2 Haziran 2009 SALI

Resmî Gazete

Sayı : 27246

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı      : 2007/91

Karar Sayısı   : 2009/25

Karar Günü    : 19.2.2009

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Doğubayazıt Ağır Ceza Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinin, Anayasa’nın 2., 12., 17. ve 19. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY

Haksız tahrik altında kasten adam öldürmek suçundan sanıklar hakkında açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

İtiraz yoluna başvuran mahkeme, başvuru kararında şu gerekçelere yer vermiştir:

“Cezanın caydırıcılığı ve suçlunun topluma uyum sağlayabilmesi, ceza politikasının temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Bu politikaya etken olacak kriterler ise toplumun suça verdiği önem ve suçun ağırlığı ile yakından ilgilidir. Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı olarak ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunmalıdır. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin işlenen suçun ağırlığı ile orantılı olmadığı durumlarda kişi hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği, kamu düzeninin bozulduğu, toplum barışının ortadan kalktığı ve herkesin kendi hakkını kendisinin aldığı ortamlar doğurur ve devletin anayasal görevi de bu tür olumsuzluklara sebebiyet verecek faktörleri ortadan kaldırmaktır. Devletin bu yöndeki görevleri Anayasa’nın 2. maddesinde sayılan hukuk devleti olmasının gereğidir. Bütün bu ilkeler ceza kanununun temel amacı olup dayanağını Anayasadan almaktadır. Yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme Anayasa’nın 17. maddesinde teminat altına alınmıştır. Yine Avrupa insan hakları sözleşmesinin 2. maddesinde herkesin hayat hakkı yasanın koruması altındadır. Bu bağlamda devlet caydırıcı etkiye sahip etkili ceza hükümlerine yer vermek zorundadır. 5237 sayılı kanunda adam öldürme suçları ile ilgili 81. maddede öngörülen müebbet hapis cezasından, yine aynı kanunun 29. maddesinde düzenlenen tahrik sebebiyle yapılan indirimler fahiş olduğu, 29. maddede düzenlenen indirim oranlarının, gerek kanunun bütünlüğü içinde verilen cezanın caydırıcılığı, gerekse yasa koyucunun amacı ile uyuşmadığı dolayısıyla Anayasanın 2 ve 17. maddelerine doğrudan aykırı olduğu kanaatindeyiz.(…)Tahrikin çok hafif kaldığı durumlarda dahi ceza müebbet hapis cezasından 18 yıla düşmektedir. Oysa tahrik olmayan durumlarda ceza müebbet hapis cezasında kalmaktadır. İnfaz yasası açısından müebbet hapis cezasında şartlı tahliye için geçmesi gereken süre 24 yıl iken hafif tahrik durumunda 18 yıl ceza verildiği takdirde şartlı tahliye 12 yılda tamamlanmaktadır ki hafif bir tahrikin cezalarda bu kadar fahiş derecede indirim meydana getirmesi hakkaniyete uygun değildir. (…). 5237 sayılı Kanunu’nun tahrik hükümlerini düzenleyen 29. maddesinin Anayasa’nın başlangıç hükümlerinden ikinci maddesine (hukuk devleti) “herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” hükmünü içeren 12/1. maddesine, “herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” hükmünü içeren 17/1. maddesine, “herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir” hükmünü içeren 19/1. maddesine aykırı olduğu fikriyle açıklanan sebeplerden dolayı, iptali istenen maddenin bir yasa hükmü olarak Anayasa’nın ruhuna da aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.”

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun iptali istenen 29. maddesi şöyledir:

Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

 Başvuru kararında, Anayasa’nın 2., 12., 17. ve 19. maddelerine dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, A.Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün katılımlarıyla 2.10.2007 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kural, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:Başvuran mahkeme, suç işleyen kişi hakkında, işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı olarak ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunması gerektiğini, ceza ve güvenlik tedbirlerinin işlenen suçun ağırlığı ile orantılı olmadığı durumlarda, kişi hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini, kasten adam öldürme suçlarında verilen müebbet hapis cezalarının haksız tahrik nedeniyle 18 yıl hapis cezasına indirilmesinin kamu düzenini bozduğunu ve toplum barışını ortadan kaldırdığını, bu gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmanın devletin görevi olduğunu belirterek itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırılığını ileri sürmüştür.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun itiraz konusu 29. maddesiyle yasakoyucu, suçtan zarar gören kişinin haksız eylemini, failin ceza sorumluluğunu azaltan bir neden kabul ederek haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye verilecek cezadan belirlenen oranda indirim yapılmasını öngörmüştür.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan devlettir.

Temel hak ve hürriyetlerin niteliğini belirleyen Anayasa’nın 12. maddesiyle herkese, kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetler tanınmıştır.

Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinde, “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tâbi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz” denilmektedir.

Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında ise herkesin kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olduğu belirtilmiştir. Kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olmanın, bireylerin vücut ve hareket özgürlüğüne sahip oldukları anlamı taşıdığı ve kimsenin kanunlarda gösterilen durum ve koşullar dışında bu hareket özgürlüğünden yoksun bırakılamayacakları güvence altına alınmıştır.

Temel hak ve özgürlük kavramı içersinde öncelikle kişinin yaşam hakkının bulunduğunun kabulü zorunludur. Yasakoyucu bu ilkeye uygun olarak Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde herhangi bir ayrım gözetmeksizin kasten adam öldürme suçunun cezasını müebbet hapis cezası olarak belirlemiş ve yaşam hakkının her birey için dokunulmaz olduğunu vurgulamıştır. Ancak, Yasa’nın 29. maddesinde, ölenin yapmış olduğu haksız hareketi de failin ceza sorumluluğunu azaltan bir neden kabul ederek cezadan indirim nedeni saymıştır.

Ceza hukuku alanında yapılacak yasal düzenlemelerde yasakoyucunun suç ve cezalara ilişkin uyması zorunlu temel ilkeler Anayasada belirtilmiştir. Bu ilkelere aykırı olmamak koşulu ile suçlar ve cezalar hakkında gerekli gördüğü önlemleri almak yasakoyucunun yetkisi içinde kalmaktadır. Anayasa’da, suç ve cezaya ilişkin olarak belirlediği bu ilkeler dışında kalan, özellikle, ne tür eylemlerin suç sayılacağı, suç sayılan eylemlere ne kadar ve ne tür ceza verileceği, ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler ile cezalardan yapılacak indirim veya artırım oranları gibi konularda bir kural konulmamış, bunların saptanması yasakoyucuya bırakılmıştır.

Yasa’nın genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi, toplum savunmasını hiç bir suretle tehlikeye sokmaksızın insancıl yaklaşımı vurgulamak ve suçlunun toplumla barışık hale getirilmesini cezanın temel amacı olarak göz önünde bulundurmak ilkesini tercih eden yasakoyucu, bu ilkenin gereği olarak, suçlunun yeniden sosyalleşmesini ve uygun bir iyileştirmeye tabi tutularak toplumla yeniden bütünleşmesini sağlamak için itiraz konusu kuralda, haksız tahriki ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul etmiş ve haksız tahrik altında suç işleyenlerin cezasından, maruz kaldıkları tahrikin derecesine göre belli indirimler öngörmüştür.

Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2., 12., 17. ve 19. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

VI- SONUÇ

26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 19.2.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

Başkan

Haşim KILIÇ

Başkanvekili

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

Üye

Sacit ADALI

 

 

 

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

Üye

Ahmet AKYALÇIN

Üye

Mehmet ERTEN

 

 

 

Üye

A. Necmi ÖZLER

Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üye

Şevket APALAK

 

 

 

Üye

Serruh KALELİ

Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ