Anayasa Mahkemesi
Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2005/134
Karar Sayısı : 2009/3
Karar Günü : 8.1.2009
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Şırnak Sulh Hukuk Mahkemesi (E.2005/134, E.2005/135,
E.2005/136, E.2005/137)
İTİRAZLARIN KONUSU : 1.7.2003 günlü, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun
28. maddesinin üçüncü fıkrasının, Anayasa’nın 36. maddesine aykırılığı
savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
4915 sayılı Yasa’ya aykırı olarak avlandıkları
ileri sürülen kişilere karşı açılan tazminat davalarında, itiraz konusu
kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için
başvurmuştur.
II- İTİRAZLARIN GEREKÇELERİ
Başvuru kararlarının gerekçe bölümleri aynen
şöyledir:
“1. 4915 sayılı Kara Avcılığı
Kanununun 28 nci maddesinin 3 ncü
fıkrası;
“Bu
Kanun hükümlerine aykırı olarak avlanan, öldürülen veya yaralanan hayvanlar
müsadere edilmiş olsa dahi
talep halinde hükmolunacak tazminat av hayvanı türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen değerler
üzerinden, zehirle avlanmalarda ise beş misli fazlasıyla hesaplanır ve
tahsiline mahkemece karar verilir. Tahsil edilen para, Döner Sermaye
İşletmesine gelir kaydedilir.” hükmünü amirdir. Bu
hükme göre mahkemelerce hükmedilecek tazminat miktarı Bakanlığın her yıl
belirlediği miktarlar üzerinden hesaplanmaktadır.
2. T.C. Anayasasının 36 ncı maddesinin 1nci fıkrası ise “herkesin adil yargılanma hakkına” sahip olduğunu hükme bağlamıştır.
3. Bu
iki hüküm arasında özde çelişki olduğu ve ilgili kanun hükmünün Anayasanın mezkur hükmü ile, Anayasanın özü ve ruhuna
aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
4. Tazminat esasen, özel veya
tüzel kişilerin bir haksız fiile maruz kaldıklarında bu haksız fiilin meydana getirdiği zararın tazmin edilmesi, hasar veya zararın
giderilmesi ya da varsa manevi zararlarının belli
suretlerde karşılanıp, zarar görenin tatmin edilmesi esasına dayalıdır. Kanunlarla öngörülen özel tazminat hallerinin bu
cümleden olmadığı izahtan varestedir.
5. Kara Avcılığı Kanununda öngörülen tazminat da
esasen bir haksız fiilin doğurduğu zararın
giderilmesi maksadına matuftur. Avlanması yasak hayvanların neslinin devamının sağlanması, gerektiğinde soylarının
devamı için tedbirler alınarak giderlerin de kısmen yasak avlanan kişilerden alınan tazminatlarla karşılanması
amaçlanmıştır.
6. Ancak Kanunun içeriğine bakıldığında bunun bilinen
hukuki kurallara uygun bir tazminat olmadığı görülecektir. Bu madde ile kanun
koyucu bir anlamda nev'i şahsına münhasır bir
tazminat biçimi öngörmüştür. Bu düzenleme doğru bir maksada hizmet etse dahi
düzenleme biçimi açısından yanlıştır. Borçlar hukukunun temel ilkelerine uymayan ve aslında daha çok ceza
maksadına hizmet eden bir düzenleme biçimi tercih edilmiştir.
7. Hiçbir
hukuk düzeninde tazminat alacaklısının henüz tazminat doğurucu olay gerçekleşmeden genel bir düzenleme ile tazminat
miktarını belirlemesi doğru kabul edilemez.
Derdest dosyalarda da olduğu gibi davacı idare kendi belirlediği tazminatı
talep etmekte, tazminat miktarı yönünden denetime elverişli hiçbir kıstas
ve gerekçe göstermeden,
neredeyse Mahkemeleri bir onay makamı durumuna düşürmektedir.
8. Halbuki tazminat miktarı
belirlenirken denetime olanak sağlayan gerekçeli hüküm, rapor ve bilgilere dayanılması esastır.
Tamamen sübjektif ve tek taraflı olarak tazminat belirlenemez. Aksi halde mahkemelerde tazminat yargılaması yapmanın
anlam ve mantığı bulunamaz. Bu tür davalarda idare örneğin bir kekliğin
büyütülüp doğaya salınması için gerekli masrafların neler olduğunu ve
miktarının neden talep edilen miktara
baliğ olduğu hususlarını ispat etmelidir. Her ne kadar uygulamada kimi mahkemelerin bilirkişi raporu almak cihetine
gittikleri varit ise de bu da Kanunun düzenleme biçimine aykırıdır. Kanuna göre tazminat miktarını idare
belirlemekte ve kendi
belirlediği miktarı hükme bağlaması için mahkemelere müracaat etmektedir.
9. Kanunun düzenleme biçiminden aslında bu tazminatın
bir hukuk davası ile talebi mümkün bir tazminat mı olduğu yoksa ceza davası
içinde talep edilmesi gereken bir tazminat mı olduğu dahi açıkça anlaşılamamaktadır.
Talep halinde ibaresi de ihtiyari bir hale mi işaret ettiği, yoksa ceza davası
içinde talep edilebilme halini mi düzenlediği tereddüde sebep
olacak nedenlerdendir. Ancak haksız fiil tazminatlarının hem ceza davası içinde hem
de ayrıca açılacak hukuk davası ile talep edilmesi mümkün olduğundan ve
ilgili Kanunda öngörülen cezaları idari para cezasına dönüşmüş bulunduğundan bu
tartışmanın önemi kalmamıştır.
10. Kanunun düzenleme biçiminden, sanki bu bir ceza hükmü
imiş gibi bir anlam çıkmaktadır.
Zira avlanan hayvan aynı olduğu halde sözgelimi zehirle avlanma halinde tazminat miktarlarının beş kat artırılarak
uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Öyle ise bu miktar bir tazminat değil ceza olarak tahsil ediliyor olmalıdır. Halbuki aynı eylem nedeniyle hem idari para
cezası uygulanmakta, hem av hayvanı ve avda kullanılan eşya ve silahlar müsadere edilmekte hem de ayrıca
ciddi miktarlarda tazminat sorumluluğu öngörülmektedir.
11. Yasak avlanma nedeniyle doğan zararın giderilmesi
elbette ki makul ve gereklidir. Ancak Mahkemeler bunu objektif esas ve kriterlere uygun bir biçimde bağımsız bilirkişiler
yardımı ile belirlemelidir. Kaldı ki bu Yasa hükmü olmasa bile borçlar hukukunun temel
ilkeleri çerçevesinde dahi, ilgili idare ispat kuralları çerçevesinde zararını beyan ve
ispat ederek talep etme hakkını haizdir.
12. Eğer bu tazminat, caydırıcı bir ceza olarak
düşünülmüş ise bu da yanlıştır. Zira idare tek taraflı işlem ve
eylemi ile ceza tayin edemez, miktarını belirleyemez. Bu yetki ancak yasa koyucuya
aittir.
13. Halihazır durumda
mahkemeler, bu tür davalarda bilinen muhakeme kurallarını uygulayamamaktadır. Eğer
idari para cezasına itiraz üzerine itirazı inceleyen makamca verilmiş bir red
kararı varsa ki, idari para cezasına ilişkin hüküm kesinleşmemiş ise bunun
bekletici mesele yapılması gereği de ayrı bir sorundur; sübutun yani
avlanma eyleminin gerçekte var
olup olmadığının tartışmasına dahi girememekte, tazminatın miktarı konusunda da bir onay makamı olmaktan
öteye gidememektedir.
14. Tüm bu gerekçelerle ve Yüce Mahkemenizin
inceleme sırasında re'sen tespit ve tensip
edeceği sebeplerle yukarıda zikredilen Kanun hükmünün Anayasaya aykırı
olduğunun belirlenerek iptalini istemek zarureti hasıl
olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda izah edilen gerekçeler
ve inceleme sırasında Yüce Mahkemenizce belirlenecek gerekçelerle, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanununun 28 nci maddesinin 3 ncü fıkrasının Anayasaya aykırılığının tespiti ile
iptaline karar verilmesi talep
olunur.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun itiraz konusu
üçüncü fıkrayı da içeren 28. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunla yasak edilen fiilleri işleyenler derhal
avdan men edilir. Bunların bizatihi av suçunda kullandıkları suç
vasıtaları, suç aletleri kime ait olursa olsun idarece zapt ve yetkili sulh
ceza mahkemesince müsadere edilir. Canlı ve cansız av hayvanları da
müsadere olunur.
Müsadere edilen silâhlar dışındaki suç alet ve ekipmanları ile suç vasıtaları ve cansız av hayvanları
orman idaresince satılarak ücreti Döner Sermaye İşletmesine gelir
kaydedilir. 20 nci madde gereğince zapt edilerek
satılan ve emanete alınan bedeller ise, müsadere kararının kesinleşmesini
müteakip Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedilir.
Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak avlanan,
öldürülen veya yaralanan hayvanlar müsadere edilmiş olsa dahi talep halinde
hükmolunacak tazminat av hayvanı türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen
değerler üzerinden, zehirle avlanmalarda ise beş misli fazlasıyla
hesaplanır ve tahsiline mahkemece karar verilir. Tahsil edilen para, Döner
Sermaye İşletmesine gelir kaydedilir.”
B- Dayanılan Anayasa
Kuralı
Başvuru kararında, Anayasa’nın 36. maddesine
dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi
gereğince, Tülay TUĞCU, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI,
Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A.Necmi
ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün
katılımlarıyla 17.11.2005 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyalarda eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- BİRLEŞTİRME KARARLARI
4915 sayılı Yasa’nın 28.
maddesinin üçüncü fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurularına
ilişkin 2005/135, 2005/136 ve 2005/137 esas sayılı davaların, aralarındaki
hukuki irtibat nedeniyle 2005/134 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,
birleştirilen davaların esaslarının kapatılmasına, esas incelemenin
2005/134 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 17.11.2005 gününde
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor,
itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
A- Anlam ve Kapsam
4915 sayılı Yasa, sürdürülebilir av ve yaban hayatı
yönetimi için av ve yaban hayvanlarının doğal yaşam ortamları ile birlikte
korunmaları, geliştirilmeleri, avlanmalarının kontrol altına alınması,
avcılığın düzenlenmesi, av kaynaklarının milli ekonomi açısından faydalı
olacak şekilde değerlendirilmesi amacına yönelik olarak çeşitli esaslar,
önlemler, yasaklar ve yaptırımlar içermektedir.
Yasa’nın “Avdan men etme, müsadere ve tazminat” alt
başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasında, bu Yasa’yla yasak edilen
fiilleri işleyenlerin derhal avdan men edileceği, bunların bizatihi av
suçunda kullandıkları suç vasıtaları ve aletlerinin kime ait olursa olsun
idarece zapt ve yetkili sulh ceza mahkemesince müsadere edileceği, canlı ve
cansız av hayvanlarının da müsadere olunacağı ve ikinci fıkrasında da,
müsadere edilen silahlar dışındaki suç alet ve ekipmanları ile suç
vasıtaları ve cansız av hayvanlarının orman idaresince satılarak ücretinin
Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedileceği, 20. madde gereğince zapt
edilerek satılan ve emanete alınan bedellerin ise, müsadere kararının kesinleşmesini
müteakip Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedileceği belirtilmiştir.
Maddenin itiraz konusu üçüncü
fıkrasında da bu Yasa hükümlerine aykırı olarak avlanan, öldürülen veya yaralanan
hayvanlar müsadere edilmiş olsa dahi talep halinde hükmolunacak tazminatın
av hayvanı türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen değerler üzerinden,
zehirle avlanmalarda ise beş misli fazlasıyla hesaplanacağı ve tahsiline mahkemece
karar verileceği, tahsil edilen paranın Döner Sermaye İşletmesine gelir
kaydedileceği öngörülmüştür.
Kural, av hayvanlarının 4915 sayılı Yasa’ya aykırı
olarak avlanması, öldürülmesi veya yaralanması halinde, bu hayvanlar
müsadere edilmiş olsa dahi, Çevre ve
Orman Bakanlığı’na tazminat talep etme hakkı vermektedir. Bu tazminatın
borçlusu, anılan fiilleri gerçekleştirenlerdir. Kurala göre, Bakanlığın
tazminat talebi üzerine mahkeme, tazminatı gerektiren fiilin gerçekleşmiş
olduğu kanaatine ulaşırsa tazminata hükmedecek, aksi halde tazminat
istemini reddedecektir. Mahkeme hükmedeceği tazminat miktarını, av hayvanı
türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen değerler üzerinden ve zehirle
avlanmalarda ise beş misli fazlasıyla hesaplayarak tahsiline karar
verecektir. Diğer bir deyişle mahkemenin tazminata hükmederken üzerinden
hesaplama yapacağı değerler, av hayvanı türlerine göre Bakanlıkça tespit
edilen değerlerdir. Mahkemece verilen karar üzerine tahsil edilen para,
Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedilecektir.
B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararlarında, itiraz
konusu kuralda, henüz tazminat doğurucu olay gerçekleşmeden Bakanlığın
genel bir düzenleme ile tazminat miktarlarını belirlemesinin ve fiil
gerçekleştiğinde de, önceden belirlemiş olduğu bu tazminat miktarına
hükmedilmesi için mahkemeye başvurmasının öngörüldüğü, tazminat miktarının
mahkemece denetimine elverişli bir kıstas bulunmadığı, bu haliyle
mahkemelerin onay makamı durumuna düşürüldüğü, idarenin tek taraflı olarak
tazminat miktarını saptadığı ve bu tür davalarda idarenin neden bu miktarda
tazminat talep ettiğini kanıtlamak zorunda olmadığı, yasak avlanma
nedeniyle doğan zararın giderilmesinin zorunlu olduğu ancak mahkemelerin
tazminat miktarını objektif esaslara uygun biçimde bilirkişi yardımıyla
belirlemeleri gerektiği, oysa bu davalarda mahkemelerin bilinen muhakeme
kurallarını uygulayamadıkları ve tazminatın miktarı konusunda onay makamı
olmaktan öteye geçemedikleri, belirtilen nedenlerle itiraz konusu kuralın
Anayasa’nın 36. maddesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği ileri
sürülmüştür.
Hak arama hürriyetini
düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir.” denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak
başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma, adil
yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Buna göre, hak
arama özgürlüğünün en önemli iki öğesini oluşturan, sav ve savunma
haklarını kısıtlayacak, bu hakların eksiksiz kullanımını engelleyecek ve
adil yargılanmaya engel olacak yasa kurallarının Anayasa'nın 36. maddesine
aykırılık oluşturacağı tartışmasızdır.
Anayasa’nın 56. maddesinde de herkesin, sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların
ödevi olduğu belirtilmiştir. Av ve yaban hayvanları ve bunların doğal yaşam
ortamları da bu madde çerçevesinde korunması ve geliştirilmesi gereken
doğal kaynaklardandır. 4915 sayılı Yasa’ya göre de av ve yaban hayvanlarını
ve doğal yaşam ortamlarını koruma, geliştirme, bu konuda her türlü tedbiri
alma ve uygulama, veri toplama, gerekli düzenlemeleri yapma yetkisi Çevre
ve Orman Bakanlığı’na aittir.
İtiraz konusu kural, av hayvanlarının 4915 sayılı
Yasa hükümlerine aykırı olarak avlanması, öldürülmesi ya da yaralanması
halinde Bakanlığın tazminat talebinde bulunması üzerine mahkemenin
tazminata doğrudan hükmetmesini zorunlu kılmamaktadır. Diğer bir anlatımla
kural, mahkemenin, Yasa’ya
aykırı olarak avlanma, öldürme veya yaralama fiilinin gerçekleşip
gerçekleşmediği hususunda inceleme ve değerlendirme yapmasına engel
değildir.
Yapılacak inceleme ve
değerlendirme sonucunda anılan fiilin gerçekleşmiş olduğu kanaatine
ulaşılması halinde mahkemece hükmolunacak tazminatın, bu alanda yetkili ve
uzman olan Bakanlıkça av hayvanı türlerine göre tespit edilen değerler
üzerinden, zehirle avlanmalarda ise beş misli fazlasıyla hesaplanarak
tahsiline karar verilmesine ve tahsil edilen paranın Döner Sermaye İşletmesine
gelir kaydedilmesine ilişkin kural, olayın niteliğine, teknik boyutuna ve
av ve yaban hayatının dinamik ve değişken yapısına uygun olup kuralın hak
arama özgürlüğünü, savunma hakkını sınırlayan ve adil yargılanma hakkını
zedeleyen bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 36.
maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe katılmamıştır.
VII- SONUÇ
1.7.2003 günlü, 4915 sayılı Kara Avcılığı
Kanunu’nun 28. maddesinin üçüncü fıkrasının Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE, Fulya
KANTARCIOĞLU’nun karşıoyu
ve OYÇOKLUĞUYLA, 8.1.2009
gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
|
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
|
|
|
Üye
A. Necmi ÖZLER
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket APALAK
|
|
|
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
|
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
4915
Sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun “Avdan men etme müsadere ve tazminat”
başlıklı 28. maddesinin itiraz konusu üçüncü fıkrasında, “Bu kanun
hükümlerine aykırı olarak avlanan, öldürülen veya yaralanan hayvanlar müsadere
edilmiş olsa dahi talep halinde hükmolunacak tazminat av hayvanı türlerine
göre Bakanlıkça tespit edilen değerler üzerinden, zehirle avlanmalarda ise
beş misli fazlasıyla hesaplanır ve tahsiline mahkemece karar verilir. Tahsil edilen para Döner Sermaye İşletmesine gelir
kaydedilir” denilmektedir. Buna göre, 4915 sayılı Yasa’ya aykırı olarak
hayvanların avlanması, öldürülmesi veya yaralanması halinde bu hayvanlar
müsadere edilmiş olsa dahi idare (Çevre ve Orman Bakanlığı) önceden kendi
tespit ettiği değerler üzerinden tazminat talep edebilecek bu tazminatın
sadece tahsiline mahkeme karar verecektir. Tazminatın miktarıyla ilgili
kişilere itiraz hakkı tanınmadığı gibi mahkemeye de takdir yetkisi
verilmemiştir. Av ve yaban hayatının korunması,
geliştirilmesi ve sürdürülmesine yönelik tedbirler, esaslar ve yaptırımlar
öngören Kara Avcılığı Kanunu’nda yer alan itiraz konusu kural ile
belirlenen tazminatın, bu Yasa’ya aykırı olarak hayvanların avlanması,
öldürülmesi ya da yaralanması sonucunda av ve yaban hayatında meydana gelen
eksilmeden doğan zararın giderilmesine ve bu alanda yapılacak giderlerin
bir kısmının zarar verenlerden karşılanmasına yönelik olduğu
anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 2.
maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin
hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer
vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması,
ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem
içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuk güvenliği ile bağlantılı
olup, bireyin kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilmesi ve
davranışlarını buna göre ayarlayabilmesi için hangi somut eylem ve olguya
hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi
müdahale yetkisini verdiğini önceden bilmesini gerektirir.
İtiraz konusu
kuralla 4915 sayılı Yasa’ya aykırı olarak avlanan, öldürülen ya da
yaralanan hayvanlar müsadere edilmiş olsalar dahi talep halinde
hükmolunacak tazminatın av hayvanı türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen
değerler üzerinden hesaplanması ve tahsiline mahkemece karar verilmesi
öngörülmüş, ancak av hayvanı türlerine göre değer tespit edilirken
Bakanlığın, avlanan, öldürülen ya da yaralanan hayvanın sayısı, avlanma
bedeli, ülkemizde bulunduğu bölgeler, neslinin tükenmekte olup olmadığı,
üreme durumu, av turizmi yönünden önemi ve avlanma ve pazar değeri, ekolojik sistemdeki yeri, gelecekteki durumu, yeniden
yetiştirilip doğaya salınması için gerekli masraflar gibi somut ölçütlere
yer verilmemiştir. Ayrıca, bu değerlerin, bir kez mi yoksa belirli
dönemlerde yeniden mi tespit edileceği ve bunun zamanı belirsiz olup, bu
konuda Bakanlığa keyfiliğe yol açabilecek şekilde, geniş, sınırsız ve
ölçüsüz bir takdir yetkisi tanınmıştır.
Anayasa’nın 36.
maddenin birinci fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma
ile adil yargılanma hakkına sahiptir” denilmiştir. “Sav ve savunma hakkı”,
birbirini tamamlayan ve biri diğerinden ayrılmaz bir bütün oluşturan
niteliğiyle hak arama özgürlüğünün temelidir.
İtiraz konusu
kuralla, anılan tazminatın alacaklısı durumunda olan idareye av hayvanı
türlerine göre tazminat değeri belirleme konusunda geniş ve belirsiz bir
yetki verilmekte, hakim
de hükmedilecek tazminat miktarının hesabında, Bakanlıkça takdire dayalı
olarak belirlenen bu değerlere bağlı kılınmaktadır. Böylece, davalının
itirazı olanaksız hale getirilerek savunma hakkı engellenmektedir.
Açıklanan nedenlerle
itiraz konusu kuralın, Anayasa’nın 2
ve 38. maddelerine aykırı olduğu düşüncesiyle çoğunluk görüşüne
katılmıyorum.
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|