Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2009/62
Karar Sayısı : 2011/96
Karar Günü : 9.6.2011
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet (Cumhuriyet Halk) Partisi TBMM Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Kemal ANADOL, Hakkı Süha OKAY ve Kemal KILIÇDAROĞLU
DAVANIN KONUSU : 16.6.2009 günlü, 5904 sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un;
1- 12. maddesiyle, 25.10.1984 günlü, 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (g)
bendinin,
2- 18. maddesiyle, 6.6.2002 günlü, 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin değiştirilen (3)
numaralı fıkrasının (b) bendinin,
3- 35. maddesiyle, 19.3.1969 günlü, 1136
sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin ikinci fıkrasına birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümlenin,
Anayasa’nın 2.,
73., 135. ve 138. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri ve
yürürlüklerinin durdurulması istemidir.
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
“III.
GEREKÇE
1) 16.06.2009 tarihli ve 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun; 12 nci
maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (g) bendinin Anayasaya Aykırılığı
5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun; 12 nci maddesi
ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasına eklenen (g) bendi ile 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa
ekli (II) sayılı listede yer alan malların, (yani otobüs, minibüs, binek
otomobilleri, arazi taşıtları, uçak, yat gibi malların) Başbakanlık merkez
teşkilatına teslimi işlemi Katma Değer Vergisinden istisna edilmiştir.
Anayasanın “Vergi
ödevi” başlıklı 73 üncü maddesinde, vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülüklerin temel ilkeleri düzenlenmiştir. Maddede;
“Herkes, kamu
giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün
adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç
ve benzeri mali yükümlülük kanunla konulur, kaldırılır, değiştirilir veya
kaldırılır” denilmiştir.
Vergilendirmede
genel kural, yasayla belirlenmiş konu ve kişilerden vergi, resim ve harç
alınmasıdır. Yasakoyucu, kimi durumlarda vergi
kapsamına alınan konuyu, kimi durumlarda da kişileri vergi dışında
tutabileceği gibi, verginin tümünden ya da bir bölümünden vazgeçebilir.
Vergi, resim ve harç yasalarında sosyal, ekonomik, mali ve kültürel amaçlı
birtakım muaflık, istisna ve indirimler getirilmesi, yasakoyucunun
takdirine bağlı bir konudur.
Muaflık, istisna ve
indirimler, yasakoyucu tarafından “mali güce göre
vergilendirme”nin ve “vergi yükünün adaletli ve
dengeli dağılımı”nın sağlanmasının araçlarıdır.
Anayasa Mahkemesi vergilemede aranan temel ilkelerin muafiyet, istisna ve
indirim için de aranması gerektiğini kabul etmiştir
Anayasa
Mahkemesi, “yatırım indirimi”, “Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne tanınan
yargı harcı muafiyeti”, “serbest bölgelerde faaliyet gösteren müteşebbisin
vergi ve benzeri mali yükümlülüklerden muaf tutulması”, “devir işlemlerinde
münfesih kurumun devir öncesi son bilançosunda görülen zararların devralan
kurumca beyan edilen kurum kazancından indirilebilmesi” konularını incelerken,
kimi özel durumlarda muaflık, istisna ya da indirim getirilmesinin Yasakoyucunun takdirine bağlı olarak yasa ile
düzenlenmesi zorunluluğunu belirtirken; kamu yararı, sosyal ve ekonomik
amaç, kamu hizmetinin en iyi biçimde görülmesi gibi” haklı nedenlerin” de
gözetilmesi gerektiğini aramıştır.
Vergide eşitlik
ilkesi, yükümlülerin vergi ödeme güçleri dikkate alınmak suretiyle
vergilendirmenin yapılmasını öngörür. Başka bir deyişle kişiler, genel
vergi yüküne kendi ödeme güçlerine göre katılmalıdırlar. Ancak bu durumda
Anayasada öngörülen vergilendirmede adalet ve eşitlik ilkesi sağlanabilir.
Vergide genellik
ilkesi, herhangi bir ayırım yapılmaksızın malî gücü olan herkesin vergi
yüküne katılmasını ve vergi ödemesini ifade eder. Malî güce göre vergilendirme,
verginin, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır. Bu
ilke, aynı zamanda vergide eşitlik sağlanmasının uygulama aracı olup, malî
gücü fazla olanın malî gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini
gerektirir. Vergide eşitlik ilkesi ise malî gücü aynı olanlardan aynı,
farklı olanlardan ise farklı oranda vergi alınması esasına dayanır.
Devlet tüzel
kişiliği içinde sadece Başbakanlık merkez teşkilatına tanınan bu istisnanın
hiçbir ekonomik veya sosyal gerekçesi gösterilmemiştir. İstisnanın hangi
amaçla, niçin yapıldığına ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır. Bu düzenleme
aynı zamanda kamu hizmetinin daha iyi bir şekilde yerine getirilmesine
yönelik bir düzenleme de değildir.
Bu düzenlemenin
Anayasanın 73 üncü maddesinde belirtilen mali güce göre vergilendirmenin ve
vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının sağlanmasının aracı olarak
getirilmediği de açıktır.
Yasaların kamu
yararına dayanması gereği, Anayasanın 2 nci
maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel değerlerinden birini
oluşturmaktadır. Hukuk devletinde yasa koyucu, Anayasa kurallarına bağlı
olmak koşuluyla ihtiyaç duyduğu düzenlemeyi yapma yetkisine sahiptir. Kamu
yararının gerektirdiği düzenlemeleri yapmak, çareleri düşünüp önlem almak,
yasa koyucunun en doğal hakkı ve ödevidir. Yeter ki vergide muafiyet ve
istisnalar getirilirken, bunlarla hizmet arasında gerçeklere uygun nesnel
ve zorunlu bir neden – sonuç bağı kurulmuş olabilsin.
Yukarıda açıklanan
nedenlerle; 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun; 12 nci maddesi ile
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasına eklenen (g) bendi ile; 4760 sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listede yer alan malların,
Başbakanlık merkez teşkilatına tesliminin Katma Değer Vergisinden istisna
edilmesi Anayasanın 2 nci ve 73 üncü maddelerine
aykırı olup, iptali gerekir.
2) 16.06.2009 tarihli ve 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun; 18 inci maddesi ile
değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendinin
Anayasaya Aykırılığı
5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun; 12 nci maddesi
ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 18 inci maddesi ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanununun 7 nci maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (b) bendinde yapılan değişiklik ile 4760 sayılı Kanuna
ekli (II) sayılı listede yer alan
malların, (yani otobüs, minibüs, binek otomobilleri, arazi taşıtları, uçak,
yat gibi malların) Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ilk iktisabı,
Özel Tüketim Vergisinden istisna edilmiştir.
Anayasanın “Vergi
ödevi” başlıklı 73 üncü maddesinde, vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülüklerin temel ilkeleri düzenlenmiştir. Maddede;
“Herkes, kamu
giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün
adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç
ve benzeri mali yükümlülük kanunla konulur, kaldırılır, değiştirilir veya
kaldırılır” denilmiştir.
Vergilendirmede
genel kural, yasayla belirlenmiş konu ve kişilerden vergi, resim ve harç
alınmasıdır. Yasakoyucu, kimi durumlarda vergi
kapsamına alınan konuyu, kimi durumlarda da kişileri vergi dışında
tutabileceği gibi, verginin tümünden ya da bir bölümünden vazgeçebilir.
Vergi, resim ve harç yasalarında sosyal, ekonomik, mali ve kültürel amaçlı
birtakım muaflık, istisna ve indirimler getirilmesi, yasakoyucunun
takdirine bağlı bir konudur.
Muaflık, istisna ve
indirimler, yasakoyucu tarafından “mali güce göre
vergilendirme”nin ve “vergi yükünün adaletli ve
dengeli dağılımı”nın sağlanmasının araçlarıdır.
Anayasa Mahkemesi vergilemede aranan temel ilkelerin muafiyet, istisna ve
indirim için de aranması gerektiğini kabul etmiştir
Anayasa
Mahkemesi, “yatırım indirimi”, “Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne tanınan
yargı harcı muafiyeti”, “serbest bölgelerde faaliyet gösteren müteşebbisin
vergi ve benzeri mali yükümlülüklerden muaf tutulması”, “devir işlemlerinde
münfesih kurumun devir öncesi son bilançosunda görülen zararların devralan
kurumca beyan edilen kurum kazancından indirilebilmesi” konularını
incelerken, kimi özel durumlarda muaflık, istisna ya da indirim getirilmesinin
Yasakoyucunun takdirine bağlı olarak yasa ile
düzenlenmesi zorunluluğunu belirtirken; kamu yararı, sosyal ve ekonomik
amaç, kamu hizmetinin en iyi biçimde görülmesi gibi” haklı nedenlerin” de
gözetilmesi gerektiğini aramıştır.
Vergide eşitlik
ilkesi, yükümlülerin vergi ödeme güçleri dikkate alınmak suretiyle
vergilendirmenin yapılmasını öngörür. Başka bir deyişle kişiler, genel
vergi yüküne kendi ödeme güçlerine göre katılmalıdırlar. Ancak bu durumda
Anayasada öngörülen vergilendirmede adalet ve eşitlik ilkesi sağlanabilir.
Vergide genellik
ilkesi, herhangi bir ayırım yapılmaksızın malî gücü olan herkesin vergi
yüküne katılmasını ve vergi ödemesini ifade eder. Malî güce göre
vergilendirme, verginin, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre
alınmasıdır. Bu ilke, aynı zamanda vergide eşitlik sağlanmasının uygulama
aracı olup, malî gücü fazla olanın malî gücü az olana göre daha fazla vergi
ödemesini gerektirir. Vergide eşitlik ilkesi ise malî gücü aynı olanlardan
aynı, farklı olanlardan ise farklı oranda vergi alınması esasına dayanır.
Devlet tüzel
kişiliği içinde sadece Başbakanlık merkez teşkilatına tanınan bu istisnanın
hiçbir ekonomik veya sosyal gerekçesi gösterilmemiştir. İstisnanın hangi
amaçla, niçin yapıldığına ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır. Bu düzenleme
aynı zamanda kamu hizmetinin daha iyi bir şekilde yerine getirilmesine
yönelik bir düzenleme de değildir.
Bu düzenlemenin
Anayasanın 73 üncü maddesinde belirtilen mali güce göre vergilendirmenin ve
vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının sağlanmasının aracı olarak
getirilmediği de açıktır.
Yasaların kamu
yararına dayanması gereği, Anayasanın 2 nci
maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel değerlerinden birini
oluşturmaktadır. Hukuk devletinde yasa koyucu, Anayasa kurallarına bağlı
olmak koşuluyla ihtiyaç duyduğu düzenlemeyi yapma yetkisine sahiptir. Kamu
yararının gerektirdiği düzenlemeleri yapmak, çareleri düşünüp önlem almak,
yasa koyucunun en doğal hakkı ve ödevidir. Yeter ki vergide muafiyet ve
istisnalar getirilirken, bunlarla hizmet arasında gerçeklere uygun nesnel
ve zorunlu bir neden – sonuç bağı kurulmuş olabilsin.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle; 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun; 18 inci maddesi ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanununun 7 nci maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (b) bendinde yapılan değişiklik ile 4760 sayılı Kanuna
ekli (II) sayılı listede yer alan
malların, (yani otobüs, minibüs, binek otomobilleri, arazi taşıtları, uçak,
yat gibi malların) Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ilk iktisabının,
Özel Tüketim Vergisinden istisna edilmesi Anayasanın 2 nci ve 73 üncü maddelerine aykırı olup, iptali gerekir.
3) 16.06.2009 tarihli ve 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 35 inci maddesi ile 1136
sayılı Avukatlık Kanununun 168 inci maddesinin ikinci fıkrasına birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümlesinin Anayasaya aykırılığı
1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 168 inci maddesi gereği yargı
yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin
asgari hadlerini gösteren tarife Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca,
baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle
hazırlanmakta idi.
5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 35 inci maddesi ile 1136
sayılı Avukatlık Kanununun 168 inci maddesinin ikinci fıkrasına bir cümle
eklenerek Barolar Birliği Yönetim Kurulunun vergi mahkemelerinde tarife
belirleme yetkisine son verilmiş vergi mahkemelerinde avukat ücretinin
maktu olarak belirlenmesini sağlayacak yasal bir düzenleme yapılmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 168 inci maddesi gereği Türkiye
Barolar Birliği Adalet Bakanlığı ile birlikte her yıl için yeniden
düzenlediği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin vergi mahkemelerindeki vekalet ücretinin asıl olarak maktu, sınırlı olarak da
nispi belirlenmesine ilişkin hükmünü Danıştay Sekizinci Dairesi 23.01.2008
tarih 2007/1110 Esas 2008/332 sayılı kararı ile iptal etmiştir.
Bunun üzerine İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 28 inci maddesinin
idari yargı kararlarının gereğinin 30 gün içinde yerine getirilmesine
ilişkin emri uyarınca Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde vergi davalarında
nispi vekalet ücreti düzenlemesi yapılmıştır. Söz
konusu iptal kararı temyiz edilmesi nedeni ile halen Danıştay İdari Dava
Daireleri Genel Kurulu incelemesinde olup yargılama sürmektedir.
Yasakoyucu, yargılama sürecinin sonucunu beklemeden
ve Anayasamızın 138 inci maddesini dikkate almadan 5904 sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 35
inci maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168 inci maddesinin ikinci
fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümle ile; vergi mahkemelerinde avukat ücretinin maktu olarak
belirlenmesini sağlayacak yasal bir düzenleme yapmıştır.
Yasakoyucu, bu düzenleme ile yargıda temyiz
incelemesi devam eden ve çözüm bekleyen söz konusu avukatlık ücreti
tarifesinin belirlenmesine yasal düzenleme yaparak müdahale etmektedir. Bu
müdahale öncelikle Anayasamızın 138 inci maddesinin dördüncü fıkrasına
aykırıdır.
Anayasanın 135 inci maddesinde: “Kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe
mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini
sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan
ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve
ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri
tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli
oyla seçilen kamu tüzelkişilikleri” olarak tanımlanmıştır.
Anayasanın 135 inci maddesi gereği kamu kurumu niteliğinde bir meslek
kuruluşunun üst birliği olan Baro’ya 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168
inci maddesi ile verilen düzenleme yetkisi bu Yasa ile elinden
alınmaktadır.
Hukuk devletinin temel öğelerinden biri de güvenilirliliktir. Hukuk
devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı
şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen
olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin
yerine getirilmesinin zorunlu koşullardandır.
Yasal düzenlemelerde istikrar, belirlilik ve öngörülebilirlik göz
önünde bulundurularak hukuki güvenlik sağlanır. Yasalarda yapılan
değişikliklerin toplumsal gerçeklerle uyumlu olması ve adaletli kurallar
içermesi gerekir.
Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun,
insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini
bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da
bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden
uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir.
Anayasa Mahkemesinin E.1985/1, K.1986/4 sayılı Kararında “Yasa
koyucuya verilen düzenleme yetkisi, hiçbir şekilde kamu yararını ortadan
kaldıracak veya engelleyecek... biçimde
kullanılamaz” denilmektedir.
Adil ve makul olmayan bir şekilde Barolar Birliğinin düzenleme yapma
yetkisini elinden alan, kamu yararına sonuç doğurmayan, yasal
düzenlemelerin istikrar, belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı
olan bu düzenlemenin Anayasanın 2 nci maddesinde
belirtilen hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılamayacağı açıktır. Çünkü bir
hukuk devletinde tüm kamu işlemlerinin nihai amacı, kamu yararıdır. Bir
hukuk devleti, adil ve makul olmak durumundadır. Kamu hizmetinin
gerekleriyle bağdaşmayan, adil ve makul olmayan bir düzenlemenin, kamu
yararına olduğu ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaştığı söylenemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Anayasanın 2 nci
ve 138 inci maddelerine aykırı olan 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 35 inci maddesi ile
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168 inci maddesinin ikinci fıkrasına
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümlenin iptali gerekir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
İptali istenen düzenlemelerin uygulanması halinde
sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararların doğabileceği açıktır.
Bu zarar ve
durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali
istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de
durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.
V. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan
gerekçelerle 16.06.2009 tarihli ve 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun;
1) 12 nci maddesi ile 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen (g)
bendi Anayasanın 2 nci
ve 73 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
2) 18 inci maddesi ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanununun 7 nci maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (b) bendi Anayasanın 2 nci ve 73 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
3) 35 inci maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168 inci
maddesinin ikinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen
cümle Anayasanın 2 nci,
135 inci ve 138 inci maddelerine aykırı olduğundan,
iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi
güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz
ederiz.”
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
1) 16.6.2009 günlü, 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile değiştirilen
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun iptali istenilen kuralın yer
aldığı 13. maddesi şöyledir:
Madde 13- Aşağıdaki
teslim ve hizmetler vergiden müstesnadır.
a) Faaliyetleri kısmen veya
tamamen deniz, hava ve demiryolu taşıma araçlarının, yüzer tesis ve
araçların kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olan mükelleflere
bu amaçla yapılan deniz, hava ve demiryolu taşıma araçlarının, yüzer tesis
ve araçlarının teslimleri, bu araçların imal ve inşaası
ile ilgili olarak yapılan teslim ve hizmetler ile bunların tadili, onarım
ve bakımı şeklinde ortaya çıkan hizmetler,
b) Deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava
meydanlarında yapılan hizmetler,
c) Altın, gümüş, platin arama, işletme,
zenginleştirme, rafinaj ve Türk Petrol Kanunu hükümlerine göre petrol arama
faaliyetlerine ilişkin olmak üzere, bu faaliyetleri yürütenlere yapılan
teslim ve hizmetler ile aynı Kanun hükümlerine göre boru hattıyla
taşımacılık yapanlara bu hatların inşa ve modernizasyonuna ilişkin yapılan
teslim ve hizmetler,
d) Yatırım Teşvik Belgesi sahibi mükelleflere belge
kapsamındaki makina ve teçhizat teslimleri (Şu
kadar ki, yatırım teşvik belgesinde öngörüldüğü şekilde gerçekleşmemesi
halinde, zamanında alınmayan vergi alıcıdan, vergi ziyaı
cezası uygulanarak gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir. Zamanında
alınmayan vergiler ile vergi cezalarında zamanaşımı, verginin tarihini veya
cezanın kesilmesini gerektiren durumun meydana geldiği tarihi takip eden
takvim yılının başından itibaren başlar).
e) Limanlara bağlantı sağlayan demiryolu hatları,
limanlar ve hava meydanlarının inşası, yenilenmesi ve genişletilmesi
işlerini fiilen kendisi yapan veya yaptıran mükellefler ile genel bütçeli
idarelere bu işlere ilişkin olarak yapılan mal teslimleri ve inşaat taahhüt
işleri,
f) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğüne
milli savunma ve iç güvenlik ihtiyaçları için uçak, helikopter, gemi,
denizaltı, tank, panzer, zırhlı personel taşıyıcı, roket, füze ve benzeri
araçlar, silah, mühimmat, silah malzeme, teçhizat ve sistemleri ile
bunların araştırma-geliştirme, yazılım, üretim, montaj, yedek parça,
bakım-onarım ve modernizasyonuna ilişkin olarak yapılan teslim ve hizmetler
ve bu teslim ve hizmetleri gerçekleştirenlere bu kapsamda yapılacak olan,
miktarı ve nitelikleri yukarıda sayılan kuruluşlarca onaylanan teslim ve
hizmetler.
g) 6/6/2002 tarihli
ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listede yer
alan malların, Başbakanlık merkez teşkilatına teslimi,
ğ) 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk
Kanununa göre düzenlenen ürün senetlerinin, ürün ihtisas borsaları ile
Sanayi ve Ticaret Bakanlığından ürün senedi alım-satımı konusunda izin alan
ticaret borsaları aracılığıyla ilk teslimi.
Bakanlar Kurulu, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
232 nci maddesinde yer alan ve ilgili yılda
uygulanmakta olan haddi, istisna uygulamasında asgari tutar olarak
belirlemeye ve belirlenen bu tutarı iki katına kadar artırmaya, sıfıra
kadar indirmeye yetkilidir. Maliye Bakanlığı, istisna kapsamına girecek
teslim ve hizmetleri tanımlamaya, istisnaya ilişkin usul ve esasları
belirlemeye yetkilidir.
2) 16.6.2009
günlü, 5904 sayılı Kanun ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanunu’nun iptali istenilen kuralın yer aldığı 7. maddesi şöyledir:
Madde 7- Bu Kanuna ekli;
1. (I) sayılı listede yer
alan malların;
a) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Milli İstihbarat
Teşkilâtının ihtiyacı için bu kuruluşlara veya bunların gerek göstermeleri
üzerine ve işlemlerin bu kuruluşlar adına yapılması koşuluyla akaryakıt
ikmalini yapanlara teslimi,
b) 6326 sayılı Petrol Kanunu
hükümlerine göre petrol arama ve istihsal faaliyetlerinde kullanılmak üzere
bu faaliyetleri yapanlara teslimi,
c) 4458 sayılı Gümrük Kanunu
uyarınca tasfiyelik hale gelenlerinin tabiî
afetler, bulaşıcı hastalıklar ve benzeri olağanüstü durumlarda genel ve
katma bütçeli dairelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere ve
bunların teşkil ettikleri birliklere bedelsiz teslimi,
2. (II)
sayılı listede yer alan kayıt ve tescile tâbi mallardan;
a)
87.03 (motor silindir hacmi 1.600 cm³’ü aşanlar hariç), 87.04 (motor
silindir hacmi 2.800 cm³’ü aşanlar hariç) ve 87.11 G.T.İ.P.
numaralarında yer alanların, sakatlık derecesi % 90 veya daha fazla olan
malûl ve engelliler tarafından,
b) 87.03 (motor silindir hacmi 1.600 cm³’ü aşanlar
hariç), 87.04 (motor silindir hacmi 2.800 cm³’ü aşanlar hariç) ve 87.11 G.T.İ.P. numaralarında yer alanların, bizzat kullanma
amacıyla sakatlığına uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran malûl ve
engelliler tarafından,
c) 87.03 (motor silindir hacmi 1.600 cm³’ü aşanlar
hariç), 87.04 (motor silindir hacmi 2.800 cm³’ü aşanlar hariç) ve 87.11 G.T.İ.P. numaralarında yer alanların, bu bendin (a) ve
(b) alt bentlerinde belirtilen malûl ve engelliler tarafından ilk
iktisabından sonra deprem, heyelan, sel, yangın veya kaza sonucu
kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle hurdaya çıkarılmasında, bu G.T.İ.P.
numaralarında yer alan malları hurdaya çıkaran malûl ve engelliler
tarafından,
Beş yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk
iktisabı,
3. a) (II) sayılı listede yer alan mallardan; uçak ve
helikopterlerin Türk Hava Kurumu tarafından ilk iktisabı,
b) (II) sayılı listede yer alan malların, Başbakanlık
merkez teşkilatı tarafından ilk iktisabı,
4. (IV) sayılı listedeki 9302.00 ve 93.03 tarife pozisyonunda yer alan malların Milli
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı,
Milli İstihbarat Teşkilâtı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Gümrükler Muhafaza
Genel Müdürlüğüne teslimi veya bunlar tarafından ithali,
5. (IV) sayılı listede yer
alan malların genel ve katma bütçeli dairelere, il özel idarelerine,
belediyelere, köylere ve bunların teşkil ettikleri birliklere bedelsiz
teslimi veya bunlar tarafından bedelsiz olarak ithali,
6. Kanuna
ekli listelerdeki mallardan 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167 nci Maddesi [(5) numaralı fıkrasının (a) bendi ile (7)
numaralı fıkrası hariç], geçici ithalat ve hariçte işleme rejimleri ile
geri gelen eşyaya ilişkin hükümleri kapsamında gümrük vergisinden muaf veya
müstesna olan eşyanın ithali (Bu Kanunun 5 inci Maddesinde düzenlenen
ihracat istisnası ile 8 inci Maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen
ihraç kaydıyla teslimlerde verginin tecil ve terkin edilmesi uygulamasından
yararlanılarak ihraç edilen, ancak 4458 sayılı Gümrük Kanununun 168, 169 ve
170 inci Maddelerinde belirtildiği şekilde geri gelen eşyanın ithalat
istisnasından faydalanabilmesi için, bu eşya ile ilgili olarak ihracat
istisnasından veya tecil-terkin uygulamasından faydalanılan miktarın gümrük
idaresine ödenmesi veya bu miktar kadar teminat gösterilmesi şarttır.),
7. 4458 sayılı Gümrük
Kanununun transit, gümrük antrepo, dahilde işleme,
gümrük kontrolü altında işleme rejimlerine tâbi tutulanlar ile serbest
bölgeler ve geçici depolama yerleri hükümlerinin uygulandığı mallar,
Vergiden müstesnadır.
3- 16.6.2009
günlü, 5904 sayılı Kanun ile değiştirilen 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun
iptali istenilen kuralın yer aldığı 168. maddesi şöyledir:
Madde
168- Baronun yönetim
kurulları, her yıl Eylül ayı içerisinde, yargı yerlerindeki işlemler ile
diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgarî hadlerini gösteren
birer tarife hazırlayarak Türkiye Barolar Birliğine gönderirler.
Türkiye
Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de
göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna
kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir. Şu kadar ki hazırlanan tarifede; genel
bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri
mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin
davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun
uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu
olarak belirlenir. Bu tarife Adalet Bakanlığına ulaştığı
tarihten itibaren bir ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya tarife
onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı
tarifeyi bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte
Türkiye Barolar Birliğine geri gönderir. Geri gönderilen bu tarife, Türkiye
Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği
takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç Türkiye Barolar
Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir. 8 inci maddenin altıncı
fıkrası hükümleri kıyasen uygulanır.
Avukatlık
ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm
verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2.,
73., 135. ve 138. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit
ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Cafer ŞAT, A. Necmi
ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın katılımlarıyla
9.9.2009 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin
esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, dava konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A) 5904 sayılı Kanun’la Katma Değer
Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (g) bendi ile
Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin değiştirilen (3) numaralı
fıkrasının (b) bendinin incelenmesi
Dava
dilekçesinde, iptali istenilen kurallar ile Özel Tüketim Vergisi Kanununa
ekli (II) sayılı listede yer alan malların Başbakanlık merkez teşkilatına
teslimi işleminin Katma Değer Vergisinden ve bu malların Başbakanlık merkez
teşkilatı tarafından ilk iktisabının Özel Tüketim Vergisinden istisna
edildiği, vergilendirmede genel kuralın yasayla belirlenmiş konu ve
kişilerden vergi, resim ve harç alınması olduğu, yasakoyucunun
kimi durumlarda vergi kapsamına alınan konuyu, kimi durumlarda da kişileri
vergi dışında tutabileceği gibi verginin tümünden ya da bir bölümünden
vazgeçebileceği, sosyal, ekonomik, mali ve kültürel amaçlı birtakım
muaflık, istisna ve indirimler getirilmesinin yasakoyucunun
takdirine bağlı bir konu olduğu, muaflık, istisna ve indirimlerin “mali
güce göre vergilendirme” ile “vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı”nın sağlanmasının araçları olduğu, Anayasa
Mahkemesince vergilemede aranan temel ilkelerin muafiyet, istisna ve
indirim için de geçerli kabul edildiği ve bu düzenlemelerde kamu yararı,
sosyal ve ekonomik amaç, kamu hizmetinin en iyi biçimde görülmesi gibi
“haklı nedenlerin” de arandığı, dava konusu kurallarla Devlet tüzel
kişiliği içinde sadece Başbakanlık merkez teşkilatına tanınan bu
istisnaların hiçbir ekonomik ve sosyal gerekçesinin gösterilmediği, hangi
amaçla ve niçin yapıldığına dair bir açıklığın da bulunmadığı, bu düzenlemelerin
kamu hizmetinin daha iyi bir şekilde yerine getirilmesine yönelik
düzenlemeler olmadığı ve Anayasanın 73. maddesinde öngörülen “mali güce
göre vergilendirme” ve “vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının
sağlanmasının” aracı olarak da getirilmediği, vergide muafiyet ve
istisnalar getirilirken bunlarla hizmet arasında gerçeklere uygun nesnel ve
zorunlu bir neden sonuç bağının bulunması gerekirken dava konusu kurallarda
bu bağın bulunmadığı, belirtilen nedenlerle Anayasanın 2. ve 73.
maddelerine aykırı oldukları ileri sürülmüştür.
Özel
Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listede, çeşitli hava, kara ve
deniz taşıtlarına yer verilmiş, dava konusu kurallar ile de söz konusu
listede yer alan malların Başbakanlık merkez teşkilatına teslimi işlemi
katma değer vergisinden ve bu malların Başbakanlık merkez teşkilatı
tarafından ilk iktisabı ise özel tüketim vergisinden istisna edilmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen
hukuk devleti, bütün faaliyetlerini hukuk kurallarına uygun yürüten ve
kendini hukuk kurallarıyla bağlı sayan devlettir.
Anayasa’nın
73. maddesinde, "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali
gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli
dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve
benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya
kaldırılır..." denilmiştir.
Vergilendirmede genel kural, yasayla
belirlenmiş konu ve kişilerden vergi, resim ve harç alınmasıdır. Yasakoyucu, kimi durumlarda vergi kapsamına alınan
konuyu, kimi durumlarda kişileri vergi dışında tutabileceği gibi, verginin
tümünden ya da bir bölümünden de vazgeçebilir. Vergi, resim ve harç
yasalarında sosyal, ekonomik, mali ve kültürel amaçlı birtakım muaflık,
istisna ve indirimler getirilmesi, yasakoyucunun
takdirine bağlı bir konudur.
Verginin,
devletin egemenlik gücüne dayanarak ve kamu giderlerini karşılamak amacıyla
kişi ve kurumlara yüklenen bir kamu alacağı olduğu gözetildiğinde, iptali
istenen kurallarla, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listede
yer alan malların devlet tüzel kişiliği içinde yer alan Başbakanlığın
merkez teşkilatına teslimi işleminin katma değer vergisinden ve bu malların
Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ilk iktisabının özel tüketim
vergisinden istisna edilmesi yolunda getirilen düzenleme, yasa koyucunun
vergilendirme alanındaki takdir yetkisine dayanmakta ve Anayasa’ya aykırı
bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
2. ve 73. maddelerine aykırı değildir. İptal istemin reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN ve Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe
katılmamışlardır.
B) 5904 sayılı Kanun’la, Avukatlık Kanunu’nun 168.
maddesinin ikinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen
cümlenin incelenmesi
Dava dilekçesinde,
Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesi gereğince avukatlık ücretinin asgari
hadlerini gösteren tarifenin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca
hazırlandığı, iptal istenilen kuralla Barolar Birliği Yönetim Kurulunun vergi mahkemelerinde görülen
davalarda tarife belirleme yetkisine son verilerek bu uyuşmazlıklarda avukat
ücretinin maktu olarak belirlenmesini sağlayacak yasal bir düzenleme
yapıldığı, dava konusu kural öncesinde vergi mahkemelerindeki vekalet
ücretinin asıl olarak maktu, sınırlı olarak da nispi belirlenmesine ilişkin
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükmünün Danıştay Sekizinci Dairesince
iptal edildiği ve iptal kararı uyarınca tarifede vergi davalarında nispi
vekalet ücreti düzenlemesi yapıldığı, iptal kararının temyiz edildiği ve
yasa koyucu tarafından yargılama sürecinin sonucu beklenilmeden vergi
mahkemelerinde avukat ücretinin maktu olarak belirlenmesini sağlayacak
yasal düzenleme yapıldığı, bu düzenlemenin öncelikle Anayasanın 138.
maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olduğu, Anayasanın 135 inci maddesi
gereği kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşunun üst birliği olan
Türkiye Barolar Birliği’ne Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesi ile verilen
düzenleme yetkisinin dava konusu kural ile adil ve makul olmayan bir
şekilde elinden alındığı, kamu hizmetinin gerekleriyle de bağdaşmayan bu
düzenlemenin kamu yararına aykırı olduğu ve istikrar, belirlilik ve
öngörülebilirlik ilkeleri ile bağdaşmadığı, belirtilen nedenlerle kuralın
Anayasanın 2., 135. ve 138. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinde Türkiye
Barolar Birliği Yönetim Kurulunca hazırlanacak avukatlık ücretinin asgari
hadlerini gösteren tarifenin her yıl Ekim ayı sonuna kadar Adalet
Bakanlığına gönderileceği belirtildikten sonra iptali istenilen kuralda,
genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim,
harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile
tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık
ücreti tutarının bu tarifede maktu olarak belirleneceği öngörülmüştür.
Anayasa’nın 2.
maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 135.
maddesinde de kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst
kuruluşları, belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel
menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının
birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak
maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda
gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu
tüzelkişilikleri olarak tanımlanmıştır.
Türkiye Barolar
Birliği, kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşudur. Avukatlık asgari ücret tarifesi, avukat
ile iş sahipleri arasında geçerli ücret sözleşmesi yapılmamış olan
veya avukatlık ücretinin kanun gereği karşı tarafa yükletilmesi gereken
durumlarda uygulanmakta ve Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca
hazırlanmaktadır.
Yasamanın genelliği
ilkesi uyarınca yasa
koyucu, Anayasa’ya ve hukukun genel ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla her
türlü düzenlemeyi yapmak yetkisine sahiptir. Türkiye Barolar
Birliğinin kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olması ve Avukatlık
Kanunu ile genel olarak avukatlık asgari ücret tarifesini belirleme yetkisinin
Türkiye Barolar Birliğine verilmiş olması, belirli uyuşmazlıkların
niteliklerinin yasa koyucu tarafından gözetilerek bunlara ilişkin davalarda
avukatlık asgari ücretinin maktu olarak belirleneceği yolunda yasal bir
düzenleme yapılmasına engel oluşturmamaktadır.
Müddeabihin değerinin yüksek olması ve
davayı kaybetmeleri halinde yargılama gideri olarak ödemekle yükümlü
olacakları avukatlık ücretini gözeterek kişilerin dava açma yoluna
başvurmaktan kaçınabilecekleri dikkate alınarak, genel bütçeye, il özel
idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun
uygulanmasından doğan her türlü davalar yönünden avukatların emeklerinin karşılığı olarak alacakları ücret
ile kişilerin hak arama özgürlükleri arasında bir denge gözetilerek bu
davalarda avukatlık asgari ücretinin maktu olarak belirlenmesinin
öngörülmesinde hukuk devleti ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.
Kaldı ki bu davalarda
uygulanacak maktu avukatlık ücretinin miktarı yine Türkiye Barolar Birliği
Yönetim Kurulunca hazırlanan tarifede belirlenmeye devam etmektedir. Öte
yandan, söz konusu davalar yönünden avukat ile iş sahipleri arasında
yapılacak avukatlık sözleşmelerinde nispi ücret belirlenmesine de yasal bir
engel bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 138. maddesinde de “…Yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme
kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez” denilmiştir.
Kuralla, daha önce idari
davalara da konu olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ile ilgili bir husus,
yasal düzenleme konusu yapılmıştır. Yukarıda da ifade edildiği üzere,
yasamanın genelliği ilkesi uyarınca yasa koyucunun Anayasa’ya aykırı
olmamak kaydıyla her konuyu kanunla düzenleyebileceği kuşkusuzdur. Bu
kapsamda yasa koyucu tarafından getirilen ve genel, objektif nitelik
taşıdığı görülen kuralın, Anayasa’nın 138. maddesine aykırılığından söz
edilemez.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
2., 135. ve 138. maddelerine aykırı değildir.
İptal istemin reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Serdar ÖZGÜLDÜR ve Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamışlardır.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
16.6.2009 günlü, 5904 sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un;
1- 12. maddesiyle, 25.10.1984 günlü, 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen (g) bendine,
2- 18. maddesiyle, 6.6.2002 günlü, 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin değiştirilen (3)
numaralı fıkrasının (b) bendine,
3- 35. maddesiyle, 19.3.1969 günlü, 1136
sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin ikinci fıkrasına birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümleye,
yönelik
iptal istemleri, 9.6.2011 günlü, E. 2009/62, K. 2011/96 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu bentlere ve cümleye ilişkin YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 9.6.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
VI- SONUÇ
16.6.2009 günlü, 5904 sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un;
1- 12. maddesiyle, 25.10.1984 günlü, 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen (g) bendinin,
2- 18. maddesiyle, 6.6.2002 günlü, 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin değiştirilen (3)
numaralı fıkrasının (b) bendinin,
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN ile
Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA,
3- 35. maddesiyle, 19.3.1969 günlü, 1136
sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin ikinci fıkrasına birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümlenin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Serdar ÖZGÜLDÜR ile Celal
Mümtaz AKINCI’nın karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA,
9.6.2011 gününde karar
verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
Başkanvekili
Serruh KALELİ
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan ALTAN
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
KARŞIOY YAZISI
5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında 13. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (g)
bendine ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin
değiştirilen (3) numaralı fıkrasının (b) bendine ilişkin karşıoy gerekçelerimiz:
Her iki kuralla, Başbakanlık merkez teşkilatı için
alınacak binek aracı, uçak ve yat gibi lüks ve pahalı birtakım taşıtların
ilk iktisabında ve tesliminde vergi muafiyeti getirilmiştir. Buna göre,
Başbakanlık merkez teşkilatı diğer kamu kurumlarına ve gerçek kişilerin
yanı sıra özel hukuk tüzel kişilerine kıyasla aynı değerdeki araçları çok
daha ucuza edinme olanağına kavuşturulmuştur.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti
bütün faaliyetlerini hukuk kurallarına uygun yürüten ve kendisini hukuk
kurallarıyla bağlı sayan devlettir. Anayasanın 73. maddesinde yer alan
vergi ödevi, herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre
vergi ödemesini gerektirir.
Her ne kadar yasakoyucu
kamu yararını gözeterek bazı durumlarda belli konu veya kişilerden vergi
alınmamasını öngörebilir, muafiyet ve istisnalar tanıyabilir ise de iptali
istenen kuralların sağladığı şekilde Başbakanlık merkez teşkilatına diğer
kamu kurumlarına ve kişilere oranla ayrıcalık tanımanın haklı bir gerekçesi
bulunmamaktadır. Başbakanlık merkez teşkilatının sağlık, eğitim, adalet
gibi alanlarda kamu hizmetini yaparken aynı tür araçları vergili olarak
almak durumunda bulunan diğer devlet birimlerine göre neden böyle bir
avantaja sahip olması gerektiğine dair haklı bir neden olmaksızın getirilen
kural, Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırıdır.
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
KARŞIOY
GEREKÇESİ
1- İptal davasına konu kuralla, yasakoyucu
Türkiye Barolar Birliği’nin Avukatlık Ücret Tarifesinin hazırlanması
konusundaki yetkisine bir istisna getirmiş ve hazırlanacak tarifede genel
bütçeye, il özel idarelerine, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve
cezaları ile tarifelere ilişkin davaların ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun
Uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücret tutarının “maktu” olarak belirleneceğini hükme
bağlamıştır.
2- Kural olarak yasakoyucunun
avukatlık ücret tarifesinin belirlenmesi konusunda bir takdir hakkının bulunduğu
açıktır. Ne var ki, bu konudaki yetki kullanılırken Anayasa’nın öngördüğü
kimi ilkelere de uygun davranılması şarttır. Genel bütçeye, il özel
idarelerine, belediye ve köylere ait (bunların taraf olduğu) tüm davaların
avukatlık ücreti yönünden “maktu harca” tâbi tutulması istenirse, bunun
yasaya konulmasında Anayasa’ya aykırı bir yönden söz edilemez. Ancak, salt
“bu tür davalarda hükmedilen nispi vekâlet ücretleri maddi olarak Devleti
sıkıntıya sokuyor” şeklindeki bir düşünce ve değerlendirmeden hareket
edilerek, “kamunun” taraf olduğu davalardan bir bölümü bakımından farklı,
diğerleri bakımından da değişik düzenleme yapılması sonucunu doğuran kural,
bu mahiyeti itibariyle Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine
aykırıdır.
3- “Savunma”, yargı ve davacı/sanıklarla birlikte
adalet sisteminin üç ayağından biridir. Adil
yargılanma hakkının açılımında da, savunmanın bu özelliği her zaman dikkate
alınmak durumundadır. Avukatlık (savunma) hizmetinin önemli unsurlarından
biri de vekâlet ücretidir. Müvekkil ile avukat arasında serbestçe
belirlenen avukatlık ücretinin yanı sıra, yargılamada sarfedilen
savunma mesaisi ve haklılık unsurları gözetilerek, ayrıca mahkemece
hükmedilen “ücreti vekâlet”in, adil yargılanmaya doğrudan etkisi yadsınamaz.
Davanın taraflarından birisinin genel olarak “kamu” olması
halinde ve iptal konusu dava türleri sözkonusu
ise avukatın haklı çıktığı davada sarfettiği
yoğun mesainin karşılığı olması gereken “nispi vekâlet ücreti”nden
mahrum bırakılması; bu tür davalar yönünden savunmanın zayıflatılması onun
bir haktan mahrum bırakılmasına yol açan sonucu itibariyle adil yargılanma
hakkının da ihlâli demektir. Burada, “kamu” bakımından da maktu ücrete
hükmedilecek olması itibariyle, taraflar arasında bir eşitsizlik yokmuş
gibi bir düşünce söz konusu olabilirse de; dava açılması sırasında müvekkil
ve vekilin bu konuyu (davanın kaybedilmesi halinde aleyhe nispi ücreti
vekâlete hükmedileceğini) bilerek, düşünerek ve öngörerek talepte
bulundukları gerçeği karşısında, davanın her iki tarafının bu yönden eşit
muameleye tâbi tutulduğu savına hukuken geçerlilik atfedilemez. Bu
bakımdan, kural aynı zamanda Anayasa’nın 36. maddesine de aykırıdır.
4- Evvelce Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ile
belirlenmesi ve bir idari işlem olan mahiyeti itibariyle idari yargı
denetimine tâbi olan “maktu-nispi” avukatlık asgari ücretinin saptanması
imkânı; dava konusu bakımından yasayla tahdid
sistemine geçilmesi nedeniyle artık ortadan kalkmış olduğundan, kuralın
hukuk devleti bakımından da Anayasa’ya uygun düştüğünden sözedilemez.
5- Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 2., 10. ve 36. maddelerine aykırı olan kuralın iptali
gerektiği kanısında olduğumuzdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına
katılmıyoruz.
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13.
maddesinin birinci fıkrasına 16.6.2009 günlü, 5904 sayılı Yasa’nın 12.
maddesi ile eklenen (g) bendi ile Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II)
sayılı listede yer alan malların, Başbakanlık merkez teşkilâtına teslimi
katma değer vergisinden; 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7.
maddesinin 5904 sayılı Yasa’nın 18. maddesiyle değiştirilen (3) numaralı
fıkrasının (b) bendiyle de Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı
listede yer alan malların, Başbakanlık Merkez Teşkilâtı tarafından ilk
iktisabı, özel tüketim vergisinden istisna tutulmuştur. Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli II sayılı
listede ise çeşitli motorlu taşıtlara yer verilmiştir.
Anayasa’nın 73. maddesinde vergide genellik ve
eşitlik ilkeleri vurgulanarak herkesin mali gücüne göre vergi ödemekle
yükümlü olduğu belirtilmesine karşın, Başbakanlık merkez teşkilâtına söz
konusu vergiler için istisna getirilerek yaratılan ayrıcalığın Anayasal
dayanağı ve gerekçesi, yasama belgelerinde açıklanmamıştır. Bu durumda Başbakanlığı
diğer kamu kurum ve kuruluşları ile öteki mükelleflerden farklı kılan
özelliğin ne olduğu anlaşılamamıştır.
Anayasa’yı etkili ve egemen kılmakla yükümlü olan
hukuk devletinde Anayasal dayanaktan yoksun kurallara yer
verilemeyeceğinden, dava konusu kuralların Anayasa’nın 2. ve 73.
maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk
görüşüne katılmıyorum.
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Dava dilekçesinde,
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (g)
bendiyle Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin değiştirilen (3)
numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan kuralların iptali
istenilmektedir.
Söz konusu kurallar
ile Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listede yer alan
malların Başbakanlık merkez teşkilatına teslimi işlemi katma değer
vergisinden (KDV) ve bu malların Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından
ilk iktisabı özel tüketim vergisinden (ÖTV) muaf tutulmuştur.
Anayasa’nın “vergi
ödevi” başlıklı 73. maddesindeki genel kural, kanun ile belirlenen konu ve
kişilerden vergi alınmasıdır. Kanun koyucu vergiyi belirlerken sosyal,
ekonomik, mali ve kültürel amaçlı ya da benzer nedenlerle konu ve kişileri
vergiden muaf veya müstesna kılabilir. Bu onun Anayasa’nın 73. maddesinde
belirtilen kurallara bağlı kalması koşulu ile takdir yetkisi içindedir.
Vergilendirmede
adalet ve eşitlik, yükümlülerin vergi ödeme güçleri dikkate alınarak
vergilendirmenin yapılması ile vergide genellik ise ayırım yapılmaksızın
herkesin mali gücüne göre vergi yüküne katılması ile sağlanabilir.
Kanun koyucu vergi
koyma, kaldırma, istisna tutma ve muafiyetten yararlandırma gibi
düzenlemeler sırasında takdir yetkisini kullanırken, kamu yararı, mali güç,
sosyal ve ekonomik amaç, kamu hizmetinin en iyi biçimde görülmesi gibi
haklı nedenlere dayanması gerektiğini ve ancak bu suretle vergide adalet ve
eşitlik ile genellik ilkesinin korunabileceğini gözetmesi gerekir.
İptali istenilen
kurallarla Devlet tüzel kişiliği içinde yer alan kamu kurumlarından sadece
Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ithal edilen motorlu taşıtlar için
getirilen bu KDV ve ÖTV ye ilişkin muafiyetlerin, getiriliş gerekçesi
gösterilmediği gibi hangi amaçla ve niçin yapıldığı da anlaşılamamıştır. Kural
bu haliyle Anayasa’nın 73. maddesine aykırıdır.
Öte
yandan, Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk
devletini; bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu
başlıca geçerlik koşulu sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı
amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve
hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren, devlet olarak tanımlamıştır.
Devlet tüzel kişiliği içindeki diğer kamu kurumlarını dışlayan,
sadece Başbakanlık merkez teşkilatını muafiyet kapsamına alan ve hangi amaçla niçin yapıldığı da anlaşılamayan kurallar, hukuk devletine uygun adil bir
düzenleme olmadığı gibi yine hukuk devletinde, hukukun tüm devlet
organlarına hâkim kılınması gereğine de uymamaktadır.
Belirtilen nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine
aykırıdır.
İptalleri gerekir.
Üye
Mehmet
ERTEN
KARŞIOY
GEREKÇESİ
16.06.2009 gün ve 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun’un 12. maddesi ile
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen (g) bendi; 18. maddesi ile değiştirilen 4760 sayılı Özel Tüketim
Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin 3 numaralı fıkrasının (b) bendi ile 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listede yer alan
(otobüs, minibüs, binek otomobilleri, arazi taşıtları, uçak, yat gibi
malların) Başbakanlık Merkez Teşkilatına teslimi işlemi katma değer vergisinden
ve özel tüketim vergisinden istisna edilmiştir.
Anayasa’nın “vergi ödevi” başlıklı 73. maddesinde
“Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle
yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye
politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülük kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” denilmektedir. Madde
hükmü ile vergilendirmede vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı
öngörülmekte olup, vergide genellik ve eşitlik ilkesi uyarınca herkesin
herhangi bir ayırım yapılmaksızın mali gücüne göre vergi ödemesi gerektiği
belirtilmektedir.
İptali istenilen kurallarda ise, 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanunu’nda ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda
yapılan değişikliklerle Başbakanlık Merkez Teşkilatına ait motorlu taşıtlar
için katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi istisnası getirilmiş olup,
bu istisnanın Devlet tüzel kişiliği içinde sadece Başbakanlık Merkez
Teşkilatına tanınmasının sosyal veya ekonomik gerekçeleri gösterilmemiştir.
Bu durumda düzenlemenin Anayasa’nın 73. maddesinde
belirtilen verginin genelliği ilkesine göre vergi yükünün adaletli
dağılımının sağlanması esaslarına uygun olmadığı açık olup iptali gerektiği
düşüncesiyle bu konudaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|