27 Ekim 2011 PERŞEMBE

Resmî Gazete

Sayı : 28097

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı: 2010/32

Karar Sayısı: 2011/105

Karar Günü: 16.6.2011

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR :

1- Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Eğitim Komutanlığı Askeri Mahkemesi  (E.2010/32)

2- Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi (E.2010/110)

İTİRAZLARIN KONUSU : 26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu’nun 25. ve 26. maddelerinin, Anayasa’nın 2., 10., 36., 138., 139., 140. ve 145. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY

Görevi ihmal, resmi belgede sahtecilik, resmi belgede sahtecilik suçuna iştirak suçlarından birinci sınıf askeri hâkimler hakkında açılan davalarda, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler iptalleri için başvurmuşlardır.

II- İTİRAZLARIN GEREKÇELERİ

1-E.2010/32 Sayılı İtiraz Başvurusunun Gerekçe Bölümü Şöyledir:

“III- İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:

Sanık Hak. Bnb. … 19.12.2006 tarihinde 1’inci sınıf Askeri Hâkimliğe ayrıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Sanık …’ın görevi ihmal suçunu işlediği iddiasıyla Mahkememizde yargılanmasına başlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Yargı başlıklı 3’üncü bölümündeki; 138’inci maddesinde mahkemelerin bağımsızlığı, 139’uncu maddesinde Hâkimlik ve Savcılık teminatı, 140’ıncı maddesinde Hâkimlik ve Savcılık mesleği ve 145’inci maddesinde Askeri Yargı düzenlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre adli yargı hâkimleri ile askeri hâkimler arasında bir ayrım yapılmamıştır. Bir başka deyişle adli yargı hâkimleri ile askeri yargı hâkimleri arasında statü bakımından farklılık bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2’nci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olup 10’uncu maddesine göre ise herkes kanun önünde eşittir. Kanun koyucu 2802 sayılı Kanunda 1’inci sınıf hâkimler için özel bir yargılama usulü belirlemiştir. Buna göre 1’inci sınıf hâkimlik statüsünü kazanan adli yargı hâkim ve savcıların yargılanmalarının 1’inci sınıf hâkimlerden oluşan Yargıtay’ın ceza dairesinde yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 357 sayılı Kanunda ise bütün Askeri Hâkim ve Savcıların statü ayrımı yapılmaksızın en yakın Askeri Mahkemede yargılanacağı belirtilmiştir. Bilindiği gibi bütün Askeri Mahkemeler eşit derecede mahkemeler olup birbirlerine herhangi bir üstlük durumu bulunmamaktadır. Yargılanması gereken 1’inci sınıf bir Askeri Hâkimin en yakın Askeri Mahkemede 1’inci sınıf olmayan hâkimler tarafından yargılanması mümkündür. Bunun ise yukarıda belirtilen eşitlik ilkesine aykırı olduğu açıktır.

Tüm bu sebepler dikkate alınarak 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanununun 25 ve 26’ncı maddelerinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na aykırı olduğu değerlendirilmiş ve Anayasa Mahkemesine bu maddelerin iptali için başvurulmasına karar verilmiştir.”

2- E.2010/110 Sayılı İtiraz Başvurusunun Gerekçe Bölümü Şöyledir:

“3- Anayasaya Aykırılık Gerekçesi:

Sanıklar hakkında Genelkurmay Askeri Savcılığının 4.6.2010 gün ve 2010/276-180 esas ve karar sayılı iddianamesi ile 5237 sayılı TCK.nun 204/(2) nci maddesinde düzenlenen görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi gerçeğe aykırı olarak düzenlemek suçundan kamu davası açılmış olup bu suçtan mahkememizde yargılamaları devam etmektedir. Sanıklara isnat edilen suç görev suçudur.

Sanık Hv. Hâk. Alb. …’un 21 Ekim 1999 tarihinde birinci sınıf hâkimliğe geçirilmiş olduğu, Hava Kuvvetleri Komutanlığının 25 Haziran 2010 tarihli yazısı ile 30 Haziran 2010 tarihinden itibaren birinci sınıf askeri hâkim statüsünden çıkarılmış olduğu, sanık Hv. Hâk. Bnb. …’in ise 30 Ağustos 2009 tarihinden geçerli olarak birinci sınıf hâkimliğe geçirildiği ve halen bu statüsünü taşımakta olduğu Milli Savunma Bakanlığının dava dosyasında mevcut 26 Ekim 2010 tarihli yazısıyla bildirilmiştir.

357 sayılı Askeri Hâkimler Kanununun 25 inci maddesinin 2 nci fıkrasında “Milli Savunma Bakanınca hazırlık soruşturması açılmasına izin verildiği takdirde düzenlenmiş olan evrak gereği yapılmak üzere ilgilinin görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemenin savcısına gönderilir.” şeklinde düzenleme bulunması ve sanıkların suç tarihlerinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığında görevli olmaları, buraya en yakın askeri mahkemenin Genelkurmay Askeri Mahkemesi olması nedeniyle sanıklar askeri mahkememizde yargılanmaktadırlar.

2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun “Soruşturma ve Kovuşturma” başlıklı 7 nci kısmında adli ve idari yargı hâkim ve savcıları hakkında soruşturma ve kovuşturmanın ne şekilde yapılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu kısmın son soruşturma mercileri başlıklı 90 ıncı maddesinde “Haklarında son soruşturma açılmasına karar verilenlerden; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hâkim ve cumhuriyet savcılarının, son soruşturmaları Yargıtay’ın görevli ceza dairesinde görülür. Birinci fıkra dışındaki hâkim ve savcıların son soruşturmaları, yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemesinde yapılır.”; son soruşturma merciinin saptanması başlıklı 91 inci maddesinde ise “Bu kanun gereğince haklarında kovuşturma yapılacak olanların, son soruşturma mercilerinin saptanmasında, son soruşturma zamanındaki, son soruşturmadan önce görevden ayrılanların ise ayrılma zamanındaki sıfatları esas alınır. Geçici yetkililer hakkında soruşturma ve kovuşturma mercilerinin saptanmasında yetkili bulundukları yerdeki sıfatları esas tutulur.” denmek suretiyle, görevden doğan veya görev sırasındaki işledikleri suçlar nedeniyle adli ve idari yargı hâkim ve savcılarından birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dâhil bulunanların Yargıtay’ın görevli ceza dairesinde yargılanmaları, bunun dışındaki hâkim ve savcıların ise yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaları öngörülmüştür.

Düzenlemelerden görüleceği üzere görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçlarda adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının işledikleri suçun vasfına bakılmaksızın görev yaptıkları mahkemeye göre daha yüksek görevli mahkemelerde yargılanmaları öngörülmüştür.

Yine 2802 sayılı Kanunun 93 üncü maddesinde adli yargı hâkim ve savcılarının kişisel suçları hakkında soruşturmanın ilgilinin bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi cumhuriyet başsavcısı tarafından yapılacağı, son soruşturmanın (Kovuşturmanın) ise o yer ağır ceza mahkemesinde yapılacağı düzenlenmiştir.

Askeri hâkim ve savcılar hakkında soruşturma ve kovuşturmanın ne şekilde ve nerede yapılacağı 357 sayılı Askeri Hâkimler ve Savcılar Kanununun 2 nci kısmının “Soruşturma ve Kovuşturma” başlıklı 5 inci bölümünde düzenlenmiştir. Bölüm başlığı soruşturma ve kovuşturma olmakla ve bölümde soruşturma ile ilgili ayrıntılı düzenleme bulunmakla birlikte, kovuşturma ile ilgili ayrıntılı düzenleme bulunmamaktadır. 5 inci bölümün soruşturma başlıklı 25 inci maddesinin 2 nci fıkrasında “Milli Savunma Bakanınca hazırlık soruşturması açılmasına izin verildiği takdirde düzenlenmiş olan evrak gereği yapılmak üzere ilgilinin görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemenin savcısına gönderilir.” şeklinde düzenleme bulunması nedeniyle askeri hâkim ve savcılar görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı birinci sınıf olup olmadıklarına bakılmaksızın görev yaptıkları mahkeme veya savcılığa en yakın askeri mahkemede yargılanmaktadırlar.

357 sayılı Askeri Hâkimler ve Savcılar Kanununun “Genel Yargıya Tabi Şahsi Suçlar” başlıklı 28 nci maddesinde ise 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93 üncü maddesine paralel düzenleme bulunmakta olup, bu düzenleme gereği askeri hâkim ve savcıların kişisel suçlarından dolayı adli ve idari yargı hâkim ve savcıları gibi soruşturmalarının ağır ceza mahkemesi savcılığınca, kovuşturmalarının ise ağır ceza mahkemesince yapılması öngörülmüştür.

Yargı fonksiyonu Anayasanın 3 üncü kısmının 3 üncü bölümünde Yargı başlığı altında, 138-160 ıncı maddeleri arasında düzenlenmiştir. Mahkemelerin bağımsızlığı 138 inci maddede, hâkimlik ve savcılık teminatı 139 uncu maddede düzenlenmiştir. “Hâkimlik ve Savcılık Mesleğinin Özellikleri” başlıklı 140 ıncı maddenin 3 üncü fıkrasında “Hâkim ve savcıların... haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi...”nin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği öngörülmüştür. Anayasada hâkim ve savcılar hakkında nerede ve nasıl soruşturma ve kovuşturma yapılacağı açıklanmamış, bu hususun mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına uygun olarak kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.

Nitekim yukarıda değinildiği üzere 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda bu ilkelere uygun olarak düzenleme yapılmış ve adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının görev yaptıkları mahkemelere göre daha yüksek görevli mahkemelerde yargılanmaları öngörülmüştür.

Bu bölümün 145 inci maddesinde askeri yargı düzenlenmiştir. Anayasanın 145 inci maddesinin 3 üncü fıkrası “Askeri yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askeri hâkimlerin özlük işleri, askeri savcılık görevlerini yapan askeri hâkimlerin mahkemesinde görevli bulundukları komutanlık ile ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, askerlik hizmetlerinin gereklerine göre kanunla düzenlenir. Kanun, ayrıca askeri hâkimlerin yargı hizmeti dışındaki askeri hizmetler yönünden askeri hizmetlerin gereklerine göre teşkilatında görevli bulundukları komutanlık ile olan ilişkilerini de gösterir.” şeklinde iken, bu fıkrada 5982 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu 145 inci maddenin son fıkrası “Askeri yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askeri hâkimlerin özlük işleri, askeri savcılık görevlerini yapan askeri hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Yapılan değişiklik ile fıkranın 2 nci cümlesi tamamen kaldırıldığı gibi, 1 inci cümledeki “Askerlik hizmetinin gereklerine” ibaresi de kaldırılmıştır. Yapılan değişiklikten sonra askeri hâkim ve savcıların özlük işleri ve maddede sayılan konularda yapılacak yasal düzenlemelerde göz önüne alınacak ölçüt mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına uygun olmaktır. Doğal olarak yasal düzenlemenin hukuk devleti, eşitlik ve adil yargılanma ilkelerine de uygun olması gerekmektedir.

Bu anayasal düzenlemeler göz önüne alındığında, askeri hâkim ve savcılar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasına dair kanuni düzenlemenin Anayasanın 2, 36, 138, 139, 140 ve 145 inci maddelerinde belirtilen ilkelere uygun olması gerekmektedir.

Hukuk devleti ilkesi Anayasanın 2 nci maddesinde düzenlenmiş olup, 10 uncu maddede ise eşitlik ilkesi düzenlenmiştir. Anayasanın eşitlik ilkesi gereği eşitlik her bakımdan aynı hukuki durumda olanlar arasında aranacak bir özellik olup, farklı durumdakilere farklı kurallar uygulanması eşitliği bozmaz ise de, kişilerin farklı kurallara tabi tutulmalarının haklı nedenlere dayanıyor olması gerekmektedir. Kişilerin farklı kurallara tabi tutulmaları haklı nedenlere dayanmıyorsa eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Anayasa Mahkemesinin kararlarında eşitlik ilkesine aykırılığın hukuk devleti ilkesine de aykırılık oluşturacağı kabul edilmektedir.

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 6000 sayılı Kanun ile değişik 2 nci maddesinde “Askeri mahkemeler, bu kanunda aksi yazılı olmadıkça üç askeri hâkimden kurulur. Askeri mahkeme kurulunda bulunanların en kıdemlisi, mahkeme başkanlığı görevini yapar.” şeklinde mahkeme kuruluşu düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca üç askeri hâkimin bulunması yeterli olup, askeri mahkemelerin henüz birinci sınıfa dahi ayrılmamış üç askeri hâkimden kurulması mümkün bulunmaktadır. Ayrıca askeri mahkemeler arasında bir derecelendirme mevcut değildir.

Askeri mahkemeler arasında bir derecelendirme mevcut olmadığı gibi, 353 sayılı Kanunun 202 nci maddesine 5530 sayılı Kanun ile eklenen 2 nci fıkrası ile bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yapılacak itirazları en yakın askeri mahkemenin incelemesi öngörülmüş olup, bir askeri mahkemeye en yakın askeri mahkeme o askeri mahkemenin itiraz merciidir. Askeri savcılıkların itiraza tabi kararlarında da itiraz mercii en yakın askeri mahkemedir. Somut yargılamada sanıklar Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığında görevli oldukları sırada işledikleri suçlar nedeniyle mahkememizde yargılanmakta olup, mahkememizin kararlarına karşı yapılacak itirazları incelemeye 353 sayılı Kanunun 202/2 nci maddesi gereğince Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi yetkilidir. Yine 353 sayılı Kanunun 43 üncü maddesi uyarınca reddolunan hâkimin müzakereye katılamamasından dolayı askeri mahkemenin kurulamaması halinde yalnız bu hususta karar verilmesi için başka bir hâkimle yeni bir kurulun kurulması, bu yolla da mahkemenin kurulması mümkün olmazsa en yakın askeri mahkemeden bir hâkim istenmesi öngörülmüştür. Sanıkların mahkememiz heyetinden iki hâkimi reddetmeleri ve mahkememizdeki diğer hâkimlerle heyet oluşturulamaması halinde 353 sayılı Kanunun 43 ncü maddesi gereğince mahkememize en yakın mahkeme olan Hava Kuvvetleri Askeri Mahkemesinden hâkim istenmesi durumu ortaya çıkacaktır. Mevcut durumda da başka dava dosyalarında mahkememizin kararlarına yapılan itirazlar Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesince, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesinin kararlarına karşı yapılan itirazlar ise mahkememizce karara bağlanmaktadır. 357 sayılı Kanunun 25/2 nci maddesinde askeri hâkim ve savcıların görev yaptıkları yere en yakın askeri mahkemede yargılanmalarının öngörülmüş olmasının usul hukuku bakımından da bu gibi mahsurları bulunmaktadır. Uygulamada bu mahsurlar hâkimin davadan çekilmesi gibi önlemlerle giderilmeye çalışılmaktadır.

Ceza muhakemesi hukukunda soruşturma ve kovuşturma mercileri, hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan kişilerin hal ve sıfatına göre belirlenebilmektedir. Doktrinde; kişi yönünden yetki olarak adlandırılan yetki normlarının sanıkların kişiliklerinin göz önünde tutularak belirlenmesinden, bir başka anlatımla bazı hal ve sıfata sahip kişilerin yargılanacağı mercilerin hal ve sıfatları göz önüne alınarak belirlenmesinden maksat kişilerin kendilerinin korunması olmayıp, kişilerin yerine getirdiği fonksiyonun korunmasıdır. Bu doğrultuda hâkim ve savcıların yargılanacağı mercilerin hal ve sıfatlarına göre genel yetki ilkelerinden farklı düzenlenmesinden amaç yargı fonksiyonunun korunması olup, yargı fonksiyonunun özelliği göz önüne alınarak gereği gibi yerine getirilebilmesinin sağlanmasıdır. Hâkimlere yargılanma bakımından tanınan bu teminat, hâkimlerin kişiliğine getirilen bir koruma olmayıp, hiçbir etki altında kalmaksızın adalet dağıtmalarının ve vatandaşların bu teminat içinde adaletin sağlandığı inancı içerisinde yaşamalarını sağlamaya yöneliktir.

Anayasanın 3 üncü bölümü incelendiğinde, yargı fonksiyonunun adli, idari ve askeri yargı tarafından yerine getirilmesinin öngörüldüğü görülmektedir. Aynı anayasal yargı fonksiyonunu yerine getiren askeri hâkim ve savcıların da adli ve idari yargı hâkim ve savcıları ile aynı teminatlara sahip olması gerekmektedir.

Birinci sınıfa ayrılmış adli ve idari yargı hâkim ve savcıları ile ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunanların görev suçlarıyla ilgili Yargıtay’ın ceza dairesinde yargılanmaları öngörülmüş iken, aynı anayasal yargı fonksiyonunu yerine getiren birinci sınıfa ayrılmış askeri hâkim ve savcıların birinci sınıfa ayrılmamış hâkim ve savcılardan dahi oluşması mümkün bulunan görev yaptığı mahkemenin eşiti mahkemede yargılanmalarının, keza birinci sınıfa ayrılmamış askeri hâkimlerin de adli ve idari yargı hâkim ve savcıları gibi görev yaptıkları mahkemeye göre daha yüksek yetkili bir mahkemede yargılanmak yerine, görev yaptıkları mahkemenin eşiti mahkemede yargılanmalarının yukarıda açıklanan anayasal düzenlemeler karşısında haklı bir sebebi bulunmamaktadır.

Kişisel yetkinin kişiyi değil, kişinin yaptığı fonksiyonu korumak amacıyla düzenlendiği, askeri hâkim ve savcıların görev suçlarından dolayı yargılanmaları yönünden yeterli teminata sahip olmamalarının aynı zamanda askeri yargı fonksiyonunun da yeterli derecede korunmaması sonucunu yaratacağı göz önüne alındığında; askeri hâkim ve savcıların yukarıda değinildiği üzere kişisel suçlarından dolayı adli ve idari yargı hâkim ve savcıları gibi ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaları, soruşturmalarının ağır ceza mahkemesi savcılığınca yapılması 2802 sayılı Kanuna paralel olarak düzenlenmiş iken, görev suçlarına ilişkin yargılamalarda bu paralelliğin sağlanmamış olmasının da haklı bir sebebi bulunmamaktadır.

357 sayılı Kanunun 25/2 nci maddesinin uygulanması askeri hâkim ve savcıların görev yaptıkları mahkemeye göre daha yüksek görevli bir mahkemede yargılanmamaları sonucunu yarattığı gibi, yukarıda açıklandığı üzere en yakın askeri mahkemeler birbirlerinin kararlarında itiraz mercii olmaları sebebiyle askeri hâkim ve savcıların fiilen en yakın görev ilişkisinde bulundukları askeri mahkemede yargılanmaları sonucunu doğurmaktadır.

Diğer taraftan bir askeri mahkemeye en yakın askeri mahkeme, askeri mahkeme hizmet binalarının coğrafi konumlarına, birbirlerine olan fiziki mesafelerine göre belirlenmekte olup, askeri mahkemelerin hizmet binaları idari bir tasarrufla değiştirilebilmekte, buna bağlı olarak da en yakın askeri mahkemeler değişebilmektedir. Bunun sonucunda idari bir tasarrufla askeri hâkimin yargılanacağı mahkemenin değiştirilmesi mümkün bulunmaktadır. Bu hususun da en yakın askeri mahkemede yargılanması öngörülen askeri hâkim ve savcılar bakımından hâkimlik teminatı ve adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil ettiği düşünülmektedir.

Tüm açıklanan nedenler göz önüne alındığında, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanununun 25 inci maddesinin 2 nci fıkrasının Anayasanın hukuk devleti ilkesine dair 2 nci, eşitlik ilkesine dair 10 uncu, adil yargılanma ilkesine dair 36 ncı, mahkemelerin bağımsızlığına dair 138 inci, hâkim ve savcılık teminatına dair 139 uncu ve 140 ile 145 inci maddelerine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.

Hava Eğitim Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 23 Mart 2010 gün ve 2010/209-120 esas-müteferrik karar numaralı kararıyla 357 sayılı Kanunun 25 ve 26 ncı maddelerinin Anayasanın 2, 10, 138, 139, 140 ve 145 inci maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğuna, Anayasa Mahkemesinin 9.4.2010 gün ve 2010/32 esas sayılı ilk inceleme kararıyla 357 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin 2 nci fıkrasının esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verildiğine işaret olunur.”

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları

26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu’nun itiraz konusu kuralları içeren 25. ve 26. maddeleri aşağıdaki gibidir:

“Madde 25- Soruşturma

Millî Savunma Bakanı, soruşturma yapmaya memur edilen askeri adalet müfettişince düzenlenen ve düşüncesini de kapsayan evrakı inceler, elde edilen sonuca göre hazırlık soruşturması yapılması için izin verilmesi veya disiplin cezası tayinine yahut kovuşturma yapılmasına lüzum görmezse evrakın işlemden kaldırılmasına karar verir.

Millî Savunma Bakanınca hazırlık soruşturması açılmasına izin verildiği takdirde düzenlenmiş olan evrak gereği yapılmak üzere ilgilinin görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemenin savcısına gönderilir.

Bir suçtan dolayı yapılacak ceza soruşturması disiplin cezası uygulanmasına engel olmaz.”

“Madde 26- Soruşturma Sonucu

Askeri adalet müfettişince düzenlenen evrak kendisine gönderilen askeri savcı, suç, Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları hakkındaki Kanunda yazılı olsa bile, Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü  Kanunu  hükümlerine göre gerekli işlemi yapar. Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin suç ve Cezaları hakkındaki Kanunun 2 nci kısmında yer alan disiplin suç ve cezalarına ait hükümler askeri mahkemeler tarafından da uygulanır.

Askeri adalet müfettişince yapılan soruşturma hazırlık soruşturması olarak kabul edilebilir.

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararlarında, iptali istenilen kuralların Anayasa’nın 2., 10., 36., 138., 139., 140. ve 145.  maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. 

IV- İLK İNCELEME

A- Anayasa  Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, E.2010/32 sayılı dosyada 9.4.2010 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu üzerinde durulmuştur.

Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak yasa kuralları, bakılmakta olan davayı yürütmeye, uyuşmazlığı çözmeye, davayı sona erdirmeye veya kararın dayanağını oluşturmaya yarayacak kurallardır.

Başvuran Mahkeme, 26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu’nun 25. ve 26. maddelerinin iptalini istemiştir.

357 sayılı Kanunun 25. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile 26. maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesi ve ikinci fıkrasında, yargılama öncesi safhaya ilişkin usuller düzenlendiğinden itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin uygulayacağı kural değildir.

26. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi, 16.6.1964 günlü, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunun ikinci kısmında yer alan disiplin suç ve cezalarına ilişkin hükümlerin askeri mahkemeler tarafından da uygulanacağına ilişkindir. Bakılmakta olan davada sanığın görevi ihmal eylemi, 477 sayılı Kanunun ikinci kısmında yer alan suç ve cezalar kapsamında yer almadığından maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi de davada uygulanacak kural niteliğinde değildir.

Bu nedenle,

26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanun’un;

1- 25. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile 26. maddesinin, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddine,

2- 25. maddesinin ikinci fıkrasının ise dosyada eksiklik bulunmadığından esasının incelenmesine,

OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

B- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi hükmü gereğince, E.2010/110 sayılı dosyada 7.12.2010 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında;

1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme’nin çalışıp çalışamayacağına ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme’nin çalışmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI’nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

2- Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE,

karar verilmiştir.       

V- BİRLEŞTİRME KARARI

26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu’nun 25. maddesinin ikinci fıkrasının iptaline karar verilmesi istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2010/110 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2010/32 esas sayılı dava ile birleştirilmesine, esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2010/32 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 7.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.

VI- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Genel Açıklama

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun  “Askeri Hâkimler ve Savcılar Hakkında Soruşturma” başlıklı 104. maddesinde askeri hâkimler ile askeri savcılar veya yardımcıları hakkında özel kanuna göre soruşturma yapılacağı belirtilmiştir.

Askeri hâkimler ve askeri savcıların soruşturma ve  kovuşturmaları, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu’nun Beşinci Bölümünde, 23. ve 29. maddeler arasında düzenlenmiş, 24., 25., 26., 27. ve 28. maddelerde “mahkeme” ve “dava” kavramlarına yer verilmiştir. Kanun’da, askeri hâkimler ve savcıların geçirdikleri soruşturmalar sonucunda yargılanmalarına karar verilmesi halinde, davanın hangi mahkemede görüleceği üzerine özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Davanın görüleceği mahkeme, 25. maddenin itiraz başvurusuna konu olan ikinci fıkrasındaki düzenlemeden anlaşılmakta; Millî Savunma Bakanınca hazırlık soruşturması açılmasına izin verildiği takdirde düzenlenmiş olan evrakın, gereği yapılmak üzere ilgilinin görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemenin savcısına gönderilmesi, soruşturmayı yapacak olan savcıyla birlikte, davanın görüleceği mahkemeyi de göstermektedir.

Askeri ceza yargısı, adli yargı gibi, iki derecelidir. Bu yargı kolunun ilk derece mahkemeleri, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri, üst mahkemesi ise Askeri Yargıtay’dır. Askeri yargı, Anayasa’nın 145. maddesinde, askeri mahkemelerin kuruluşu da 353 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir.

353 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre, teşkilatında askeri mahkeme kurulan her kıta komutanı veya askeri kurum amirinin refakatinde bir askeri savcı ile yeteri kadar askeri savcı yardımcı olarak bulunur.      Askeri savcının yetkisi, 353 sayılı Kanuna göre, teşkilatında bulunduğu askeri mahkemenin yetkisi ile sınırlı olduğundan, askeri savcının bu askeri mahkemenin dışında bir askeri mahkemeye dava açması mümkün değildir. İtiraz başvurusuna konu edilen 25. madde kapsamındaki görev suçlarında, yetkili ve görevli mahkeme, hakkında soruşturma açılan askeri hâkim ve savcının görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemedir.

Adli ve idari yargıda görev yapan hâkim ve savcıların görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlar nedeniyle haklarında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda, hâkimin ilk derece mahkemesi hâkimi veya yüksek mahkemede görev yapmasına göre farklı muhakeme usulü kabul edilmiştir. İlk derece mahkemesi hâkimleri bakımın­dan 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu hükümleri, yüksek mahkemelerde görev yapan hâkimler bakımından ise kendi özel kanunlarında yer alan soruşturma ve kovuşturma usulleri geçerli olmaktadır.

2802 sayılı Kanunda, adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri suçlar nedeniyle son soruşturma mercilerinin belirlenmesinde, son soruşturma kararının verildiği tarihteki “meslek sınıfları” ve “görev sıfatları” esas alınmıştır. Buna göre; “birinci sınıfa ayrılmış bulunanlar” ile “ağır ceza mahkemesi heyetine dâhil bulunanlar” bakımından Yargıtay’ın görevli ceza dairesi, bunların dışında kalan hâkim ve savcılar bakımından da yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Adli ve idari yargı hâkim ve savcıları hakkında, özel bir kovuşturma usulü belirlenmişken, askeri hâkim ve savcıların soruşturma ve kovuşturma usulünü düzenleyen 353 sayılı Kanunun itiraz konusu kuralı nedeniyle, tüm askeri hâkim ve savcılar, görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı, hiçbir ayrım ve ölçüt gözetilmeksizin, görevli bulundukları yere en yakın ve eşit derecelerdeki askeri mahkemede yargılanmaktadırlar. Kurala göre, birinci sınıfa ayrılmış bir askeri hâkimin ve savcının, en yakın askeri mahkemede birinci sınıfa ayrılmamış olan hâkimler tarafından yargılanması mümkündür.

357 sayılı Kanun’un “Genel Yargıya Tabi Şahsi Suçlar” başlıklı 28.  maddesinde ise askeri hâkim ve savcıların kişisel suçlarından dolayı soruşturmalarının, adli ve idari yargı hâkim ve savcıları gibi ağır ceza mahkemesi savcılığınca, kovuşturmalarının ise ağır ceza mahkemesince yapılması öngörülmüştür.

2- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

Başvuru kararlarında, Anayasa’da adli ve idari yargı hâkimleri ile askeri hâkimler arasında bir ayrım yapılmadığı, aynı anayasal yargı fonksiyonunu yerine getiren birinci sınıfa ayrılmış askeri hâkim ve savcıların,  adli ve idari yargı hâkim ve savcılarından farklı olarak, birinci sınıfa ayrılmamış hâkimlerden oluşması mümkün bulunan mahkemede yargılanmalarının haklı bir sebebinin bulunmadığı, Anayasa’dan askerlik hizmetinin gerekleri sözcüklerinin çıkarıldığı, askeri hâkim ve savcılar hakkında yapılacak yasal düzenlemelerin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına, hukuk devleti, eşitlik ve adil yargılanma ilkelerine uygun olması, soruşturma ve kovuşturma mercilerinin hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan kişilerin hal ve sıfatına göre belirlenmesi gerektiği, askeri hâkim ve savcıların görev suçlarından dolayı yargılanmaları yönünden yeterli teminata sahip olmamalarının aynı zamanda askeri yargı fonksiyonunun da yeterli derecede korunmaması sonucunu yaratacağı, askeri hâkim ya da savcının yargılanacağı en yakın askeri mahkemenin idari bir tasarrufla değiştirilmesinin mümkün bulunduğu, bu hususun mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve adil yargılanma ilkelerini zedeleyeceği, bu nedenlerle itiraz konusu kuralın, Anayasa’nın 2., 10., 36., 138., 139., 140. ve 145. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu’nun itiraz konusu kuralı içeren 25.  maddesinin ikinci fıkrasında, askeri hâkim ve savcılar hakkında Millî Savunma Bakanınca hazırlık soruşturması açılmasına izin verildiği takdirde, düzenlenmiş olan evrakın gereği yapılmak üzere ilgilinin görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemenin savcısına gönderileceği belirtilmek suretiyle madde kapsamındaki görev suçlarında, yetkili ve görevli mahkeme, hakkında soruşturma açılan askeri hâkim ve savcının görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkeme olarak öngörülmüştür.

Anayasa’nın, 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti” olduğu, “Yargı yetkisi” başlıklı 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilmiş, 36. ve 37. maddelerinde de “hak arama hürriyeti” ve “kanunî hâkim güvencesi” hakların korunmasıyla ilgili hükümler arasında sayılmıştır.

Anayasa’nın 138. maddesinde “Mahkemelerin bağımsızlığı”, 139. maddesinde “Hâkimlik ve savcılık teminatı” ilkeleri yer almış; 140. maddesinin ikinci fıkrasında, hâkimlerin görevlerini, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre yerine getirecekleri, üçüncü fıkrasında, hâkim ve savcıların haklarında görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği, 145. maddesinin dördüncü fıkrasında ise, askeri yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askeri hâkimlerin özlük işleri askeri savcılık görevlerini yapan askeri hâkimlerin mahkemesinde görevli bulundukları komutanlık ile ilişkilerinin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

Hukuk devleti ilkesinin temel bileşenlerinden olan yargı bağımsızlığı, insan haklarının ve özgürlüklerinin başlıca ve en etkin güvencesidir. Mahkemelerin bağımsızlığı, genellikle hâkimlerin bağımsızlığı kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmakta ve biri diğerinin nedeni ve doğal sonucu olarak anlaşılmaktadır. Hâkimlerin görevlerine ilişkin bağımsızlığı, onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp, bunun amacı adaletin dolaylı dolaysız her türlü etki, baskı, yönlendirme ve kuşkudan uzak dağıtılacağı yolundaki güven ve inancı yerleştirmektir. Yargının bir karakteri olan bağımsızlık, hâkimin, çekinmeden ve endişe duymadan, Anayasa’nın öngördüğü gereklerden başka herhangi bir dış etki altında kalmadan, yansız tutumla, özgürce karar verebilmesidir. Hâkim bağımsızlığının yalnız yürütme organına karşı değil, demokratik bir toplumda, devlet yapısı içinde tüm kurum ve kuruluşlar ile kişilere karşı da düşünüp sağlanması gerekir.

Yargının bağımsızlığı konusunda düzenlemeler yapılırken, hâkimlerin yargı içi ve dışı her türlü etki ve kuşkudan uzak karar vermeleri koşullarının hazırlanması kadar, tarafların ve toplumun yargıya olan güveninin sağlanmasına da özen gösterilmelidir. Hâkimler, hâkimliğin gerektirdiği her türlü yüksek nitelikleri taşısalar bile kamu vicdanında tarafsızlıkları konusunda kuşku uyandıracak düzenlemelerden kaçınılmalıdır. Herhangi bir baskının, etkinin yapılması kadar yapılabilme olasılığı da yargı bağımsızlığını zedeler. Hâkimlerin bağımsızlığı, onların kararlarını verirken özgür olmaları, her türlü kaygıdan, maddî ve manevî baskı ve etkiden uzak bulunmaları ile mümkündür. Hak aranılan mahkemenin “bağımsızlığı ve tarafsızlığı” adil yargılanmanın koşulları arasındadır. Başka herhangi bir kişi, kurum veya organdan emir almamak, yasamanın, yürütmenin ve diğer dış etkilerin etki alanının dışında olmak, baskı altında olmamak şeklinde tanımlanan bağımsızlık, tarafların etki alanının dışında kalmayı, dava taraflarına karşı bağımsızlığı da kapsamaktadır. Anayasa’da öngörülen yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatının, askeri yargı için de geçerli olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

357 sayılı Kanun’un 25. maddenin ikinci fıkrasında yapılan düzenlemeye göre soruşturmayı yürüten askeri savcının, soruşturma sonunda yetkisizlik ve görevsizlik kararı vermediği takdirde, teşkilatında bulunduğu askeri mahkemede dava açma zorunluluğu göz önünde bulundurulduğunda, yargılamanın da bu mahkemede yapılması gerekeceği açıktır. Yasayla kurulmuş mahkeme, kuruluş, yetki, yargılama yöntemleri gibi konuların “yargılamadan önce” yasayla düzenleme anlamına gelir. Yasayla düzenleme ise “belirliliği” ve “öngörülebilirliği” içerir. “En yakın yer” sözcükleri, somut ve açık olarak, bağımsız ve tarafsız bir mahkemeyi tanımlamamaktadır. En yakın mahkemeyi kimin nasıl belirleyeceği, bu konuda ortaya çıkan uyuşmazlıkların nasıl çözümleneceği Yasa’da belli değildir. Askeri hâkim ve savcıların da, adli ve idari yargıda olduğu gibi, sınıf ve görev sıfatları dikkate alınarak yargılama yapılmaması hukuk devleti, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim teminatı ilkelerini ve adil yargılanma hakkını zedeler.

Anayasayla güvence altına alınan, hâkimlerin bağımsızlığı, hâkimlik ve savcılık güvencesi ilkeleri, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazı “yargı erki”nin nüfuz ve itibarını korumayı öngörürken, yasa koyucunun da aynı ilkelere ve korumaya uygun davranması gerekir. Yargılanan taraf, kendisinin adil yargılanabileceği bir mahkeme beklerken, yargılamayı yapan yargıç da hiçbir etki altında kalmadan yargılama yapmalıdır. Hâkim ve savcılara yargılanma bakımından tanınan teminat, onların kişiliğine getirilen bir koruma olmayıp, hiçbir etki altında kalmaksızın adalet dağıtmalarını ve vatandaşların bu teminat içinde adaletin dağıtıldığı inancı içerisinde yaşamalarını sağlamaya yöneliktir. Taraflara karşı objektif davranamayan hâkim, kararlarında da bağımsız ve tarafsız olamaz. Hâkimin, liyakat, kariyer ve kıdemi kendisinden yüksek bir yargıç ve savcıyı yargılarken etki altında kalmayacağı önlemler alınmalıdır. Bağımsız yargılamada ne taraflar ne de hâkim kendisini en ufak etki altında hissetmemeli, “önyargı sahibi” olmamalıdır. Kaldı ki, en yakın mahkemede yargılamayı yapacak hâkim ile yargılanacak olan hâkim ya da savcı arasında, önceden kaynaklanan farklı roller ya da ilişkilerle karşılaşılabilmesi mümkündür.

İtiraz konusu kuralda, yargılamayı yapacak hâkime, yargılanan üst sınıftaki hâkim ya da savcının etki etmesini önleyecek önlemler alınmadığı gibi, yargıcın, kendisinden kıdemli yargıcı yargılarken, davaya gereken tarafsızlıkla yaklaşamayacağına dair meşru korkuyu aşacak tarafsızlık önlemleri de alınmamıştır. Yasa koyucu, davanın görüleceği mahkemeyi, hazırlık soruşturmasını yürütecek savcıyla bağlantılı olarak gösterirken, yargılanacak olan hâkim ya da savcının, sınıf ve görev sıfatıyla bağlantılı statüsünü göz önünde bulundurarak özel bir düzenleme de yapmamıştır.

Öte yandan, Anayasa’nın 36. maddesindeki “Hak arama hürriyeti”, sadece mahkemelere başvurma hakkından ibaret olmayıp “adil yargılanma hakkını” da kapsamaktadır. Mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığı, adil yargılanmanın en temel unsurudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşme’nin 6. maddesinin birinci fıkrasında da, adil yargılanma hakkı tanımlanmış ve herkesin, “yasal, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme” tarafından yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Hâkimin tarafsızlığı yeterli değildir. Aynı zamanda tarafsızlığından kuşku da duyulmamalıdır.

Anayasa’nın 36. maddesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin koruması altında olan, içerik olarak adil bir karar verilip verilmediğiyle birlikte, adil bir karar verilebilmesi için gerekli koşulların sağlanıp sağlanmadığıdır. Yargının hiyerarşik organizasyonu, kıdem, sınıf veya derece farkları hiçbir biçimde yargıcın etki altında kalmadan, özgürce karar vermesine yönelik bir müdahaleye dönüşmemelidir. İtiraz konusu kuralda, sadece “en yakın askeri mahkeme” sözcüklerinin kullanılmasıyla davanın görüleceği mahkeme belirlenerek,  yargılanacak hâkim ve savcı ile yargılamayı yapacak hâkim yönlerinden adil yargılanma hakkı korunmamıştır. 

Ayrıca, mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığı ilkesi, adli, idari ve askeri, hiçbir ayrım gözetilmeksizin tüm mahkemeler ve hâkimler için söz konusudur. Nitekim Anayasa’nın 145. maddesinden, bağımsızlığı zayıflatan “askerlik hizmetlerinin gerekleri” sözcükleri çıkarılmak suretiyle bu durum netleştirilmiştir. Bağımsız mahkemelerde adil yargılanma bakımından, tüm hâkim ve savcılar aynı durumdadır. Aynı anayasal yargı fonksiyonunu yerine getiren askeri hâkim ve savcıların da adli ve idari yargı hâkim ve savcıları ile aynı teminatlara sahip olması gerekmektedir. Hâkim ve savcıların, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma usulü, yargı erkinin niteliği ve bu görevin yerine getirilmesinden beklenen kamu yararı nedeniyle diğer kamu görevlilerinden farklı olmakla birlikte, bu farklılığın, adli, idari veya askeri yargı alanlarında görev yapan hâkim ve savcıların kendi aralarında bulunması Anayasa’nın 10. maddesiyle de bağdaşmaz.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural, Anayasa’nın 2., 10., 36., 138., 139., 140. ve 145. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

VII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU

Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi İptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez” denilmekte, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 66. maddesinin üçüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır.

357 sayılı Kanun’un itiraz konusu 25. maddesinin ikinci fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk nedeniyle yeni yasal düzenleme yapılması amacıyla, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

VIII- SONUÇ

1- 26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu’nun 25. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

2- 357 sayılı Kanun’un 25. maddesinin ikinci fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA  YÜRÜRLÜĞE  GİRMESİNE,

16.6.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

Başkan

Haşim KILIÇ

Başkanvekili

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

Başkanvekili

Serruh KALELİ

 

 

 

Üye

Ahmet AKYALÇIN

Üye

Mehmet ERTEN

Üye

Fettah OTO

 

 

 

Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ

Üye

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

 

Üye

Alparslan ALTAN

Üye

Burhan ÜSTÜN

Üye

Engin YILDIRIM

 

 

 

Üye

Nuri NECİPOĞLU

Üye

Hicabi DURSUN

 

 

Üye

Celal Mümtaz AKINCI

Üye

Erdal TERCAN