Anayasa Mahkemesi Kararı

Esas Sayısı   : 2001/8

Karar Sayısı  : 2004/95

Karar Günü  : 14.7.2004

 

            İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesi

                İTİRAZIN KONUSU : A) 1.3.1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 88. maddesinin,

                B) 13.7.1965 günlü, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 5. maddesinin başvuru tarihindeki altıncı fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü tümcelerinin Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 5., 10., 90. ve 138. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

                I - OLAY

                Tehdit suçundan açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme iptali için başvurmuştur.

                II - İTİRAZIN GEREKÇESİ

                Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

                “Yukarıda numarası ve kısaca özellikleri yazılı dava dosyasında uygulanmak durumunda olan TCK’nun 88. maddesi ve 647 S.Y.nın 5/6. maddesinin 1. ve 2. cümlelerindeki özellikle “…bir gün 4.680.000 TL (4421 S.Y. değ.) sayılmak üzere…4.680.000 TL’den aşağı hükmolunan para cezaları bir gün hapse çevrilir” tabirleri, yukarıda anlatılan ilkeler ışığında, bir kanun uygulayıcısı olarak adalet, eşitlik ve diğer çağdaş toplum özelliklerine uymadığı, Anayasamıza da aykırı olduğu düşüncesi uyanmıştır.

                Şöyle ki;

                1 - Dava dosyamızdaki örnekte olduğu gibi, daha önce tehdit suçundan mahkumiyetine karar verilen sanık, hakkındaki kararın infazından itibaren beş yıl içerisinde yine bir başka tehdit suçunu işlemiştir. Cezaların caydırıcılığı ilkesinin bir sonucu olarak, bizim Ceza Kanunumuzda da daha önceden herhangi bir suçtan mahkum olduğu halde öngörülen süre içerisinde, yeniden bir suç işleyen şahısa karşı ikinci suçu nedeniyle verilecek cezanın tekerrür hükümleri uyarınca artırılması kuralı getirilmiştir.

                2 - Konunun düzenlendiği Türk Ceza Kanununun 81/3. maddesine göre “İkinci suç için tayin edilecek cezaya tekerrürden dolayı zammı gelen miktar, hiçbir suretle evvelki suç için hükmedilmiş olan cezaların en ağırından ziyade olarak tayin olunamaz” denilmiştir. TCK’nın 81/2. maddesine göre aynı nitelikte tekerrüre esas sabıkası olan kişilere ikinci suç için verilecek ceza 1/6-1/3 oranlarında artırılabilecektir. Sözgelimi olayımızda olduğu gibi daha önceki silahlı tehdit suçu ile 6 ay hapis cezasına mahkum olan sanığın ikinci suçunu işlemesi ve asgari had olan 6 ay hapis cezasına mahkumiyeti halinde tekerrür hükmü uyarınca cezası 1 ilâ 2 ay arasında artırıma tabi tutulacaktır.

                3 - Eğer sanığın önceki suçtan aldığı hürriyeti bağlayıcı cezası para cezasına çevrilmiş ise TCK 88. maddesi uyarınca çevrilen ceza asıl ceza kabul edilecek, bu defa 647 sayılı Yasa’nın 5/6. maddesi devreye girerek, çevrilen para cezası, günlüğü (2001 yılında verilecek kararlar için) 4.680.000 TL den hapis cezasına çevrilerek artırım yapılacak ve bu suretle tekerrür nedeniyle yapılacak arıtırımın sadece 1 günle sınırlı tutulmasına, adeta tekerrür hükümlerinin uygulanmamasına yol açacaktır.

                Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. maddesine göre uygar uluslar tarafından tanınmış hukukun genel ilkelerine göre yapılacak yargılamanın Suçta ve Cezada Kanunilik ilkesine aykırılık teşkil etmeyeceği açıkça vurgulanmıştır. Adalet, eşitlik, suçta ve cezada orantılılık ve cezaların caydırıcılığı  ilkelerinin de bu sayılanlar arasında yer aldığında hiçbir kuşku  yoktur. Mevcut yasa hükümlerinin uygulanması halinde,daha önce cezası paraya çevrilen ve çevrilmeyen arasında tekerrür hükümlerinin uygulanması sonucunda açık bir eşitsizlik ortaya çıkacaktır. Bu ise hukukun genel ilkeleri arasında sayılan Cezaların Önleyiciliği, Suçta ve Cezada Orantılılık gibi Ceza Hukukunun Genel İlkelerine aykırıdır.

                Bu açıdan uygulama ile doğacak sonuçlar, Anayasa’nın Başlangıç hükümleri, 5. ve 10. maddeleriyle, AİHS’nin 6. ve 7. maddelerine açıkça aykırılık teşkil edecektir. Hakkında paraya çevrilme tedbiri uygulandığı halde bunu suistimal ederek ikinci bir suç işleyen sanığın diğerlerine oranla daha ağır bir şekilde cezalandırılması gerekirken, mevcut hükümler karşısında, bir nevi ödüllendirilmiş olmaktadır.

                4 - Yasalar gereği birinci mahkumiyet hükmünü veren mahkemenin paraya çevirme kararı, ikinci suç nedeniyle tekerrürden dolayı hüküm kuracak mahkemeyi bağlamakta ve TCK’nın 81/1 ve 81/2. maddelerini işlemez hale sokmakta, yargıçların kendi vicdani kanaatlerine göre hakkaniyete uygun karar verme serbestilerini sınırlandırmaktadır. Ortaya çıkan sonuç Anayasa’nın 138. maddesinde yer alan  Yargı Bağımsızlığı ilkesine aykırıdır. Bir uygulamacı olarak görevimiz sırasında bu sıkıntıyı fazlasıyla hissetmekteyiz.

                5 - Yargılama sonunda hürriyeti bağlayıcı cezası paraya çevrilen sanığın infaz aşamasında bu para cezasını ödememesi durumunda 647 S.Y.nın 5. maddesinin 6. fıkrası uyarınca çevrilen para cezasının 4.680.000 TL si bir güne denk gelecek şekilde hapis cezasına dönüştürülmesi de Anayasa’nın 138/son maddesine açıkça aykırılık teşkil edecektir. Mahkemenin bu konuda bir kararı olmaksızın mahkemenin verdiği mahkumiyet hükmü idari mercilerce değiştirilmektedir. Zira hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya çevrilirken 647 sayılı Yasanın 4/1. maddesi uyarınca tedbir mahiyetindeki bu cezaya dönüştürülmektedir. Yoksa müsnet olayda olduğu gibi 6 ay hapis cezasından dönüştürülen toplam 900.000 TL.nin sanık tarafından ödenmemesi durumunda, bugün için infaz edilecek olsa toplam bir gün hapis yatmasını sağlamak değildir. Yasanın bu imkanı sayesinde sanığı yargılayan ve vicdani kanaatine göre hüküm kuran mahkemenin verdiği 6 ay hapis, kararına rağmen sanığın sadece bir gün hapis yatmasına olanak sağlayacaktır. Avrupa Birliğine giriş süreci yaşadığımız şu günlerde oldukça yoğun eleştiriler alan infaz yasamızın çarpık ve çağdaş hukuk normlarına uymayan hükümlerinden biri olarak öne çıkan 647 sayılı Yasanın 5. maddesinin 6. fıkrasının 1. ve 2. tümceleri bu açıdan Anayasamızın 138/1-son maddelerine açıkça aykırılık teşkil ettiği düşünülmektedir.

                6 - Hürriyeti bağlayıcı cezaları paraya çevrilen kişilerin,süresi içerisinde bu para cezalarını ödememeleri halinde, işledikleri suç nedeniyle-sözgelimi mevcut olayımızda- bir güne 4.680.000 TL denk gelecek şekilde hapse dönüştürüleceğinden sadece bir gün hapiste yatması söz konusu olacakken, hüküm tarihinde hürriyeti bağlayıcı cezaları paraya çevrilmeyen bir şahsın bilfiil 6 ay cezaevine girip hapis yatması gerekecektir. Bir açıdan hürriyeti bağlayıcı cezaları paraya çevrilmeyenlerin bu eşitsizlik karşısında adil yargılanma hakları ihlal edilmektedir. Bu ise yasa önünde eşitlik, sosyal hukuk devleti, adil yargılanma, suçta ve cezada orantılılık, kanunsuz suç ve ceza olmaz gibi çağdaş ve genel hukuk ilkelerine, dolayısıyla Anayasamızın Başlangıç hükümleri, 5, 10 ve 138/1-son maddeleri ile AİHS’nin 6. ve 7. maddelerine açıkça aykırılık teşkil ettiği düşüncesindeyiz.

                7 - İptali istenilen yasa hükümlerinin Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmesi halinde uygulamada tekerrür hükümlerinin uygulaması ve para cezasına dönüştürülen hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı konusunda hiçbir sorunla karşılaşılmayacağı düşünülmektedir.    

                TCK 88. maddesinin iptali halinde, tekerrür nedeniyle sanıklara verilecek ceza TCK 81/1 ve 2. maddeleri uyarınca en fazla 1/3’e kadar artırılacak, TCK 81/3. maddesi uyarınca da artırılacak miktar hiçbir şekilde önceki mahkumiyet miktarından fazla olamayacaktır. Böylece şahıslar arasında eşitlik sağlanacak suçta ve cezada orantılılık ilkesine uyulmuş olacaktır.

                647 S.Y.nın 5/6. maddesinin 1. ve 2. tümceleri iptal edildiğinde ise hürriyeti bağlayıcı cezası paraya dönüştürülen sanıkların bu cezalarını ödememeleri halinde cezaları sanki paraya çevrilmemiş gibi tekrar aldıkları temel cezaya dönüştürülecek ve böylelikle hem cezaları paraya dönüştürülen ve dönüştürülmeyenler arasında ceza adaleti sağlanmış olacak hem de yüce Türk ulusu adına karar veren mahkemenin nihai kararı idari mercilerce değiştirilmemiş olacak böylelikle adalete olan güvenin bir nebze de olsa gelişmesine katkı sağlamış olacaktır.

                KARAR

                1 - Bu dosyada uygulanması sözkonusu olan TCK’nun 88. ve 647 sayılı Yasanın 5. maddesinin 6. fıkrasının 1. ve 2. tümcelerindeki özellikle “…bir gün 4.680.000 TL’den sayılmak üzere 4.680.000 TL (4421 S.Y. ile değişik ve 2001 yılı için)’den aşağı para cezaları bir gün hapse çevrilir ibarelerinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın;

                a) Başlangıç hükmünün 6. fıkrası, 5. maddesi,

                b) 10. maddesi,

                c) 90. maddesi delaleti ile;

                i) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin 1. fıkrası ve

                ii) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesinin 2. fıkrası ile Anayasa’nın

                138/1-son maddesine aykırı olduğu düşüncesine varılmakla, söz konusu yasa hükümlerinin iptali için Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca dava dosyasının onaylı bir suretinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine,

                2 - Dava dosyasının Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca 5 ay süre ile bekletici mesele sayılmasına,

                18.12.2000 tarihli celsede açıkça karar verildi.” 

                III - YASA METİNLERİ

            A - İtiraz Konusu Yasa Kuralları

                1 - Türk Ceza Kanunu’nun itiraz konusu 88. maddesi şöyledir:

                “Tekerrür hükümlerinin tatbikatında diğer bir cezadan kalbolunmuş ceza asıl ceza addolunur.”

                2 - Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un başvuru tarihinde altıncı fıkrasında, 4786 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle yedinci fıkrasında yeralan itiraz konusu kurallar şöyledir:

                Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde para cezasını ödemezse, Cumhuriyet Savcısının kararıyla bir gün üç milyon lira sayılmak üzere hapsedilir. Artıklar nazara alınmaz. Ancak, üçmilyon liradan aşağı hükmolunan para cezaları bir gün hapse çevrilir.

                B - Dayanılan Anayasa Kuralları

                Başvuru kararında Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 5., 10., 90. ve 138. maddelerine dayanılmıştır.

                IV - İLK İNCELEME

                Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU ve Ahmet AKYALÇIN’ın katılımlarıyla, 15.1.2001 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

                V - ESASIN İNCELENMESİ

                Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü.

                A - Kuralların Anlam ve Kapsamı

                Türk Ceza Kanunu’nun 88. maddesinde “Tekerrür hükümlerinin tatbikatında diğer bir cezadan kalbolunmuş olan ceza asıl ceza addolunur” denilerek tekerrür hükümlerinin uygulanması sırasında önceki mahkumiyet ilamında belirtilen cezanın bir başka cezadan dönüştürülmüş olması durumunda hangisinin esas alınacağı belirtilmektedir.

                647 sayılı Kanun’un  para cezalarının tarifi, tespiti ve yerine getirilmesine   ilişkin kuralların düzenlendiği 5. maddesinin başvuru tarihinde altıncı fıkrası iken  8.1.2003  gün  ve 4786  sayılı  Yasa  ile  yedinci  fıkrasına  dönüşen kuralın iptali  istenilen  birinci,  ikinci  ve  üçüncü  tümcelerinde ise, para cezalarının ödenmemesi halinde günlüğü üç milyon liradan hapse çevrileceği, artıkların dikkate alınmayacağı ve üç milyon liradan aşağı hükmolunan para cezasının bir gün hapis cezasına çevrileceği belirtilerek para cezalarına ilişkin ilâmların infaz biçimi düzenlenmektedir.

                Türk Ceza Kanunu’nun genel olarak tekerrür hükümlerini düzenleyen 81. maddesinin 3. fıkrasına göre, tekerrürden dolayı artırılan miktarın hiçbir şekilde önceki suç için hükmolunmuş cezaların en ağırından fazla belirlenmesi mümkün değildir. 88. madde hükmüne göre de önceki suç bir başka cezadan çevrilmiş para cezası ise, 647 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince hapis cezasına çevrilerek tekerrür nedeniyle yapılacak artırım miktarı buna göre belirlenecektir.

                B - Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

                Başvuru kararında, itiraz konusu kuralların Türk Ceza Kanunu’nun aynı hükmüne aykırı davranan ancak sonuçta aldığı özgürlükten yoksun bırakma cezası para cezasına çevrilen ve çevrilmeyen sanıklar açısından bu mahkumiyetlerine ilişkin olarak tekerrür hükümlerinin uygulanmasında farklı artırıma neden olduğu, bu durumun eşitlik ilkesine, cezaların önleyiciliği ve suçta ve cezada orantılılık ilkelerine dolayısıyla Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 5., 10., 90. ve 138. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

                Türk Ceza Kanunu’nun itiraz konusu 88. maddesinde “Tekerrür hükümlerinin tatbikatında diğer bir cezadan kalbolunmuş olan ceza asıl ceza addolunur” denilmekte, Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 5. maddesinin itiraz konusu yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü tümcelerinde, “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içerisinde para cezasını ödemezse, Cumhuriyet Savcısının kararıyla bir gün üç milyon lira sayılmak üzere hapsedilir. Artıklar nazara alınmaz. Ancak üçmilyon liradan aşağı hükmolunan para cezaları bir gün hapse çevrilir” kuralı getirilmektedir.

                Anayasa’nın 10. maddesinde, “Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.  Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” denilmektedir. Bu yasak,birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kurallar uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Aynı durumda olanlar için farklı düzenleme, eşitliğe aykırılık oluşturur. Anayasa’nın amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik çiğnenmiş olmaz. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz.

                Daha önce aynı suçu işlemiş olmalarına rağmen 647 sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca suçlunun kişiliği, suçun işlenmesindeki özellikler gözetilmek suretiyle cezaları ferdileştirilerek önceki mahkumiyetlerine esas hapis cezaları para cezasına çevrilip asıl cezaları para cezası olanlar ile çevrilmemiş olanlar, asıl ceza bakımından aynı hukuksal konumda değillerdir. Bunların daha sonra işledikleri suçlarda tekerrür nedeniyle cezalarının artırılmasında farklı uygulama yapılması, önceki mahkumiyetlerine konu bu iki ceza nevinin farklı nitelikte olmasından kaynaklanmaktadır.

                647 sayılı Kanun’un 5. maddesinin para cezalarının ödenmemesi halinde hapse dönüştürülmesine ilişkin yedinci fıkrasındaki itiraz konusu kuralların, ceza adaleti, hakkaniyet ve hukuk devleti ilkeleri yönünden incelenebilmesi için 4421 sayılı Kanun’la Türk Ceza Kanunu’ndaki para cezalarına getirilen sistemle birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. 4421 sayılı Kanun ile cezaların önleyiciliğini sağlamak için para cezalarının artırılmasında, Vergi Usul Kanunu’nun 298. maddesi uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranının baz alınması öngörülmektedir. Para cezalarının artırılmasında benimsenen bu ilkeye göre, para cezasından hapse çevirmede de Türk Ceza Kanunu’nun Ek 2 ve Ek 6. maddeleri gereğince aynı sistemin benimsenmesi ceza siyasetinin gereğidir.

                Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kurallar, Anayasa’nın 10. maddesine aykırı değildir.

                Kuralların Anayasa’nın Başlangıç’ı, 5., 90. ve 138. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

                VI - SONUÇ

            A - 1.3.1926 günlü, 765 sayılı “Türk Ceza Kanunu”nun 88. maddesinin,

                B - 13.7.1965 günlü, 647 sayılı “Cezaların İnfazı Hakkında Kanun”un 5. maddesinin 4421 sayılı Yasa ile değiştirilen yedinci fıkrasının birinci,  ikinci ve üçüncü tümcelerinin,

                Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 14.7.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

Başkan

Mustafa BUMİN

Başkanvekili

Haşim KILIÇ

Üye

Sacit ADALI

 

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

Üye

Ertuğrul ERSOY

Üye

Tülay TUĞCU

 

Üye

Ahmet AKYALÇIN

Üye

Mehmet ERTEN

Üye

Fazıl SAĞLAM

 

Üye

A. Necmi ÖZLER

Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR