.4.2002 tarihli oturumda 5680 sayılı Yasa’nın 16/1. maddesindeki para cezasının hesabında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesinin 1. bendinde belirtilen miktarı aşağı haddi esas alınır hükmünü Anayasa’nın 2 ile 10. maddelerine aykırı olması nedeni ile itirazen Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmesine karar vermiştir.

Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri belirtilirken sosyal bir hukuk devleti olduğu kabul edilmiştir. Hukuk devletinde yasalar uygulanırken yine Anayasa’nın 10. maddesinde yerini bulan kanun önünde eşitlik ilkesi de gözetilmesi gereken temel kuraldır.

Anayasa’nın 10. maddesine göre “Herkes,  dil,   ırk,  renk,  cinsiyet,  siyasî düşünce,  felsefî  inanç, din, mezhep ve benzeri  sebeplerle  ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye,  aileye,  zümreye   veya   sınıfa   imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

Hukuk devleti ilkesine bağlı olarak TCK.nun 29. maddesinde hakime takdir hakkı tanınmıştır. Hakim iki sınır arasındaki temel cezayı suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği zaman ve yer, fiilin diğer özellikleri, zararın veya tehlikenin ağırlığı, kastın veya taksirin yoğunluğu suç sebepleri ve saikleri, failin amacı, geçmişi, şahsi ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışı gibi hususları gözönünde bulundurulmak sureti ile takdirini kullanarak belirler. Cezanın asgari hattan tayini halinde dahi takdirin sebepleri mutlaka kararda gösterilir.

5680 sayılı Basın Kanunu’nun 16. maddesi ile basın yolu ile işlenen suçlardan dolayı ceza  sorumluluğu belirtilirken yazıyı veya haberi veya resmi veya karikatürü yapan kimseyle beraber bu mevkutenin ilgili sorumlu müdürü gösterilmiş olup ancak ceza tayininde hürriyeti bağlayıcı cezaların süresine bakılmaksızın para cezasına çevrilmesi hüküm altına alınmış ve özellikle hakimin takdiri gözardı edilerek para cezasının hesabında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4. maddesinin 1. bendinde belirtilen hususların aşağı haddi esas alınır hükmü konularak Anayasa’nın eşitlik hakkı ortadan kaldırılmıştır. Dolayısı ile, basında çalışan yazı işleri sorumlu müdürlerine imtiyaz tanımıştır.

Sonuç : Yukarıda açıklandığı gibi 5680 sayılı Basın Kanunu’nun 16/1. maddesindeki “Para cezasının hesabında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunun 4. maddesinin 1. bendinde belirtilen miktarın aşağı haddi esas alınır” hükmü Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğundan itirazen iptaline karar verilmesi saygıyla arz olunur.”

 

III- YASA METİNLERİ

 

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

5680 sayılı Basın Kanunu’nun 2950 sayılı Yasa ile değiştirilen 16.  maddesinin birinci fıkrasının itiraz konusu tümceyi de içeren (1) numaralı bendi şöyledir:

 “Madde 16- ...

1. Mevkutelerle işlenen suçlarda sorumluluk, suçu vücuda getiren yazıyı veya haberi yazan veya resmi veya karikatürü yapan kimse ile beraber bu mevkutenin ilgili sorumlu müdürüne aittir. Ancak, sorumlu müdürler için verilen hürriyeti bağlayıcı  cezalar, sürelerine  bakılmaksızın para cezasına çevrilerek hükmolunur. Para cezasının hesabında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci bendinde belirtilen miktarın aşağı haddi esas alınır. Sorumlu müdürler için emniyet gözetimi altında bulundurma cezası verilmez.”

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararında Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine dayanılmıştır.

IV- İLK  İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Nurettin TURAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN ve Enis TUNGA’nın katılmalarıyla 28.5.2002 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

 

V- ESASIN  İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup  incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Mahkeme, 5680 sayılı Basın Kanunu’nun 16. maddesinde basın yolu ile işlenen suçlardan dolayı ceza sorumluluğu belirtilirken yazıyı, haberi, resmi veya karikatürü yapan kimseyle beraber bu mevkûtenin ilgili sorumlu müdürünün gösterildiğini, ancak hürriyeti bağlayıcı cezalar para cezasına çevrilirken hâkimin takdiri gözardı edilerek para cezasının hesabında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4. maddesinin birinci bendinde belirtilen hususların aşağı haddinin esas alınmasının sorumlu müdürlere imtiyaz tanınmasına yol açtığını belirterek, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

5680 sayılı Yasa’nın 2950 sayılı Yasa ile değişik 16. maddesinin birinci fıkrasının itiraz konusu (1) numaralı bendinde, mevkutelerle işlenen suçlarda sorumluluğun suçu vücuda getiren, yazıyı ve haberi yazan veya resmi ve karikatürü yapan kimse ile beraber bu mevkutenin ilgili sorumlu müdürüne ait olduğu, sorumlu müdürler için verilen hürriyeti bağlayıcı cezaların sürelerine bakılmaksızın para cezasına çevrilerek hükmolunacağı, para cezasının hesabında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesinin birinci bendinde belirtilen miktarın aşağı haddinin esas alınacağı, sorumlu müdürler için emniyet gözetimi altında bulundurma cezası verilemeyeceği belirtilmiştir.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasa’nın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Hukuk devletinin aynı zamanda eşitlik ilkesini de gözetmek yükümlülüğünde olduğunda duraksanamaz. Anayasa’nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesi, mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir. Buna göre, kişisel nitelikleri ve  durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz. Ancak farklı konumda bulunanlara değişik kurallar uygulanmasının eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı açıktır.

Hukuk devletinde, kuşkusuz, ceza siyasetinin gereği olarak yasakoyucu, Anayasa’nın ve Ceza Hukukunun temel ilkelerine bağlı olmak koşuluyla, cezalandırmada güdülen amacı da gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağını ve bunlara verilecek cezanın türü ve miktarı ile artırım ve indirim nedenleri ve oranları ya da bireyselleştirme şekil  ve şartları öngörebilir.

İtiraz konusu kuralda öngörülen yazı işleri müdürünün sorumluluğu, Basın Kanunu’nun 16. maddesinden doğan özel ve istisnai bir sorumluluktur. Yayın faaliyetinin taşıdığı özellikler dolayısıyla, kusura dayalı genel ceza  sorumluluğundan farklı bir düzenlemeye gereksinim duyan yasakoyucunun, cezanın bireyselleştirilmesi ile ilgili farklı kurallar getirmesi ve bu bağlamda sorumlu yazı işleri müdürleri  hakkında hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesinde 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesinin birinci bendinde belirtilen miktarın aşağı haddinin esas alınacağını öngörmesi de  yukarıda belirtilen takdir yetkisinin içindedir. Öte yandan, herhangi bir suçun faili ile eser sahibinin ve sorumlu yazı işleri müdürlerinin hukuksal durumlarının birbirinden  farklı  bulunduğu da kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, kural Anayasa’nın hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

 

VI- SONUÇ

15.7.1950 günlü, 5680 sayılı “Basın Kanunu”nun 2950 sayılı Yasa ile değiştirilen 16. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin üçüncü tümcesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın  REDDİNE, 31.3.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

Başkan

Mustafa BUMİN

Başkanvekili

Haşim KILIÇ

Üye

Sacit ADALI

 

 

Üye

Ali HÜNER

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

 Üye

Aysel PEKİNER

 

 

 

Üye

Tülay TUĞCU

Üye

Ahmet AKYALÇIN

Üye

Mehmet ERTEN

 

 

 

Üye

Fazıl SAĞLAM

Üye

A. Necmi ÖZLER