Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2009/18
Karar Sayısı : 2010/65
Karar Günü : 13.5.2010
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Sakarya Çocuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (f) bendinde yer alan “...gönüllü olmak koşuluyla...”
ibaresinin Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı savıyla iptali
istemidir.
I- OLAY
Bıçakla basit yaralama suçundan sanık hakkında açılan kamu davasında,
itiraz konusu ibarenin Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme,
iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının
gerekçe bölümü şöyledir:
“Sanık 4.7.1990 doğumlu
olup, suç tarihi olan 31.5.2008 günü 15-18 yaş grubu arasındadır.
Hakkında; soruşturma evrakına
ekli ATK Sakarya Şube Müdürlüğünün raporuna göre, mağduru ele geçmeyen ve
silahtan sayılan bıçakla, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilir
şekilde yaraladığı iddiasıyla kamu davası açılmış olduğundan, soruşturma
sırasında toplanan deliller ve mahkememizde yapılan kovuşturma itibariyle
iddianamede gösterilen 5237 sayılı TCK’nın 86/2, 86/3-e ve 31/3. maddeleri
gereğince ceza tayin edilmesi kuvvetle muhtemeldir.
Sanığın eyleminin temas ettiği
5237 sayılı TCK’nın 86/2. maddesi (4 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para
cezasını) gerektirmektedir. Olayın özellikleri ve mağdurun şikayetten
vazgeçmesi, cezanın alt sınırdan uzaklaştırılmasını gerektiren bir sebep
oluşturmamaktadır.
Öte yandan; 5237 sayılı TCK’nın
50/3. maddesi sanığa verilecek bir yıldan az ve bu nedenle (kısa süreli)
olarak tanımlanan hapis cezasının anılan maddenin l/a, b, c, d, e, f fıkralarında yazılı seçenek yaptırımlara
çevrilmesini zorunlu kılmaktadır.
Ancak; 5237 sayılı TCK’nın 50/2.
maddesinde (suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek
olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmiş ise, bu cezanın
artık adli para cezasına çevrilemeyeceği)nin hükme bağlanmış olduğu dikkate
alındığında, sanığa verilecek kısa süreli hapis cezasının (adli para)
seçenek yaptırımına çevrilmesine olanak bulunamamaktadır.
Mağdurun basit tibbi müdahale
ile giderilebilir şekilde yaralanmış olup, kısa süre içerisinde sağlığına
kavuşmuş olması nedeniyle 5237 sayılı TCK.nın 50/1-b bendinde mevcut
(mağdurun uğradığı zararın tamamen giderilmesi) şartlarının da somut olayda
gerçekleştirilmesine ve uygulanmasına olanak yoktur.
Sanığa tayin edilmesi muhtemel
kısa süreli hapis cezasının, bir an için 5237 sayılı TCK.nın 50/1-c maddesi
gereğince (en az iki yıl süreyle bir meslek veya sanat edinmesinin
sağlanması amacıyla gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim
kurumuna devam etme) şeklindeki seçenek yaptırıma çevrilebileceği düşünülse
dahi soruşturma ve kovuşturma sırasında geçen süre itibariyle sanığın 18
yaşını bitirdiği, kararın kesinleşme süreci gözetildiğinde bu şekilde
hükmedilen seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesinde büyük
güçlüklerle karşılaşılacağı, 50/1-d maddesi gereğince (mahkum olunan
cezanın yarısından bir katına kadar süreyle belirli yerlere gitmekten veya
belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma) şeklindeki seçenek yaptırımın
uygulanmasına karar verilebileceği düşünülse dahi, sanığın ikametgahının
değişmesi ihtimali, erkek olup vatani vazifesini ifa etmek üzere silah
altına alınma ihtimali, eğilim ve alışkanlıklarının doğru ve yerinde
tespiti konusundaki güçlükler nedeniyle, bu seçenek yaptırımın da
uygulanmasının düşünülemeyeceği, 50/1-e maddesi gereğince, hapis cezasının
(ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına) veya (belli bir meslek ve
sanatı yapmaktan yasaklanma) şeklindeki seçenek yaptırıma çevrilmesine
karar verilebileceği anlaşılmış ise de, yakın zamana kadar sanığın yaşının
ehliyet ve ruhsat almasına engel olduğu, belli bir meslek ve sanat sahibi
olmadığı dikkate alındığında, bu yaptırımın da gereklerinin yerine
getirilememesinin muhtemel olduğu, sanığa verilmesi muhtemel hapis
cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi zorunlu olması karşısında, en
uygun seçenek yaptırımın 5237 sayılı TCK’nın 50/1-f maddesinde hükme
bağlanan (mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve
gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma) şeklinde
ifade edilen seçenek yaptırım olduğu anlaşılmıştır.
Kaldı ki, 5237 sayılı TCK’nın
50/1. maddesi kısa süreli hapis cezasının, ancak ve ancak (suçlunun
kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu
pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre, 50/l-a, b, c, d, e, f
bendinde gösterilen seçenek yaptırımlara çevrilebileceğini) öngörmüş olup,
kısa süreli hapis cezasının hangi seçenek yaptırıma çevrileceği konusundaki
takdiri tamamen mahkemeye bırakmıştır.
Bu sebeplerle, uygulanması
muhtemel kural haline gelen 5237 sayılı TCK’nın 50/1-f maddesi, hapis
cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımına
çevrilmesi halinde, failin açıkça (gönüllü) olması esasını ve gereğini
hükme bağlamaktadır.
(Gönüllü olma) durumunun infaza
taalluk eden bir durum olmadığı, Yüksek Yargıtay’ın konuya işaret eden
kararları ve madde metnindeki açıklık nedeniyle, bu durumun; yani (Gönüllü
olma) halinin yargılama mercii tarafından ve hüküm kurulmadan önce
belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Bir ceza kovuşturmasında;
esasları 5271 sayılı CMK’nın 182 ve devamı maddelerinde hükme bağlanan
(duruşma) başladıktan sonra, delillerin tamamı ile toplanmasını takiben,
yine anılan yasanın 223 ve devamı maddelerinde gösterilen usuller
gereğince, sanığın savunması sorulduktan sonra, henüz ne kararı verileceği
belli değilken, davanın sonucu ya da verilecek hükmün niteliği konusunda iz
ve eser yaratacak en ufak bir söz ve davranışın bile anılan yasanın 24.
maddesinde ağır nitelikteki sonuçları gösterilen (hakimin tarafsızlığı
ilkesini) kuşkuya düşüreceği açıktır.
Bu hal, doğal olarak; hakimin
objektif karar vereceği konusunda şüphelere ve istifhamlara yol açacağı gibi,
tarafların mantık ve vicdanlarında da (verilecek kararın bir yıldan az
olması nedeniyle, seçenek yaptırımlara çevrilmesi muhtemel, süreli bir
mahkumiyet kararı olduğu) yolunda bir kanaat uyandıracaktır.
Doktrinde belirtildiği üzere (mahkeme kararlarının
tarafları ve herkesi inandırması ve tatmin etmesi gerektiği,
tarafsızlığından kuşku duyulan
hakimin kararının, yasaya uygun olsa da tarafları inandıramadığı ölçüde
adalete gölge düşüreceği) dikkate alındığında, bir ceza kovuşturması
sırasında hakimin, davanın sonucunu belli eder şekilde sanıktan (kendisine
verilmesi muhtemel cezanın 5237 sayılı TCK.nın 50/1-f maddesi gereğince kamuya yararlı bir
işte çalıştırılma şeklindeki seçenek yaptırıma çevrilmesi ihtimali
karşısında, kamuya yararlı bir işte çalışmaya gönüllü olup olmadığını)
sorması ve bu hususu sorgulaması peşinen açıklanmış bir görüş doğuracaktır.
Bu nedenlerle, 5237 sayılı TCK.nın 50/1-f maddesinde belirtilen (gönüllü olma) ibaresinin gerektirdiği
zorunluluk nedeniyle failden gönüllü olup olmağının sorgulanması, CMK’nın 24. maddesiyle çeliştiği gibi, Anayasa’nın
2. ve 10. maddelerine de aykırı
olduğu düşünülmüştür.
SONUÇ VE TALEP: Yukarıda arz edilmeye çalışılan
gerekçelerle; 5237 sayılı TCK.nın
51/1. maddesinin 2. cümlesinde mevcut (...gönüllü olmak koşuluyla...)
ibaresinin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptaline
karar verilmesi saygıyla arz ve talep olunur.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
itiraz konusu ibareyi de içeren 50. maddesi şöyledir:
“Kısa
süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar
Madde 50- (1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine,
sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve
suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para
cezasına,
b) Mağdurun veya
kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin
suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl
süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde
barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna
devam etmeye,
d) Mahkûm olunan
cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya
belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve
yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen
yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm
olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve
ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan
yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan
cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir.
(2) Suç tanımında
hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde,
hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.
(3) Daha önce hapis
cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha
az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz
yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş
bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası,
birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.
(4) Taksirli
suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza,
diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî
para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde
uygulanmaz.
(5) Uygulamada asıl
mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya
tedbirdir.
(6) Hüküm
kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz
gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması
veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli
hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal
infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(7) Hükmedilen
seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi
durumunda, hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet
AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar
ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra
Ayla PERKTAŞ’ın katılımlarıyla 12.3.2009 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE
karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve
ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan
Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, hâkim tarafından itiraz konusu
ibare uyarınca davanın sonucunu belli edecek şekilde sanıktan kamuya
yararlı bir işte çalışmaya gönüllü olup olmadığının sorulmasının, peşinen
açıklanmış bir görüş niteliğinde olacağı ve hâkimin tarafsızlığı ilkesini
zedeleyeceği belirtilerek, itiraz konusu ibarenin Anayasa’nın 2. ve 10.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 49. maddesinin
ikinci fıkrasına göre, hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası,
kısa süreli hapis cezası olarak adlandırılmakta, 50. maddenin birinci
fıkrasında ise kısa süreli hapis cezası yerine uygulanabilecek seçenek
yaptırımlar gösterilerek, bu konuda hâkime takdir yetkisi tanınmaktadır.
5237 sayılı Yasa’nın 50.
maddesinin birinci fıkrasının itiraz konusu ibareyi de içeren (f) bendinde,
kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik
durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki
özelliklere göre, mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle
ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma yaptırımına
çevrilebileceği öngörülmekte, gönüllü olup olmama durumunun ise hüküm
verilmeden önce belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 2. maddesinde
belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda
adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan
devlettir.
Hukuk devletinde, ceza hukukuna
ilişkin düzenlemeler bakımından yasakoyucu,
Anayasa'nın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak
koşuluyla, toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç
sayıldıkları takdirde hangi çeşit ve ölçüde ceza yaptırımları veya ceza yaptırımına seçenek yaptırımlarla
karşılanacağı, hangi hal ve hareketlerin ağırlaştırıcı ya da
hafifletici öğe olarak kabul edileceği gibi konularda takdir yetkisine sahiptir.
Çağdaş ceza
hukukunda ceza yaptırımlarının belirlenmesindeki temel amaç, suçlunun iç
dünyasına girerek onu düzeltme, yeniden suç işlemesinin ve toplum için
sürekli bir tehlike olmasının önüne geçme ve dolayısıyla topluma tekrar
yararlı bir birey haline getirilmesini sağlamaktır. Kısa süreli hapis
cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilmesinde yaptırımın niteliğine göre
cezanın kişiselleştirilmesi açısından suçlunun isteğinin sorulması da,
topluma kazandırılmaları yönünde başarıyı sağlamanın koşullarından biridir.
İtiraz konusu ibareyi de içeren kamuya yararlı bir
işte çalıştırılma yaptırımı ile suçlunun, toplum içinde özgürlüğü
kısıtlanmadan, cezaevlerinin olumsuz etkilerinden de kurtarılarak, toplumla
sosyal bağları koparılmadan ve hayatın normal akışı değişmeden ıslah
edilmesi amaçlanmaktadır.
Yasakoyucunun itiraz konusu ibareyi, kamu hizmeti yaptırımının
hükümlünün de katılımını gerektiren bir yaptırım olmasını gözeterek,
suçlunun topluma kazandırılmasını sağlamak için kamu yararı amacıyla
öngördüğü anlaşılmaktadır. Cezanın kişiselleştirilmesine yönelik bu
düzenlemenin Anayasal sınırlar içinde yasakoyucunun
takdirinde olduğu açıktır.
Öte yandan,
yargılama sürecinde 5237 sayılı Yasa’nın 50. maddesinin birinci fıkrasının
(f) bendinin uygulanabilmesi ihtimali gözetilerek sanıktan kamuya yararlı
bir işte çalışmaya gönüllü olup olmadığının sorulması, sanığın mahkûm
edileceği anlamını taşımayıp, kuralın uygulanmasından kaynaklanan bir
zorunluluk olduğundan hâkimin tarafsızlığı ilkesine aykırı bir durumdan söz
edilemez.
Açıklanan
nedenlerle, itiraz konusu ibare Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir.
İptal isteminin reddi gerekir.
İtiraz konusu ibarenin Anayasa’nın 10. maddesi ile
ilgisi görülmemiştir.
VI- SONUÇ
26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinde yer alan “… gönüllü olmak koşuluyla …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE, 13.5.2010 gününde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
|
|
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
|
Üye
Şevket APALAK
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
|
|
|