Anayasa
Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2008/114
Karar Sayısı : 2010/53
Karar Günü : 1.4.2010
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN
: Ankara Birinci
İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 16.5.2006 günlü, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanunu’nun 28. maddesinin ikinci fıkrasının son tümcesinde yer alan “…ve disiplin cezaları…” ibaresinin
Anayasa’nın 2. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Davacı hakkında düzenlenen soruşturma raporuna
dayanılarak kınama cezası ile cezalandırılmasına istinaden ek ödemesinden %
50 oranında kesinti yapılması işleminin iptali ve kesilen ek ödemelerin
yasal faiziyle iadesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, itiraz
konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme iptali için
başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü
şöyledir:
“Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişleri
tarafından hakkında düzenlenen 29/11/2007 gün ve 6-7 sayılı soruşturma
raporuna dayanılarak kınama cezası ile cezalandırılması nedeniyle Mart ve
Nisan ayları ek ödemesinden %50 oranında kesinti yapılmasına ilişkin
işlemin iptali ile kesilen ek ödemelerin yasal faiziyle birlikte iadesine
karar verilmesi istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na karşı açılan
dava da; Mahkememizce Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. maddesi
kapsamında görülmekte olan davada uygulanacak bir kanun hükmü olarak
nitelendirilen 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun “Personelin
Statüsü, Ücret ve Mali Haklar” başlıklı 28. maddesinin ikinci fıkrası
“Kurumun merkez ve taşra teşkilâtı kadrolarında çalışan memurları ile
sağlık kurullarında ve fatura ile reçetelerin incelenmesi işlerinde
çalışmak üzere Kurum dışından görevlendirilen tabiplere en yüksek Devlet
memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 200’ünü geçmemek üzere ek ödeme
yapılır. Sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına dahil
kadrolarda çalışan personel ile genel idare hizmetleri sınıfına asaleten
veya vekaleten atanan ve Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde fiilen
çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılara yapılacak ek ödemenin tavanı % 700
olarak uygulanır. Ancak, serbest çalışan sağlık personeline ödenecek ek
ödeme oranı % 200’ü geçemez. Yapılacak
ek ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir vergi kesintisi yapılmaz. Görev yapılan birim ve iş
hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro
unvanı, derecesi ve atanma biçimi, serbest çalışıp çalışmadığı, personelin
performansı, kullanılan izin ve istirahat raporları ve
disiplin cezaları gibi kriterler göz önünde bulundurularak yapılacak
ek ödeme tutarları ile ödemeye ilişkin diğer usûl ve esaslar, Yönetim
Kurulunun teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine bakan tarafından
belirlenir.” hükmünde yer alan “ve disiplin cezaları” tümcesinin aşağıda sıralanan
gerekçelerle T.C Anayasası’na aykırılık teşkil ettiği düşünülmektedir;
T.C
Anayasası’nın Cumhuriyet’in nitelikleri başlıklı 2. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” hükmüne
yer verilmektedir. Sözkonusu Anayasa hükmünde yer alan ve henüz anlamı ve
kapsamı konusunda fikir birliğine varılamamış kavramlardan bir tanesi de
“Hukuk Devleti” ilkesidir. Anayasa Mahkemesi Hukuk devleti ilkesini genel
olarak “insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk
düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendisini yükümlü sayan, bütün işlem
ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet” (E: 1976/1, K: 1976/28
25/5/1976) şeklinde tarif etmektedir. Görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesince
de “Hukuk Devleti” kavramı tanımlanmamakta sadece bu kavramın temelini
oluşturan unsurlar sıralanmaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin sonraki
kararlarında da belirginleştiği üzere “hukuk devleti” ilkesini oluşturan
unsurlar zamanla, değişmekte ve çağın gelişimine göre yeni şartlar eklenebilmektedir.
T.C
Anayasası’nın 2. maddesinde yer alan ve genel olarak tarifi yukarıda
belirtilen “Hukuk Devleti” kavramının içeriğini oluşturan şartlardan bir
tanesi de latince deyimiyle “Ne Bis
İn İdem” ilkesidir. Aynı eylemde ve konudan dolayı mükerrer yargılama ve
cezaya çarptırmaya izin verilmemesi anlamına gelen bu ilke ilk bakışta
sadece ceza hukuku kapsamında verilen cezaları ilgilendiren bir ilke olarak
görünmekte ise de disiplin hukukunun ceza hukuku ilişkisi dikkate
alındığında aynı ilkenin Hukuk Devleti’ni gerçekleştirilmesi açısından
disiplin hukukunda da yer alması gerektiği açıktır. Ancak burada anlatılmak
istenen ceza yaptırımının yanında idarece ayrı bir yaptırım uygulanması
değil idarece işlenen tek fiil nedeniyle birden fazla ceza yaptırımı
uygulanmasıdır. Çünkü disiplin cezasına temel oluşturan eylem ya da davranış
şeklindeki idari ihlal, aynı zamanda ceza hukukunda suç sayılabilir. Bu
durumda disiplin cezası yanında birde cezai yaptırım uygulanabilir. Bu iki
yaptırımın türü, sebep, sonuç, hukuksal dayanak, amaç ve usul açısından
birbirlerinden farklıdırlar. Bu durumda da Mahkememizce Anayasa’ya aykırı
bir durum görülmemektedir. Asıl Anayasa’ya aykırı olarak görülen kısım
Anayasa’nın 2. maddesinde Hukuk Devleti kavramı kapsamında uyulması zorunlu
ilkeler arasında yer alan “bir suçtan dolayı bir ceza verilir ilkesinin”
tamamiyle disiplin hukuku açısından ihlal edilmesi bu bağlamda da disiplin
cezasına neden olabilecek bir fiilden dolayı ayrı ayrı iki disiplin cezası
sonucunu doğurabilecek (her ne kadar ismi itibariyle disiplin cezası olmasa
da niteliği itibariyle disiplin cezası niteliğine sahip) işlem tesisine
gidilmesi hususudur.
Bu
açıklamalar ışığında yukarıda belirtilen 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanunu’nun 28. maddesi hükmünde sözkonusu idarede çalışan personele
ödenecek ek ödemelere ilişkin genel ilkeler getirilmiş olup görev yapılan
birim ve iş hacmi, görev mahalli,
görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve
atanma biçimi, serbest çalışıp çalışmadığı, personelin performansı, kullanılan
izin ve istirahat raporları ve disiplin cezaları gibi kriterler göz önünde
bulundurularak yapılacak ek ödeme tutarları ile ödemeye ilişkin diğer usûl
ve esasların, Yönetim Kurulunun teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü
üzerine Bakan tarafından belirleneceği belirtilmiştir. Bu hüküm doğrultusunda
hazırlanan Ek Ödeme Usul ve Esasları da 10/5/2007 tarihli ve 65698 sayılı
genel yazı ile tüm teşkilata duyurulmuştur. Anılan Esasların 6. maddesinin
(d) bendinde “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesine göre
disiplin cezası alan personele her ceza için ayrı ayrı olmak üzere aşağıda
belirtilen süreler kadar kadro unvanı için belirlenen oranın %50’si
üzerinden ek ödeme yapılır. l) Uyarma cezası için 1 ay, 2) Kınama cezası
için 2 ay, 3) Aylıktan kesme cezası için 3 ay, 4) 1 yıl kademe ilerlemesinin
durdurulması için 6 ay, 5) 2 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması için 9
ay, 6) 3 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması için 12 ay, bu süreler
cezanın idari kademelerinde kesinleştiği tarihi takip eden aybaşından
itibaren başlar. Ayrıca bu durumda olanlara ilave ek ödemeler yapılmaz”
hükmüne yer verilmiştir.
5502
sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 28. maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan ve davalı kurumda çalışan personele ödenecek ek ödemelerin genel
ilkelerini koyan hükümde geçen “ve disiplin cezaları” tümcesinin yukarıda
belirtildiği üzere aynı fiil nedeniyle disiplin cezası alması uygun gören
personele ayrıca belli bir süre için parasal bir hak niteliği taşıyan ek
ödeme tutarından mahrum kalma durumuna soktuğu, bir anlamda herhangi bir
disiplin cezası alanlara ayrıca bir de aylıktan kesme cezası niteliği
taşıyan, belli bir süre ek ödemeden yararlandırmama yoluna gidilmesi
yolunun açıldığı zira disiplin cezasına konu eylemler için uygulanacak
yaptırım mevzuatta belirlenmiş olmasına karşılık idari düzenlemeyle
disiplin cezasının yanında aynı eylemden dolayı bir de gelir mahrumiyetine
yol açacak biçimde düzenleme getirilmesine olanak tanıyan bir yetki verildiği,
bu bağlamda da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde yer alan Hukuk
Devletini varlık şartlarından olan “bir suç için bir ceza verilir” ilkesine
aykırı bir düzenleme getirildiği dikkate alındığında 5502 sayılı Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 28. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ve
disiplin cezaları” tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğu sonucuna
varılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, Mahkememizce bakılmakta olan davada uygulanması gereken
5502 sayılı Kanun’un 28. maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan “ve disiplin cezaları” hükmünün Anayasanın 2.
maddesine aykırı olduğu kanaatine ulaşıldığından, Anayasanın 152. ve 2949
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun
28. maddeleri uyarınca sözkonusu ibarenin iptali istemiyle itiraz yoluyla
Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve uyuşmazlığın çözümünün Anayasa
Mahkemesi kararına kadar Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca geri
bırakılmasına 7/11/2008 tarihinde karar verildi.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
16.5.2006 günlü, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanunu’nun itiraz konusu ibareyi de içeren 28. maddesinin ikinci fıkrası
şöyledir:
“Madde 28-
…Kurumun merkez ve taşra teşkilâtı kadrolarında çalışan memurları ile
sözleşmeli personeline, sağlık kurullarında ve fatura ile reçetelerin
incelenmesi işlerinde çalışmak üzere Kurum dışından görevlendirilen
tabiplere en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) % 200'ünü
geçmemek üzere ek ödeme yapılır. (Değişik ikinci cümle: 8.3.2007–5597/3
md.) Sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına dâhil
kadrolarda çalışan personel ile genel idare hizmetleri sınıfına asaleten
veya vekâleten atanan ve Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde fiilen
çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılara yapılacak ek ödemenin tavanı % 700
olarak uygulanır. Yapılacak ek ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir
vergi kesintisi yapılmaz. Görev yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli,
görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve
atanma biçimi, serbest çalışıp çalışmadığı, personelin performansı,
kullanılan izin ve istirahat raporları ve
disiplin cezaları gibi kriterler göz önünde
bulundurularak yapılacak ek ödeme tutarları ile ödemeye ilişkin diğer usul
ve esaslar, Yönetim Kurulunun teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine
Bakan tarafından belirlenir… ”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 2. maddesine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8.
maddesi uyarınca, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet
AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar
ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra
Ayla PERKTAŞ’ın katılımlarıyla yapılan ilk
inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine 08.01.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına
ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında,
disiplin hukukunda da geçerli ve hukuk devletinin gereği olan, aynı konu ve eylemden dolayı mükerrer yargılama
yapılmaması ve ceza verilmemesi (ne
bis in idem) ilkesine aykırı biçimde itiraz
konusu kuralın disiplin cezası alan bir kimsenin aynı zamanda disiplin
cezası niteliğindeki ek ödemeden de mahrumiyetine yol açmasının Anayasa’nın
2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri
hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan,
hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini
bağlı sayan, yargı denetimine açık, Anayasa’nın ve yasaların üstünde yasa
koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan
devlettir.
5502 sayılı Yasa’nın 28. maddesinin
itiraz konusu ibarenin de yer aldığı ikinci fıkrasında, Sosyal Güvenlik Kurumu
çalışanlarına yapılacak ek ödeme usul ve esaslarına ilişkin çerçeve
düzenlemeye yer verilmiş, ek ödemeye ilişkin tutarlar ile ödemeye ilişkin
diğer usul ve esasların, iptali istenilen “disiplin cezaları” ölçütü dışında, görev yapılan birim ve iş
hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro
unvanı, derecesi ve atanma biçimi, serbest çalışıp çalışmadığı,
personelin performansı, kullanılan izin ve istirahat raporları gibi
ölçütler gözetilerek belirlenmesi öngörülmüştür.
İptali istenilen ibarenin de bulunduğu kuralın gerekçesinde; personele normal ücretinin dışında ödenen ek ödeme
ve ikramiyelerde, personelin performansının, istirahat raporunun ve
disiplin cezası alıp almadığının dikkate alınarak belirlenmesinin
amaçlandığı belirtilmiştir.
Disiplin cezaları, kamu hizmetlerinin yürütülmesi
ve kamu yararının devamlılığının sağlanması amacıyla kamu görevlileri için
görev, yetki ve sorumlulukları bakımından yasal olarak düzenlenmiş
yaptırımlardır. Kamu hizmetlerini yürüten kamu görevlilerinin görev
anlayışları, yetki ve sorumlulukları kamu hizmeti ve hizmet gerekleri ile
sınırlandırılmış, bu sınırlar dışına çıkanların ise disiplin cezaları ile
cezalandırılmaları öngörülmüştür. Bu bağlamda 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’nun 124. maddesinde, kamu hizmetlerinin gereği gibi
yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin
devlet memurlarına yüklediği ödevleri yurt içinde ve yurt dışında yerine
getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara,
yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre,
125. maddede sıralanan disiplin cezalarından birinin verileceği hükme
bağlanmıştır.
Öte yandan,
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun temel ilkeleri 3. maddesinde, "Sınıflandırma", "Kariyer" ve
"Liyakat" olarak belirlenmiş olup, kariyer ilkesi, devlet
memurlarına yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme
şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar
ilerleme imkânı sağlanmasını; liyakat ilkesi ise, kamu görevlerine girişin
ve hizmet içinde yükselişin “işe
uygunluk” ve “performans” ölçütüne bağlanması,
ücret ve diğer çalışma koşullarının hizmetin etkinliğine ve sürekliliğine
katkıda bulunulmasını ifade eder.
5502 sayılı Yasa’nın 28.
maddesi kapsamındaki ek ödeme, genel bütçeden yapılan maaş ödemelerinin
eklentisi niteliğinde değildir. Aylıklar gibi genel ve zorunlu bir nitelik
taşımayıp, kamu personelinin daha etkin ve verimli çalışmasını sağlayan,
kurumun üstlendiği kamu hizmetlerinin daha iyi yürütülmesi amacına yönelik
etkili bir performans yönetimi aracıdır. Disiplin cezası almanın sonucu
olarak ek ödemeden kesinti yapılması disiplin cezası niteliğinde
olmayıp, kamu performans yönetiminde
verimliliğin artırılmasını sağlamak için tercih edilmiş bir yöntem olduğundan
aynı konu ya da eylem nedeniyle iki kez cezalandırma anlamına gelmez.
Açıklanan nedenlerle itiraz
konusu ibare Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir, iptal isteminin
reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU, Şevket
APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ bu
görüşe katılmamışlardır.
VI – SONUÇ
16.5.2006 günlü, 5502 sayılı Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 28. maddesinin ikinci fıkrasının son tümcesinde
yer alan “… ve disiplin cezaları …” ibaresinin
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ın
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 1.4.2010 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
|
|
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Fettah
OTO
|
|
|
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket APALAK
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
|
|
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
|
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
16.5.2006 günlü 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanunu’nun, personelin statüsünü, ücret ve mali haklarını düzenleyen 28.
maddesinin ikinci fıkrasında personele yapılacak ek ödemenin üst sınırı
gösterilmiş, ancak bu ödemelerin yapılmasında, görev yapılan birim ve iş
hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro
unvanı, derecesi ve atanma biçimi, serbest çalışıp çalışmadığı, personelin
performansı, kullanılan izin ve istirahat raporları ve disiplin cezaları
gibi kriterler göz önünde bulundurularak yapılacak
ek ödeme tutarları ile ödemeye ilişkin diğer usul ve esasların, Yönetim
Kurulunun teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Bakan tarafından
belirleneceği öngörülmüştür. Başvuran Mahkeme, ek ödemelerin yapılmasında
“disiplin cezaları”nın da dikkate alınacak
hususlar arasında yer almasının Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Anayasa’nın 2. maddesinde ifade edilen sosyal hukuk
devleti, adil bir hukuk düzeni kurup bunu sürdüren, kişilerin maddi ve
manevi varlıklarını geliştirebilmeleri için siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya yönelik önlemler alan, kişilerin ve toplumun refah,
huzur ve mutluluğunu amaçlayan devlettir. Devletin temel amaç ve görevlerini
belirleyen Anayasa’nın 5. maddesi de bu doğrultuda hükümler
içermektedir.
5502 sayılı Yasa’nın 28. maddesinin ikinci
fıkrasında, Kurum’da çalışan personele yapılacak ek ödemelerde, “disiplin cezaları”nın da dikkate alınacağının hükme bağlanması,
bu tür ödemelerde idarenin söz konusu cezalar nedeniyle indirim
uygulamasına veya belirli bir süre için de olsa tümüyle kesinti yapmasına
olanak vermektedir. Oysa, disiplin cezasını
gerektiren eylemin niteliğine bakılarak personelin, fıkrada sayılan
kriterleri etkileyecek bir durumunun mevcut olup olmadığının saptanmasından
sonra ek ödemeyle ilgili işlem yapılmasında, bir sorun bulunmadığı açıktır.
Disipline ilişkin her eylemle iş performansı arasında zorunlu bir
bağlantının bulunduğundan da söz edilemez. Böyle bir bağlantı saptandığında,
bunun “performans” kriteri içinde
değerlendirilmesine engel bulunmamaktadır. Bu durumda, kişinin, disiplin
cezasının neden olacağı olumsuzluklar yanında, bazı mali hak yoksunlukları
ile de karşı karşıya bırakılması, adil bir hukuk düzeni kurmak ve kişilerin
refah ve huzurunu sağlamakla yükümlü olan hukuk devleti anlayışı ile
bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu sözcüklerin
Anayasa’nın 2. maddesine aykırılığı nedeniyle iptali gerektiği düşüncesiyle
çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
AZLIK OYU
Anayasa’nın 2. maddesinde öngörülen sosyal hukuk
devletinin özellikleri arasında, insan haklarına dayanan, kişilerin huzur,
refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan, ekonomik
önlemler alarak çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun hayat
sürdürmelerini sağlayan devlet anlayışları da bulunur. Ayrıca eylem ve
işlemleri hukuka uygun olma, her alanda adaletli bir hukuk düzeni geliştirme
ve hukuku tüm devlet organlarına egemen kılma da hukuk devleti ölçütleri
arasındadır.
Devlet memurları ve kamu görevlilerine yönelik
disiplin kurallarıyla kamu hizmetlerinin iyi yürütülmesi, kamu yararının sağlanıp
sürdürülmesi ve düzenli bir çalışma ortamı kurulması amaçlanmıştır. Başka
bir anlatımla disiplin cezalarının öngörülmesinde, memurlar ve kamu
görevlilerinin üstlendikleri işlevleri düzenli ve sağlıklı bir biçimde
yürütmeleri düşüncesinin egemen olduğu bir gerçektir. Ancak her disiplin cezasının
çalışma ve başarıyla doğrudan ilintili olduğu söylenemez. Yürütülen işle
bağlantısız birçok eylem disipline konu edilebilir. Hiç kuşku yok ki
disipline aykırı tutum ve davranışların asıl karşılığı disiplin cezaları olmalıdır. Bu
cezalar arasında memurun aylığını etkileyecek olanlar öngörülebilir. Aylık
kesimi, kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarında olduğu gibi kimi
cezalar aylık azalmasına etken olabilir. Disiplin cezalarının bu özelliği
ile ek ödemeye olumsuz etkisi yanında “personelin performansı gibi”
başarıyı kapsamına alan öğeler de disipline aykırı tutumların ve cezaların
göz önünde tutulmasına neden olabilecektir.
Bu durumda ortaya çıkan sonuçlar, başarıyla
ilintisi olmayan disiplin cezalarının ikinci bir ceza niteliğine dönüşerek
ek ödeme ölçütleri arasında yer alması, mali uygulaması olan cezaların
ayrılmaması ve cezaların performans değerlendirmesine de dolaylı etkisinin
göz ardı edilmesidir. Kişilerin refah ve mutluluk içinde yaşamasını
gözeten, adil bir cezalandırmayı öngören anayasal ilkelerle bu sonuçların
açıklanması ise olanaksızdır.
Belirtilen nedenlerle itiraz konusu kuralın, sosyal
hukuk devleti ilkesinin yansımaları yanında, hukuk devletinin alt
ilkelerinden olan ölçülülük ve cezanın tekliği ilkesi yönünden, Anayasa’nın
2. maddesine aykırılığından açıktır. İptali gerekir.
Karara bu görüşle karşıyım.
Üye
Şevket
APALAK
|