Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2008/88
Karar Sayısı : 2011/85
Karar Günü : 2.6.2011
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet (Cumhuriyet Halk)
Partisi TBMM Grubu adına Grup Başkanvekili Hakkı Suha
OKAY
İPTAL DAVASININ KONUSU : 17.7.1963 günlü, 278 sayılı Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun’un;
1-
31.7.2008 günlü, 5798 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2.
maddesiyle değiştirilen 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin;
a- (1) numaralı alt bendindeki “… Başbakan tarafından
seçilir.” ibaresinin,
b- (2) numaralı alt bendindeki “… Başbakan tarafından
seçilir.” ibaresinin,
c- (3) numaralı alt bendindeki “… Başbakan tarafından
seçilir.” ibaresinin,
2- 5798 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen 5. maddesinin
ikinci fıkrasının birinci cümlesinin,
Anayasa’nın 2., 11. ve
123. maddelerine aykırılığı savıyla
iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir.
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN
GEREKÇESİ
İptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren
10.9.2008 tarihli dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“III. GEREKÇE
1) 31.07.2008
Tarih ve 5798 Sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci Maddesiyle Değiştirilen 278 Sayılı Kanunun 4 üncü
Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) Bendinin; (1) Numaralı Alt Bendindeki
“Başbakan tarafından seçilir”, (2) Numaralı Alt Bendindeki “Başbakan
tarafından seçilir”, (3) Numaralı Alt Bendindeki “Başbakan tarafından
seçilir” İbarelerinin Anayasaya Aykırılığı
31.07.2008 tarih
ve 5798 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci
maddesiyle değiştirilen 278 sayılı Yasa’nın 4 üncü maddesinde, “Oniki üye ile Başkandan oluşan Bilim Kurulu, Kurumun en
üst karar organıdır.” denilmiştir.
Bu maddenin birinci
fıkrasının iptali istenen ibareleri de içeren “Bilim Kurulu üyelerinin
seçimi” başlıklı (a) bendi ile oniki üye ile Başkandan
oluşan Bilim Kurulu’nun üyelerinin seçilmesi yeniden düzenlenmiştir. Bu
hükme göre:
Üyelerden beşi
Bilim Kurulu tarafından belirlenen on aday arasından Başbakan tarafından
seçilecektir. Ayrıca biri Yükseköğretim Kurulu Genel
Kurulu tarafından belirlenen iki aday arasından da Başbakan seçim
yapacaktır Bilim Kurulunun üç üyesi ise Türkiye Bilimler Akademisinin asli
üyeleri arasından, biri fen ve teknik bilimler alanından, biri sosyal ve
beşeri bilimler alanından ve biri de sağlık bilimleri alanından olmak
üzere, Bilim Kurulu tarafından belirlenen altı aday arasından Başbakan
tarafından seçilecektir.
Bilim Kurulunun
üç üyesinin ise lisans öğreniminden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında veya
özel sektörde en az on yıl deneyim sahibi olmuş olması gerekiyor. Bu
üyelerden bir tanesi Bilim Kurulu tarafından belirlenen iki isim arasından
yine Başbakan tarafından diğer ikisi de ikisi TOBB tarafından belirlenen
dört aday arasından Başbakan tarafından seçilecektir.
Diğer taraftan
yine iptali istenen 5798 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle değiştirilen 278
sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesine göre de, Bilim Kurulunun Başkanı da,
Bilim Kurulunun belirleyeceği 2 aday arasından Başbakan tarafından
seçilecek ve atanmak üzere Cumhurbaşkanına teklif edilecek ve bu aday Cumhurbaşkanı
tarafından Başkan olarak atanacaktır.
Bu hükümlerden
de anlaşılacağı üzere, Bilim Kurulu Başkanı ile üyelerinin tamamı diğer bir anlatımla Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun
(TÜBİTAK’ın) en üst karar organı olan Bilim Kurulu’nun başkanı ile on iki
üyesi de dolaylı olarak Başbakan tarafından seçilecektir.
Yapılan bu düzenlemeler;
“yerinden yönetim ilkesi” ile bağdaşmayan, Türkiye Bilimsel ve Teknoloji
Araştırma Kurumu’nun özerkliğini zedeleyen, bu Kurumun tamamen bilimsel
tarafsızlığından koparılıp taraf olması, siyasallaştırılması anlamını
taşıyan düzenlemelerdir.
29.06.2005 tarih ve 5376
sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile 17.07.1963 tarihli ve 278 sayılı Türkiye
Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunun 1 inci
maddesi,
“Türkiye’nin rekabet gücünü
ve refahını artırmak ve sürekli kılmak için; toplumun her kesimi ve ilgili
kurumlarla iş birliği içinde, ulusal öncelikler doğrultusunda bilim ve
teknoloji politikaları geliştirmek, bunları gerçekleştirecek alt yapının ve
araçların oluşturulmasına katkı sağlamak, araştırma ve geliştirme
faaliyetlerini özendirmek, desteklemek, koordine etmek, yürütmek; bilim ve
teknoloji kültürünün geliştirilmesinde öncülük yapmak amacıyla, tüzel
kişiliğe, idarî ve malî özerkliğe sahip, Başbakanlıkla ilgili “Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu” kurulmuştur. Kurumun kısa adı
TÜBİTAK’tır.”
şeklinde değiştirilmiştir. Bu
düzenleme ile; 278 sayılı Kanunda belirlenen
TÜBİTAK’ın faaliyet alanı genişletilmiş, “Türkiye Bilimsel ve Teknik
Araştırma Kurumu”nun adı, “Türkiye Bilimsel ve Teknoloji Araştırma Kurumu”
olarak değiştirilmiş ve Kurum, Başbakanlığın “bağlı” kuruluşu olmaktan
çıkarılıp “ilgili kuruluşu” konumuna getirilmiştir.
Faaliyet alanının ve görevlerinin
niteliği, bilimsel etkinliklerinin ağırlık ve önemi nedeniyle tüzelkişilik,
idari, mali ve bilimsel özerklik tanınarak kurulan Türkiye Bilimsel ve
Teknik Araştırma Kurumu’nun her türlü dış etkilerden ve siyasal
karışmalardan uzak tutulması ve bilimsel saygınlığının korunmasına özen
gösterilmesi gerekmektedir.
Kurumu’nun statüsünün
“ilgili kuruluş” olması da idari, mali ve bilimsel özerkliği açısından ayrı
bir önem taşımaktadır. Bakanlıkların kuruluş ve görev esaslarını düzenleyen
27.09.1984 günlü, 3046 sayılı Yasa’nın, 10 uncu ve 11 inci maddelerinde
yapılan tanımlara göre, “ilgili kuruluşlar”, “bağlı kuruluşlara” göre daha
özerk statüye sahiptirler. Nitekim 3046 sayılı Yasa’da, bağlı kuruluşların
kimi birimleri bakanlıklarla birlikte düzenlenip aynı ilkelere bağlı
kılınmışken, ilgili kuruluşlarda bu birimlerin kurulması kendi yasalarına
bırakılmıştır.
3046 sayılı Kanunun
“Bakanlık İlgili Kuruluşları” başlıklı 11 inci maddesinde “İlgili kuruluşlar; özel kanun veya
statü ile kurulan, iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi
kuruluşları ile bunların müessese ortaklık ve iştirakleri veya özel hukuki,
mali ve idari statüye tabi, hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşları
şeklinde düzenlenir”
denilmiştir. Bu nedenle TÜBİTAK’ın, tüzelkişiliğe, idari ve mali özerkliğe
sahip hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşu olduğu ve Anayasanın 123
üncü maddesinde ifade edilen yerinden yönetim esaslarına dayandığı çok
açıktır.
Yerinden yönetim idareleri,
kamu tüzel kişiliğine ve yönetsel özerkliğe sahiptirler ve hukuksal
varlıkları ya doğrudan Anayasanın bir maddesinden, ya da yine Anayasanın
123 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında ifadesini bulan ilke doğrultusunda,
kanundan veya kanunun açıkça verdiği yetkiden kaynaklanır.
Yerinden yönetimler, “hizmet
yerinden yönetimi” (işlevsel yerinden yönetimler) ile “mahallî idareler”
(yerel yerinden yönetimler) olmak üzere iki grupta toplanmaktadır. Ortak
yanları, her ikisinin de “idarî vesayet” denetimine tâbi olmaları ve özerk
bir yapıya sahip bulunmalarıdır.
Genel anlamdaki tanımıyla
özerklik, sosyal bir topluluğun ya da tüzelkişiliğin kendilerini yöneten
kuralların ve yöneticilerin tümünü ya da bir bölümünü bizzat
saptayabilmeleri veya Anayasa ve yasaların çizdiği sınırlar içinde hareket
edebilmeleri özgürlüğü ve yetkisidir.
Anayasanın 123 üncü
maddesinin ikinci fıkrasında sözü edilen “yerinden yönetim esası”, aslında
özerklik kurumunun Anayasal bir temele oturtulması anlamındadır. Öğretide
de işaret olunduğu üzere bu ilke, yerinden yönetimlerin tüzel kişiliğe
sahip olmaları, görevli organlarını seçme hakkının verilmesi ve bu
organlara karar verme yetkisinin tanınması gibi üç ana öğeden oluşur. (Bkz. E.1987/18, K.1988/23, KY. 22.06.1988 sayılı
Anayasa Mahkemesi kararı).
İptali istenen kurallar,
başbakanın (siyasi iktidarın) yönetimi (Kurumun en üst karar organı olan
Bilim Kurulu’nu) şekillendirmesine imkân tanıyarak yerinden yönetim
ilkesine ve dolayısıyla Anayasanın 123 üncü maddesine aykırı düşmektedir.
İptali istenen
düzenlemelerle Başbakana tanınan Bilim Kurulu üyelerini ve Başkanı seçme
yetkileri, Bilim kurulunun Başbakanın tercihleri doğrultusunda oluşmasına;
kurum çalışmalarının Başbakanın siyasal tercihleri doğrultusunda
gerçekleştirilmesine imkân hazırlayacak; böylece yansız ve özerk yapıdaki
Kurum giderek siyasallaşacak, siyasi iktidara bağımlı bir taraf haline
girecek; en azından Kurumun üzerine siyasetin gölgesi düşecek ve özerklik
sözde kalacaktır.
Başbakanların siyasi
partilerden geldikleri, belli siyasi görüşler doğrultusunda yönetimi
gerçekleştirdikleri ve bu bakımdan yanlı bir nitelik taşıdıkları gözönünde tutulacak olursa, Başbakana iptali istenen
kurallarla tanınan yetkilerin, Başbakanın siyasi tercihlerine uygun
kişilerin üye olarak belirlenmesi amacıyla kullanılamayacağına kimse
güvence veremez.
Bilimsel araştırmalara çok
büyük destek veren, katrilyonluk bütçesi olan bir kurum niteliğini taşıyan
TÜBİTAK’ın siyasal iktidarın etkisi altına sokulmasına ve
siyasallaştırılmasına imkân tanınması ile Türkiye’nin bilim ortamının büyük
yara alacağından kuşku yoktur. Hâlbuki Türkiye’nin geleceğini belirleyecek
bilimsel araştırmaların ve bunların yönetiminin nesnelliğini yitirmemesi
gerekir. TÜBİTAK, son döneme kadar, tarafsızlığını korumuş; son derece
önemli ve nitelikli bilimsel çalışmalar yapmış bir kurumdur.
Eğer bu kurum
siyasallaştırılırsa, araştırmalara ayrılan trilyonlarca liralık pay da
objektif olmayan kriterlere göre
dağıtılabilecektir.
Anayasa Mahkemesinin
“yerinden yönetim ilkesi” ne açıklık getiren 01.06.2005 tarih ve E.2004/60,
K.2005/33 sayılı kararında da aynen şöyle denilmiştir:
“…üniversiteler, hizmet
yerinden yönetim birimleridir ve Anayasanın 123 üncü maddesinde ifade
edilen yerinden yönetim esaslarına dayanırlar. Özerklik ve dolayısı ile
kendi yönetim organlarını kendilerinin belirlemesi, üniversite için,
yerinden yönetim ilkesinin getirdiği bir gerekliliktir. İptali istenen
düzenleme ise, rektörlerin belirlenmesinde üniversiteyi dışlayıp siyasi
iktidarın yönetimi şekillendirmesine imkân tanıyarak yerinden yönetim
ilkesine ve dolayısıyla Anayasanın 123 üncü maddesine aykırı düşmektedir.
Başbakan ve Milli Eğitim Bakanına rektör önermek konusunda iptali istenen
hükümde tanınan yetkiyi, Anayasanın 130 uncu maddesinde belirtilen
“devletin denetimi ve gözetimi” kapsamında kabul etmek de olanaksızdır.”
Diğer taraftan, özerk olarak
kurulması öngörülmüş olan bu Kurumun özerkliğine müdahale niteliğini
taşıyan düzenlemelerin gerçek amacı, kamu yararı olmayıp Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nu siyalaştırmadır. Şöyle ki;
Anayasa Mahkemesinin 28.07.2005
tarih ve E.2005/81, K.2005/12 (Yürürlüğü Durdurma) kararı ile Bilim Kurulu
Üyelerinin Başbakan tarafından belirlenmesini öngören 29.06.2005 tarih ve
5376 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3 üncü maddesiyle değiştirilen
278 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemelerin
Anayasaya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler bulunduğu ve uygulanmaları
halinde sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların
doğabileceği gözetilerek yürürlükleri durdurulmuştur.
Anayasa Mahkemesinin bu
kararı ile yürürlükleri durdurulan kurallar Başbakan’a Bilim Kurulu
üyelerini doğrudan belirleme yetkisi veren kurallardır. Anayasa
Mahkemesinin bu kararından dolayı bu defa Bilim Kurulunun yedi üyesini
Başbakan’ın doğrudan belirlemesi yerine Bilim Kurulu’nun oniki üyesinin de dolaylı olarak Başbakan tarafından
seçilmesini öngören bir düzenleme getirilmiştir.
Anayasada belirtilen amacı
ya da kamu yararını gerçekleştirmek için kanunla yapılacak olan düzenleme,
kanun koyucunun yapacağı tercihlere göre şekillenecektir; yani kanun
koyucu, Anayasada belirtilen amacı veya kamu yararını gerçekleştirmek için
getireceği çözümü seçmekte serbesttir. Burada takdir yetkisi kanun koyucuya
aittir ve bu husus, Anayasa Mahkemesi’nin denetim alanına girmez.
Fakat kanun koyucunun,
Anayasanın gösterdiği amacın veya kamu yararının dışında kişisel, siyasal
ya da saklı bir amaç güttüğü; bir başka amaca ulaşmak için bir konuyu
kanunla düzenlediği durumlarda, “yetki saptırması” adı verilen durum ortaya
çıkar ve bu durum, kuşkusuz, Anayasa Mahkemesi’nin denetim alanına girer.
Anayasa Mahkemesi, denetlediği kanunun kamuya yararlı olup olmadığını
değil; fakat gerçekten kamu yararını gerçekleştirmek için yapılıp
yapılmadığını denetleyebilir.
Anayasa Mahkemesi, “iptali
istenen hükümle kapalı olarak bir amaç güdülüp güdülmediğini”
araştırabildiğini, çeşitli kararlarında ifade etmiştir; ama kanun koyucunun
saklı amacını ortaya koyabilmek, her zaman kolay değildir. (Bkz. E.1978/31,
K.1978/50, K.t.02.11.1978; E.1963/124, K.1963/243, K.t.11.10.1963 sayılı
Anayasa Mahkemesi Kararları)
Anayasa Mahkemesinin söz
konusu yürürlüğü durdurma kararı karşısında, kanun koyucu bu defa yetki
saptırması yoluna başvurmuş, diğer bir anlatımla Başbakan’a Bilim Kurulu
üyelerini doğrudan belirleme yetkisi yerine, Bilim Kurulu tarafından
belirlenen adaylar arasından seçme yani dolaylı olarak belirleme yetkisi
vermiştir.
Anayasa Mahkemesinin
değinilen kararı ile yürürlükleri durdurulan kurallar her nekadar Başbakan’a Bilim Kurulu üyelerini doğrudan
belirleme yetkisi veren kurallar ise de, iptali istenen kurallar
Başbakan’ın siyasi tercihleri doğrultusunda oluşacak Bilim Kurulu’nca
belirlenecek adaylar arasından Başbakan tarafından seçim yapılmasını
öngördüğünden sonuçta Bilim Kurulu’nun tümüyle Başbakan’ın tercihleri
doğrultusunda oluşmasını sağlayacağı yadsınamaz.
Açıklanan nedenlerle, iptali
istenen kurallar kamu yararı amacına yönelik olmadığından “hukuk devleti”
ilkesiyle bağdaşmaz ve Anayasanın 2 nci maddesine
de aykırı düşer.
Anayasa Mahkemesinin TÜBİTAK
gibi “özerk” statüye sahip kamu kuruluşları oluşturulmasındaki amaca
açıklık getiren 01.06.2005 tarihli E.2004/60, K.2005/33 sayılı kararında
aynen şöyle denilmiştir:
“Kuvvetler ayrılığı ilkesi,
sadece yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin ayrı organlara verilmesini
değil, bazen tek bir kuvvetin çeşitli organlar arasında bölüşülebilmesini
de içerebilir. Bu bağlamda, “özerk” statüye sahip kamu kuruluşları
oluşturulmasının amacı, kuşkusuz söz konusu kuruluşları genel idare içinde
ayrıcalıklı veya dokunulmaz kılmak değil, onların özellik gösteren
işlevlerini çoğulcu demokrasi anlayışı içinde ve daha iyi biçimde yerine
getirmelerini sağlamaktır.”
İptali istenen kurallar,
TÜBİTAK’ın siyasal iktidarın etkisi altına sokulmasına ve
siyasallaştırılmasına imkân tanıyacağından bu Kurum’un, özellik gösteren
işlevlerini çoğulcu demokrasi anlayışı içinde yerine getirmesinin de önünde
bir engel oluşturacağı kuşkusuzdur.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin
unsurlarından biri de, “demokratik” oluşudur. Bu nedenle de iptali istenen
kurallar Anayasanın 2 nci maddesine aykırıdır.
İptali istenen kurallar
“Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” ilkesine ters düştüğünden
Anayasanın 11 inci maddesine de aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle 31.07.2008 tarih ve 5798 sayılı Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesiyle
değiştirilen 278 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinin; (1) numaralı alt bendindeki “Başbakan tarafından seçilir”, (2)
numaralı alt bendindeki “Başbakan tarafından seçilir”, (3) numaralı alt
bendindeki “Başbakan tarafından seçilir” ibareleri Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 123 üncü maddelerine aykırı olup, iptal
edilmeleri gerekmektedir.
2) 31.07.2008
Tarih ve 5798 Sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3 üncü
Maddesiyle Değiştirilen 278 Sayılı Kanunun 5 inci Maddesinin İkinci
Fıkrasının İlk Cümlesinin Anayasaya Aykırılığı
31.07.2008 tarih
ve 5798 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle değiştirilen 278 sayılı Kanunun 5
inci maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesinde “Bilim Kurulu, 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde
belirtilen nitelikleri taşıyan kişiler arasından biri Bilim Kurulu dışından
olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek Başbakana sunar. Başbakan bu adaylardan
birini seçerek Başkan olarak atanmak üzere Cumhurbaşkanına teklif eder ve
bu aday Cumhurbaşkanı tarafından Başkan olarak atanır.” denilmiştir.
Görüldüğü üzere
bu kural ile TÜBİTAK’ın en üst karar organı olan Bilim Kurulu’na verilen
kendi başkanını doğrudan seçme yetkisi kaldırılmış ve bu yetki dolaylı olarak
Başbakan’a verilmiştir.
31.07.2008 tarih
ve 5798 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle değiştirilen 278 sayılı Kanunun 5
inci maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen ikinci cümlesi de,
“yerinden yönetim ilkesi” ile bağdaşmadığı gibi kamu yararına da dayanmadığından
yukarıda (1) numaralı başlık altında belirtilen gerektirici nedenlerle
Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 123 üncü maddelerine
aykırı olup, iptal edilmesi gerekmektedir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ
DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
TÜBİTAK, ülkemizin önde
gelen bir bilim ve araştırma kurumudur.
Bilimsel etkinliklerinin
ağırlığı ve önemi nedeniyle tüzel kişilik, bilimsel, idarî ve malî özerklik
tanınarak kurulan TÜBİTAK’ın her türlü dış etkenlerden ve siyasal
müdahalelerden uzak tutulması; bilimsel saygınlığının korunmasına özen
gösterilmesi gerekir. İptali istenen hükümler ile getirilen Anayasaya
açıkça aykırı düzenlemeler, TÜBİTAK’ın bilimsel ve idari özerkliğini
zedelemektedir.
Anayasaya açık aykırılık
taşıyan ve bu Kurumu siyasallaştıracak bir kadrolaşmaya imkân tanıyacak bu
düzenlemelerin yürürlüğe girmesi halinde, Kurumun özerk ve yansız yapısı
tartışmaya açılacak ve bozulacaktır. Böyle bir ortamda ise, bilimsel
çalışmaları amacına ve tanımına uygun biçimde gerçekleştirmek
imkânsızlaşacak; bireyler açısından olduğu kadar Kurum açısından da ileride
giderilmesi güç ya da olanaksız zararlar doğabilecektir.
Öte yandan, anayasal düzenin
en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti
sayılmanın gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk
devletinde subjektif yararların üstünde, özenle
korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur.
Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve
özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin
hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol
açacağında duraksama bulunmamaktadır.
Arz ve izah olunan
nedenlerle, söz konusu kurallar hakkında yürürlüklerinin durdurulması da
istenerek iptal davası açılmıştır.
V. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan
gerekçelerle, 31.07.2008 tarih ve 5798 sayılı
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun;
1) 2 nci maddesiyle değiştirilen 278 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin;
a. (1) numaralı alt bendindeki “Başbakan tarafından
seçilir” ibaresinin,
b. (2) numaralı alt
bendindeki “Başbakan tarafından seçilir” ibaresinin,
c. (3) numaralı alt
bendindeki “Başbakan tarafından seçilir” ibaresinin,
Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 123 üncü maddelerine aykırı
olduklarından,
2) 3
üncü maddesiyle değiştirilen 278 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin
ikinci fıkrasının iptali istenen ikinci cümlesinin, Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 123 üncü maddelerine aykırı olduklarından,
iptallerine ve uygulanmaları halinde
sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için,
iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar
verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederim.”
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
1-
17.7.1963 günlü, 278 sayılı Kanun’un 31.7.2008 günlü, 5798 sayılı Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilen 4. maddesinin
birinci fıkrasının iptali istenilen ibareleri de içeren (a) bendi şöyledir:
“a) Bilim Kurulu üyelerinin seçilmesi:
1) Bilim Kurulunun altı üyesinin,
bilimsel ve teknolojik alanlarda eser, araştırma ve buluşlarıyla temayüz etmiş
ve/veya araştırma ve teknoloji yönetimi konusunda yetkinliği olan, bilimsel
ve teknolojik sistem, kurum ve birimleri başarı ile kurmuş ve/veya yönetmiş
olması gerekir. Bu üyelerden beşi Bilim Kurulu tarafından belirlenen on,
biri Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu tarafından belirlenen iki aday
arasından Başbakan tarafından
seçilir.
2) Bilim Kurulunun üç üyesi, Türkiye
Bilimler Akademisinin asli üyeleri arasından, biri fen ve teknik bilimler
alanından, biri sosyal ve beşeri bilimler alanından ve biri de sağlık
bilimleri alanından olmak üzere, Bilim Kurulu tarafından belirlenen altı
aday arasından Başbakan tarafından
seçilir.
3) Bilim Kurulunun üç üyesinin,
lisans öğreniminden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında ve/veya özel sektörde
en az on yıl deneyim sahibi olmuş, mesleğinde temayüz etmiş ve üstün
nitelikli hizmetleriyle tanınmış olması gerekir. Bu üyelerden biri Bilim
Kurulu tarafından belirlenen iki ve ikisi Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği tarafından belirlenen dört aday arasından Başbakan tarafından seçilir.
4) Başkanın Bilim Kurulu üyeleri
arasından atanması halinde, boşalan Bilim Kurulu üyeliği için aynı kontenjandan
yukarıda belirlenen usul ve esaslara göre yeni üye seçilir. İstifa, ölüm
veya devamsızlık gibi sebeplerle boşalan üyelikler için yukarıdaki esaslara
göre yeni üye seçilir.”
2-
17.7.1963 günlü, 278 sayılı Kanun’un 31.7.2008 günlü, 5798 sayılı Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen 5.
maddesinin iptali istenilen ilk cümleyi de içeren ikinci fıkrası şöyledir:
“Bilim
Kurulu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt
bendinde belirtilen nitelikleri taşıyan kişiler arasından biri Bilim Kurulu
dışından olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek Başbakana sunar.
Başbakan bu adaylardan birini seçerek Başkan olarak atanmak üzere
Cumhurbaşkanına teklif eder ve bu aday Cumhurbaşkanı tarafından Başkan
olarak atanır. Görev süresi dolacak olan Başkanın ikinci bir dönem için
daha Bilim Kurulu tarafından aday gösterilmesi durumunda, diğer adayın
Bilim Kurulu üyelerinin dışından gösterilmesi gerekir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2.,
11. ve 123. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca,
Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Cafer ŞAT, A. Necmi ÖZLER, Ali GÜZEL, Fettah
OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ ile Zehra
Ayla PERKTAŞ’ın katılımlarıyla yapılan ilk
inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına, 18.9.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, iptali istenilen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava dilekçesinde, özetle, dava konusu yasa
kurallarının kamu yararı amacı gözetilmeden çıkarılmış olduğu; bu
kurallarla TÜBİTAK’ın özerkliğinin
zedelendiği, Kurumun bilimsel tarafsızlığının yok edildiği ve taraf haline
getirildiği, siyasallaştırıldığı, merkezi idareye (Başbakana) bağımlı
kılındığı, siyasal karışmalara ve siyasallaşmaya açık bir hale getirildiği
ve bu durumun TÜBİTAK’ın idarî ve bilimsel özerkliğiyle bağdaşmadığı
vurgulanarak dava konusu kuralların Anayasa’nın 2.,
11. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
278 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu Kurulması Hakkında Kanun’un 5798 sayılı Yasayla değişik 4.
maddesinin birinci fıkrasının iptali istenilen ibareleri de içeren (a)
bendinde özetle, Tübitak Bilim Kurulu üyelerinin,
bu maddede öngörülen koşul ve oranlar çerçevesinde, maddede sayılan ilgili
kurum ya da kurullar tarafından her boş üyelik için iki kat tutarında
gösterilecek adaylar arasından Başbakan tarafından seçileceğine ilişkin
düzenlemelere yer verilmiştir.
278 sayılı Yasanın 5798 sayılı Yasayla değişik 5.
maddesinin iptali istenilen ilk cümleyi de içeren ikinci fıkrasında ise Tübitak Başkanının seçiminde Başbakana, Bilim Kurulu
tarafından gösterilen iki adaydan birini seçerek atanması için
Cumhurbaşkanına teklif etme yetkisi tanınmıştır.
İptali istenilen
kurallarda, Tübitak Bilim Kurulu üyeleri ile Tübitak Başkanının seçimi ve atanması usulü düzenlenmiştir.
Dava dilekçesinde birden fazla ibare ya da cümlenin iptali istenilmiş
olmakla birlikte iptali istenilen bu kurallar, tek ve ortak bir konuyu ele
almaktadırlar. Bu nedenle dava konusu kurallar bir bütün halinde
incelenmiştir.
Dava konusu yasa kurallarıyla TÜBİTAK’ın bilimsel
ve idari özerkliğinin zedelenmiş olduğu ve bu durumun Anayasa’nın 123.
maddesine aykırı olduğu yönündeki iddia, iptal isteminin başlıca gerekçelerinden
birini oluşturmaktadır. Bu nedenle, öncelikle, Tübitak
Bilim Kurulu üyelerinin seçiminde ve Tübitak
Başkanının atanması sürecinde Başbakana tanınan yetkilerin TÜBİTAK’ın özerk
bir bilimsel araştırma kurumu olması ile bağdaşmadığı iddiasının incelenmesi
gerekmektedir.
Anayasa’nın 123. maddesinde “İdare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve
kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve
yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla
veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.”
hükümleri yer almaktadır.
Anayasa’nın 123.
maddesinin ikinci fıkrasında “İdarenin
kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayanır.” denilmektedir. Anayasada “yerinden
yönetim esasları”nın
neler olduğu gösterilmemiştir. Buna karşılık, öğretide “özerklik” ve
“vesayet ilişkisi” kavramlarının yerinden yönetim esasları arasında merkezi
bir rol oynadığı kabul edilmektedir. Bununla birlikte, özerkliğin sınırları
ve vesayet yetkisinin kapsamı yasalarda farklı şekillerde
düzenlenebilmektedir. Bu bağlamda özerkliğin derecelerinden söz edilmekte
ve kimi kurumların göreceli olarak daha özerk, kimi kurumların ise oldukça
sınırlı bir alanda özerk olduklarına vurgu yapılmaktadır.
TÜBİTAK, özel yasayla kurulmuş, tüzel kişiliğe,
idari ve mali özerkliğe sahip, Başbakanlığın ilgili kuruluşu durumunda
bulunan, hem pozitif bilimler hem de sosyal bilimler alanlarında araştırma
ve geliştirme yapmak, bu faaliyetleri desteklemek, özendirmek ve koordine
etmek şeklinde görevler verilmiş olan bir “hizmet yerinden yönetim kuruluşu”dur. TÜBİTAK’ın statüsü
Anayasa’da değil, 17.7.1963 günlü, 278 sayılı Yasa’da düzenlenmiştir. 278
sayılı Yasada TÜBİTAK, Hükümetin ve Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun
strateji, plan ve hedefleri doğrultusunda görev yapan, hükümete yardımcı
bir kurum olarak tanımlanmıştır.
Kurumların özerkliğinin
hangi unsurları içermesi gerektiği, hangi hallerde bir kurumun özerk
sayılabileceği gibi soruların Anayasa’da herhangi bir cevabı olmadığı gibi,
ilgili yasalarda da her duruma uyan genel ve tek bir özerklik
tanımlamasının bulunmadığı görülmektedir. Gerçekten de, anılan metinlerde,
özerk bir kurumun organlarının nasıl oluşturulması gerektiği ve bu kurumun
hangi yetkilere sahip olabileceği sorusuna cevap teşkil edecek şekilde
genel, her kurum için uygulanabilecek nitelikte bir özerklik tanımlaması
bulunmamaktadır.
Dava dilekçesinde “yerinden yönetim ilkesi”, “idari vesayet” ve “özerklik” kavramlarının
açıklanmasında Anayasanın 127. maddesine ilişkin Anayasa Mahkemesi
içtihadına atıflar yapılmıştır. Oysa, Anayasa’nın
127. maddesi münhasıran “mahalli idareler”le
ilgilidir. TÜBİTAK ise bir mahalli idare birimi değil, bir hizmet yerinden
yönetim kuruluşudur. Bu itibarla, organlarının göreve geliş biçimi, görev
süreleri, görevlerinin niteliği, özerklik dereceleri vs. bakımından
birbirinden farklı iki kategoriyi oluşturan mahalli idareler ile hizmet
yerinden yönetim kuruluşlarının aynı kapsamda değerlendirilmesi
isabetli değildir.
Dava dilekçesinde, TÜBİTAK
gibi kurumların, özerk yapıda olmaları nedeniyle kendi yöneticilerini
bizzat kendilerinin seçme/belirleme yetkisine sahip olmaları gerektiği
iddia edilmiştir. Ancak, Anayasada aksine bir hüküm bulunmadıkça özerk
kurumların karar ya da yönetim organlarının kendileri tarafından seçilmesi
zorunlu değildir. Bu itibarla, özerk bir kurumun karar organını oluşturan
üyelerin tamamının veya bir bölümünün siyasal organlar tarafından
seçilmesine bakılarak bunun özerklikle bağdaşmayacağı ileri sürülemez. Aksi
halde, bağımsız idari otoriteler dahil hiçbir kamu
kurumunun özerk olmadığının kabul edilmesi gerekir. Oysa,
bağımsız idari otoritelerin “kamu
tüzel kişiliğine”, “idari ve mali
özerkliğe” sahip oldukları kuruluş yasalarında açıkça belirtilmekte ve
bunların ayırıcı vasfının özerklikleri olduğu öğretide yaygın bir şekilde
kabul edilmektedir.
Dava dilekçesinde yapılan
açıklamalarda özetle, 2003 yılından önceki dönemde yürürlükte olan kurallar
çerçevesinde TÜBİTAK’ın özerk bir statüye sahip olduğu halde, sonradan çıkarılan
5376 ve 5798 sayılı Yasaların TÜBİTAK’ın özerkliğini ortadan kaldırdığı
ileri sürülmekte ve TÜBİTAK’ın özerkliğinin yeniden tesis edilebilmesi için
2003 öncesi yasal durumun ihya edilmesi gerektiği anlamına gelen ifadelere
yer verilmektedir.
Özerk kamu kurumlarının
statüsü yasalarda gösterilmektedir. Kamu kurumlarının kuruluş ve
işleyişlerinin düzenlenmesi ve gerektiğinde bu kurumların varlığına son
verilmesi hususunda da yasa koyucunun yetki sahibi olduğu gerçeği
yadsınamaz. Bu nedenle TÜBİTAK’ın organlarının nasıl oluşturulacağı, bu
kurumun özerkliğinin hangi unsurları içereceği ve vesayet makamına hangi
yetkilerin tanınacağı hususları da bu çerçevede ele alınmak durumundadır.
TÜBİTAK, hizmet yönünden yerinden yönetim
kuruluşudur. Statüsü Anayasa’da değil, 278 sayılı Kanunda düzenlenmiştir.
Kuruluş Kanunu’nda, TÜBİTAK’ın idari ve mali özerkliğe sahip olduğu
belirtilmekte, bunun yanı sıra Başbakanlığın
ilgili kuruluşu olduğu da ifade edilmektedir. 278 sayılı Yasanın TÜBİTAK’ın görevlerine ilişkin 2. maddesinde bu
kurumun, Hükümetin ve Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun strateji, plan ve
hedefleri doğrultusunda görev yapacağı; bilimsel ve teknik konularda
Hükümete yardımcı olmakla görevlendirilmiş olduğu belirtilmiştir.
TÜBİTAK’ın statüsünün
düzenlenmesi bağlamında ne 123. maddede ne de diğer bir maddede yasa
koyucuyu sınırlandıran Anayasal bir kural bulunmamaktadır. Bu itibarla,
TÜBİTAK’ın özerkliğinin hangi unsurları içereceği, Tübitak
Bilim Kurulu üyelerinin ve Başkanının hangi yöntemle göreve getirileceği ve
bu süreçlerde vesayet makamına hangi yetkilerin tanınacağı hususlarında
yasa koyucunun takdir yetkisinin bulunduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu yasa kuralları
Anayasa’nın 123. maddesine aykırı değildir; iptal isteminin reddi gerekir.
2- Anayasa’nın 2. Maddesi Yönünden
Dava dilekçesinde iptali istenilen kuralları da
içeren 5798 sayılı Yasanın kamu yararı amacıyla çıkarılmadığı, bu nedenle
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüş ve bu iddia şu
gerekçelere dayandırılmıştır:
Anayasa Mahkemesi’nin
28.07.2005 tarih ve E.2005/81, K.2005/12 (Yürürlüğü Durdurma) kararı ile
Bilim Kurulu üyelerinin Başbakan tarafından belirlenmesini öngören 278
sayılı Kanunun 29.06.2005 tarih ve 5376 sayılı Yasayla değiştirilen 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemelerin yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verildiği; Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı ile
yürürlükleri durdurulan kuralların Başbakan’a Bilim Kurulu üyelerini
doğrudan belirleme yetkisi verdiği; Anayasa Mahkemesi’nin bu kararından
sonra bu defa Bilim Kurulunun yedi üyesini Başbakan’ın doğrudan belirlemesi
yerine Bilim Kurulu’nun oniki üyesinin de dolaylı
olarak Başbakan tarafından seçilmesini öngören bir düzenlemenin getirilmiş
olduğu; Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu yürürlüğü durdurma kararı
karşısında, kanun koyucunun bu defa yetki saptırması yoluna başvurduğu,
Başbakan’a Bilim Kurulu üyelerini doğrudan belirleme yetkisi yerine, Bilim
Kurulu tarafından belirlenen adaylar arasından seçme yani dolaylı olarak
belirleme yetkisinin verilmiş olduğu; Anayasa Mahkemesi’nin değinilen
kararı ile yürürlükleri durdurulan kurallar her ne kadar Başbakan’a Bilim
Kurulu üyelerini doğrudan belirleme yetkisi veren kurallar idiyse de,
iptali istenen kuralların da Başbakan’ın siyasi tercihleri doğrultusunda
oluşacak Bilim Kurulu’nca belirlenecek adaylar arasından Başbakan
tarafından seçim yapılmasını öngördüğünden sonuçta Bilim Kurulu’nun tümüyle
Başbakan’ın tercihleri doğrultusunda teşekkül edeceği; Bu nedenlerle,
iptali istenen kuralların kamu yararı amacına yönelik olmadığı, hukuk
devleti ilkesiyle bağdaşmadığı ve Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin
bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün
kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuk devleti ilkesinin bir başka gereği ise, yasaların kamu yararı amacını
gerçekleştirmek üzere çıkarılmasıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin kimi kararlarında kamu yararı
kavramından ne anlaşılması gerektiği ortaya konulmuştur. Buna göre, kamu
yararı kavramı, genel bir ifadeyle, bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve
bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir.
Bütün kamusal işlemler, nihai olarak kamu yararını
gerçekleştirmek hedefine yönelmek durumundadır. Kanunun amaç öğesi
bakımından anayasaya uygun sayılabilmesi için kanunun çıkarılmasında kamu
yararı dışında bir amacın gözetilmemiş olması gerekir. İlgili yasama
belgelerinin incelenmesinden kanunun kamu yararı dışında bir amaçla
çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa kanunun amaç unsuru bakımından
anayasaya aykırı olduğu söylenebilir.
Kanun koyucunun kamu yararı
amacıyla hareket edip etmediği ancak ilgili yasama belgeleri incelenerek ve
kuralın objektif anlamına bakılarak tespit edilebilir. Sonuç olarak, dava konusu kuralların kamu yararı
amacı gözetilmeden çıkarılmış olduğu iddiasını ispatlamaya elverişli
nitelikteki kanıtların varlığından söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı değildir; iptal isteminin reddi gerekir.
Konunun Anayasa’nın 11. maddesiyle ilgisi
görülmemiştir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
17.7.1963 günlü, 278 sayılı Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun’un:
1- 31.7.2008 günlü, 5798 sayılı Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilen, 4. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinin;
a- (1)
numaralı alt bendindeki “… Başbakan tarafından seçilir.” ibaresine,
b- (2)
numaralı alt bendindeki “… Başbakan tarafından seçilir.” ibaresine,
c- (3)
numaralı alt bendindeki “… Başbakan tarafından seçilir.” ibaresine,
2- 5798 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen,
5. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesine,
yönelik
iptal istemleri, 2.6.2011 günlü, E.2008/88, K. 2011/85 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu cümle ve ibarelere ilişkin YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI
İSTEMİNİN REDDİNE, 2.6.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI- SONUÇ
17.7.1963 günlü, 278 sayılı Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun’un:
1- 31.7.2008 günlü, 5798 sayılı Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilen, 4.
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin;
a- (1) numaralı alt
bendindeki “… Başbakan tarafından seçilir.” ibaresinin,
b- (2) numaralı alt
bendindeki “… Başbakan tarafından seçilir.” ibaresinin,
c- (3) numaralı alt
bendindeki “… Başbakan tarafından seçilir.” ibaresinin,
2- 5798 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle
değiştirilen, 5. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin,
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, 2.6.2011
gününde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
Başkanvekili
Serruh KALELİ
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
Üye
Fettah OTO
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan ALTAN
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
|