Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2010/23
Karar Sayısı : 2011/101
Karar Günü : 16.6.2011
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN
: Danıştay 12. Dairesi
İTİRAZIN KONUSU : 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 12.5.1982 günlü, 2670 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle
değiştirilen 125. maddesinin ikinci fıkrasının “Disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin
cezaların sicilden silinmesine ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır
ceza uygulanır.” biçimindeki birinci cümlesinin “uyarma ve kınama
cezaları yönünden” Anayasa’nın 2., 10. ve 36.
maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Davacının, hakkında öngörülen aylıktan kesme
cezasının iptali için açtığı davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali
için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“Yenice Adliyesinde yazı işleri müdürü olarak görev
yapan davacının, 11.3.2002 günlü işlem ile, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 125/B-a maddesi kapsamında kalan eyleminden kınama cezası ile
cezalandırıldığı gözetilerek, 2005 yılında aynı hüküm kapsamında kalan
eyleminden dolayı tekerrür hükmü uygulanmak suretiyle aylıktan kesme cezası
ile cezalandırılmasına ilişkin 21.7.2005 günlü işlemin iptali istemiyle
açılan davada;işlemin iptali yolunda Bursa 3.
İdare Mahkemesince verilen 29.12.2005günlü, E:2005/1170,K:2005/2506 sayılı
kararın onanmasına dair Danıştay 12. Dairesinin 29.12.2008 günlü, E:2006/2618,
K:2008/7324 sayılı kararının davalı Adalet Bakanlığı tarafından
düzeltilmesinin istenilmesi üzerine açılan dosya incelendi:
Davacıya verilen aylıktan kesme cezasının dayanağı,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-k maddesinden sonra gelen, disiplin
cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin sicilden silinmesine
ilişkin sürede yeniden işlenmesine dair tekerrür hükmüdür.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-k
maddesinden sonra gelen fıkrada: “Disiplin cezası verilmesine sebep olmuş
bir fiil veya halin cezaların sicilden silinmesine ilişkin süre içinde
tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır.” hükmü yer almıştır.
Bakılan davada; davacıya tekerrür hükmü uygulanarak
verilen aylıktan kesme cezası, yukarıda aktarılan Yasa hükmüne göre
verildiğinden, bu hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu kanaati ile incelenmesi
ve iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması Dairemizce gerekli
görülmüştür.
Dayanılan Anayasa Kuralları:
Madde 2- “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru,
milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 10- Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet
bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.
Madde 36- Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak
iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya
bakmaktan kaçınamaz.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 124.
maddesinde; disiplin cezalarının, kamu hizmetlerinin gereği gibi
yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin
Devlet memuru olarak emrettiği ödevleri yurt içinde veya dışında yerine
getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara,
yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve derecesine göre 125.
maddede sıralanan disiplin cezalarından birisinin verileceği
belirtilmiştir. Kanunun 125.
maddesinde de, Devlet memurlarına verilen disiplin cezaları sayılmıştır.
Bunlar sırasıyla, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin
durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma cezalarıdır.
Aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması
ve Devlet memurluğundan çıkarma cezasına karşı idari yargı yerlerinde
açılan davalarda, işin esasına girilmek suretiyle dava konusu disiplin
cezalarının hukuka uygunluğu ile ilgili bir karar verildiği halde, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 135. ve 136/4. maddelerinde, uyarma ve
kınama cezalarına karşı itiraz usulünün öngörülmesi ve idari yargı yoluna
başvurulamayacağının belirtilmiş olması nedeniyle, uyarma ve kınama
cezalarına karşı açılan davalarda uyuşmazlığın esasına girilmeden
incelenmeksizin ret kararları verilmektedir.
Uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunu
kısıtlayan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 135. maddesinin ikinci
fıkrası ile 136. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasaya aykırı olduğu
iddiasıyla Konya ve Malatya İdare Mahkemelerince yapılan itiraz
başvurularını görüşen Anayasa Mahkemesi 27.11.2007 günlü, E:2002/169,
K:2007/88 sayılı kararıyla; itiraz konusu yasa kuralları ile Devlet
memurlarına verilen uyarma ve kınama cezalarının, Anayasa’da yer alan hükme
ve Anayasa koyucunun bu yöndeki iradesine uygun olarak yargı denetimi
dışında tutulduğundan kuralların Anayasa’ya aykırılığından söz
edilemeyeceği gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
Uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunun
kapalı olması nedeniyle; bu cezaların verilmesini gerektiren disiplin
kuralının birinci kez ihlalinde verilen cezaya karşı dava yoluna
gidilemeyecek ve bu cezalar istisnasız kesinleşecek; 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda sayılan diğer disiplin cezalarının ilk kez işlenmesi
halinde ise açılacak davalarda verilebilecek iptal kararları nedeniyle
tekerrür hali bu cezalar yönünden gerçekleşmeyecek,cezaların
tekerrüründe farklılık ortaya çıkacaktır. Bu farklılığın Anayasanın 2.,10.ve36. maddeleri yönünden
irdelenmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin
bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin
6.7.1995 günlü ve E:1994/80, K:1995/27 sayılı kararında hukuk devleti; “...tüm
işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu
bilen, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu
geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına saygı
duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk
kurallarına bağlılığa özen gösteren, yargı denetimine açık olan, yasaların
üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ile Anayasa’nın
bulunduğu bilincinden ayrılmayan devlet...” olarak tanımlanmıştır.
Hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında, yasa
hükümlerinin adaletli bir hukuk düzenini yaratması da vardır. Yasa kuralı
görev itibariyle aynı konumda bulunan kamu görevlilerinin
cezalandırılmasında ayırım yaratıyorsa, bu kuralın hukuk devleti ilkesine
uygun bir kural olduğundan söz edilemez. Disiplin suçlarının tekerrürü
halinde verilen cezalara karşı açılan davaların incelenebilirliğine göre,
tekerrür halinin varlığı yönünden farklılık yaratan yasa kuralı hukuka
uygun değildir.
Bir defa suç işlendikten ve bu suçtan dolayı cezası
kesinleştikten sonra, kanunun belirttiği sürelerde tekrar suç işlenmesi
durumu olan tekerrürün, verilen cezaya ve bu cezanın dava konusu edilip
edilemeyeceğine göre değişkenlik göstermesi hukukun üstünlüğünü esas alan
hukuk devleti ilkesine aykırı olacaktır.
Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan “kanun önünde
eşitlik” ilkesi ile de, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,
felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşit olduğu vurgulanmıştır.
Anayasanın bu hükmü ile aynı hukuksal durumda olan
kişilerin aynı kurallara bağlı tutulacağı, değişik hukuksal durumda
olanların ise değişik kurallara bağlı tutulması gerektiği kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında vurgulandığı
gibi yasa önünde eşitlik ilkesi, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı
olacağı anlamına gelmemekle birlikte, yasaların uygulanmasında birbirinin
aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve
toplumların yaratılmasını engellemektedir. Kimi
yurttaşların haklı bir nedene dayanılarak değişik kurallara bağlı
tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamakta, hatta bunların
durumu ve konumlarındaki özellikleri, kimi kişi ya da topluluklar için
değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerekli kılmakta, özelliklere ve
aykırılıklara dayandığı için haklı olan nedenler, ayrı düzenlemeyi aykırı
değil, geçerli kılarsa da, aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme
aykırılık oluşturur. Anayasa ile eylemli değil hukuki eşitlik amaçlanmaktadır.
Anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesinin çiğnenmemesi için, aynı hukuksal
durumlar aynı, ayrı hukuksal durumların ayrı kurallara bağlı tutulması
gerekmektedir. Ancak, durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunlulukların
kamu yararı ya da başka haklı nedenlere dayanılarak yasalarla farklı
uygulamalar getirilmesi durumunda Anayasa’nın eşitlik ilkesinin çiğnendiği
sonucu çıkarılamaz.
Memurlara, 657 sayılı Kanunda sayılan disiplin
cezaları verilmektedir. Kanunun 4. maddesinde; mevcut kuruluş biçimine
bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerince genel idare
esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile
görevlendirilenlerin, bu Kanunun uygulanmasında memur sayılacağı
belirtilmiştir.
Memurların görev yeri ve unvanları ne olursa olsun
disiplin cezalarının sicilden silinme süresi içinde ikinci kez aynı fiili
işlemeleri durumunda tekerrür hükmünün eşit bir şekilde uygulanması,
eşitlik ilkesi gereğidir. Uyarma ve kınama cezaları ile diğer cezalar
arasında tekerrürün, ilk cezalara karşı yargı yoluna başvurma hakkı bulunup
bulunmaması durumuna göre aynı hukuki durumda bulunan memurlar yönünden
farklı uygulanması, Anayasanın 10. maddesinde düzenlenen “eşitlik” ilkesine
aykırıdır.
Hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36.
maddesinde, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya
bakmaktan kaçınamaz” denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak
başvurabilme ve bunun tabii sonucu olarak da kişinin yargı mercileri önünde
iddia, savunma, adil yargılanma hakkına sahip olduğu güvence altına alınmış
ve özel sınırlama nedenleri öngörülmemiştir.
Kişinin karşılaştığı bir suçlamaya karşı kendisini
savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir eylem veya işleme karşı
haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili yolu, yargı mercileri
önünde dava hakkını kullanabilmek ve bu davada haklılığını ortaya
koyabilmektir.
Aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması
cezasını gerektiren kimi kuralların ikinci kez ihlali üzerine verilen
cezalara karşı açılan kimi davalarda, davacıların,birinci
disiplin cezasının idare mahkemelerince iptaline karar verildiğini, kararın
da temyiz edilmeksizin veya temyiz isteminin reddedilerek kesinleştiğini
belirterek tekerrürün söz konusu olmadığı iddiasını kanıtlayan mahkeme
kararlarını sunmaları durumunda, yargı yerleri tekerrürün bulunmadığı
gerekçesiyle ikinci cezanın iptaline karar verebilmektedir. Kınama cezasını
gerektiren kimi fiillerin ikinci kez işlenmesi durumunda verilen aylıktan
kesme cezasının iptali istemiyle açılan davada ise, birinci cezaya karşı
açılan bir dava veya açılmasına rağmen işin esasına girilerek verilen bir
iptal kararı bulunmadığından, davacının fiilin ikinci kez işlenmediğine
yönelik bir iddiası ise söz konusu bile olamayacaktır. Bu iddiada bulunulsa
bile, salt bu nedenle cezanın iptaline karar verilemeyecektir.
Buna göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda
sıralanan disiplin cezalarını gerektiren fiillerin ikinci kez işlenmesi
durumunda, açılan davalarda ileri sürülebilecek iddialar yönünden davacılar
arasında yaratılan bu eşitsizlik, Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen “hak
arama özgürlüğüne” aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 152. ve bir
davaya bakmakta olan mahkemenin, o dava sebebiyle uygulanacak olan bir
kanun hükmünün Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan
kararı ile Anayasa Mahkemesine başvurması gerektiğini düzenleyen 2949
sayılı Kanunun 28. maddesinin 2. fıkrası gereğince 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 125/E-k maddesinden sonra gelen “Disiplin cezası
verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların sicilden silinmesine
ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır.” hükmünün
uyarma ve kınama cezaları yönünden bir ayırım getirmemesi yönüyle
Anayasa’nın 2., 10. ve 36. maddelerine aykırı
olduğu kanaati ile iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve
dosyadaki belgelerin onaylı bir örneğinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığına
gönderilmesine, 20.1.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun itiraz konusu kuralı içeren 125. maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
“Disiplin cezası verilmesine sebep olmuş
bir fiil veya halin cezaların sicilden silinmesine ilişkin süre içinde
tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 2., 10. ve 36. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca
Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya
KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah
OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ ve Recep KÖMÜRCÜ’nün
katılımlarıyla 24.3.2010 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına
ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında; aylıktan kesme, kademe
ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma cezalarına karşı
idari yargı yerlerinde açılan davalarda işin esasına girilmek suretiyle
dava konusu disiplin cezalarının hukuka uygunluğu konusunda karar
verildiği, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 135. maddesi ile 136.
maddesinin dördüncü fıkrasında uyarma ve kınama cezalarına karşı itiraz
usulünün öngörüldüğü ve idari yargı yoluna başvurulamayacağının
belirtildiği, uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunun kapalı olması
nedeniyle bu cezaların uygulanmasını gerektiren disiplin kuralının birinci
kez ihlâlinde verilen cezaya karşı dava yoluna gidilemeyeceği ve bu
cezaların kesinleşeceği, diğer disiplin cezalarının ilk kez işlenmesi
halinde ise açılacak davalarda verilebilecek iptal kararları nedeniyle
tekerrür halinin bu cezalar yönünden gerçekleşmeyeceği ve cezaların
tekerrüründe farklılık ortaya çıkacağından Anayasa’nın 2.,
10. ve 36. maddelerinin ihlâl edileceği ileri sürülmüştür.
Anayasa’nın 2. maddesinde
belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini
sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve
eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir.
Anayasa’nın 10. maddesinde herkesin, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, hiçbir kişiye,
aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, Devlet organları ve
idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun
olarak hareket etmek zorunda olduğu kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde ise, herkesin meşru vasıta ve yollardan
yararlanarak yargı organları önünde davacı ya da davalı olarak sav, savunma
ve adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
İtiraz başvurusunda bulunulduğu
tarihte Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 129. maddesinin üçüncü fıkrası “Uyarma
ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı
denetimi dışında bırakılamaz.” şeklindeyken 12.9.2010 günlü,
5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’un 13. maddesiyle “Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz”
biçiminde değiştirilmiştir.
Kanunların zaman içinde uygulanmasında, başkaca bir
hüküm konulmuş olmadıkça, yürürlüğe girmesiyle birlikte derhal etkisini
göstermesi kuraldır. Üstün bir hukuk normu olan ve uyulması zorunlu bulunan
Anayasa hükümlerinin de yürürlüğü bakımından bu kurala bağlı olduğu
açıktır.
Anayasa’nın 129. maddesinin üçüncü fıkrasında
yapılan bu değişiklik sonucunda uyarma ve kınama cezaları da dahil bütün disiplin cezaları için yargı yoluna
başvurulabileceğinden 657 sayılı Yasa’nın 125. maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan “Disiplin cezası verilmesine
sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların sicilden silinmesine ilişkin süre
içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır” biçimindeki
hükmünde yargı denetimine tâbi olma açısından uyarma ve kınama cezalarının
diğer disiplin cezalarıyla bir farkı kalmamıştır.
Uyarma ve kınama cezalarının diğer disiplin
cezaları gibi dava konusu edilebilmeleri nedeniyle, bu cezalara konu
eylemlerin tekerrürü gözetilerek bir derece ağır ceza uygulanmasında hukuk
devleti ilkesi, eşitlik ilkesi ve hak arama hürriyeti ihlâl edilmediğinden
kural Anayasa’nın 2.,
10. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
VI- SONUÇ
14.7.1965 günlü, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 12.5.1982 günlü, 2670 sayılı Kanun’un
31. maddesiyle değiştirilen 125. maddesinin ikinci fıkrasının “Disiplin
cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların sicilden silinmesine
ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır.”
biçimindeki birinci cümlesinin, “uyarma ve kınama cezaları” yönünden
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 16.6.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE, karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
Başkanvekili
Serruh KALELİ
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Fettah OTO
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan ALTAN
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
|