Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas
Sayısı : 2009/22
Karar
Sayısı : 2009/55
Karar
Günü : 7.5.2009
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Mersin 4. Asliye Ceza
Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4.12.2004 günlü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin
6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 23. maddesiyle eklenen (12) numaralı
fıkrasının Anayasa’nın 10. ve 11. maddelerine aykırılığı savıyla iptali
istemidir.
I- OLAY
Elektrik enerjisi ile
ilgili hırsızlık suçundan açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya
aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe
bölümü şöyledir:
“Sanığın evinde anahtar devresi tesis
ederek kaçak elektrik kullandığı iddiasıyla TCK.nın 142/1-f maddesi uyarınca cezalandırılması
istemiyle Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 26/11/2008 tarihli
iddianamesiyle Mahkememize kamu davası açılmıştır.
Yapılan yargılama sonucunda iddia
makamı esas hakkındaki mütalaasında sanığın cezalandırılmasına karar verilmesini
talep etmiştir.
Sanık müdafisi son savunmasında
müvekkilinin beraatine karar verilmesini, şayet mahkumiyet kararı verilecek ise hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilmesini ancak hükmün açıklanmasının geri
bırakılması ile ilgili maddenin 12. fıkrasının Anayasaya aykırı olduğunu
iddia ve talep etmiştir.
Sanık müdafisinin Anayasaya aykırılık
iddiası ciddi ve yerinde görülmüştür. Başka davalar nedeniyle pek sık
uyguladığımız bu fıkranın Anayasanın eşitlik ve adil yargılanma ilkelerine
aykırı olduğu hususunda Mahkememizde de kanaat oluştuğundan Yüksek
Mahkemeye başvurulmuştur.
Olay ve konu ile ilgili yasa maddeleri
şöyledir:
“TCK Madde
142 - (1) Hırsızlık
suçunun;...
f) Elektrik enerjisi hakkında,
işlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur...”
“TCK Madde 168 -
(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık,
hileli iflâs, taksirli iflâs ve karşılıksız yararlanma suçları
tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan
önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek
mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen
gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma
başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde,
verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir...”
“TCK Madde 53
- (I) Kişi, kasten
işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu
olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu
görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet İl, Belediye,
Köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca
verilen atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerden istihdam
edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve
diğer siyasi hakları kullanmaktan,
c) Velayet hakkından; vesayet veya
kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf dernek, sendika, şirket,
kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi
olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi
sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,
yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç
dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu
hakları kullanamaz.
(3) Mahkûm olduğu hapis cezası
ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet,
vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri
uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci
fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına
karar verilebilir.
(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş
veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını
doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve
yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar
dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından
sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak
ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve
yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar
dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, hükümde
belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin
kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya
konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından
itibaren işlemeye başlar.
(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da
trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve
özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet
hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya
sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına
karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe
girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.”
“CMK Madde
231 - ... (5) (Ek
fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K. 23.md) Sanığa
yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl
veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin
hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün
sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
(6) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K. 23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi
için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan
mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik
özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak
yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya
kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya
tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir.
(7) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K. 23. md) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen
hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması
halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) (Ek fıkra: 06/12/2006 -
5560 S.K. 23. md) hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının
verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bur
süre içinde 1 yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreye,
sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi
olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir
eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması
halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra
eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten
yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya
da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir.
Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(9) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K. 23.md) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal
yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği
zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen
gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilebilir.
(10) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K. 23.md) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve
denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı
takdirde, açıklanması geri bırakılan
hüküm ortadan kaldırılarak, davanın
düşmesi kararı verilir.
(11) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K. 23.md) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya
denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması
halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri
yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar
belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı
halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara
çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.
(12) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K. 23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına
itiraz edilebilir.
(13) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K. 23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara
mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya
kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için
kullanılabilir.
(14) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K. 23.md; Değişik fıkra: 23/01/2008 – 5728 S.K. 562.md) Bu
maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın
174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla
ilgili olarak uygulanmaz. “
“CMK Madde
267 - (1) Hâkim
kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz
yoluna gidilebilir.”
“CMK Madde
271 - (1) Kanunda
yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma
yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı
ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.
(2) İtiraz yerinde görülürse merci,
aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.
(3) Karar mümkün olan en kısa sürede
verilir.
(4) Merciin,
itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen
tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.”
Sanığın suçunun sabit görülmesi halinde
hakkında uygulanacak maddeler bunlardır. Şayet mahkumiyet kararı verilecek
olursa sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması için gereken
koşulların mevcut olduğu dosya içeriğinden anlaşılmış ve Mahkememizde
sanıkla ilgili olumlu kanaat hasıl olmuştur.
Hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına dair karara, iptali istenen fıkra uyarınca ancak itiraz
edebilmek mümkün olduğundan, verilen mahkumiyetin
yerindeliği yani suçun sübutunun yerinde olup olmadığı temyiz denetimi
dışında kalmaktadır. Çünkü itirazı inceleyecek merci işin esasına, kararın doğru veya yanlışlığına ilişkin
herhangi bir değerlendirme yap(a)mamaktadır.
İtirazı inceleyen Mahkeme dosyayı
inceleyerek suçun işlenmesinden dolayı mağdurun zararının giderilip giderilmediği,
adli sicil kayıtlarına göre sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olup olmadığı ve mahkemece sanığın kişilik
özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak
yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmış olup olmadığı, yani
kısacası hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluşup
oluşmadığı hususlarına bakacaktır.
Bu konuda Yargıtay 8. Ceza Dairesi de
13.7.2006 tarih ve 2006/5860-6504 E-K. sayılı kararı ile “ ... sanık müdafiinin itirazı üzerine sadece geri
bırakılma koşulları yönünden inceleme yapılması yerine cezaya ilişkin
olarak itirazın kabulüne karar verilemeyeceğine” karar vermiş olup
özeti şu şekildedir:
“6136 Sayılı Kanuna aykırı davranmak
suçundan sanık Cuma Akyol’un anılan Kanunun 13/2,
765 sayılı TCK.nın 55/3.,
59/2. maddeleri uyarınca 2 Yıl 9 Ay 10 Gün hapis cezası ile
cezalandırılmasına, cezanın 647 sayılı Cezaların infazı Hakkında Kanunun 6.
maddesi gereğince ertelenmesine, emanetin 2003/12 sırasında kayıtlı silah,
şarjör ve fişeklerin 765 sayılı Kanunun 36. maddesi uyarınca müsaderesine,
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına, sanığın 5 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine
tabi tutulmasına, herhangi bir yükümlülük getirilmemesine dair Güroymak
Asliye Ceza Mahkemesinin 21/02/2006 tarihli ve 2005/192 Esas, 2006/32
sayılı kararına yönelik itirazın, sanığın yaşının küçüklüğü nedeni ile
yapılan indirimin, 5237 sayılı TCK.nın 31/3.
maddesine göre 01/06/2005 - 08/07/2005 tarihleri arasındaki lehe durum
dikkat alınarak 1/2 oranında yapılması gerekirken, sanık aleyhine 1/. oranında yapıldığı, gerekçeli kararda kısaca lehe yasa
uygulanmasından bahsedilmesine rağmen hüküm bölümünde de karşılaştırma
yapılmadığı gerekçesi ile kabulüne, dosyanın gereği için mahkemesine
iadesine dair Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinin 13/03/2006 tarihli ve
2006/108-114 sayılı kararı ve dosyası ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre, 5395 Sayılı
Kanun’un 23/8. maddesi uyarınca mahkeme kararının hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına ilişkin kısmının itiraza tabii olduğu, sanık hakkında
tayin olunan cezaya ilişkin asıl
hükmün ise, aynı Kanun’un 23/6. maddesi gereğince çocuğun denetimli
serbestlik süresi içinde işlediği hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç
nedeni ile mahkum olması veya yükümlülüklerine aykırı davranması halinde,
mahkemenin geri bıraktığı hükmü açıklaması üzerine, temyiz
veya istinaf kanun yoluna tabii olması gerektiği cihetle, itirazın sadece
hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulların oluşup oluşmadığı yönünde
incelenmesi yerine sanık hakkında belirlenen cezaya ilişkin olarak yazılı
gerekçe ile itirazın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden
bahisle 5271 sayılı CMK.nın
309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet
Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 16/05/2006 gün ve 20959 sayılı kanun
yararına bozma istemine atfen Yargıtay C. Başsavcılığından 07/06/2006 gün
ve KYB/2006-112066 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla
incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararına karşı, 5395 sayılı kanunun 23/7. madde ve fıkrası
uyarınca itiraz edilebileceği hükmü karşısında, sanık müdafiinin itirazı üzerine sadece hükmün açıklanmasının geri
bırakılması koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden inceleme yapılması
yerine sanık hakkında belirlenen cezaya ilişkin olarak yazılı
gerekçe ile itirazın kabulüne karar verilmesi yasaya aykırı, kanun yararına
bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görüldüğünden
Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinin 13/03/2006 tarih ve 2006/108-114 sayılı,
kesin olarak verilen hükmünün CMK.nın
309. maddesi uyarınca kanun yararına (BOZULMASINA), ortadan kaldırılmasına,
dosyanın Yargıtay C. Başsavcılığına gönderilmesine, 13/07/2006 tarihinde
oybirliği ile karar verildi.”
Görüldüğü gibi hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına dair kararın itiraza tabi olması, suçun sabit görüldüğünün
ve verilen cezanın yerinde olup olmadığını incelemeyi yasal denetim dışında
bırakmaktadır.
Bunun tek istisnası sanığın denetim
süresi içerisinde başka bir suç işlemesidir. Bu durumda mahkeme hükmü
açıklayacak ve hüküm temyizi kabil hale gelecektir. Örneğin; beraat etme
ihtimali bulunan bir sanık hakkında mahkumiyet
kararı verilip hükmün açıklanması geri bırakılmış ise ya da “yağma”
suçundan dava açılmış ve mahkeme fiili “hırsızlık” kabul ederek şartları
var ise hükmün açıklanmasını geri bırakmış ise bu mahkumiyetler ile ilgili
yerindelik denetimini hangi makam, hangi koşullarda yapacaktır. Fiili
“yağma” olarak değerlendiren Cumhuriyet savcısı bu iddiasını ispat için
işin esasına girilmesini nasıl sağlayacaktır? Hatta “yağma”nın cezasından
kurtulmasına rağmen “hırsızlık” suçunun cezasına razı olmayan ve “beraatine karar verilmesi gerektiğini” iddia eden sanık
bu talebinin incelenmesini kimden isteyecektir? Talebinin incelen(ebil)mesi yani mahkemeyi
hükmü açıklamaya zorlamak için yeni bir suç işlemesi mi gerekecektir?
Bu nedenlerle ve kanaatimizce hükmün
açıklanması kararları temyize (istinafa) tabi olmalı ve ikinci derece
mahkemesi yerindelik ve şekil şartları yönünden incelemeler yapmalı,
delilleri takdir etmelidir.
Anayasamızın 10. maddesinde; herkesin
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu
belirtilmiştir.
Eşitlik ilkesi ile,
aynı durumda bulunan kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanması veya
aynı kurallar uygulanarak farklı sonuçlar elde edilmesi yasaklanmıştır.
İptali talep edilen yasa hükmü ile suç
tipi ve hukuki durumları aynı olan kişiler hakkında sadece usuli uygulama farklılığı yönünden bir üst mahkeme
tarafından yerindelik denetimi ve delillerin takdiri yönünde inceleme yapılması
talebi hakkı engellenmiş olmaktadır.
Örneğin; 2 ay hapis cezası alan ve bu
cezası ertelenen bir kişiye tanınan Yargıtay denetimini isteme hakkı, 2 yıl
hapis cezası alan ve hükmünün açıklanması geri bırakılan bir kişiye
tanınmamaktadır. Halbuki erteleme ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılması birbirine çok benzeyen düzenlemelerdir ve
üstelik hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanığın daha lehine
olduğu uygulamada kabul edilen bir durumdur. Lehe olan bir hükmün uygulanması aleyhe bir sonuç doğurmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin yerleşmiş
kararlarına göre yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara
bağlı olacağı anlamına gelmez. Eşitlik ilkesi; birbirinin aynı durumda
olanlara ayrı kuralların uygulanmasını veya uygulanan aynı kurallar sonucu
farklı sonuçlar yaratılmasını yasaklar.
İptali istenen kuralla, hukuki eylem ve
durumları aynı olan kişiler farklı statüye tabi tutulmaktadır. Burada eşitlik
ilkesine aykırı bir uygulama ve dolayısıyla Anayasanın 10. maddesine
aykırılık bulunduğu düşünülmüştür.
Anayasamızın 11. maddesinde yasaların
Anayasaya aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerden
dolayı, iptali istenen ibarenin bir yasa hükmü olarak Anayasanın ruhuna da
aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
SONUÇ: 04/12/2004
tarihinde kabul edilerek 17/12/2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve
01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesinin “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir” şeklindeki 12.
fıkrasının;
a) Kanun önünde eşitliğe dair 10.
maddesine,
b) Kanunların Anayasaya aykırı
olamayacağını belirten 11/2. maddesine,
c) Anayasamızın ruhunda bulunduğu kabul
edilmesi gerekli olan hukukun genel prensipleri ve adalet duygusuna AYKIRI olduğu düşünüldüğünden İPTALİ için Anayasanın 152.
maddesi uyarınca keyfiyetin Anayasa Mahkemesi’ne sunulmasına karar verildi.
04/03/2009”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun itiraz
konusu fıkrayı da içeren 231. maddesi şöyledir:
“Madde 231 - (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına
geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca
başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat
isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından
ayakta dinlenir.
(5) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K.23.md) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda
hükmolunan ceza, (Değişik ibare:
5728 - 23.1.2008 / m.562) "iki yıl" veya daha az
süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir
hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
(6) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir
suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik
özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak
yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya
kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya
tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir.
(7) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K.23.md) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde,
mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde
seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının
verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu
süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği
süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi
olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir
eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması
halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra
eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten
yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya
da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde
dava zamanaşımı durur.
(9) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K.23.md) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal
yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği
zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen
gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilebilir.
(10) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K.23.md) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve
denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı
takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın
düşmesi kararı verilir.
(11) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K.23.md) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya
denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması
halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen
yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın
yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da
koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya
seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü
kurabilir.
(12) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(13) (Ek fıkra: 06/12/2006
- 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara
mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya
kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için
kullanılabilir.
(14) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560
S.K.23.md;Değişik fıkra: 23/01/2008-5728
S.K./562.mad) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin
hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp
kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.”
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında, Anayasa’nın 10. ve 11.
maddelerine dayanılmış, 2. maddesi
ise ilgili görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi
gereğince, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet
ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket
APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın katılımlarıyla 7.5.2009 gününde yapılan ilk
inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında,
iptali istenilen düzenlemelerin de içinde bulunduğu Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 231. maddesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verildiği takdirde buna ilişkin kararların itiraza tabi olduğunun
belirtildiği, itiraz üzerine yapılacak incelemenin yalnızca hükmün
açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığıyla ilgili
itiraza konu kurallarda belirtilen hükümler çerçevesinde sınırlı bir
inceleme niteliğinde olacağı, ancak denetim süresi içerisinde yeni bir suç
işlenmesi halinde verilen kararın temyize tabi hale gelebileceği, hakkında
daha az cezaya hükmedilen ve cezası ertelenen kimselerin kararları temyize
tabi iken, daha fazla süreli hürriyeti bağlayıcı ceza istenen kimse
yönünden verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının
itiraza tabi tutulmasının suç tipi ve hukuki durumları aynı olan kimselere
farklı kuralların uygulanmasına neden olacağı, bu nedenlerle itiraz konusu
kuralların Anayasa’nın 10. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi yasaların,
kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğü’nün Anayasa’ya aykırılığı
konusunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda
değildir. İstemle bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçe ile de Anayasa’ya
aykırılık incelemesi yapabileceğinden, iptali istenen kuralla ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden de inceleme yapılmıştır.
Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 231. maddesi sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda
verilecek mahkumiyet kararının açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin kuralları içermekte olup, maddenin itiraz konusu (12) numaralı fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararına itiraz edilebileceği belirtilmiştir.
Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması ile ilgili kurallar kurumun tamamı gözetilerek
değerlendirilmelidir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verildikten sonra öngörülen süre, bir deneme süresidir. Kurum yalnızca
sanığın menfaat ve çıkarları düşünülerek getirilmiş olmayıp, önemli ölçüde
toplum menfaati ve kamu düzeninin korunması amaçlanmıştır. Mukayeseli
hukukta suç ve suçlulukla mücadele, suç işlenmesinin önlenmesi ve
caydırıcılık açısından bu ve buna benzer kurumlara geniş biçimde yer
verildiği görülmektedir.
Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması uygulaması için beş yıllık bir sürenin öngörülmesi ve bu
sürede uygulanmak üzere denetimli serbestlik tedbiri olarak bir kısım
yükümlülükler yüklenmesine olanak sağlanması yasakoyucunun
suç ve suçlulukla mücadele, caydırıcılık ve suç işlenmesinin önlenmesi
amacıyla takdir yetkisine dayanarak kabul ettiği bir sistemdir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti,
eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni
kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün
etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız
yargı denetimine bağlı olan devlettir.
Ceza hukukunun, toplumun kültür ve uygarlık düzeyi,
sosyal ve ekonomik yaşantısıyla ilgili bulunması nedeniyle suç ve
suçlulukla mücadele amacıyla ceza ve ceza muhakemesi alanında sistem
tercihinde bulunulması Devletin ceza siyaseti ile ilgilidir. Bu bağlamda ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler bakımından yasakoyucu Anayasa'nın temel ilkelerine ve ceza
hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, soruşturma ve yargılamaya
ilişkin olarak hangi yöntemlerin uygulanacağı, toplumda belli eylemlerin
suç sayılıp sayılmaması, suç sayıldıkları takdirde hangi çeşit ve ölçüde
ceza yaptırımlarıyla karşılanmaları gerektiği, hangi hal ve hareketlerin ağırlaştırıcı
ya da hafifletici öğe olarak kabul edileceği gibi konularda takdir
yetkisine sahiptir.
Öte yandan, (12)
numaralı fıkrada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz
edilebileceği belirtilmekte ise de, bu kuralla temyiz incelemesi yolu
kapatılmış değildir. İtiraz yolu, verilen kararın bir üst merci tarafından
yeniden gözden geçirilmesini sağlayan ve kararın sağlığı bakımından güvence
oluşturan kanun yollarından biridir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararları sanık hakkında hukuki sonuç doğuran kesin hüküm niteliğinde
olmadığından, deneme süresi sonunda verilecek düşme kararı veya geri
bırakma koşullarına uyulmaması halinde verilecek karar hakkında esas
hükümle birlikte temyiz denetimi olanaklı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle
kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi
gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN ile A. Necmi ÖZLER bu görüşe katılmamışlardır.
Yukarıda belirtilen
gerekçe karşısında kuralın Anayasa’nın 10. ve 11. maddeleri yönünden ayrıca
incelenmesine gerek duyulmamıştır. Anayasa’nın 10. maddesi yönünden yapılan
değerlendirmeye Ahmet AKYALÇIN ek gerekçeyle katılmıştır.
VI-
SONUÇ
4.12.2004
günlü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin, 6.12.2006
günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 23. maddesiyle eklenen (12) numaralı fıkrasının
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU,
Mehmet ERTEN ile A. Necmi ÖZLER’in
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 7.5.2009 gününde
karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Sacit
ADALI
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
A. Necmi ÖZLER
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket APALAK
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
5560 sayılı Yasa ile 5271 sayılı Yasa’nın 231.
maddesine fıkralar eklenerek “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” adı
altında yeni düzenlemelere yer verilmiştir.
Ceza hukukundaki çağdaş gelişmelere uygun olarak,
daha hafif kabul edilebilecek suçlar yönünden, her suçlunun hemen
cezalandırılması yerine davranışlarının sonuçlarını, topluma karşı
sorumluluklarını yeniden değerlendirebilmesi için bir denetim sürecinden
geçirilmesine olanak tanınması, bu arada suçtan zarar görenin tatmininin de
sağlanmasını içeren düzenlemelere yer verilmesi, insan onurunu öne çıkaran
devlet anlayışı içinde önemli bir yeniliktir. Ancak, belirtilen amaç ve anlayış çerçevesinde
getirildiği anlaşılan ve bu nedenle de kişi ve hak ve özgürlükleri bakımından
ileri bir aşamayı oluşturan dava konusu düzenlemenin, Anayasa ile uyumlu
olabilmesi için, hukuk devletinde vazgeçilemez kabul edilen sav, savunma ve adil
yargılanma hakkı gibi, bazı temel
hak güvenceleri konusunda duraksamaya yol açmaması gerekir.
231. maddeye eklenen dava konusu (12) numaralı
fıkrada, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz
edilebilir” denilmektedir. 5271 sayılı Yasa’nın 267. ve devamındaki
maddelerinde itiraz yolu düzenlenmektedir. Bu kanun yolunda, 288. maddede
düzenlenen “temyiz” yolunda olduğu gibi bir hukuk kuralının uygulanmaması
veya yanlış uygulanması nedenine dayalı inceleme yapılamayacağından
“itiraz”, diğer nedenlerle sınırlı olarak incelenip kabul veya
reddedilecektir. Ancak itirazın reddedilmesi ve daha sonra hükmün,
açıklanmasını gerektiren koşulların oluşması halinde, bu hükme karşı temyiz
yoluna başvurulması sonucu 289. maddedeki hukuka aykırılık hallerinin
tespiti ile hükmün
bozulmasına ve sanığın beraatine
karar verilebilmesi olanaklıdır. Bu durumda, 231. maddenin (8) numaralı
fıkrası uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına bağlı
olarak hakkında denetimli serbestlik tedbirlerinden birinin uygulanmasına
karar verilmiş olan sanık, beraat edebileceği bir davada önceden temyize başvurma
hakkı olmaması nedeniyle gereksiz bir yükümlülük altında bırakılmış
olacaktır. Bu tür temel hak ihlâllerine yol açılmaması için hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına bağlı olarak herhangi bir
yükümlülük getirilmemesi veya bu kararlara karşı temyiz yolunun açılması
gerekmektedir. Anayasa aykırılığın hangi şekilde giderileceği ise kuşkusuz,
yasakoyucunun takdirinde olan bir husustur.
Açıklanan nedenlerle Yasa’daki düzenleme biçimiyle
Anayasa’nın 2 ve 36. maddelerine aykırı olan itiraz konusu (12) numaralı
fıkranın, iptali ve yeniden düzenleme yapılması için yasakoyucuya
süre verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
EK GEREKÇE
Başvuran Mahkeme itiraz konusu kuralın Anayasa’nın
10. maddesindeki eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu ileri sürmesine karşın
karar gerekçesinde bu yönden inceleme yapılmasına gerek görülmeyerek,
Anayasa ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla ceza
düzenlemeleri yapmanın yasa koyucunun takdir yetkisi içinde bulunduğu
vurgulanmaktadır.
Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik
ilkesiyle herkese hiçbir ayırım gözetilmeksizin yasalar önünde eşit
davranılması güvence altına alınmakta, böylece bireylerin yasalardan eşit
yararlanma konusundaki temel haklarına da işaret edilmektedir. Eşitliğin
hukuk devletinin de önde gelen temel ilkelerinden biri olduğunda duraksama
bulunmamaktadır.
Yasa koyucunun ceza hukuku alanında düzenleme
yaparken sahip olduğu takdir yetkisi, sınırsız olmayıp Anayasa ve hukukun
genel ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Başvuran mahkeme tarafından yasa
koyucunun düzenleme yapma konusundaki takdirini eşitlik ilkesine aykırı
olarak kullandığı ileri sürülerek, yalnız Anayasa’nın değil, evrensel hukukun
da temel ilkelerinden biri olan eşitlik ilkesine aykırılıktan kaynaklanan
bir temel hak ihlâlinden söz edilmektedir.
Ceza hukuku alanında, suç sayılan eylemlerin
belirlenmesi ve korunan hukuki yarar, suçu işleyenler ile suçun nitelikleri
gözetilerek bunlara verilecek cezanın türü ve miktarının saptanması yasa
koyucunun sahip olduğu takdir yetkisi içinde ise de bu durum, özellikle eşitlik
ilkesine aykırılık gibi temel hak ihlâli savları karşısında Anayasal
denetim yapılmasına engel oluşturmaz. Esasen Anayasa yargısının amacı ve
işlevi de bu denetimi zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenle konunun, başvuran Mahkeme’nin ileri
sürdüğü eşitlik ilkesi yönünden de incelenerek itiraz konusu kuralın hangi
gerekçe ile bu ilkeye aykırı olmadığının belirtilmesi gerektiği
düşüncesiyle çoğunluğun karardaki redde ilişkin görüşüne katılıyorum.
Üye
Ahmet AKYALÇIN
KARŞI OY
6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un; 23. maddesiyle 4.12.2004 günlü,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesine eklenen ve iptali
istenen (12) numaralı fıkrasının Anayasaya uygunluk denetimi:
(12) numaralı fıkrada “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir”
denilerek, Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun 267. ila 271. maddelerinde esas ve usulleri belirtilen itiraz yoluyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararının incelenmesinin istenebileceği öngörülmüştür.
Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasını düzenleyen 231. maddenin;
(5) numaralı fıkrasında, yapılan yargılama sonunda
hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası
olması halinde mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilebileceği, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmayacağı ;
(6) numaralı fıkrasında ise hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamasının,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile
duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç
işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasının,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun
uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin
suretiyle tamamen giderilmesinin,
aranacağı;
(8) numaralı fıkrasında ise hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanığın, beş yıl süreyle
denetim süresine tabi tutulacağı, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak
üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde,
meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına
devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir
kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir
başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli
yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek
başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar
verilebileceği;
(9) numaralı fıkrasında da altıncı fıkranın (c)
bendinde belirtilen < Suçun
işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan
önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,…> ne ilişkin koşul derhal yerine getirilemediği
takdirde, verilen zarar denetim süresince aylık taksitler halinde ödenerek
tamamen giderilmesi şartıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilebileceği;
ifade
edilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilebilmesi için öncelikle; Ceza Muhakemesi
Kanunu’nda öngörülen kovuşturmaya ilişkin yargılama usulü uygulanıp iddia,
savunma ve deliller değerlendirildikten sonra, isnat edilen eylemin sanık
tarafından gerçekleştirildiğinin, eylemin suç teşkil ettiğinin ve bu suça
göre hükmedilecek cezanın da iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli
para cezası olduğunun saptanarak yargılamanın bitirilmesi gerekmektedir. İkinci olarak (6) numaralı fıkradaki koşulların varlığı saptandıktan
sonra, beş yıllık denetim süresine tabi tutularak, bu süre içinde bir
yıldan fazla olmamak üzere mahkemece takdir edilmek koşulu ile denetimli
serbestlik tedbiri olarak, meslek
veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını
sağlamak için eğitim programına devam etmesine, meslek veya sanat sahibi
ise kamu kurumunda veya aynı meslek veya sanatı icra eden bir
başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, belli
yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda
yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine
getirmesine, zararın derhal yerine
getirilememesi halinde ise zararın denetim süresince aylık taksitler
halinde ödenerek tamamen giderilmesine de karar verilerek asıl suça ilişkin
mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilebilecektir. Böylece, ortada sabit olduğu kabul edilen suçtan
verilmiş, ancak kesinleşmemiş bir mahkumiyet hükmü
bulunmaktadır. Bu hükümle birlikte, bir yıldan fazla olamamak üzere
verilmesi mümkün olan denetimli serbestlik tedbirlerinin, kişinin davranış
özgürlüğüne müdahale eden kurallar olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Denetimli serbestlik tedbirlerinin bu yönü ile açıklanması geri bırakılan
mahkumiyet hükmü birlikte değerlendirildiğinde, kesinleşmemiş bir
mahkumiyet kararına dayanılarak kişinin davranış özgürlüğüne
müdahale edildiği ortaya çıkmaktadır.
Böyle bir uygulamaya neden olan kararın, yasaya uygunluğunun
denetiminin, kuralda yalnızca “itiraz”
yoluyla sağlanabileceği öngörülmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen ve olağan
kanun yolu olan itiraz, istinaf veya
temyiz yolunda olduğu gibi kovuşturma sonucu verilen nihai bir hükmün esasına
ilişkin bir inceleme yapmayı sağlayamamakta, daha çok yargılama yöntemi ve
dava şartları gibi usul hükümlerine
yönelik uygulamaların denetimine olanak vermektedir. Nitekim, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına yapılacak itiraz ile de itiraza bakmaya yetkili
merci verilen cezanın süresi, adli para cezası olup olmadığı, aranan diğer
koşulların bulunup bulunmadığı, denetimli serbestliğin yasaya uygun olarak
verilip verilmediği gibi konuları incelemekle yetinecek ancak, hükmün istinaf
veya temyizde olduğu gibi esasıyla ilgili herhangi bir inceleme
yapamayacak, dolayısıyla suçluluğun hükmen sabit olduğu hukuki anlamda
ortaya çıkmayacağı için kesin hüküm olarak kabul edilmesi mümkün
olmayacaktır. Bu durumda, kesinleşmiş bir hükümle suçluluğu sabit olmayan
bir kişi hakkında,
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıyla denetimli serbestlik
tedbiri uygulanabilecektir. Denetimli serbestlik tedbirinin bir hükmün
sonucu olarak uygulandığı dikkate alındığında, o hükmün esasının da incelenmesine
imkan veren bir kanun yolunun öngörülmesi gerekir. Aksi halde,
sübut, suçun niteliği, zaman aşımı gibi hükmün esasını ilgilendiren
konularda yapılması muhtemel adli hatalar, denetimli serbestlik
tedbirlerinin uygulanmasından sonra incelenebilecek, hata yapıldığı
saptandığında da denetimli serbestlik tedbirinin haksız yere uygulandığı
ortaya çıkacaktır. Böyle bir adli hatanın ise hukuki güvenliği zedeleyeceği
izahtan varestedir.
Yasa koyucu,
suç ve suçlu ile mücadelede ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeleri
yapmakta geniş takdir yetkisine sahip ise de bu yetkisini, Anayasa ve ceza
hukukunun genel ilkelerine bağlı kalarak yerine getirmesi gerekmemektedir.
Ceza sistemine yeni getirilen ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına bağlı olarak uygulanan denetimli
serbestlik kurumunun dayanağı olan mahkumiyet
hükmünün esasının incelenmesine olanak vermeyen, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir”
biçimindeki (12) numaralı fıkranın Anayasa’nın 38. maddesinde öngörülen “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar,
kimse suçlu sayılamaz” kuralına aykırıdır.
İptali gerekir.
Üye
Mehmet
ERTEN
KARŞIOY
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231.
maddesinin (12) numaralı fıkrasının
reddine ilişkin karara, 12/03/2009 günlü,
E:2008/45, K:2009/53 sayılı kararında yazdığım karşıoyumu
yineliyorum.
Üye
A.
Necmi ÖZLER
|