3 Nisan 2012 SALI

Resmî Gazete

Sayı : 28253 (Mükerrer)

DANIŞTAY KARARLARI

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12942

Karar No : 2011/3325

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                 Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/109, K:2009/1104 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16003, K:2010/1518 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 22.8.2008 gün ve 145667 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/109, K:2009/1104 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16003, K: 2010/1518 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/109, K:2009/1104 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16003, K: 2010/1518 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145667 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/109, K:2009/1104 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16003, K:2010/1518 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/109, K:2009/1104 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16003, K:2010/1518 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145667 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12940

Karar No : 2011/3321

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                 Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Ayşe Yasemin Yalazı

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/97, K:2009/1093 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16635, K:2010/1508 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 22. 8.2008 gün ve 145669 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/97, K:2009/1093 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16635, K: 2010/1508 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/97, K:2009/1093 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16635, K: 2010/1508 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145669 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/97, K:2009/1093 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16635, K:2010/1508 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/97, K:2009/1093 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16635 K:2010/1508 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145669 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12937

Karar No : 2011/3323

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu No:6                                                                          Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/93, K:2009/1089 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16645 K:2010/1499 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 22.8.2008 gün ve 145668 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/93, K:2009/1089 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16645, K: 2010/1499 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/93, K:2009/1089 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16645, K: 2010/1499 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145668 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/93, K:2009/1089 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16645, K:2010/1499 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/93, K:2009/1089 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16645, K:2010/1499 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145668 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12956

Karar No : 2011/3326

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                 Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6  Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Ayşe Yasemin Yalazı

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/111, K:2009/1106 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16639, K:2010/1532 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 11.9.2008 gün ve 156902 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/111, K:2009/1106 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16639, K: 2010/1532 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/111, K:2009/1106 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16639, K: 2010/1532 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 11.09.2008 tarih ve 156902 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/111, K:2009/1106 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16639, K:2010/1532 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/111, K:2009/1106 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16639, K:2010/1532 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 11.09.2008 tarih ve 156902 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12957

Karar No : 2011/3318

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                 Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/100, K:2009/1096 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16653 K:2010/1501 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 19.8.2008 gün ve 143113 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/100, K:2009/1096 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16653, K: 2010/1501 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/100, K:2009/1096 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16653, K: 2010/1501 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143113 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/100, K:2009/1096 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16653, K:2010/1501 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/100, K:2009/1096 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16653 K:2010/1501 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143113 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12944

Karar No : 2011/3306

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                 Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/102, K:2009/1098 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16651 K:2010/1527 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 27.8.2008 gün ve 148612 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/102, K:2009/1098 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16651, K: 2010/1527 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/102, K:2009/1098 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16651, K: 2010/1527 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 27.08.2008 tarih ve 148612 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/102, K:2009/1098 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16651, K:2010/1527 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/102, K:2009/1098 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16651, K:2010/1527 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 27.08.2008 tarih ve 148612 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12954

Karar No : 2011/3310

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Ayşe Yasemin Yalazı

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/92, K:2009/1088 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16646, K:2010/1524 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 18.8.2008 gün ve 141953 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/92, K:2009/1088 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16646, K: 2010/1524 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/92, K:2009/1088 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16646, K: 2010/1524 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141953 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/92, K:2009/1088 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16646, K:2010/1524 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/92, K:2009/1088 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16646, K:2010/1524 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141953 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12959

Karar No : 2011/3314

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                  Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                  No:6  Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                  SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                              Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 30.07.2009 tarih ve E:2009/107, K:2009/1365 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16637, K:2010/1519 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 2.9.2008 gün ve 152005 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 30.07.2009 gün ve E:2009/107, K:2009/1365 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16637, K: 2010/1519 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 30.07.2009 gün ve E:2009/107, K:2009/1365 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16637, K: 2010/1519 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 02.09.2008 tarih ve 152005 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 30.07.2009 tarih ve E:2009/107, K:2009/1365 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16637, K:2010/1519 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 30.07.2009 tarih ve E:2009/107, K:2009/1365 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16637, K:2010/1519 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 02.09.2008 tarih ve 152005 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12947

Karar No : 2011/3312

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                 Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/104, K:2009/1100 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16649 K:2010/1525 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 22.8.2008 gün ve 145666 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/104, K:2009/1100 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16649, K: 2010/1525 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/104, K:2009/1100 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16649, K: 2010/1525 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145666 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/104, K:2009/1100 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16649, K:2010/1525 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/104, K:2009/1100 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16649, K:2010/1525 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145666 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12949

Karar No : 2011/3320

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                 Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/108, K:2009/1103 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/15954 K:2010/1537 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 18.8.2008 gün ve 141957 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/108, K:2009/1103 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/15954, K: 2010/1537 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/108, K:2009/1103 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/15954, K: 2010/1537 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141957 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/108, K:2009/1103 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/15954, K:2010/1537 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/108, K:2009/1103 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/15954 K:2010/1537 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141957 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12939

Karar No : 2011/3315

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/94, K:2009/1090 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16643 K:2010/1533 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 22.8.2008 gün ve 145664 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/94, K:2009/1090 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16643, K: 2010/1533 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/94, K:2009/1090 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16643, K: 2010/1533 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145664 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/94, K:2009/1090 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16643, K:2010/1533 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/94, K:2009/1090 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16643, K:2010/1533 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145664 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12943

Karar No : 2011/3316

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/95, K:2009/1091 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16644, K:2010/1534 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 19.8.2008 gün ve 143116 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/95, K:2009/1091 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16644, K: 2010/1534 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/95, K:2009/1091 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16644, K: 2010/1534 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143116 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/95, K:2009/1091 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16644, K:2010/1534 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/95, K:2009/1091 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16644, K:2010/1534 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143116 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12938

Karar No : 2011/3305

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Ayşe Yasemin Yalazı

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/99, K:2009/1095 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16654, K:2010/1503 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 2.9.2008 gün ve 152006 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/99, K:2009/1095 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16654, K: 2010/1503 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/99, K:2009/1095 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16654, K: 2010/1503 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 02.09.2008 tarih ve 152006 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/99, K:2009/1095 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16654, K:2010/1503 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/99, K:2009/1095 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16654, K:2010/1503 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 02.09.2008 tarih ve 152006 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12950

Karar No : 2011/3311

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                 Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/98, K:2009/1094 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16636 K:2010/1509 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 18.8.2008 gün ve 141954 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/98, K:2009/1094 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16636, K: 2010/1509 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/98, K:2009/1094 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16636, K: 2010/1509 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141954 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/98, K:2009/1094 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16636, K:2010/1509 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/98, K:2009/1094 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16636, K:2010/1509 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141954 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12941

Karar No : 2011/3313

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/101, K:2009/1097 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16652, K:2010/1500 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 19.8.2008 gün ve 143115 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/101, K:2009/1097 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16652, K: 2010/1500 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/101, K:2009/1097 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16652, K: 2010/1500 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143115 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/101, K:2009/1097 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16652, K:2010/1500 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/101, K:2009/1097 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16652, K:2010/1500 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143115 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12946

Karar No : 2011/3319

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/105, K:2009/1101 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16642 K:2010/1498 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 19.8.2008 gün ve 143117 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/105 K:2009/1101 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16642, K: 2010/1498 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/105, K:2009/1101 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16642, K: 2010/1498 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143117 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/105, K:2009/1101 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16642, K:2010/1498 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/105, K:2009/1101 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16642 K:2010/1498 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143117 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12948

Karar No : 2011/3308

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6 Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/96, K:2009/1092 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16634, K:2010/1507 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 11.9.2008 gün ve 156901 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/96, K:2009/1092 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16634, K: 2010/1507 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/96, K:2009/1092 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16634, K: 2010/1507 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 11.09.2008 tarih ve 156901 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/96, K:2009/1092 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16634, K:2010/1507 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/96, K:2009/1092 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16634, K:2010/1507 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 11.09.2008 tarih ve 156901 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12953

Karar No : 2011/3307

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6  34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/106, K:2009/1102 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/15365, K:2010/1536 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 19.8.2008 gün ve 143118 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/106, K:2009/1102 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/15365, K: 2010/1536 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/106, K:2009/1102 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/15365, K: 2010/1536 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143118 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/106, K:2009/1102 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/15365, K:2010/1536 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/106, K:2009/1102 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/15365, K:2010/1536 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143118 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12951

Karar No : 2011/3317

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6  Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/112, K:2009/1107 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16640, K:2010/1497 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 22.8.2008 gün ve 145665 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/112, K:2009/1107 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16640, K: 2010/1497 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/112, K:2009/1107 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16640, K: 2010/1497 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145665 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/112, K:2009/1107 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16640, K:2010/1497 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/112, K:2009/1107 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16640, K:2010/1497 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 22.08.2008 tarih ve 145665 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12958

Karar No : 2011/3309

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6  Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/91, K:2009/1087 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16647, K:2010/1535 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 18.8.2008 gün ve 141952 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/91, K:2009/1087 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16647, K: 2010/1535 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/91, K:2009/1087 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16647, K: 2010/1535 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141952 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/91, K:2009/1087 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16647, K:2010/1535 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/91, K:2009/1087 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16647, K:2010/1535 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141952 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12945

Karar No   : 2011/3322

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6  Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/103, K:2009/1099 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16650 K:2010/1504 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 18.8.2008 gün ve 141956 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/103, K:2009/1099 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16650, K: 2010/1504 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/103, K:2009/1099 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16650, K: 2010/1504 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141956 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/103, K:2009/1095 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16650, K:2010/1504 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/103, K:2009/1099 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16650, K:2010/1504 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 18.08.2008 tarih ve 141956  sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/156

Karar No : 2011/3298

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : Özgür Torun

                Vekili                                                    : Av. Akif Demirci

                                                                                İstanbul Cad. Ada Sok. Saim Sağ İş Merkezi

                                                                                Kat:1 No:6/103 - Meram / KONYA

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Birgül Ünlü

                                                                                Konya Sigorta İl Müdürlüğü - KONYA

                İstemin Özeti                                      : Konya Bölge İdare Mahkemesi'nin  18.12.2008 tarih ve E:2008/405, K:2008/717 sayılı kararının, Danıştay Başsavcılığınca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : Konya Bölge İdare Mahkemesi kararının 2577 sayılı Yasa'nın 51. maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulması gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Yılmaz Çimen

                Düşüncesi                             : İşyeri kayıtlarının verilmemesi nedeniyle, (mülga) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın 140. maddesinin (d) fıkrası uyarınca davacıya 6750 TL. idari para cezası verilmesi yolundaki işlemin iptali istemiyle açılan dava sonunda, Konya 2. İdare Mahkemesi hakimlerinden biri tarafından verilen ve dava konusu işlemin iptaline ilişkin bulunan 25.3.2008 günlü, E:2007/909, K:2008/392 sayılı kararın, davalı idarenin itirazı üzerine, 506 sayılı Yasa'nın 140. maddesi uyarınca idari para cezası kararına karşı idari itiraz yoluna başvurulmadan açılan davada idari merci tecavüzü nedeniyle dilekçenin merciine tevdi gerekirken uyuşmazlığın esasının incelenmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmasına ilişkin Konya Bölge İdare Mahkemesi'nin 18.12.2008 günlü, E:2008/405, K:2008/717 sayılı kararının, hukuka aykırı olduğu savıyla kanun yarına bozulması konusunda Danıştay Başsavcılığını bilgilendiren Konya 2. İdare Mahkemesi Başkanı'nın dilekçesi üzerine

konu incelendi;

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kanun yararına bozma" başlıklı 51. maddesinde, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay'ca ilk derece mahkemesi olarak verilip, temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın kanun yararına bozulacağı, bu bozma kararının daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır.

                Dava konusu işlemin oluşturulduğu tarih itibariyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın 140. maddesinin, 8.2.2006 günlü, 5454 sayılı Yasa'nın 5. maddesiyle değişik dördüncü fıkrasında "İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler (Bu cümle, Anayasa Mahkemesi'nin 6.4.2007 günlü, 26485 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4.10.2006 günlü, E:2006/75, K:2006/99 sayılı kararıyla iptal edilmiştir). Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî para cezası kararı kesinleşir. Sulh ceza mahkemesinin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer alan ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. 2.000 Yeni Türk Lirası dahil idarî para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine başvuru üzerine verilen kararlar kesindir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idarî para cezaları, bu Kanunun 80. maddesi hükmüne göre tahsil edilir. İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idarî para cezasına karşı kanun yoluna başvurma hakkını etkilemez.” hükmü yer almaktadır.

                Sözü edilen düzenlemeye göre, 506 sayılı Yasa'nın 140. maddesi uyarınca, idari para cezasının, idari para cezası verilmesi yolundaki işlemin ilgilisine tebliğ edilmesi durumunda "tahakkuk edeceğinin", yani tahsil edilebilir aşamaya geldiğinin, diğer bir ifadeyle bu aşamada kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlem niteliğini kazandığının kabul edildiği; diğer yandan ilgiliye, idari para cezasının tebliğinden itibaren onbeş gün içerisinde Kurumun ilgili birimine itiraz etme seçeneğinin tanınarak, bu yola başvurulması durumunda takibin durması esasının benimsendiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla idari para cezasının takip ve tahsil edilebilir hale gelmesi, ilgilisinin idari makama itirazının sonuçlanması veya itiraz edilmesi için öngörülen sürenin geçmiş olması koşuluna bağlanmamıştır. Bu haliyle, 506 sayılı Yasa'nın 140. maddesinde gösterilen idari itiraz yoluna başvurulmasının zorunlu olmadığı; yani, idari itiraz yoluna başvurulmadan idari para cezası verilmesi yolundaki işlemin iptali istemiyle dava açılabileceği ortadır. Nitekim bu nedenlerle Yasa hükmünde "...itiraz edilir." değil, "...itiraz edilebilir." denilerek, itiraz yolunun ihtiyari olduğu açıkça vurgulanmıştır.

                Belirtilen durum karşısında, Konya Bölge İdare Mahkemesi'nin, 506 sayılı Yasa'nın 140. maddesi uyarınca idari para cezası kararına karşı idari itiraz yoluna başvurulmadan açılan davada idari merci tecavüzü nedeniyle dilekçenin merciine tevdi gerektiği yolundaki 18.12.2008 günlü, E:2008/405, K:2008/717 sayılı kararında hukuka ve usule uyarlık bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, Konya Bölge İdare Mahkemesi'nin, niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonuç ifade eden 18.12.2008 günlü, E:2008/405, K:2008/717 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacıya 6.750, 00-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 11.04.2007 tarih ve 051197 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Konya 2. İdare Mahkemesi'nce tek hakimle verilen 25.03.2008 tarih ve E:2007/909, K:2008/392 sayılı kararla; davacıdan defter ve belge ibrazının istenilmesine ilişkin yazının Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine uygun olarak ilgilisine tebliğ edilmediğinin anlaşıldığı, bu durumda davalı idarece yapılan tebligata rağmen kayıt ve belgelerin yasal süresi içerisinde ibraz edilmediğinden bahisle 506 sayılı Kanunun 140. maddesi uyarınca davacıya verilen idari para cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

                Bu karara, davalı idare tarafından itiraz edilmesi üzerine Konya Bölge İdare Mahkemesi'nin 18.12.2008 tarih ve E:2008/405, K:2008/717 sayılı kararıyla; 506 sayılı Kanunun 140. maddesi uyarınca idari para cezası kararına karşı idari itiraz yoluna başvurulmadan açılan davada idari merci tecavüzü nedeniyle dilekçenin merciine tevdii gerekirken uyuşmazlığın esasının incelenmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Konya 2. İdare Mahkemesi'nin anlan kararının bozulmasına karar verilmiştir.

                Danıştay Başsavcılığı, Konya Bölge İdare Mahkemesinin söz konusu kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasını istemektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk parağrafında, Bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan 506  sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesinin 5655 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değişik 4. fıkrasında; "İdari para cezaları ilgiliye  teliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari para cezası kesinleşir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Kuruma ödenmeyen idari para cezaları, bu Kanunun 80'inci maddesi hükmü  gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir. İdari para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idari para cezalarına karşı Kuruma itiraz etme veya yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak, Kurumca itirazın reddedilmesi veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce tahsil edilmemiş olan dörtte birlik ceza tutarı, 80'inci madde hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir." hükmü yer almıştır.

                Yukarıda belirtilen Kanun maddesinde, kurumca düzenlenen idari para cezalarına ilişkin işlemin "ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder" ve onbeş gün içinde "Kuruma ödenir" ibaresi ile kesin ve icrailiği ortaya konmuştur. Ayrıca, bu işleme karşı Kurumun ilgili ünitesine yapılabileceği belirtilen itiraz başvurusunun zorunlu bir başvuru yolu olmayıp, ilgililerin isteğine bağlı, seçimlik bir hak olduğu maddede yer alan "kuruma ödenir veya...", "itiraz edilebilir"  ifadelerinden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda; davacı tarafından, kuruma itiraz edilmeksizin doğrudan dava açma iradesi ortaya konulduğundan, Konya 2. İdare Mahkemesi hakimlerinden biri tarafından davanın esasının incelenmesi suretiyle uyuşmazlığın karara bağlanmasında usul hükümlerine aykırılık bulunmayıp, Konya Bölge İdare Mahkemesi'nce, idari merci tecavüzü nedeniyle dilekçenin Kurumun ilgili ünitesince incelenmek üzere SSK Başkanlığı Konya Sigorta İl Müdürlüğüne gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle anılan Mahkeme kararının usul yönünden bozulması yolunda verilen 18.12.2008 günlü, E:2008/405, K:2008/717 sayılı kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Konya Bölge İdare Mahkemesi'nin 18.12.2008 tarih ve E:2008/405, K:2008/717 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12449

Karar No : 2011/5843

                Kanun Yararına Temyiz Eden : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                          : Medi Zinde Sağlık Hizmetleri A.Ş.

                Vekili                                            : Av. Hasan Akbay

                                                                         Bahariye Cad. No:72/10 Kadıköy / İSTANBUL

                Davalı                                          : Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı / ANKARA

                                                                         (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı)

                İstemin Özeti                               : Davacı şirkete ait İstanbul Medipol Hastanesi'nin 02.01.2004-05.01.2004 tarihleri arasında TGRT logosuyla yayın yapan televizyon kanalında "Mediclup Medipol Sağlık Kulübü" adlı programda yer alan reklam ve tanıtımlarının 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı olduğundan bahisle aynı Kanun'un 25/8. maddesi uyarınca ve tekerrrür nedeniyle iki katı uygulanarak 89.950,00 TL idarî para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 17.11.2004 tarih ve 110 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptaline karar veren Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin 05.04.2006 tarih ve E:2005/91, K:2006/895 sayılı kararının; davalı idarenin başvurusu üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi   : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İdare Mahkemesi kararının, idari para cezasının iptaline ilişkin kısmının 2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulması, reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının ise incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcı              : Tansel Çölaşan

                Düşüncesi                             : Medi Zinde Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketine 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 16.maddesine aykırı şekilde reklam yaptığı ileri sürülerek ve bu fiilin yıl içinde tekrarlanması nedeniyle reklam veren sıfatıyla adına iki kat 89.950.00-TL tutarında para cezası ve reklamın durdurulması cezası uygulanmasına ilişkin 30.11.2004 tarih ve 242 sayılı Bakanlık Oluru ile onaylanan Reklam Kurulunun 17.11.2004 tarih ve 110 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, Ankara 7. İdare Mahkemesince  söz konusu işlemin iptaline ilişkin olarak verilen 5.4.2006 tarihli ve E:2005/91, K:2006/895 sayılı kararın, davalı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi:

                4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Yasa ile değişik 16.maddesinde, "Ticari reklâm ve ilânların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere , genel ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır." ilkesine yer verildikten sonra, tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklâm ve ilânlar ve örtülü reklam yapılamayacağı belirtilmiş, aynı Kanunun anılan Yasa ile değişik 17.maddesinin 1.fıkrasında, "Ticari reklam ve ilanlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek, bu ilkeler çerçevesinde ticari reklam ve ilanları incelemek ve inceleme sonucuna göre 16.madde hükümlerine aykırı reklam ve ilanları üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya aynı yöntemle düzeltme ve/veya para cezası verme hususlarında görevli bir Reklam Kurulu oluşturulur" kuralına yer verilmiş, 25.maddesinin 8.fıkrasında, 16.maddeye aykırı hareket edenler hakkında üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme  ve/veya para cezası uygulanacağı ve bu aykırılık ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel ve sair araçlar ile gerçekleşmiş ise, para cezasının on katı olarak uygulanacağı, aynı maddenin son fıkrasında ise,  yukarıdaki fıkralarda belirtilen para cezalarının, fiilin bir yıl içerisinde tekrarı halinde iki misli olarak uygulanacağı, 31.maddesinde ise Bakanlığın, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak mevzuat çerçevesinde gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeleri  yapmaya yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

                1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 24.maddesinde, icrayı sanat eden tabiplerin, hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtisaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmalarının yasak olduğu kurala bağlanmıştır.

                Özel Hastaneler Yönetmeliğinin olay tarihindeki 60.maddesinde "Özel hastaneler tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan yanlış yönlendiren, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette reklam ve tanıtımlar yapamazlar. Özel hastaneler, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamaz ve böylece faaliyet gösteremezler. Rekabetin korunması ve haksız rekabet ile ilgili diğer mevzuat hükümleri saklıdır." hükmü yer almış, anılan maddenin 28.5.2004 tarih ve 25475 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle değişik 60.maddesinde " Özel hastaneler; tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette tanıtım yapamazlar. Özel hastaneler, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamazlar.

                Özel hastaneler tarafından; sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgilendirme ve tanıtımlar yapılabilir. Bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında, yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açıklamalara yer verilemez...." denilmiştir.

                Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8.maddesinde, tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine, ticari bir veçhe verilemeyeceği, tabip ve diş tabiplerinin her ne suretle olursa olsun,yazılarında kendi reklamını yapamayacağı belirtilmiş, 9.maddesinde, tabip ve diş tabibinin, gazete ve sair neşir vasıtaları ile yapacağı ilanlarda ancak ad ve soyadı ile adresini, Tababet İhtisas Nizamnamesine göre kabul edilmiş olan ihtisas şubesini, akademik ünvanını ve muayene gün ve saatlerini yazabilecekleri kuralına yer verilmiştir.

                Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60.maddesi hükmünün, 1219 sayılı Kanunun 24. ve Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8. ve 9.maddeleri ile 4077 sayılı Kanunun 16.maddesinde yer alan kurallarla birlikte değerlendirilmesinden, özel hastanelerin, tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına uygun olarak hastaların bilgi ve tecrübe noksanlığından yararlanarak onları istismar etmeksizin ve diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratmayacak şekilde yaptıkları tıbbi faaliyetleri tanıtabilecekleri sonucuna varılmaktadır.

                Ankara 7.İdare Mahkemesince verilen karar ile, söz konusu reklamın hastanenin sunmakta olduğu hizmete yönelik tanıtıcı ve halkı bilgilendirici türde olduğu, mevzuatta öngörülen ilke ve kurallara aykırı nitelikte bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.

                Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirkete ait Mediclup Medipol Sağlık Kulübü adı altında İstanbul Medipol Hastanesine ait olduğu sonucuna ulaşılan ve 2-5.1.2004 tarihlerinde TGRT logosu ile yayın yapan televizyon kanalında yayımlanan “Hep genç kalın benim gibi.” başlıklı reklamın, Reklam Kurulunun 17.11.2004 tarih ve 110 sayılı toplantısında incelendiği ve söz konusu reklamda yer alan ibarelerin 1219 sayılı Kanunun 24.maddesi, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8 ve 9.maddeleri ile Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60.maddesi ile Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 5.maddesinin (a), (b), (e) bentleri ile 7.maddesinin (a) bendine aykırı olduğu yönünde değerlendirmeler yapılarak, 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 17.ve 25/8.maddeleri uyarınca ülke düzeyinde idari para cezası ve durdurma cezası önerisinde bulunulmasına oyçokluğu ile karar verildiği ve yapılan bu değerlendirmelerin Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünce uygun görülerek 30.11.2004 tarih ve 2004/242 sayılı işlemle davacı şirket hakkında 89.950.00-TL  tutarında iki kat idari para cezası ile söz konusu reklamların durdurulması cezası uygulandığı anlaşılmıştır.

                Uyuşmazlığa konu olan, "Hep genç kalın benim gibi" başlıklı reklamın, veriliş biçimine göre, "prostat" rahatsızlığının "Greenlight" yöntemi ile tedavisi açıklandıktan sonra; bu yöntemin kamuoyunda tanınmış kişilerin görüntülerinden hareketle genç kalmanın yolu olarak tanıtılmasının; Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60.maddesinde yer alan "Özel hastaneler;... diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette reklam ve tanıtımlar yapamazlar. ..." hükmüne ve bunun sonucu olarak 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 16.maddesi hükmüne aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığından, söz konusu reklamın mevzuat hükümlerine aykırı olmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline yönelik idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

                Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline ilişkin olarak Ankara 7.İdare Mahkemesince verilen 5.4.2006 günlü ve E:2005/91, K:2006/895 sayılı kararın, hukuka aykırılığı nedeniyle, 2577 sayılı Kanunun 51.maddesi uyarınca kanun yararına bozulması için temyizi gerekli görülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince gereği görüşüldü:

                08.06.2011 tarih ve 27958 sayılı mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan 635 ve 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler uyarınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın tüzel kişiliğinin kaldırıldığı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın kurularak Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü'nün adı geçen Bakanlığa bağlandığı anlaşıldığından, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın davalı idare olarak kabul edilmesinden sonra işin esasına geçildi:

                Dava; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete 89.950,00 TL idarî para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 17.11.2004 tarih ve 110 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

                Ankara 7. İdare Mahkemesi'nce; davacı şirketin TGRT logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 02.01.2004 - 05.01.2004 tarihleri arasında yayınlanan "Hep Genç Kalın Benim Gibi" başlıklı tanıtımlarının reklam mahiyetinde olduğu, ancak söz konusu reklamın yanıltıcı, yanlış yönlendirici ve haksız rekabete yol açıcı nitelik taşımadığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar  verilmiştir.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen kanun yararına bozulması istenilmektedir. 

                4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 16. maddesinde; ticari reklam ve ilanların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmalarının esas olduğu; tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanlar ve örtülü reklam yapılamayacağı hükme bağlanmış; Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin (a) bendinde; reklamların, yasalara, genel ahlaka uygun, doğru ve dürüst olması; (b) bendinde; her reklamın, ekonomik ve sosyal sorumluluk bilinci içinde iş hayatında ve kamuoyunda kabul gören dürüst rekabet ilkelerine uygun olması gerektiği düzenlemesi yer almıştır.

                Anılan Kanun'un uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesinde; Kanunda öngörülen para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği, itirazın idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmayacağı ve zaruret görülmeyen hallerde evrak  üzerinde inceleme  yapılarak  en  kısa  sürede  sonuçlandırılacağı, itiraz üzerine idare  mahkemesince verilen kararların kesin olduğu kuralına yer verilmektedir.

                1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 24. maddesinde;  "İcrayı sanat eden tabipler hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtısaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmaları memnudur." hükmü, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi'nin 8. maddesinde, "Tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine, ticari bir veçhe verilemez. Tabip ve diş tabibi, yapacağı yayınlarda tababet mesleğinin şerefini üstün tutmaya mecbur olup, her ne suretle olursa olsun, yazılarında kendi reklamını yapamaz." hükmü yer almaktadır.

                Öte yandan, Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin "Bilgilendirme ve Tanıtım" başlıklı 60. maddesinde ise;  özel hastanelerin; tıbbî deontoloji ve meslekî etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamayacakları ve bu mahiyette tanıtım yapamayacakları, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamayacakları, sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgilendirme ve tanıtımlar yapabilecekleri, bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında, yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açıklamalara yer veremeyecekleri; hizmet alanları ve sunacağı hizmetler ile açılış bilgileri ve benzeri konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabilecekleri, özel hastaneler tarafından oluşturulan internet sitelerinde; yer alan her türlü sağlık bilgisi, alanı ile ilgili bilgi ve tecrübeye sahip sağlık meslek mensupları tarafından verilmesinin zorunlu olduğu ve bu siteler aracılığıyla hiçbir şekilde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler verilemeyeceği, internet sayfalarında verilen bilginin, son güncelleme tarihinin açıkça belirtilmesi gerektiği ve belirtilen esaslara uymayan özel hastane sahipleri ve mesul müdürleri hakkında ilgili mevzuat hükümlerindeki müeyyideler uygulanacağı  kuralı öngörülmüştür.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete ait  İstanbul Medipol Hastanesi'nin 02.01.2004 - 05.01.2004 tarihleri arasında TGRT televizyon kanalında yayınlanan "Hep genç kalın, benim gibi" başlıklı reklamlarında, "Her işin başı sağlık. Prostat tedavisinde narkozsuz ve kanamasız GreenLight buharlaştırma teknolojisiyle cinsel fonksiyon kayıpları olmamakta, hasta aynı gün taburcu edilebilmektedir. GreenLight şimdi Türkiye'de." şeklinde ifadelerin yer aldığı ve reklamda yer alan danışma hattı ile www.mediclub.com.tr adresli internet sitesinin anılan hastaneye yönlendirilmiş olduğu ileri sürülerek söz konusu reklamın, 1219 sayılı Kanun'un 24. maddesi, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi'nin 8. ve 9. maddeleri ve Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 60. maddesi ve Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik hükümlerine aykırı olduğundan bahisle dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

                Yukarıda hükümlerine yer verilen Özel Hastaneler Yönetmeliği'nde, özel hastanelerin tanıtım ve reklamlarının ne şekilde yapılacağı, yasak olan haller belirtilmek suretiyle düzenlendiğinden, yayınlanan söz konusu reklamların, öngörülen yasaklar kapsamında olup  olmadığının somut bir şekilde belirlenerek tespiti gerekmektedir.

                Uyuşmazlığa konu reklamların yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesinden; reklamda, anılan hastaneye ticari görünüm kazandıran ifadelere yer verildiği, reklamın tercih edilirliği artırmaya ve talep yaratmaya yönelik olduğu ve Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 60. maddesi kapsamında izin verilen sınırların dışında kaldığı, bu şekilde sağlık hizmetlerinin tanıtımına yönelik mevzuat ve 4077 sayılı Kanun'un 16. maddesine aykırı olduğu sonucuna varıldığından, söz konusu reklam nedeniyle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Bu durumda, söz konusu reklamın hastanenin sunmakta olduğu hizmete yönelik tanıtıcı ve halkı bilgilendirici türde olduğu ve mevzuatta öngörülen ilke ve kurallara aykırı nitelik taşımadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmadığından, Mahkeme kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının kanun yararına bozulması gerekmektedir.

                Temyiz edilen kararın, reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmına gelince; 4077 sayılı Kanun'un, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesi uyarınca, idarî para cezalarının iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararlar kesin olup, idarî para cezası ile beraber Kanun'da öngörülen diğer idarî yaptırımların iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararların, para cezası dışındaki kısımlarına karşı temyiz yoluna gidilebilmesi mümkündür. Bu açıdan; 12.07.2006 tarihinde davalı idareye tebliğ edilen Mahkeme kararının, 30 günlük temyiz süresi geçmeden, 11.08.2006 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile kanun yararına bozulması isteminde bulunulduğu, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının kesin olmayıp temyiz edilebileceği ve temyiz süresi geçmemiş kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği hususları dikkate alındığında, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının bu aşamada incelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır. 

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kısmen kabulü ile Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin 05.04.2006 tarih ve E:2005/91, K:2006/895 sayılı kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, temyize konu kararın reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmı açısından kanun yararına bozma isteminin incelenmeksizin reddine,  kararın birer örneğinin ilgili Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 21.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12444

Karar No : 2011/4434

                Kanun Yararına Temyiz Eden : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                          : AKS Televizyon Reklamcılık ve Filmcilik

                                                                           Sanayi ve Ticaret  A.Ş.

                Vekili                                             : Av. Berrin Tunç Köroğlu

                                                                           Cinnah Caddesi Hava Sokak Hava Apt. No:2/4

                                                                                                                       Çankaya / ANKARA

                Davalı                                           : Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı / ANKARA

                                                                          (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı)

                İstemin Özeti                               : Davacı şirkete ait "Show TV" logosu ile yayın yapan televizyon kanalında yayınlanan "Popstar" isimli programda örtülü reklam yapılarak 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 16. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete 44.975,00 TL idarî para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 08.06.2004 tarih ve 105 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptaline karar veren Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin 15.02.2006 tarih ve E:2004/2575, K:2006/275 sayılı kararının; davalı idarenin başvurusu üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi               : Erhan Eryat

                Düşüncesi                                     : İdare Mahkemesi kararının, idari para cezasının iptaline ilişkin kısmının 2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulması, reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının ise incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı                   : Tansel Çölaşan

                Düşüncesi                                      : AKS Televizyon Reklamcılık ve Filmcilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine (Show TV) 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesine aykırı şekilde reklam yaptığı ileri sürülerek 44.975.000.000.- TL tutarında para cezası ve reklamın durdurulması cezası uygulanmasına ilişkin 18.06.2004 tarih ve 141 sayılı Bakanlık Oluru ile onaylanan Reklam Kurulu'nun 8.6.2004 tarih ve 105 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, Ankara 7. İdare Mahkemesi'nce söz konusu işlemin iptaline ilişkin olarak verilen 15.02.2006 günlü ve E:2004/2575, K:2006/275 sayılı kararının, davalı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                4077 sayılı Kanun'un 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek olduğu belirtilmiş, “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığı vurgulanmış, “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin (e) bendinde, tüketicinin; bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek  ya da tüzel kişiyi, (n) bendinde tanımlanan mecra kuruluşunun ise; ticari reklam veya ilânı hedef kitleye ulaştıran iletişim kanallarının ya da her türlü aracın sahibi, işleticisi veya kiralayıcısı olan gerçek veya tüzel kişiyi, ifade edeceğinin vurgulandığı,  aynı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik “Ticari Reklamlar ve İlanlar” başlıklı 16. maddesinde, “Ticari reklam ve ilânların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır. Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilânlar ve örtülü reklam yapılamaz. Aynı ihtiyaçları karşılayan ya da aynı amaca yönelik rakip mal ve hizmetlerin karşılaştırmalı reklamları yapılabilir. Reklam veren, ticari reklam veya ilânda yer alan somut iddiaları ispatla yükümlüdür. Reklam verenler, reklamcılar ve mecra kuruluşları bu madde hükümlerine uymakla yükümlüdürler.” hükmünün yer aldığı, Kanunun “Ceza Hükümleri” başlıklı  25. maddesinin 8. fıkrasında ise,” 16. maddeye aykırı hareket edenler hakkında üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme ve/veya ... para cezası uygulanır. Reklam Kurulu, ihlalin niteliğine göre bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı verebilir. 16. maddeye aykırılık, ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel ve sair araçlar ile gerçekleşmiş ise, para cezası on katı olarak uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

             14.06.2003 tarihli, 25138 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Ticari Reklam ve İlânlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin” “Temel İlkeler” başlıklı 5. maddesinde, “Ticari reklam ve ilânlarda esas alınacak temel ilkeler sayılmış, maddenin (d) bendinde bu esaslardan biri de, “Biçimi ve yayımlandığı mecra ne olursa olsun, bir reklamın "reklam" olduğu açıkça anlaşılmalıdır. Bir reklam haber ve yorum öğeleri içeren bir mecrada yayımlandığında, "reklam" olduğu kolaylıkla algılanacak biçimde belirtilir. Örtülü reklam yapılamaz.” biçiminde belirtilmiştir.

            3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, bu Kanun'un amacı, radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesine ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir, denilmiş, 2. maddesinde Kanun'un kapsamı, her türlü teknik, usul ve araçlarla ve her ne isim altında olursa olsun elektromanyetik dalga ve diğer yollarla yurt içine ve dışına yapılan radyo ve televizyon yayınları ile ilgili hususlar olarak belirtilmiş, 4. maddesinde, radyo, televizyon ve veri yayınlarında uyulması gereken yayın ilkeleri açıklanmış, maddenin (j) bendinde yayın ilkelerinden birinin de,  “Yayıncılığın haksız bir amaç ve çıkara alet edilmemesi ve haksız rekabete yol açılmaması, ilân ve reklam niteliğindeki yayınların bu niteliklerinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklanması, bir basın organının özel çabalarla yarattığı ürünün kendi ürünüymüş gibi sunulmaması, ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesine özen gösterilmesi.”, (m) bendinde ise, “Halkı aldatacak, yanıltacak veya haksız rekabete yol açacak reklam yayınlarına yer verilmemesi” olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun “Görev ve Yetkiler” başlıklı 8. maddesinin (h) bendinde, “Radyo-televizyon yayınlarını izleme sistemleri kurarak, yayınların 4. maddeye ve bu alanda Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmalara uygunluğu açılarından denetlenmesini yapmak”, (ı) bendinde ise, “Yayın kuruluşlarının, bu Kanun hükümlerine aykırı yayın yapması ve tahsis şartlarına uymaması halinde, gerekli müeyyideleri uygulamaya karar vermek” hususları Üst Kurulun görev ve yetkileri arasında sayılmış, Kanunun “Reklamların Yerleştirilmesi” başlıklı 21. maddesinin 5. fıkrasında, her türlü yayında gizli reklam yapılmasının yasak olduğu hükmüne yer verilmiş, “Program Desteklenmesi” başlıklı 23. maddesinde ise, “Bir program veya dizi tamamen veya kısmen mali destek görmüşse, bu husus programın başında ve/veya sonunda uygun ibarelerle belirtilir. Destekleyen taraflar, programın içeriğine ve yayınlanış biçimine, yayıncının sorumluluğunu ve bağımsızlığını etkileyecek hiçbir müdahalede bulunamazlar. Desteklenen programlarda, destek verene veya üçüncü bir kişiye ait mal ve hizmetlere atıfta bulunulması ve bunların alınması, satılması ve kiralanması teşvik edilmeyecektir. Programlar yirmiikinci maddede yasaklanmış olan mal ve hizmetlerin üretimi veya satışıyla iştigal eden özel veya tüzelkişilerce desteklenemez.  Haber ve güncel programlarda mali desteğe izin verilemez.” hükmü yer almıştır.

             17.04.2003 tarihli, 25082 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmeliğin “Reklam ve Tele-Alışveriş Yayınlarının Biçim ve Sunuşu” başlıklı 11. maddesinde, “Reklam ve tele-alışveriş yayınları, program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırt edilebilecek ve görsel ve/veya işitsel olarak program hizmetinden ayrılığı reklam yayını olduğu fark edilecek biçimde yayınlanır. Reklam yayınlarının başında ve sonunda reklam müziği ile birlikte televizyonlarda “REKLAMLAR” yazısı izleyicinin okuyabileceği şekilde ve yeterli bir süre dahilinde ekrana getirilir; radyoda ise reklam ifadesine de yer veren reklam müziği (jingle) dinleyicinin anlayabileceği biçimde kullanılır. Alt yazı, logo ve çerçeveler kullanılarak yapılan reklamlar, programdan kolaylıkla ayırt edilebilecek bir şekilde ve ekranda reklamın yer aldığı bölümde “REKLAM” ibaresiyle birlikte yayınlanır.” denilmiş, Yönetmeliğin “Gizli reklam” başlıklı 14. maddesinde ise, “Programlarda, açıkça reklam olduğu belirtilmedikçe ürün veya hizmetler, reklam amacını taşıyan şekilde sunulmamalıdır. Belli markaların veya ürünlerin veya hizmetlerin puanlanmak suretiyle yarışmalara konu yapılıp program hizmeti olarak yayınlanması, bu programların reklam niteliğini ortadan kaldırmaz. Ancak, yarışmanın konusunun ticari mal ve hizmetlere yönelmediği hallerde, yarışma sonucunda yarışmacılara verilen ticari mal ve hizmet niteliğindeki armağanların sadece marka, model ve değerlerinin görsel ve işitsel olarak belirtilmesi için ayrılan süre, reklam süresi olarak kabul edilir. Sportif, sanatsal ve kültürel nitelikli toplumsal etkinliklerin, bunların yayıncı tarafından düzenlenmemiş olması kaydıyla ve sanal reklamlar hariç, yapıldıkları mekanlarda yer alan reklam panoları ve afişleri reklam sayılmaz. Sigara, tütün ürünleri ya da alkollü içki markalarını veya bunları çağrıştıracak her türlü görüntü ve sese,  her ne surette olursa olsun, hiçbir program içerisinde yer verilemez.”, “Program Desteklemesi” başlıklı değişik (15/2/2005 tarihli, 25728 sayılı Resmi Gazete) 20. maddesinin 1. fıkrasında da, “Yayın Kuruluşları, program, konulu film veya diziler için gerçek veya tüzel kişilerden tamamen veya kısmen mali destek alabilir. Yayınlanan herhangi bir programa tamamen veya kısmen mali destek sağlandığı taktirde, destek verenlerin kimliği programın başında ve/veya sonunda görsel ve/veya işitsel unsurlarla, televizyonda yazıyla, radyoda ise sözle toplam en fazla 10 saniye, reklam kuşakları ile program tanıtımı kesintilerinin sonunda toplam en fazla 5 saniye süre ile belirtilebilir. Desteklenen programların tanıtımlarında destekleyen gerçek ve tüzel kişilere atıfta bulunulamaz ve destekleyen firma ismi program adının bir parçası olarak kullanılamaz.” hükümleri yer almıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete ait Show TV logosu ile yayın yapan televizyon kanalında 2004 yılı Mart-Haziran ayları arasında yayımlanan, Likidgaz ve Milangaz marka tüpleri piyasaya süren şirket tarafından program desteklemesine tabi hükümlere göre desteklediği anlaşılan “Popstar” isimli programda, “Milangaz ve Likidgaz’ın sunduğu popstar heyecanı devam ediyor” şeklinde programın başında, sonunda, reklam kuşaklarına girerken ve çıkarken sponsor firmaya atıfta bulunulduğu, oylama sırasında yarışmacıların sonucu bekledikleri “sıcak oda” diye adlandırılan odanın duvarlarında “Milangaz-Likidgaz” yazılarının rahatlıkla okunabilecek şekilde yerleştirildiği, ayrıca odanın bir köşesinde büyük boy tüp maketinin bulunduğu, seyircilerin ellerinde destekledikleri yarışmacıların fotoğrafları bulunan kartların üzerinde büyük harflerle yazılmış “Milangaz-Likidgaz” yazısının bulunduğu, adaylar şarkılarını söylerken ve sonrasında jüri üyelerinin yorumları alınırken, ekranın altında verilen adayların SMS numaraların yanında dönen tüpün üstünde Likidgaz ve Milangaz markalarının gizli/örtülü reklamının yapıldığından bahisle 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesi ile “Ticari Reklam ve İlânlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin” “Temel İlkeler” başlıklı 5. maddesinin (d) bendi hükmüne aykırılıktan hareketle 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesi ve 25. maddesinin 8. fıkrası uyarınca davacı şirket adına 44.975.000.000.-TL idari para ve durdurma cezası verildiği, bu işlemin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 7. İdare Mahkemesi tarafından; bir televizyon kanalı olan davacı yayın kuruluşunun, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun kapsamında olması nedeniyle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yayınları denetleyerek gizli reklam yapıldığını ve Kanun'da belirtilen ilkelere aykırılığının saptanması halinde gerekli yaptırıma tabi tutulması gerekmekte olup, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca ticari reklam ve ilanlara ilişkin kurallar bakımından reklam ve ilan sahipleri hakkında, ancak, 4077 sayılı Kanunun amaçlarına uygun olarak işlem tesis etmesi mümkün olup televizyon yayınlarının yayın ilkelerine ve mevzuatı ihlalleri nedeniyle denetlenmesi olanağının bulunmaması karşısında, 3984 sayılı Kanun kapsamında radyo ve televizyonların yayınları ve faaliyetleri ile ilgili denetim yetkisi bulunmayan davalı idarenin tesis ettiği yaptırım uygulama niteliğindeki dava konusu işlemde isabet bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptal edildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu işlem; Reklam Kurulunca verilmiş olan 8.6.2004 tarihli, 105 sayılı karar olup Show TV kanalında yayımlanan “Popstar” adlı yarışma programında “Milangaz-Likidgazlogolarının değişik yöntemlerle program içinde de gösterilmesi suretiyle kullanımının gizli/örtülü reklam anlamına geldiği ve mecra kuruluşu sıfatıyla davacı şirketin tüketiciyi istismar eden bu fiilinin 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesi hükmü ile Ticari Reklam ve İlânlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin (d) fıkrası hükmüne aykırı olması nedeniyle davacı şirket adına, mecra kuruluşu sıfatıyla ve 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesi ve 25. maddesinin 8. fıkrası uyarınca uygulanan durdurma ve idari para cezasında mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Kaldı ki; cezaya konu fiilin, 3984 sayılı Kanunun 21. maddesinin 5. fıkrası ve 23. maddesi ile “Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmeliğin” 11., 14. maddeleri ve 20. maddesinin 1. fıkrasına aykırılık oluşturması halinde, bu alanda yetkili Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından anılan madde hükümleri uyarınca ayrıca cezai işlem uygulanabileceği mümkün olduğundan, Mahkeme tarafından, fiilin, salt 3984 sayılı Kanun kapsamında olduğu biçiminde yaptığı değerlendirme suretiyle işlemin, anılan Kanunun 1. maddesi, 4. maddesinin (j), (m) ve 8. maddesinin (h) ve (ı) fıkralarından bahisle iptal edilmesinde isabet bulunmamıştır.

                Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline ilişkin Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin 15.02.2006 günlü ve E:2004/2575, K:2006/275 sayılı kararının, hukuka aykırılığı nedeniyle, 2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                08.06.2011 tarih ve 27958 sayılı mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan 635 ve 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler uyarınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın tüzel kişiliğinin kaldırıldığı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın kurularak Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü'nün adı geçen Bakanlığa bağlandığı anlaşıldığından, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın davalı idare olarak kabul edilmesinden sonra işin esasına geçildi:

                Dava; davacı şirkete ait "Show TV" logosu ile yayın yapan televizyon kanalında yayınlanan "Popstar" isimli programda örtülü reklam yapılarak 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 16. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete 44.975,00 TL idarî para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 08.06.2004 tarih ve 105 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

                Ankara 7. İdare Mahkemesi'nce; davacı yayın kuruluşunun 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun kapsamında olması nedeniyle, yayınların denetlenerek örtülü reklamın saptanması halinde yaptırım uygulama yetkisinin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na ait olduğu, davalı idarenin 4077 sayılı Kanun uyarınca reklam ve ilan sahipleri hakkında tüketicinin korunması amaçları doğrultusunda işlem tesis etmesinin mümkün olduğu ve televizyon yayınlarını yayın ilkeleri kapsamında denetleme yetkisi olmayan davalı idare tarafından tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar  verilmiştir.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen kanun yararına bozulması istenilmektedir.

              4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 1. maddesinde; Kanun'un amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek olduğu,  2. maddesinde; Kanun'un 1.  maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsayacağına yer verilmiştir.

                Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde; "Reklam veren: Ürettiği ya da pazarladığı malın/hizmetin tanıtımını yaptırmak, satışını artırmak veya imajını yaratıp güçlendirmek amacıyla hazırlattığı, içinde firmasının ya da mal/hizmet markasının yer aldığı reklamları yayınlatan, dağıtan ya da başka yollarla sergileyen gerçek ya da tüzel kişiyi", (m) bendinde; "Reklamcı: Ticari reklam ve ilânları reklam verenin duyduğu ihtiyaç doğrultusunda hazırlayan ve reklam veren adına yayınlanmasına aracılık eden ticari iletişim uzmanı gerçek ya da tüzel kişiyi", (n) bendinde; "Mecra kuruluşu: Ticari reklam veya ilânı hedef kitleye ulaştıran iletişim kanallarının ya da her türlü aracın sahibi, işleticisi veya kiralayıcısı olan gerçek veya tüzel kişiyi" ifade ettiği belirtilmiştir. 

                 Kanun'un 16. maddesinde; ticari reklam ve ilânların kanunlara, Reklam Kurulu'nca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmalarının esas olduğu, tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilânlar ve örtülü reklam yapılamayacağı, aynı ihtiyaçları karşılayan ya da aynı amaca yönelik rakip mal ve hizmetlerin karşılaştırmalı reklamları yapılabileceği, reklam verenin, ticari reklam veya ilânda yer alan somut iddiaları ispatla yükümlü olduğu, reklam verenler, reklamcılar ve mecra kuruluşlarının bu madde hükümlerine uymakla yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır.

                Kanun'un 17. maddesinde ise; ticari reklam ve ilânlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek, bu ilkeler çerçevesinde ticari reklam ve ilânları incelemek ve inceleme sonucuna göre, 16. madde hükümlerine aykırı reklam ve ilânları üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya

durdurma ve/veya aynı yöntemle düzeltme ve/veya para cezası verme hususlarında Reklam Kurulu'nun görevli olduğu düzenlenmiştir.

               Diğer taraftan, anılan Kanun'un uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesinde; Kanun'da düzenlenen her türlü para cezasının idarî nitelikte olduğu, bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği ve itiraz üzerine idare mahkemesince verilen kararların kesin olduğu hükmü yer almaktadır.

                Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik'in 4. maddesinin (g) bendinde de; "Mecra" kavramının, reklam ve tanıtım mesajını ileten ve o mesajı alma durumunda olan kişi, grup ya da topluluğun buluştuğu yeri, ortamı (televizyon, her türlü yazılı basın, internet, radyo, sinema gibi iletişim kanalları ile açık hava, basılı işler gibi reklam taşıyan malzemeler) ifade ettiği belirtilmiştir. 

              İşlem tarihinde yürürlükte bulunan 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun'un 1. maddeside; Kanun'un amacının, radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesine ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu, 5. maddesinde; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun, radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek amacıyla kurulduğu belirtilmiş; 03.03.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yüyürlüğe giren 6112 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un (3984 sayılı Kanun'u yürürlükten kaldırmıştır) 1. maddesinde; Kanun'un amacının; radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi, ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması, medya hizmet sağlayıcılarının idarî, malî ve teknik yapıları ve yükümlülükleri ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun kuruluşu, teşkilâtı, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu, 34. maddesinde de;  radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri sektörünü düzenlemek ve denetlemek amacıyla, idarî ve malî özerkliğe sahip, tarafsız bir kamu tüzel kişiliği niteliğinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun kurulmuş olduğu hükme bağlanmıştır.

            Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete ait "Show TV" logosu ile yayın yapan televizyon kanalında 2004 yılı Mart-Haziran ayları arasında yayınlanan, Milangaz ve Likidgaz marka tüpleri piyasaya süren şirket tarafından program desteklemesine tabi hükümlere göre desteklendiği anlaşılan “Popstar” isimli programda, “Milangaz ve Likidgaz"ın sunduğu Popstar heyecanı devam ediyor” şeklinde programın başında, sonunda, reklam kuşaklarına girerken ve çıkarken sponsor firmaya atıfta bulunulduğu, oylama sırasında yarışmacıların sonucu bekledikleri “sıcak oda” diye adlandırılan odanın duvarlarında “Milangaz-Likidgaz” yazılarının rahatlıkla okunabilecek şekilde yerleştirildiği, ayrıca odanın bir köşesinde büyük boy tüp maketinin bulunduğu, seyircilerin ellerinde destekledikleri yarışmacıların fotoğrafları bulunan kartların üzerinde büyük harflerle yazılmış “Milangaz-Likidgaz” yazısının bulunduğu, adaylar şarkılarını söylerken ve sonrasında jüri üyelerinin yorumları alınırken, ekranın altında verilen adayların SMS numaraların yanında dönen tüpün üstünde Likidgaz ve Milangaz yazılarının verildiği, bu şekilde anılan markaların örtülü reklamının yapıldığından bahisle 4077 sayılı Kanun'un 17. maddesi ve 25. maddesi uyarınca tesis edilen  44.975,00 -TL idari para cezası verilmesine ve anılan reklamın durdurulmasına ilişkin dava konusu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

              Anılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; 4077 sayılı Kanun'un, tüketicinin uğrayabileceği her türlü olumsuzluğa karşı önlem alınması, bu amaçla tüketicinin sağlık, güvenlik ve ekonomik çıkarlarının korunması, aydınlatılması, eğitilmesi ve uğradığı zararların tazmin edilmesi gibi çok geniş bir etki alanının bulunduğu, bu kapsamda tüm mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin korunmasının amaçlandığı, bu amacın etkin bir biçimde  sağlanabilmesi için de Reklam Kurulu'nun kurulmuş olduğu görülmektedir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun ise radyo ve televizyon hizmet sektörünün düzenlenmesi ve denetlenmesiyle görevlendirildiği, bu sektöre yönelik belirlenen ilkelere aykırılık halınde yaptırım uygulayabildiği, anılan kuruma düzenleme, denetleme ve yaptırım uygulama görev ve yetkisinin 6112 sayılı Kanun uyarınca kendisine verilen görev ve yetkilerle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.

                Tüketicinin korunması gereken en önemli alanlardan biri de reklam ve ilân sektörüdür. 4077 sayılı Kanun'da  reklamın, reklam verenin, reklamcının ve mecra kuruluşunun tanımları yapılmış olup; mecra kuruluşunun, ticari reklam veya ilânı hedef kitleye ulaştıran iletişim kanallarının ya da her türlü aracın sahibi, işleticisi veya kiracısı olarak tanımlandığı, yukarıda anılan yönetmelikte ise "mecra" kavramı açıklanırken reklam veye tanıtımın iletildiği, televizyon, her türlü yazılı basın, internet, radyo, sinema gibi iletişim kanalları ile açık hava, basılı işler gibi reklam taşıyan malzemelerin bu kapsamda sayıldığı görülmektedir.

                4077 sayılı Kanun'un amaç ve kapsamından hareketle, Reklam Kurulu'na tüm mecralardaki ticari reklam ve ilânlara ilişkin inceleme yaparak gerekli müeyyideleri uygulama yetkisi verilmiştir. O halde, Reklam Kurulu radyo ve televizyon sektöründe yayınlanan ticari ilân ve reklamları da inceleyebilecek ve gerekli gördüğü hallerde yaptırım uygulanmasına karar verebilecektir. Radyo ve televizyonda yayınlanan bir programın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenmesi ve yaptırım uygulanması kendi mevzuatı çerçevesinde değerlendirileceğinden, aynı programın 4077 sayılı Kanun kapsamında Reklam Kurulu tarafından incelenerek  yaptırım uygulanmasına hukukî bir engel bulunmamaktadır. 

                Bu durumda, işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, davalı idarenin, 3984 sayılı Kanun kapsamında olan radyo ve televizyon yayınları ve faaliyetleriyle ilgili denetim yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmadığından, Mahkeme kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının kanun yararına bozulması gerekmektedir.

              Temyiz edilen kararın reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmına gelince; 4077 sayılı Kanun'un, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesi uyarınca, idarî para cezalarının iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararlar kesin olup, idarî para cezası ile beraber Kanun'da öngörülen diğer idarî yaptırımların iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararların, para cezası dışındaki kısımlarına karşı temyiz yoluna gidilebilmesi mümkündür.

              Bu açıdan; 17.05.2006 tarihinde davalı idareye tebliğ edilen Mahkeme kararının, 30 günlük temyiz süresi geçmeden, 01.06.2006 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile kanun yararına bozulması isteminde bulunulduğu, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının kesin olmayıp temyiz edilebileceği ve temyiz süresi geçmemiş kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği hususları dikkate alındığında, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının bu aşamada incelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır. 

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kısmen kabulü ile Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin 15.02.2006 tarih ve E:2004/2575, K:2006/275 sayılı kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, temyize konu kararın reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmı açısından kanun yararına bozma isteminin incelenmeksizin reddine,  kararın birer örneğinin ilgili Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasına, 28.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/11279

Karar No : 2011/5725

                Kanun Yararına Temyiz Eden : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                          : Saray Sağlık Hizmetleri Ticaret ve Sanayi A.Ş.

                Vekili                                            : Av. Yaşar Yavuzyılmaz

                                                                          Halitağa Caddesi Yeni Yol Sokak No:3/4

                                                                                                               Kadıköy / İSTANBUL

                Davalı                                           :  Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı / ANKARA

                                                                          (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı)

                İstemin Özeti                               : 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete 89.950,00 TL idarî para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 14.12.2004 tarih ve 111 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptaline karar veren Ankara 4. İdare Mahkemesi'nin 07.02.2006 tarih ve E:2005/200, K:2006/95 sayılı kararının; davalı idarenin başvurusu üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi : Erhan Eryat

                Düşüncesi                          : İdare Mahkemesi kararının, idari para cezasının iptaline ilişkin kısmının 2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulması, reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının ise incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Tansel Çölaşan

                Düşüncesi                           : Saray Sağlık Hizmetleri Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketine 4077 sayılı Kanun'un 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesine aykırı şekilde reklam yaptığı ileri sürülerek ve bu fiilin yıl içinde tekrarlanması nedeniyle reklam veren sıfatıyla adına iki kat 89.950.000.000.-TL tutarında para cezası ve reklamın durdurulması cezası uygulanmasına ilişkin 27.12.2004 tarih ve 247 sayılı Bakanlık Oluru ile onaylanan Reklam Kurulunun 14.12.2004 tarih ve 111 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, Ankara 4. İdare Mahkemesince söz konusu işlemin iptaline ilişkin olarak verilen 7.2.2006 tarihli ve E:2005/200, K:2006/95 sayılı kararın, davalı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi:

                4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanun ile değişik 16. maddesinde, "Ticari reklâm ve ilânların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere , genel ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır." ilkesine yer verildikten sonra, tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklâm ve ilânlar ve örtülü reklam yapılamayacağı belirtilmiş, aynı Kanunun anılan Yasa ile değişik 17. maddesinin 1. fıkrasında, "Ticari reklam ve ilanlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek, bu ilkeler çerçevesinde ticari reklam ve ilanları incelemek ve inceleme sonucuna göre 16. madde hükümlerine aykırı reklam ve ilanları üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya aynı yöntemle düzeltme ve/veya para cezası verme hususlarında görevli bir Reklam Kurulu oluşturulur" kuralına yer verilmiş, 25. maddesinin 8. fıkrasında, 16. maddeye aykırı hareket edenler hakkında üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme  ve/veya para cezası uygulanacağı ve bu aykırılık ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel ve sair araçlar ile gerçekleşmiş ise, para cezasının on katı olarak uygulanacağı, aynı maddenin son fıkrasında ise,  yukarıdaki fıkralarda belirtilen para cezalarının, fiilin bir yıl içerisinde tekrarı halinde iki misli olarak uygulanacağı, 31. maddesinde ise Bakanlığın, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak mevzuat çerçevesinde gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeleri  yapmaya yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

                1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 24. maddesinde, icrayı sanat eden tabiplerin, hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtisaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmalarının yasak olduğu kurala bağlanmıştır.

                Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin olay tarihindeki 60. maddesinde "Özel hastaneler tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan yanlış yönlendiren, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette reklam ve tanıtımlar yapamazlar. Özel hastaneler, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamaz ve böylece faaliyet gösteremezler. Rekabetin korunması ve haksız rekabet ile ilgili diğer mevzuat hükümleri saklıdır." hükmü yer almış, anılan maddenin 28.5.2004 tarih ve 25475 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle değişik 60. maddesinde " Özel hastaneler; tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette tanıtım yapamazlar. Özel hastaneler, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamazlar.

                Özel hastaneler tarafından; sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgilendirme ve tanıtımlar yapılabilir. Bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında, yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açıklamalara yer verilemez...." denilmiştir.

                Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8. maddesinde, tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine, ticari bir veçhe verilemeyeceği, tabip ve diş tabiplerinin her ne suretle olursa olsun,yazılarında kendi reklamını yapamayacağı belirtilmiş, 9. maddesinde, tabip ve diş tabibinin, gazete ve sair neşir vasıtaları ile yapacağı ilanlarda ancak ad ve soyadı ile adresini, Tababet İhtisas Nizamnamesine göre kabul edilmiş olan ihtisas şubesini, akademik ünvanını ve muayene gün ve saatlerini yazabilecekleri kuralına yer verilmiştir.

                Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60. maddesi hükmünün, 1219 sayılı Kanunun 24. ve Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8. ve 9. maddeleri ile 4077 sayılı Kanunun 16. maddesinde yer alan kurallarla birlikte değerlendirilmesinden, özel hastanelerin, tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına uygun olarak hastaların bilgi ve tecrübe noksanlığından yararlanarak onları istismar etmeksizin ve diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratmayacak şekilde yaptıkları tıbbi faaliyetleri tanıtabilecekleri sonucuna varılmaktadır.

                Ankara 4.İdare Mahkemesince verilen karar ile, söz konusu reklamın hastanenin sunmakta olduğu hizmete yönelik tanıtıcı ve halkı bilgilendirici türde olduğu, mevzuatta öngörülen ilke ve kurallara aykırı nitelikte bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.

                Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirkete ait Medical Park Hospital’e ait olan ve 4.1.2004 tarihli Sabah gazetesi ve 6.1.2004 tarihli Vatan gazetesinde, “500 Çifte Umut Doğuyor; 24 Ocak’ta”; “Bilgi 0 212 491 13 13, “Medical Park Sağlık Kulübü, www.medicalpark.com.tr”,  8.1.2004 tarihli Vatan ve Akşam gazetelerinde “500 Çifte Umut Doğuyor; 24 Ocak’ta”; “Tüp Bebek Aileleri Büyüyor”, “Bilgi 0 212 491 13 13, “Medical Park Sağlık Kulübü, www.medicalpark.com.tr”, ayrıca, “www.medicalpark.com.tr”  adresli internet sitesi reklamlarında,  “ …toplulumuzun en büyük özlemine çare olmayı amaçlayan sizlere özel bir kampanyadır… Çekiliş sonucunda 500 çift ise %45 indirimli olarak Medical Park Hospital Tüp Bebek Merkezi’nde Tüp Bebek uygulamaya hak kazanacaktır…”, başlıklı reklamların ve söz konusu reklamlarda yer alan danışma hattı telefon numarasının ve internet site adresinin Medical Park Hastanesine yönlendirilmiş olduğunun tespiti üzerine belirtilen reklamların, Reklam Kurulunun 14.12.2004 tarih ve 111 sayılı toplantısında incelendiği ve söz konusu reklamlarda yer alan ibarelerin 1219 sayılı Kanunun 24. maddesi, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8 ve 9. maddeleri ile Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60. maddesi ile Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin (a), (b), (e) bentleri ile 7.maddesinin (a) bendine aykırı olduğu yönünde değerlendirmeler yapılarak, 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 17.ve 25/8. maddeleri uyarınca ülke düzeyinde idari para cezası ve durdurma cezası önerisinde bulunulmasına oybirliği ile karar verildiği ve yapılan bu değerlendirmelerin Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünce uygun görülerek 27.12.2004 tarih ve 2004/247 sayılı işlemle davacı şirket hakkında 89.950.000.000.-TL  tutarında iki kat idari para cezası ile söz konusu reklamların durdurulması cezası uygulandığı anlaşılmıştır.

                Uyuşmazlığa konu olan, "500 Çifte Umut Doğuyor; 24 Ocak’ta”; “Tüp Bebek Aileleri Büyüyor " başlıklı reklamlar ile bu reklamlarda yer alan danışma hattı telefon numarasının ve internet site adresinin Medical Park Hastanesine yönlendirildiği, bu yönlendirmede “ … toplumumuzun en büyük özlemine çare olmayı amaçlayan sizlere özel bir kampanyadır… Çekiliş sonucunda 500 çift ise %45 indirimli olarak Medical Park Hospital Tüp Bebek Merkezi’nde Tüp Bebek uygulamaya hak kazanacaktır…”, biçiminde yer alan ibareler nedeniyle Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60. maddesinde yer alan "Özel hastaneler; ... diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette reklam ve tanıtımlar yapamazlar. ..." hükmüne ve bunun sonucu olarak 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesi hükmüne aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığından, söz konusu reklamın, tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı ve istismar edici nitelikte bulunmadığından mevzuat hükümlerine aykırı olmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline yönelik idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

                Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline ilişkin olarak Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen 7.2.2006 günlü ve E:2005/200, K:2006/95 sayılı kararın, hukuka aykırılığı nedeniyle, 2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince gereği görüşüldü:

                08.06.2011 tarih ve 27958 sayılı mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan 635 ve 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler uyarınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın tüzel kişiliğinin kaldırıldığı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın kurularak Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü'nün adı geçen Bakanlığa bağlandığı anlaşıldığından, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın davalı idare olarak kabul edilmesinden sonra işin esasına geçildi:

                Dava; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete 89.950,00 TL idarî para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 14.12.2004 tarih ve 111 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

                Ankara 4. İdare Mahkemesi'nce; söz konusu reklamın, çocuk sahibi olmayan dar gelirli vatandaşlara tüp bebek tedavisi konusunda daha indirimli hizmet sunulacağını bildiren mahiyette olduğu, bu haliyle tüketiciyi yanıltıcı, aldatıcı ve istismar edici nitelik taşımadığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar  verilmiştir.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen kanun yararına bozulması istenilmektedir. 

              4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 16. maddesinde; ticari reklam ve ilanların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmalarının esas olduğu; tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanlar ve örtülü reklam yapılamayacağı hükme bağlanmış; Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin (a) bendinde; reklamların, yasalara, genel ahlaka uygun, doğru ve dürüst olması; (b) bendinde; her reklamın, ekonomik ve sosyal sorumluluk bilinci içinde iş hayatında ve kamuoyunda kabul gören dürüst rekabet ilkelerine uygun olması gerektiği düzenlemesi yer almıştır.

              Anılan Kanun'un uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesinde; Kanun'da öngörülen para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği, itirazın idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmayacağı ve zaruret görülmeyen hallerde evrak  üzerinde inceleme  yapılarak  en  kısa  sürede  sonuçlandırılacağı, itiraz üzerine idare  mahkemesince verilen kararların kesin olduğu kuralına yer verilmektedir.

              1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 24. maddesinde;  "İcrayı sanat eden tabipler hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtısaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmaları memnudur." hükmü, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi'nin 8. maddesinde, "Tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine, ticari bir veçhe verilemez. Tabip ve diş tabibi, yapacağı yayınlarda tababet mesleğinin şerefini üstün tutmaya mecbur olup, her ne suretle olursa olsun, yazılarında kendi reklamını yapamaz." hükmü yer almaktadır.

              Öte yandan, Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin "Bilgilendirme ve Tanıtım" başlıklı 60. maddesinde ise;  özel hastanelerin; tıbbî deontoloji ve meslekî etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamayacakları ve bu mahiyette tanıtım yapamayacakları, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamayacakları, sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgilendirme ve tanıtımlar yapabilecekleri, bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında, yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açıklamalara yer veremeyecekleri; hizmet alanları ve sunacağı hizmetler ile açılış bilgileri ve benzeri konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabilecekleri, özel hastaneler tarafından oluşturulan internet sitelerinde; yer alan her türlü sağlık bilgisi, alanı ile ilgili bilgi ve tecrübeye sahip sağlık meslek mensupları tarafından verilmesinin zorunlu olduğu ve bu siteler aracılığıyla hiçbir şekilde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler verilemeyeceği, internet sayfalarında verilen bilginin, son güncelleme tarihinin açıkça belirtilmesi gerektiği ve belirtilen esaslara uymayan özel hastane sahipleri ve mesul müdürleri hakkında ilgili mevzuat hükümlerindeki müeyyideler uygulanacağı  kuralı öngörülmüştür.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete ait "Medical Park Hospital" isimli hastanenin 04.01.2004 tarihli Sabah Gazetesi ve 06.01.2004 tarihli Vatan Gazetesi'nde “500 Çifte Umut Doğuyor; 24 Ocak’ta”, “Bilgi 0 212 491 13 13, “Medical Park Sağlık Kulübü, www.medicalpark.com.tr” ifadelerine yer verildiği,  08.01.2004 tarihli Vatan ve Akşam Gazetelerinde “500 Çifte Umut Doğuyor; 24 Ocak’ta”; “Tüp Bebek Aileleri Büyüyor”, “Bilgi 0 212 491 13 13, “Medical Park Sağlık Kulübü, www.medicalpark.com.tr” ifadelerinin yer aldığı, ayrıca “www.medicalpark.com.tr”  adresli internet sitesi reklamlarında, “…toplulumuzun en büyük özlemine çare olmayı amaçlayan sizlere özel bir kampanyadır… Çekiliş sonucunda 500 çift ise %45 indirimli olarak Medical Park Hospital Tüp Bebek Merkezi’nde Tüp Bebek uygulamaya hak kazanacaktır…” başlıklı reklamların ve söz konusu reklamlarda yer alan danışma hattı telefon numarasının ve internet sitesi adresinin Medical Park Hastanesi'ne yönlendirilmiş olduğunun tespiti üzerine belirtilen reklamların, 1219 sayılı Kanun'un 24. maddesi, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi'nin 8. ve 9. maddeleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 60. maddesi ile Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik hükümlerine aykırı olduğundan bahisle dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

                Yukarıda hükümlerine yer verilen Özel Hastaneler Yönetmeliği'nde, özel hastanelerin tanıtım ve reklamlarının ne şekilde yapılacağı, yasak olan haller belirtilmek suretiyle düzenlendiğinden, yayınlanan söz konusu reklamların, öngörülen yasaklar kapsamında olup  olmadığının somut bir şekilde belirlenerek tespiti gerekmektedir.

                Uyuşmazlığa konu reklamların yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesinden; reklamda, anılan hastaneye ticari görünüm kazandıran ifadelere yer verildiği, reklamın tercih edilirliği artırmaya ve talep yaratmaya yönelik olduğu ve Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 60. maddesi kapsamında izin verilen sınırların dışında kaldığı, bu şekilde sağlık hizmetlerinin tanıtımına yönelik mevzuat ve 4077 sayılı Kanun'un 16. maddesine aykırı olduğu sonucuna varıldığından, söz konusu reklam nedeniyle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

              Bu durumda; söz konusu reklamın, çocuk sahibi olmayan dar gelirli vatandaşlara tüp bebek tedavisi konusunda daha indirimli hizmet sunulacağını bildiren mahiyette olduğu, bu haliyle tüketiciyi yanıltıcı, aldatıcı ve istismar edici nitelik taşımadığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmadığından, Mahkeme kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının kanun yararına bozulması gerekmektedir.

              Temyiz edilen kararın, reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmına gelince; 4077 sayılı Kanun'un, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesi uyarınca, idarî para cezalarının iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararlar kesin olup, idarî para cezası ile beraber Kanun'da öngörülen diğer idarî yaptırımların iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararların, para cezası dışındaki kısımlarına karşı temyiz yoluna gidilebilmesi mümkündür. Bu açıdan; 19.04.2006 tarihinde davalı idareye tebliğ edilen Mahkeme kararının, 30 günlük temyiz süresi geçmeden, 18.05.2006 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile kanun yararına bozulması isteminde bulunulduğu, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının kesin olmayıp temyiz edilebileceği ve temyiz süresi geçmemiş kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği hususları dikkate alındığında, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının bu aşamada incelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır. 

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kısmen kabulü ile Ankara 4. İdare Mahkemesi'nin 07.02.2006 tarih ve E:2005/200, K:2006/95 sayılı kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, temyize konu kararın reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmı açısından kanun yararına bozma isteminin incelenmeksizin reddine,  kararın birer örneğinin ilgili Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasına, 19.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12437

Karar No : 2011/4435

                Kanun Yararına Temyiz Eden : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                          : Medi Zinde Sağlık Hizmetleri A.Ş.

                Vekili                                            : Av. Hasan Akbay

                                                                       Bahariye Cad. No:72/10    Kadıköy / İSTANBUL

                Davalı                                          : Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı / ANKARA

                                                                         (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı)

                İstemin Özeti                              : 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete 44.975,00 TL idarî para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 10.08.2004 tarih ve 107 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptaline karar veren Ankara 9. İdare Mahkemesi'nin 27.04.2006 tarih ve E:2004/2801, K:2006/950 sayılı kararının; davalı idarenin başvurusu üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi : Erhan Eryat

                Düşüncesi                        : İdare Mahkemesi kararının, idari para cezasının iptaline ilişkin kısmının 2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulması, reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının ise incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcı Vekili : Mine Asmaz

                Düşüncesi                        : Medi Zinde Sağlık Hizmetleri A.Ş.'ne 4077 sayılı Kanun'un 16. maddesine aykırı şekilde reklam yaptığı ileri sürülerek 44.975.000.000.-TL para cezası verilmesi işleminin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 9. İdare Mahkemesi'nce  söz konusu işlemin iptaline ilişkin olarak verilen 27.4..2006 günlü ve E:2004/2801, K:2006/950 sayılı kararın, davalı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                4077 sayılı Kanun'un 4822 sayılı Kanun ile değişik 16. maddesinde, "Ticari reklâm ve ilânların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır." ilkesine yer verildikten sonra, tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklâm ve ilânlar ve örtülü reklam yapılamayacağı belirtilmiş, aynı Kanunun anılan Yasa ile değişik 17. maddesinin birinci fıkrasında, "Ticari reklam ve ilanlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek, bu ilkeler çerçevesinde ticari reklam ve ilanları incelemek ve inceleme sonucuna göre 16. madde hükümlerine aykırı reklam ve ilanları üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya aynı yöntemle düzeltme ve/veya para cezası verme hususlarında görevli bir Reklam Kurulu oluşturulur" kuralına yer verilmiş, değişik 25. maddesinde 16. maddeye aykırı hareket edenler hakkında üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme  ve/veya para cezası uygulanacağı ve bu aykırılık ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel ve sair araçlar ile gerçekleşmiş ise, para cezasının on katı olarak uygulanacağı, 31.  maddesinde ise Bakanlığın, bu Kanun'un uygulanmasıyla ilgili olarak mevzuat çerçevesinde gerekli  tedbirleri almaya ve düzenlemeleri  yapmaya yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

                1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 24. maddesinde,icrayı sanat eden tabiplerin, hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtisaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmalarının yasak olduğu kurala bağlanmıştır.

                Özel Hastaneler Yönetmeliğinin olay tarihindeki 60. maddesinde "Özel hastaneler tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan yanlış yönlendiren, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette reklam ve tanıtımlar yapamazlar. Özel hastaneler, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamaz ve böylece faaliyet gösteremezler. Rekabetin korunması ve haksız rekabet ile ilgili diğer mevzuat hükümleri saklıdır." hükmü yer almış, anılan maddenin 28.5.2004 tarih ve 25475 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle değişik 60. maddesinde "Özel hastaneler; tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette tanıtım yapamazlar. Özel hastaneler, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamazlar.

                Özel hastaneler tarafından; sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgilendirme ve tanıtımlar yapılabilir. Bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında, yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açıklamalara yer verilemez...." denilmiştir.

                Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8. maddesinde, tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine, ticari bir veçhe verilemeyeceği, tabip ve diş tabiplerinin her ne suretle olursa olsun,yazılarında kendi reklamını yapamayacağı belirtilmiş, 9. maddesinde, tabip ve diş tabibinin,gazete ve sair neşir vasıtaları ile yapacağı ilanlarda ancak ad ve soyadı ile adresini, Tababet İhtisas Nizamnamesine göre kabul edilmiş olan ihtisas şubesini, akademik ünvanını ve muayene gün ve saatlerini yazabilecekleri kuralına yer verilmiştir.

                Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60. maddesi hükmünün, 1219 sayılı Kanunun 24. ve Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8. ve 9. maddeleri ile 4077 sayılı Kanun'un 16. maddesinde yer alan kurallarla birlikte değerlendirilmesinden, özel hastanelerin, tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına uygun olarak hastaların bilgi ve tecrübe noksanlığından yararlanarak onları istismar etmeksizin ve diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratmayacak şekilde yaptıkları tıbbi faaliyetleri tanıtabilecekleri sonucuna varılmaktadır.

                Ankara 9. İdare Mahkemesi'nce verilen karar ile, söz konusu reklamın hastanenin sunmakta olduğu hizmete yönelik tanıtıcı ve halkı bilgilendirici türde olduğu, mevzuatta öngörülen ilke ve kurallara aykırı nitelikte bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.

                Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirkete ait İstanbul Medipol Hastanesine ait ve 10.02.2004 tarihinde Yeni Şafak Gazetesinde yayımlanan "Hep genç kalın! Benim gibi" başlıklı reklamının Reklam Kurulu'nun 11.04.2004 tarih ve 104 sayılı toplantısında incelendiği ve söz konusu reklamda yer alan ibarelerin 1219 sayılı Kanun'un 24. maddesi, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8 ve 9. maddeleri ile Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60. maddesi ile Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin (a), (b), (e) bentleri ile 7. maddesinin (a) bendine aykırı olduğu yönünde değerlendirmeler yapılarak, 4077 sayılı Kanunun 25/8. maddesi uyarınca idari para cezası önerisinde bulunulmasına karar verildiği ve yapılan bu değerlendirmelerin Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünce uygun görülerek 31.08.2004 tarih ve 17877 sayılı işlemle davacı şirketin 44.975.000.000.-TL idari para cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmaktadır.

                Uyuşmazlığa konu olan, "Hep genç kalın! Benim gibi" başlıklı reklamın, veriliş biçimine göre, "prostat" hastalığının "Greenlight" yöntemiyle basit bir biçimde sorunsuz şekilde tedavi edildiği intibaını yarattığı görülmekte olup anılan reklamda verilen bilgi ve mesajın,bilimsel bilgilere uygun olup olmadığının, abartılı şekilde düzenlenip düzenlenmediğinin, insanları yanıltıcı ve yanlış yönlendirici niteliği bulunup bulunmadığının konunun uzmanı kurum ve kuruluşlardan araştırılıp bu duruma göre bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gereklidir.

                Bu itibarla, İdare Mahkemesi'nce yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmaksızın işlemin iptal edilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.

                Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline ilişkin olarak Ankara 9. İdare Mahkemesi'nce  verilen 27.4.2006 günlü ve E:2004/2801, K:2006/950 sayılı kararın, hukuka aykırılığı nedeniyle, 2577 sayılı Kanunun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması için temyizi gerekli görülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince gereği görüşüldü:

                08.06.2011 tarih ve 27958 sayılı mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan 635 ve 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler uyarınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın tüzel kişiliğinin kaldırıldığı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın kurularak Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü'nün adı geçen Bakanlığa bağlandığı anlaşıldığından, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın davalı idare olarak kabul edilmesinden sonra işin esasına geçildi:

                Dava; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete 44.975,00 TL idarî para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 10.08.2004 tarih ve 107 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

                Ankara 9. İdare Mahkemesi'nce; söz konusu reklamın hastanenin sunmakta olduğu hizmete yönelik tanıtıcı ve halkı bilgilendirici türde olduğu ve mevzuatta öngörülen ilke ve kurallara aykırı nitelik taşımadığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar  verilmiştir.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen kanun yararına bozulması istenilmektedir. 

              4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 16. maddesinde; ticari reklam ve ilanların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmalarının esas olduğu; tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanlar ve örtülü reklam yapılamayacağı hükme bağlanmış; Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin (a) bendinde; reklamların, yasalara, genel ahlaka uygun, doğru ve dürüst olması; (b) bendinde; her reklamın, ekonomik ve sosyal sorumluluk bilinci içinde iş hayatında ve kamuoyunda kabul gören dürüst rekabet ilkelerine uygun olması gerektiği düzenlemesi yer almıştır.

              Anılan Kanun'un uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesinde; Kanunda öngörülen para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği, itirazın idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmayacağı ve zaruret görülmeyen hallerde evrak  üzerinde inceleme  yapılarak  en  kısa  sürede  sonuçlandırılacağı, itiraz üzerine idare  mahkemesince verilen kararların kesin olduğu kuralına yer verilmektedir.

              1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 24. maddesinde;  "İcrayı sanat eden tabipler hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtısaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmaları memnudur." hükmü, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi'nin 8. maddesinde, "Tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine, ticari bir veçhe verilemez. Tabip ve diş tabibi, yapacağı yayınlarda tababet mesleğinin şerefini üstün tutmaya mecbur olup, her ne suretle olursa olsun, yazılarında kendi reklamını yapamaz." hükmü yer almaktadır.

              Öte yandan, Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin "Bilgilendirme ve Tanıtım" başlıklı 60. maddesinde ise;  özel hastanelerin; tıbbî deontoloji ve meslekî etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamayacakları ve bu mahiyette tanıtım yapamayacakları, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamayacakları, sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgilendirme ve tanıtımlar yapabilecekleri, bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında, yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açıklamalara yer veremeyecekleri; hizmet alanları ve sunacağı hizmetler ile açılış bilgileri ve benzeri konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabilecekleri, özel hastaneler tarafından oluşturulan internet sitelerinde; yer alan her türlü sağlık bilgisi, alanı ile ilgili bilgi ve tecrübeye sahip sağlık meslek mensupları tarafından verilmesinin zorunlu olduğu ve bu siteler aracılığıyla hiçbir şekilde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler verilemeyeceği, internet sayfalarında verilen bilginin, son güncelleme tarihinin açıkça belirtilmesi gerektiği ve belirtilen esaslara uymayan özel hastane sahipleri ve mesul müdürleri hakkında ilgili mevzuat hükümlerindeki müeyyideler uygulanacağı  kuralı öngörülmüştür.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete ait  İstanbul Medipol Hastanesi'nin 08.01.2004 ve 10.02.2004 tarihli Yeni Şafak Gazetesi'nde yayınlanan "Hep genç kalın, benim gibi" başlıklı reklamlarında, "Her işin başı sağlık. Prostat tedavisinde narkozsuz ve kanamasız GreenLight buharlaştırma teknolojisiyle cinsel fonksiyon kayıpları olmamakta, hasta aynı gün taburcu edilebilmektedir. GreenLight şimdi Türkiye'de." şeklinde ifadelerin yer aldığı ve reklamda yer alan danışma hattı ile www.mediclub.com.tr adresli internet sitesinin anılan hastaneye yönlendirilmiş olduğu ileri sürülerek söz konusu reklamın, 1219 sayılı Kanun'un 24. maddesi, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi'nin 8. ve 9. maddeleri ve Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 60. maddesi ile Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik hükümlerine aykırı olduğundan bahisle dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

                Yukarıda hükümlerine yer verilen Özel Hastaneler Yönetmeliği'nde, özel hastanelerin tanıtım ve reklamlarının ne şekilde yapılacağı, yasak olan haller belirtilmek suretiyle düzenlendiğinden, yayınlanan söz konusu reklamların, öngörülen yasaklar kapsamında olup  olmadığının somut bir şekilde belirlenerek tespiti gerekmektedir.

                Uyuşmazlığa konu reklamların yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesinden; reklamda, anılan hastaneye ticari görünüm kazandıran ifadelere yer verildiği, reklamın tercih edilirliği artırmaya ve talep yaratmaya yönelik olduğu ve Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 60. maddesi kapsamında izin verilen sınırların dışında kaldığı, bu şekilde sağlık hizmetlerinin tanıtımına yönelik mevzuat ve 4077 sayılı Kanun'un 16. maddesine aykırı olduğu sonucuna varıldığından, söz konusu reklam nedeniyle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

              Bu durumda, söz konusu reklamın hastanenin sunmakta olduğu hizmete yönelik tanıtıcı ve halkı bilgilendirici türde olduğu ve mevzuatta öngörülen ilke ve kurallara aykırı nitelikte taşımadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmadığından, Mahkeme kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının kanun yararına bozulması gerekmektedir.

              Temyiz edilen kararın, reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmına gelince; 4077 sayılı Kanun'un, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesi uyarınca, idarî para cezalarının iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararlar kesin olup, idarî para cezası ile beraber Kanun'da öngörülen diğer idarî yaptırımların iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararların, para cezası dışındaki kısımlarına karşı temyiz yoluna gidilebilmesi mümkündür. Bu açıdan; 27.07.2006 tarihinde davalı idareye tebliğ edilen Mahkeme kararının, 30 günlük temyiz süresi geçmeden, 16.08.2006 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile kanun yararına bozulması isteminde bulunulduğu, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının kesin olmayıp temyiz edilebileceği ve temyiz süresi geçmemiş kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği hususları dikkate alındığında, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının bu aşamada incelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır. 

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kısmen kabulü ile Ankara 9. İdare Mahkemesi'nin 27.04.2006 tarih ve E:2004/2801, K:2006/950 sayılı kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, temyize konu kararın reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmı açısından kanun yararına bozma isteminin incelenmeksizin reddine,  kararın birer örneğinin ilgili Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasına, 28.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/270

Karar No : 2011/3442

                Kanun Yararına Temyiz Eden : Danıştay Başsavcılığı

                Davalı                                   : Ankara Valiliği

                Davacı                                  : Tepe İnşaat Sanayi A.Ş.

                Vekili                                    : Av. Erol Yıldırım

                                                                 Özveren Sok. No:5/7 Demirtepe/ANKARA

                İstemin  Özeti                     : Davacı şirket tarafından düzenlenen kampanyalı konut satışına ilişkin sözleşmelerde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 7. maddesine aykırı olarak, satış bedelinin Türk Lirası olarak belirlenmemesi ve kampanya bitiş tarihinin yazılmaması nedeniyle aynı Kanun'un 25. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 67 sözleşme için toplam 9.573,63-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 12.03.2007 tarih ve 30 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemi yetki yönünden iptal eden Ankara 15. İdare Mahkemesi'nin 18.12.2007 tarih ve E:2007/1328, K:2007/1778 sayılı kararının; davalı idarenin başvurusu üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Fatih Işık

                Düşüncesi                             : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesinde öngörülen şartlar bulunmadığından kanun yararına bozma isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı           : Tansel Çölaşan

                Düşüncesi                             : Tepe İnşaat Sanayi A.Ş. tarafından, kendisine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 25. maddesinin 2. fıkrası gereğince toplam 9.573.63. YTL idari para cezası verilmesine ilişkin Ankara Valiliği Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün 12.3.2007 günlü, 30 sayılı kararı ve buna istinaden tesis edilen 19.3.2007 günlü, 11822 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 15. İdare Mahkemesince verilen ve dava konusu işlemlerin iptaline ilişkin bulunan 18.12.2007 günlü, E:2007/1328, K:2007/1778 sayılı kararının, davalı Ankara Valiliğince hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi:

                4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 7. maddesinin birinci fıkrasında, kampanyalı satışın; gazete, radyo, televizyon ilanı ve benzeri yollarla tüketiciye duyurularak düzenlenen kampanyalara iştirakçi kabul edilmesi ve malın veya hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi suretiyle yapılan satım olduğu, ikinci fıkrasında, kampanyalı satışların Bakanlığın izni ile yapılacağı, Bakanlığın hangi tür satışların izne tabi olacağını, ön ödeme, taksit miktarı, teslim süresi, üretici firma garantisi, yatıralacak teminat ile kampanyalı satışlarda uyulması gereken usul ve esasları tespit edeceği, beşinci fıkrasında, kampanyayı düzenleyenin, kampanyalı satışlarda düzenlenecek yazılı sözleşmede, 6/A maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen bilgilere ek olarak "kampanya bitiş tarihi" ve "mal veya hizmetin teslim veya yerine getirilme tarih ve şekli"ne ilişkin bilgileri de içeren sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermek zorunda olduğu,"Ceza Hükümleri" başlıklı 25. maddesinin ikinci fıkrasında, 7 nci maddenin beşinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklerden herbirine aykırı hareket edenlere   .... Türk Lirası idari para cezası verileceği, "Cezalarda Yetki, İtiraz ve Zamanaşımı" başlıklı 26. maddesinde ise 25 inci maddenin birinci, dördüncü , yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve onuncu fıkralarındaki idari yaptırımlara Bakanlık tarafından, diğer fıkralarındaki idari para cezalarına mahalli mülki amir tarafından karar verileceği öngörülmüştür.

                4077 sayılı Yasanın 31 inci maddesi ile bu Yasanın 4822 sayılı Yasa ile değişik 6/A ve 7 inci maddelerine dayanılarak hazırlanan Kampanyalı Satışlara İlişkin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesinde sözleşme zorunluluğu, 7. maddesinde kampanyalı satışlara ilişkin ilan ve reklamlar, 10. maddesinde Bakanlık iznine tabi mallar, 11. maddesinde ise kampanyalı satış izin belgesi düzenlenmiştir.

                5326 sayılı Kabahatler Kanununun 8. maddesinde, organ veya temsilcilik görevi yapan yada organ veya temsilci olmamakla birlikte, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen kişinin bu görevi kapsamında işlemiş bulunduğu kabahatten dolayı tüzel kişi hakkında da idari yaptırım uygulanabileceği, 22. maddesinde ise kabahat dolayısıyla idari yaptırım kararı vermeye ilgili kanunda açıkca gösterilen idari kurul, makam veya kamu görevlilerinin yetkili olduğu , idari kurulu makam veya kamu görevlilerinin ancak ilgili kamu kurum ve kuruluşunun görev alanına giren yerlerde işlenen kabahatler dolayısıyla idari yaptırım kararı vermeye yetkili oldukları belirtilmiştir.

                Dosyanın incelenmesinden; Merkezi Ankara'da bulunan davacı şirketin, İstanbul ili, Maltepe ilçesinde inşaatını yürüttüğü "Narcity Konutları Projesi" ile ilgili olarak; Zeynep Salman isimli kişinin, şirket adına, müşteriler ile görüşmeye, satışa çıkan bağımsız bölümleri tesbit edilen satış bedelleri ile dilediği kişi yada kurumlara satmaya, satış vaadinde bulunmaya, tanıtım yapmaya, sözleşmeleri tanzim ve imzaya, satış bedellerini ilgili projenin havuz hesaplarına yatırılmasını temin etmeye, şirketin doğmuş yada doğacak haklarını korumaya Ankara 43.Noterliğinin 19.10.2005 günlü, 48159 sayılı Vekaletnamesiyle vekil tayin edildiği, anılan vekaletname kapsamında imzalanan "Gayrimenkul İnşaat ve Satış Sözleşmelerinin 1.maddesinde satıcının "Tepe İnşaat A.Ş., Beytepe Köyü Yolu, No:5, Bilkent/ANKARA" şeklinde belirtildiği, 10.8.maddesinde, tarafların sözleşmede yazılı adreslerinin kanuni tebligat adresleri olduğunu ...... bu adreslere yapılacak yazılı bildirimlerin kanunen geçerli tebligatın bütün hukuki sonuçlarını haiz olacağını kabul ettiklerinin, 11.maddesinde uyuşmazlıkların çözümünde Ankara Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunun hüküm altına alındığının, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünün 14.2.2006 günlü oluru ile aralarında davacı şirketinde bulunduğu firmalar hakkında 4077 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat çerçevesinde denetim için kontrolör görevlendirilmesine karar verildiği,yapılan inceleme sonucu düzenlenen 27.10.2006 günlü, 6 sayılı inceleme raporunda, davacı şirketin Ankara İlinde faaliyet gösterdiğinin,şirketin İstanbul İli, Maltepe İlçesinde Narcity Projesi olarak isimlendirilen 1100 konutluk bir proje yürütmekte olduğunun, söz konusu projeye ilişkin satışların "kampanyalı satış" usulüyle yapıldığının,Bakanlıktan 8.9.2006 tarihli Kampanyalı Satış İzin Belgesinin alındığının, konut satışına ilişkin bazı sözleşmelerde satış bedelinin yabancı para karşılığı Yeni Türk Lirası olarak kararlaştırıldığının,yine sözleşmelerde kampanya bitiş tarihinin yer almadığının, sonuçta şirketin uyarılmasının uygun olacağının belirtildiği, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 8.2.2007 günlü yazısıyla, inceleme raporunda saptanan hususlar belirtilmek suretiyle bunların giderilerek hazırlanacak yeni sözleşme örneğinin yedi gün içinde gönderilmesinin istenildiği, davacı şirketin 12.2.2007 günlü yazısıyla

altı aydan az olmamak üzere süre uzatımı talebinde bulunduğu, daha sonra 22.2.2007 tarihinde tanzim edilen Tespit Tutanağı ile bazı kampanyalı satış sözleşmelerinde kampanya bitiş tarihinin yazılı olmadığının,bazılarında ise satış bedelinin yabancı para cinsinden yazıldığının tespit edildiği,anılan tespitlere istinaden Ankara Valisi tarafından imzalanan, Ankara Valiliği Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün 12.3.2007 günlü, 30 sayılı ceza kararıyla, davacı şirkette yapılan denetim sonucunda, 4077 sayılı Yasanın 7/5 maddesine aykırılık tespit edildiğinden bahisle toplam 9.573.63 YTL para cezası uygulanmasına karar verildiği, bu kararın 19.3.2007 günlü, 11882 sayılı yazı ile davacı şirkete bildirildiği, anılan işlemlerin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 15.İdare Mahkemesince satış sözleşmelerine göre alıcıların İstanbul'da mukim olduğu, satış işlemlerinin merkeze bağlı Marmara Yatırım Projeleri Koordinatörlüğünde yürütüldüğü, bu koordinatörlüğün İstanbul'da bulunan Narcity Konutları şantiyesi içinde hizmet verdiği, bu hususların, satış sözleşmelerinin konutların yapıldığı İstanbul İlinde imzalandığı sonucunu doğurduğu, bu durumda cezaya esas eylemlerin anılan İl'de gerçekleştiği, yer itibariyle İstanbul Valisi tarafından uygulanması gerekirken Ankara Valisi'nin onayı ile tesis olunan cezalandırma işleminde yetki yönünden hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

                Yukarıda belirtilen mevzuat ve olayın birlikte değerlendirilmesinden; şirket merkezi Ankarada bulunan ve verilen vekaletname ile şirket adına imzalanan Gayrimenkul İnşaat ve Satış Sözleşmelerinde satıcı sıfatıyla taraf olan davacı şirket adına, kampanyalı satış sözleşmelerinde 4077 sayılı Yasanın 7. maddesinin beşinci fıkrasına aykırılıklar tespit edildiğinden bahisle aynı yasanın 26. maddesi uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yer mülki amiri olan Ankara Valisi tarafından imzalanan ceza kararına istinaden verilen idari para cezasında yetki yönünden hukuka aykırılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemlerin iptaline ilişkin Ankara 15. İdare Mahkemesinin 18.12.2007 günlü, E:2007/1328, K:2007/1778 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51 inci maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince gereği görüşüldü:

                Dava, davacı şirket tarafından düzenlenen kampanyalı konut satışına ilişkin sözleşmelerde 4077 sayılı Kanun'un 7. maddesine aykırı olarak, satış bedelinin Türk Lirası olarak belirlenmemesi ve kampanya bitiş tarihinin yazılmaması nedeniyle aynı Kanun'un 25. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 67 sözleşme için toplam 9.573,63-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 12.03.2007 tarih ve 30 sayılı Ankara Valiliği işleminin iptali istemiyle açılmıştır. 

                Ankara 15. İdare Mahkemesi'nce; dava konusu para cezasına ilişkin işlemin, davacı şirketin genel merkezinin Ankara'da olması ve konut satış sözleşmeleri ile şirket kayıtlarının şirket merkezinde bulundurulması, sözleşmelerin İstanbul'da imzalandığına dair bir kanıt bulunmaması nedeniyle şirket merkezinin bulunduğu yer mülki amiri Ankara Valiliği'nce tesis edilmiş ise de, dava dosyasına sunulan inceleme raporu ve eklerinin incelenmesinden, satış sözleşmelerine göre alıcıların İstanbul'da mukim olduğu, satış işlemlerinin Merkeze bağlı Marmara Yatırım Projeleri Koordinatörlüğünde yürütüldüğü, bu Koordinatörlüğün İstanbul'da bulunan Narcity Konutları şantiyesi içinde hizmet verdiği, bu hususların, satış sözleşmelerinin konutların yapıldığı İstanbul ilinde imzalandığı sonucunu doğurduğu, cezaya esas eylemlerin İstanbul'da gerçekleştiği anlaşıldığından, davaya konusu işlemin fiilin gerçekleştiği yer itibariyle İstanbul Valisi tarafından tesis edilmesi gerekirken Ankara Valisi'nin onayı ile tesis olunan işlemde yetki yönünden hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

                Danıştay Başsavcılığı'nca anılan kararın, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesinde, idare mahkemelerince "kesin olarak verilen" kararların da kanun yararına temyiz olunacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, kanun yararına bozmanın amaç ve işlevi dikkate alındığında idare mahkemesince verilen kesin kararların da kanun yararına temyiz olunabileceğine karar verilerek, esasa geçildi:

                4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 7. maddesinin beşinci fıkrasında; kampanyayı düzenleyenin, kampanyalı satışlarda düzenlenecek yazılı sözleşmede, 6/A maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen bilgilere ek olarak "kampanya bitiş tarihi" ve "mal veya hizmetin teslim veya yerine getirilme tarih ve şekli"ne ilişkin bilgileri de içeren sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermek zorunda olduğu, 25. maddesinin ikinci fıkrasında; 4. maddenin altıncı fıkrasında, 5. maddede, 6. maddenin altıncı fıkrasında, 6/A maddesinde, 6/B, 6/C maddeleri uyarınca Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslarda, 7. maddenin beşinci fıkrasında, 9. maddede, 9/A maddesinde, 10. maddede, 10/A maddesinde, 10/B maddesinde, 11/A maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarında, 12., 13., 14. ve 15. maddelerde belirtilen yükümlülüklerden her birine aykırı hareket edenlere ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası verileceği,  26. maddesinin birinci fıkrasında ise; 25. maddenin birinci, dördüncü, yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve onuncu fıkralarındaki idarî yaptırımlara Bakanlık tarafından, diğer fıkralarındaki idarî para cezalarına mahallî mülkî amir tarafından karar verileceği kurala bağlanmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; merkezi Ankara'da bulunan davacı şirketin, İstanbul ili, Maltepe ilçesinde inşaatını yürüttüğü "Narcity Konutları Projesi" ile ilgili olarak; Zeynep Salman isimli kişinin, şirket adına müşteriler ile görüşmeye, satışa çıkan bağımsız bölümleri tesbit edilen satış bedelleri ile dilediği kişi ya da kurumlara satmaya, satış vaadinde bulunmaya, tanıtım yapmaya, sözleşmeleri tanzim ve imzaya, satış bedellerini ilgili projenin havuz hesaplarına yatırılmasını temin etmeye, şirketin doğmuş yada doğacak haklarını korumaya Ankara 43. Noterliği'nin 19.10.2005 günlü, 48159 sayılı vekâletnamesiyle vekil tayin edildiği, anılan vekâletname kapsamında imzalanan "Gayrimenkul İnşaat ve Satış Sözleşmelerinin 1. maddesinde, satıcının "Tepe İnşaat A.Ş., Beytepe Köyü Yolu, No:5, Bilkent/ANKARA" şeklinde belirtildiği, 10. maddesinde, tarafların sözleşmede yazılı adreslerinin kanuni tebligat adresleri olduğu, bu adreslere yapılacak yazılı bildirimlerin kanunen geçerli tebligatın bütün hukuki sonuçlarını haiz olacağını kabul ettiklerini, 11. maddesinde, uyuşmazlıkların çözümünde Ankara Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunun hüküm altına alındığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü'nün 14.02.2006 tarihli oluru ile aralarında davacı şirketin de bulunduğu firmalar hakkında 4077 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat çerçevesinde denetim için kontrolör görevlendirilmesine karar verildiği, yapılan inceleme sonucu düzenlenen 27.10.2006 tarih ve 6 sayılı inceleme raporunda, davacı şirketin Ankara İlinde faaliyet gösterdiği, şirketin İstanbul İli, Maltepe İlçesinde Narcity Projesi olarak isimlendirilen 1100 konutluk bir proje yürütmekte olduğu, söz konusu projeye ilişkin satışların "kampanyalı satış" usulüyle yapıldığı, Bakanlıktan 08.09.2006 tarihli Kampanyalı Satış İzin Belgesi'nin alındığı, konut satışına ilişkin bazı sözleşmelerde satış bedelinin yabancı para karşılığı Türk Lirası olarak kararlaştırıldığı, sözleşmelerde kampanya bitiş tarihinin yer almadığı, şirketin uyarılmasının uygun olacağının belirtildiği, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın 08.02.2007 tarihli yazısıyla, inceleme raporunda saptanan hususlar belirtilmek suretiyle bunların giderilerek hazırlanacak yeni sözleşme örneğinin yedi gün içinde gönderilmesinin istenildiği, davacı şirketin 12.02.2007 tarihli  yazısıyla altı aydan az olmamak üzere süre uzatımı talebinde bulunduğu, daha sonra 22.02.2007 tarihinde düzenlenen Tespit Tutanağı ile bazı kampanyalı satış sözleşmelerinde kampanya bitiş tarihinin yazılı olmadığının, bazılarında ise satış bedelinin yabancı para cinsinden yazıldığının tespit edildiği, anılan tespitlere istinaden Ankara Valisi tarafından imzalanan, Ankara Valiliği Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü'nün 12.03.2007 tarih ve 30 sayılı ceza kararıyla, davacı şirkete yönelik  yapılan denetim sonucunda, 4077 sayılı Kanun'un 7. maddesinin beşinci fıkrasına aykırılık tespit edildiğinden bahisle toplam 9.573,63-TL para cezası uygulanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

                Davacı şirketin merkezi Ankara'da bulunmakla beraber, "Narcity Konutları Projesi" adı altında düzenlenen kampanyalı konut satışında, satış işlemlerinin Merkeze bağlı Marmara Yatırım Projeleri Koordinatörlüğünde yürütüldüğü, bu Koordinatörlüğün İstanbul'da bulunan Narcity Konutları şantiyesi içinde hizmet verdiği ve satış sözleşmesi örneklerinden sözleşmelerin konutların yapıldığı İstanbul ilinde imzalandığı, dolayısıyla Kanun'a aykırılığın İstanbul'da gerçekleştiği anlaşıldığından, dava konusu işlemi yetki yönünden iptal eden İdare Mahkemesi kararında  hukuka aykırılık bulunmamaktadır. 

                Açıklanan nedenlerle, Ankara 15. İdare Mahkemesi'nin 18.12.2007 tarih ve E:2007/1328, K:2007/1778 sayılı kararının Danıştay Başsavcılığı'nca kanun yararına  yapılan temyiz isteminin reddine, kararın bir örneğinin Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine, 02.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/1472

Karar No : 2011/4167

                Kanun Yararına Temyiz Eden    : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                           : Doğan Burda Rizzoli Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.

                Vekili                             : Av. Sevda Ar

                                                          Süleyman Seba Cad. No:48 BJK Plaza A/88

                                                                                               Beşiktaş / İSTANBUL

                Davalı                          :  Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı / ANKARA

                                                        (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı)

                İstemin Özeti              : Davacı şirkete ait "Formsante Dergisi" ile birlikte ek olarak verilen "Acıbadem Güncel Sağlık Dergisi"nin 2003 yılı Mart-Haziran sayısında, Acıbadem Hastanesi'ne ilişkin olarak, "Acıbadem Sağlık Grubu yurt dışından hasta transferini yaptı" ve "Anne karnında genetik tanı" başlıklı yazılarda ve derginin tamamına yakın bölümünde yer alan buna benzer yazılarda, anılan hastaneye ve doktorlara yönlendirme yapıldığı, bazı tıbbi uygulamaların ilk defa bu hastane ve bu hastanedeki doktorlar tarafından gerçekleştirildiği şeklinde ifadelere yer verilerek 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 16. maddesine aykırı davranıldığından bahisle 35.000 TL idari para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 18.06.2004 tarih ve 127 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptaline karar veren Ankara 8. İdare Mahkemesi'nin 14.06.2005 tarih ve E:2004/2550, K:2005/826 sayılı kararının; davalı idarenin başvurusu üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi              : Erhan Eryat

                Düşüncesi                                    : İdare Mahkemesi kararının, idari para cezasının iptaline ilişkin kısmının 2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulması, reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının ise incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı                  : Zafer Kantarcıoğlu

                Düşüncesi                                       : Doğan Burda Rizzoli Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.'ne 4077 sayılı Kanunun 16. maddesine aykırı şekilde reklam yaptığı ileri sürülerek 35.000.000.000 TL para cezası verilmesi işleminin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 8. İdare Mahkemesince  söz konusu işlemin iptaline ilişkin olarak verilen 14.6.2005 günlü ve E:2004/2550, K:2005/826 sayılı kararın, davalı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesinde, "Ticari reklâm ve ilânların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere , genel ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır." ilkesine yer verildikten sonra, tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklâm ve ilânlar ve örtülü reklam yapılamayacağı, reklam verenler, reklamcılar ve mecra kuruluşlarının bu madde hükümlerine uymakla yükümlü oldukları belirtilmiş, aynı Kanunun değişik 17. maddesinin birinci fıkrasında, "Ticari reklam ve ilanlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek, bu ilkeler çerçevesinde ticari reklam ve ilanları incelemek ve inceleme sonucuna göre 16. madde hükümlerine aykırı reklam ve ilanları üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya aynı yöntemle düzeltme ve/veya para cezası verme hususlarında görevli bir Reklam Kurulu oluşturulur" kuralına yer verilmiş, 25. maddesinde 16. maddeye aykırı hareket edenler hakkında üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme  ve/veya para cezası uygulanacağı ve bu aykırılık ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel ve sair araçlar ile gerçekleşmiş ise, para cezasının on katı olarak uygulanacağı, 31.  maddesinde ise Bakanlığın, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak mevzuat çerçevesinde gerekli  tedbirleri almaya ve düzenlemeleri  yapmaya yetkili olduğu hükme bağlanmış, 4822 sayılı Kanun ile değişik 3. maddesinde, "mecra kuruluşu; Ticari reklam veya ilanı hedef kitleye ulaştıran iletişim kanallarının ya da her türlü aracın sahibi, işleticisi veya kiracısı olan gerçek veya tüzel kişiyi" ifade edeceği kurala bağlanmıştır.

                Ankara 8. İdare Mahkemesince verilen karar ile, davacı şirkete ait Formsante dergisi ile birlikte ek olarak verilen Mart-Haziran 2003 dönemine ilişkin "Acıbadem Güncel Sağlık" dergisinde yer alan yazılardan "Acıbadem Güncel Sağlık" yayınının sorumlu olduğu gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.

                Dava dosyasının incelenmesinden; davacı Şirkete ait Formsante dergisinin Mart sayısı ekinde ücretsiz olarak verilen Acıbadem Güncel Sağlık Dergisinde yer alan "Acıbadem Sağlık Grubu yurtdışından hasta transferi yaptı" ve "Anne karnında genetik tanı" başlıklı yazılar ve derginin tümüne yakın bölümlerinde yer alan yazılarla ilgili yapılan inceleme sonucunda Reklam Kurulunun 8.6.2004 tarih ve 105 sayılı toplantısında alınan kararla, anılan yazılarla, hastanede görev yapan doktorların isimlerine ve görüşlerine yer verilmek suretiyle söz konusu Hastaneye ve doktorlarına yönlendirme yapıldığı, bu durumun; 1219 sayılı Kanun'un 24., Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8. ve 9., Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60., Ticari Reklam ve İlanlara ilişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Tebliğin 4/a., 4/b., 4/e., 6/g. maddeleri hükümlerine ve 4077 sayılı Kanun'un değişik 16. maddesine aykırı olduğuna ve reklamı yayımlayan davacıya idari para cezası verilmesine karar verildiği, sözü edilen karar doğrultusunda 18.06.2004 tarih ve 127 sayılı Bakanlık oluru ile davacıya 35.000.000.000 TL idari para cezası uygulandığı anlaşılmıştır.

                Davacı ile Acıbadem Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında; davacı şirketin, Acıbadem Hastanesi'nin sahibi olduğu Güncel Sağlık Dergisinin Kasım 2002, Mart 2003 ve Temmuz 2003 sayılarını hazırlayacağı, 3 sayının herbiri için 50.000 adet olacak şekilde çoğaltacağı ve bu miktarın 60.000 adedinin Formsante Dergisi ile birlikte dağıtacağı konusunda sözleşme imzalandığı, anılan sözleşme hükümlerine göre hazırlanan Acıbadem Güncel Sağlık Dergisinin Mart-Haziran 2003 sayısının davacı şirkete ait Formsante dergisi ile birlikte tüketiciye ücretsiz olarak verildiği görülmektedir.

                Bu durumda, Acıbadem Güncel Sağlık Dergisinin Mart-Haziran sayısının Formsante Dergisi ile birlikte tüketiciye ulaştırılması nedeniyle davacı şirketin  Acıbadem Güncel Sağlık Dergisinde yer alan reklam ve ilanlar yönünden kanununda tanımlanan mecra kuruluşu olduğu dolayısıyla anılan yazılardan dolayı 4077 sayılı Kanunun 16. maddesi bakımından sorumluluğun bulunduğu sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline ilişkin olarak Ankara 8. İdare Mahkemesi'nce verilen 14.06.2005 günlü ve E:2004/2550, K:2005/826 sayılı kararın,hukuka aykırılığı nedeniyle, 2577 sayılı Kanunun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce, karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar, Danıştay Onuncu Dairesi'nce verilen 22.07.2010 tarih ve E:2006/1647, K:2010/6266 sayılı kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görüldüğünden, kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesi'nin anılan kararı kaldırılarak kanun yararına temyiz istemi yeniden incelendi, gereği görüşüldü:

                08.06.2011 tarih ve 27958 sayılı mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan 635 ve 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler uyarınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın tüzel kişiliğinin kaldırıldığı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın kurularak Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü'nün adı geçen Bakanlığa bağlandığı anlaşıldığından, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın davalı idare olarak kabul edilmesinden sonra işin esasına geçildi:

                Dava; davacı şirkete ait "Formsante Dergisi" ile birlikte ek olarak verilen "Acıbadem Güncel Sağlık Dergisi"nin 2003 yılı Mart-Haziran sayısında, Acıbadem Hastanesi'ne ilişkin olarak, "Acıbadem Sağlık Grubu yurt dışından hasta transferini yaptı" ve "Anne karnında genetik tanı" başlıklı yazılarda ve derginin tamamına yakın bölümünde yer alan buna benzer yazılarda, anılan hastaneye ve doktorlara yönlendirme yapıldığı, bazı tıbbi uygulamaların ilk defa bu hastane ve bu hastanedeki doktorlar tarafından gerçekleştirildiği şeklinde ifadelere yer verilerek 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 16. maddesine aykırı davranıldığından bahisle 35.000 TL idari para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin 18.06.2004 tarih ve 127 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

                Ankara 8. İdare Mahkemesi'nce, Acıbadem Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi'ne ait Güncel Sağlık Dergisinde hastanenin reklamının değil, tanıtımının yapıldığı, kaldı ki bu konudaki sorumluluğun, derginin hazırlanmasından sorumlu olan adı geçen şirkete ait olduğu, olayda davacı şirketin sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen kanun yararına bozulması istenilmektedir.

              4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3. maddesinin (n) bendinde, "Mecra kuruluşu: Ticari reklam veya ilânı hedef kitleye ulaştıran iletişim kanallarının ya da her türlü aracın sahibi, işleticisi veya kiralayıcısı olan gerçek veya tüzel kişiyi İfade edeceği" belirtilerek, anılan Kanun'un 16. maddesinde, "Ticari reklam ve ilânların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır. Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilânlar ve örtülü reklam yapılamaz. Aynı ihtiyaçları karşılayan ya da aynı amaca yönelik rakip mal ve hizmetlerin karşılaştırmalı reklamları yapılabilir. Reklam veren, ticari reklam veya ilânda yer alan somut iddiaları ispatla yükümlüdür. Reklam verenler, reklamcılar ve mecra kuruluşları bu madde hükümlerine uymakla yükümlüdürler." hükümlerine yer verilmiş; 25. maddesinin sekizinci fıkrasında ise, 16. maddeye aykırı hareket edenler hakkında reklam ve ilanın durdurulması ve/veya düzeltme ve/veya para cezası uygulanacağı  öngörülmüştür.

               Anılan Kanun'un uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesinde; Kanunda öngörülen para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği, itirazın idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmayacağı ve zaruret görülmeyen hallerde evrak  üzerinde inceleme  yapılarak  en  kısa  sürede  sonuçlandırılacağı, itiraz üzerine idare  mahkemesince verilen kararların kesin olduğu kuralına yer verilmektedir.

              1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 24. maddesinde;  "İcrayı sanat eden tabipler hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtısaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmaları memnudur." hükmü, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi'nin 8. maddesinde, "Tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine, ticari bir veçhe verilemez. Tabip ve diş tabibi, yapacağı yayınlarda tababet mesleğinin şerefini üstün tutmaya mecbur olup, her ne suretle olursa olsun, yazılarında kendi reklamını yapamaz." hükmü yer almaktadır.

              Öte yandan, Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin "Bilgilendirme ve Tanıtım" başlıklı 60. maddesinde ise;  özel hastanelerin; tıbbî deontoloji ve meslekî etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamayacakları ve bu mahiyette tanıtım yapamayacakları, ruhsatında kayıtlı ismi dışında başka bir isim kullanamayacakları, sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgilendirme ve tanıtımlar yapabilecekleri, bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında, yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açıklamalara yer veremeyecekleri; hizmet alanları ve sunacağı hizmetler ile açılış bilgileri ve benzeri konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabilecekleri, özel hastaneler tarafından oluşturulan internet sitelerinde; yer alan her türlü sağlık bilgisi, alanı ile ilgili bilgi ve tecrübeye sahip sağlık meslek mensupları tarafından verilmesinin zorunlu olduğu ve bu siteler aracılığıyla hiçbir şekilde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler verilemeyeceği, internet sayfalarında verilen bilginin, son güncelleme tarihinin açıkça belirtilmesi gerektiği ve belirtilen esaslara uymayan özel hastane sahipleri ve mesul müdürleri hakkında ilgili mevzuat hükümlerindeki müeyyideler uygulanacağı  kuralı öngörülmüştür.

              Yukarıda aktarılan Kanun hükümlerine göre, reklam ve ilânların mevzuata, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine uygun, dürüst ve doğru olması gerektiği, tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı reklam yapılamayacağı belirtilerek, bu yükümlüğün gereğinin yerine getirilmesinden; reklam verenler, reklamcılar ve mecra kuruluşları ayrı ayrı sorumlu tutulmuşlardır. Başka bir ifade ile, 16. madde öngörülen yasağın anılan kişilerce ihlal edildiğinin tespit edilmesi halinde, reklam verenler, reklamcılar ve mecra kuruluşları hakkında  Kanun'un 25. maddesinin sekizinci fıkrasına göre ayrı ayrı işlem yapılacağı kurala bağlanmıştır.

               Dosyanın incelenmesinden; bir mecra kuruluşu olan davacı şirkete ait Formsante Dergisi ile birlikte ek olarak verilen ve Kanun'a göre reklam veren statüsünde bulunan Acıbadem Sağlık Hizmetleri Tic. A. Ş.'ne ait Acıbadem Güncel Sağlık Dergisinin 2003 yılı Mart-Haziran sayısında, Acıbadem Hastanesi'ne ilişkin olarak, "Acıbadem Sağlık Grubu yurt dışından hasta transferini yaptı" ve "Anne karnında genetik tanı" başlıklı yazılarda ve derginin tamamına yakın bölümünde yer alan buna benzer yazılarda, hastanede görev yapan doktorların isimlerine ve görüşlerine yer verilmek suretiyle hastaneye ve doktorlara yönlendirme yapıldığı, bazı tıbbi uygulamaların ilk defa bu hastane ve bu hastanedeki doktorlar tarafından gerçekleştirildiği şeklinde ifadelere yer verildiğinden, söz konusu reklamın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 16. maddesine aykırı olduğundan bahisle reklamı yayınlayan mecra kuruluşu olarak davacı şirkete, reklam veren sıfatıyla Acıbadem Sağlık Hizmetleri Tic. A. Ş.'ne ayrı ayrı idari para cezası verilmesine ve anılan reklamların durdurulmasına ilişkin işlemin tesis edilmesi üzerine, davacı şirket tarafından sözü edilen işlemin kendisine ait kısmının iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 60. maddesindeki ''...talep yaratmaya yönelik... diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette tanıtım yapamazlar...'' yönündeki yasağın ihlal edilmek suretiyle bir özel hastanenin reklamını yayınladığı anlaşılan davacı şirket hakkında 4077 sayılı Kanun'un 25. maddesi uyarınca tesis edilen dava konusu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığından, Mahkeme kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının kanun yararına bozulması gerekmektedir.

              Temyiz edilen kararın reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmına gelince; 4077 sayılı Kanun'un, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesi uyarınca, idarî para cezalarının iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararlar kesin olup, idarî para cezası ile beraber Kanun'da öngörülen diğer idarî yaptırımların iptali istemiyle açılan davalarda verilen kararların, para cezası dışındaki kısımlarına karşı temyiz yoluna gidilebilmesi mümkündür. Bu açıdan; 20.09.2005 tarihinde davalı idareye tebliğ edilen Mahkeme kararının, 30 günlük temyiz süresi geçmeden, 20.10.2005 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile kanun yararına bozulması isteminde bulunulduğu, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının kesin olmayıp temyiz edilebileceği ve temyiz süresi geçmemiş kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği hususları dikkate alındığında, Mahkeme kararının reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmının bu aşamada incelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır. 

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kısmen kabulü ile Ankara 8. İdare Mahkemesi'nin 14.06.2005 tarih ve E:2004/2550, K:2005/826 sayılı kararının idarî para cezasının iptaline ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, temyize konu kararın reklam durdurmanın iptaline ilişkin kısmı açısından kanun yararına bozma isteminin incelenmeksizin reddine,  kararın birer örneğinin ilgili Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasına, 21.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas No   : 2011/161

Karar No: 2011/3443

                Kanun Yararına Temyiz Eden: Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                        : Medi Zinde Sağlık Hizmetleri A.Ş.

                Vekili                          : Av. Hasan Akbay

                                                       Bahariye Cad. No:72/10    Kadıköy / İSTANBUL

                Davalı                        : Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı / ANKARA

                                                       (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı)

                İstemin Özeti            : 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete 50.012,20-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 14.02.2006 tarih ve 125 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar veren Ankara 12. İdare Mahkemesi'nin 27.06.2007 tarih ve E:2007/221, K:2007/940 sayılı kararının; davacı şirketin başvurusu üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Fatih Işık

                Düşüncesi                             : İdare Mahkemesi kararının 2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulması gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı        : Tansel Çölaşan

                Düşüncesi                             : Davacı Medi Zinde Sağlık Hizmetleri A.Ş. vekili Av.Hasan Akbay tarafından, 16.03.2005 tarihli Vatan Gazetesinde yayımlanan "Prostat Kanseri Tedavisinde Brakiterapi" başlıklı reklamın 4077 sayılı Kanunun 16. maddesine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle aynı Kanunun 25/8 maddesi uyarınca 50.012,20 TL idari para cezası verilmesine ilişkin 14.03.2006 günlü, 55 onay sayılı işlemin iptali istemiyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığına karşı açılan davada, Ankara 12. İdare Mahkemesince verilen ve davacıya 16.06.2006 tarihinde tebliğ edilen idari para cezasına ilişkin dava konusu işlemin iptali istemiyle özel Kanun olan 4077 sayılı Kanunun 26.maddesi uyarınca tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 7 günlük dava açma süresi içinde en geç 23.06.2006 tarihinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 29.06.2006 tarihinde İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi kayıtlarına giren dilekçeyle açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine ilişkin bulunan 27.06.2007 günlü, E:2007/221, K:2007/940 sayılı kararın, davacı tarafından hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması başlıklı 40.maddesinin ikinci fıkrasında, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır" hükmüne yer verilmiştir.

                Anayasa hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlanması amaçlanmış, idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 9.maddesinde ise çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde,bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin,Danıştaya idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği öngörülmüştür.

                8.3.1995 günlü, 22221 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun işlem tarihinde yürürlükte olan 26.maddesinin ikinci fıkrasında,Kanunda düzenlenen her türlü para cezasının, idari nitelikte olduğu, bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği belirtilmiştir.

                31.03.2005 günlü, 25772 mükerrer sayılı Resmi gazetede yayımlanan Kabahatler Kanununun 3. maddesinde, Kanunun genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağı öngörülmüş iken, söz konusu düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin 01.03.2006 günlü, E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmesi üzerine, 3. madde, 06.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasanın 31. maddesi ile "Bu Kanunun;

                a) idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

                b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

                Yine 5326 sayılı Yasanın 27. maddesinde, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği esası getirilmiştir.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete idari para cezası verilmesine ilişkin bulunan ve 16.06.2006 tarihinde tebliğ edilen 03.05.2006 günlü ceza tebligatında; 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 27 nci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, söz konusu idari yaptırım kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine itiraz edilebileceğinin belirtildiği, İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi kayıtlarına 29.06.2006 tarihinde geçen dilekçe ile itiraz edildiği, adı geçen mahkemenin 10.7.2006 günlü kararıyla dosyanın Ankara Sulh Ceza mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, Ankara Sulh Ceza Mahkemesinin 05.03.2007 günlü kararıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine Kabahatler Kanununun 5560 sayılı Yasa ile değişik 3. maddesi ve 4077 sayılı kanunun 26. maddesine dayanarak itirazı görev yönünden reddettiği, davacı iddiasına göre bu kararın tarafına 21.03.2007 tarihinde tebliğ edildiğinden bahisle idare mahkemesi kayıtlarına 04.04.2007 tarihinde geçen dilekçeyle bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır

                31.03.2005 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Kabahatler Kanununun yürürlüğe girmesiyle, değişik kanunlara göre verilen idari para cezalarına karşı yapılacak itirazları incelemekle görevli yargı yerini belirleme konusunda bir tereddüt yaşandığı tabiidir.

                Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrasında da belirtildiği üzere idareler, tesis edilen işleme karşı ilgililere, hangi kanun yollarına ve mercilere başvuracaklarını ve sürelerini bildirmek zorunda olup, olayda ise idarece bu yükümlülüğün gereği gibi yerine getirilmediği ve davacının yanlış yönlendirildiği açıktır.

                İdare Mahkemesince, davacının yanlış yönlendirildiği hususu ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 9. maddesi hükmü dikkate alınmak suretiyle dava açma süresinin hesaplanarak işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, davanın süre yönünden reddedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

                Açıklanan nedenlerle, Ankara 12. İdare Mahkemesinin davanın süre yönünden reddine ilişkin bulunan 27.06.2007 günlü, E:2007/221, K:2007/940 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51 inci maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                08.06.2011 tarih ve 27958 sayılı mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan 635 ve 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler uyarınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın tüzel kişiliğinin kaldırıldığı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın kurularak Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü'nün adı geçen Bakanlığa bağlandığı anlaşıldığından, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın davalı idare olarak kabul edilmesinden sonra işin esasına geçildi:

                Dava; 4077 sayılı Kanun hükümlerine aykırı davranıldığı belirtilerek davacı şirkete 50.012,20-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 14.02.2006 tarih ve 125 sayılı Reklam Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

                Ankara 12. İdare Mahkemesi'nce; dava konusu işlemin 16.06.2006 tarihinde davacı şirkete tebliğ edildiğinin görüldüğü, 4077 sayılı Kanun'un 26. maddesi uyarınca bu işleme karşı 7 gün içerisinde engeç 23.06.2006 tarihine kadar dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 29.06.2006 tarihinde açılan davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-b maddesi uyarınca esasının incelenmesi olanağı bulunmadığı gerekçesiyle, süre aşımı nedeniyle reddine karar  verilmiştir.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kanun yararına bozulması istenilmektedir. 

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesinde, idare mahkemelerince "kesin olarak verilen" kararların da kanun yararına temyiz olunacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, kanun yararına bozmanın amaç ve işlevi dikkate alındığında idare mahkemesince verilen kesin kararların da kanun yararına temyiz olunabileceğine karar verilerek, esasa geçildi:

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 9. maddesinde ise çözümlenmesi Danıştay'ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adlî ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin, Danıştay'a idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği kuralına yer verilmiştir.

                4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesinin ikinci fıkrasında; bu Kanun'da öngörülen para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği, itirazın idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmayacağı ve zaruret görülmeyen hallerde evrak  üzerinde inceleme  yapılarak  en  kısa  sürede  sonuçlandırılacağı, itiraz üzerine idare  mahkemesince verilen kararların kesin olduğu hükme  bağlanmıştır.

                31.03.2005 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesinde, Kanun'un genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağı öngörülmüş iken, söz konusu düzenlemenin Anayasa Mahkemesi'nin 01.03.2006 tarih ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmesi üzerine, 3. madde, 5560 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile değiştirilerek; bu Kanun'un, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, diğer genel hükümlerinin ise, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

                Dosyanın incelenmesinden; Reklam Kurulu'nun 14.02.2006 tarih ve 125 sayılı kararıyla 4077 sayılı Kanun'un 16. maddesine aykırı reklam yapıldığından bahisle davacı şirkete 50.012,20-TL idarî para cezası verildiği, bu kararın tebliğine ilişkin 31.05.2006 tarih ve 16178 sayılı işlemde idarî para cezasına karşı 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesinin birinci fıkrası uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine dava açılabileceğinin belirtildiği, kararın 16.06.2006 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 29.06.2006 tarihinde kayıtlara giren dilekçeyle İstanbul Sulh Ceza Mahkemeleri'nde dava açıldığı, yetkisizlik kararıyla dosyanın Ankara Sulh Ceza Mahkemeleri'ne gönderildiği, Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05.03.2007 tarih ve 2006/45 Müt. sayılı kararıyla İdare Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle başvurunun reddine karar verildiği, bu kararın 21.03.2007 tarihinde tebliğ edilmesi ve temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine 20.04.2007 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile idare mahkemesinde dava açıldığı, Ankara 12. İdare Mahkemesi'nce, dava dilekçesinin idare mahkemesi kayıtlarına giriş tarihi esas alınmak suretiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

                İdare mahkemelerinin görevli olduğu konuda adli yargı makamlarında açılan davada  görevsizlik kararı verilmesi üzerine, 2577 sayılı Kanun'un 9. maddesinin 1. bendi uyarınca 30 gün içerisinde idare mahkemelerinde dava açılabilecek olup, görevsiz yargı yerine başvuru tarihinin idare mahkemesine başvuru tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinden, uyuşmazlık konusu Reklam Kurulu kararının davacı şirkete 16.06.2006 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 29.06.2006 tarihinde görevsiz yargı yerine yapılan başvurunun davanın açılma tarihi olduğu tartışmasızdır. 

                Bu durumda; dava konusu işlemin tebliği üzerine Kabahatler Kanunu uyarınca süresi içinde Sulh Ceza Mahkemeleri'nde dava açıldığı, Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesindeki değişiklik üzerine Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nce görevsizlik kararı verildiği, görevsizlik kararı veren yargı yerine süresinde başvurulduğu ve görevsizlik kararı üzerine süresinde idari yargıda dava açıldığı görülmüş olup, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmadığından kanun yararına bozulması gerekmektedir.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Ankara 12. İdare Mahkemesi'nin 27.06.2007 tarih ve E:2007/221, K:2007/940 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davalı Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Danıştay Onbeşinci Daire Başkanlığından :

Esas  No   : 2011/12952

Karar No : 2011/3324

                Kanun Yararına Temyiz Eden      : Danıştay Başsavcılığı

                Davacı                                                  : ING Bank A. Ş.

                Vekili                                                    : Av. Aydın Musaballı

                                                                                Eski Büyükdere Cad. Ayazağa Köy Yolu

                                                                                 No:6   Maslak 34398 / İSTANBUL

                Davalı                                                  : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili                                                    : Av. Nebahat Kavafoğlu

                                                                                 SGK Kadıköy Sigorta Müdürlüğü

                                                                                 Göztepe - Kadıköy / İSTANBUL

                İstemin Özeti                                      : İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve E:2009/110, K:2009/1105 sayılı tek hâkimle verilen kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16638 K:2010/1520 sayılı kararı Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi  : Mehmet Ali Aydın

                Düşüncesi                             : İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde olduğundan, kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Başsavcısı          : Turgut Candan

                Düşüncesi                             : Davacı şirkete 506 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 19.8.2008 gün ve 143114 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/110, K:2009/1105 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16638, K: 2010/1520 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.

                506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8'inci maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin  devam edeceği; 140'ıncı maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.  

                Dosyanın incelenmesinden; Oyakbank Anonim Şirketi Yönetim Kurulunun 24.12.2007  günlü kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumunun hisselerinin tamamının ING Bank N.V. 'e devredildiği, sonrasında davacı Şirketin ticaret unvanının ING Bank değiştirildiği; değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 7.7.2008 günlü işlemi ile tescil edilerek 23.6.2008 günlü dilekçe ile davalı kuruma bildirildiği anlaşılmıştır.

                Dava konusu idari para cezası, işverenin değişmesi veya işyerinin devredilmesi nedeniyle anılan Kanun hükmünde belirtilen bildirge verme yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle kesilmiştir.

                İşverenin değişmesi, işyerinde işveren sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda ortaklardan birinin hisselerini başka birine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından; işveren değişikliği olarak nitelendirilemez..

                Öte yandan; Türk Ticaret Kanununa göre, unvan değişikliği de, tüzel kişilikte değişiklik yaratan hallerden değildir. Nitekim; 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da, aynı hukuki gerçeğe dayanmaktadır.

                Bu bakımdan; olayda, bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve hukuka aykırı bir sonuç ifade eden İstanbul Üçüncü İdare Mahkemesince tek hakimli olarak verilen 24.6.2009 gün ve E:2009/110, K:2009/1105 sayılı karar ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 3.2.2010 gün ve E:2009/16638, K: 2010/1520 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51' inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143114 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nce tek hâkimle verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/110, K:2009/1105 sayılı kararla; mülga 506 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

                Bu karara karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nce 03.02.2010 gün ve E:2009/16638, K:2010/1520 sayılı kararla anılan mahkeme kararı onanmıştır.

                Danıştay Başsavcılığı'nca, İstanbul 3. İdare Mahkemesi kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin ilk paragrafında, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanunun 8'inci maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden, Oyak Bank Anonim Şirketi’nin sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumunun sahip olduğu hisselerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile ING Bank N.V. tarafından doğrudan, ING Group N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verildiği, anılan karar uyarınca Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından 1.074.098.133,00  YTL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V. 'e; 1’er YTL nominal değerli 8 adet hissenin de kararda adı geçen diğer şahıslara devredildiği, Oyak Bank Anonim Şirketi Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007  günlü, 1 sayılı kararı ile söz konusu hisse satışının Banka ortaklar defterine kaydedildiği; sonrasında davacı Şirketin Oyak Bank A.Ş. olan ticaret unvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 07.07.2008 günlü işlemi ile tescil edildiği, davalı idarece davacı şirketin 07.07.2008 tarihinden itibaren sigortalı işçi çalıştırmaya başlamış olmasına rağmen işyeri devir bildirgesinin, 506 sayılı Kanunun 8. maddesine göre en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihte Kuruma verilmediğinden bahisle dava konusu idari para cezasının düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devir olunması halinde yeni işveren bildirge vermekle yükümlüdür.

                Bir işyerinin devri demek, onun bütün hukuki neticeleri ile, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Uyuşmazlığa konu olayda ise, Oyak Bank A.Ş.’nin Oyak grubuna ait hisseleri ING Bank N.V. tarafından satın alınmış ve böylece Oyak Bank A.Ş.’nin pay sahipleri değişmiş, ancak şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden söz etmek olanaklı değildir.

                Öte yandan; işverenin unvan ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran hallerden değildir. Zira hisse devrinde olduğu gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu işverenin unvanı değişmiştir. Nitekim 28.8.2008 gün ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 35'inci maddesinin 3'üncü bendinde, işyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi verilmeyeceğinin; değişikliğin, Ticaret Sicil Gazetesinin de ekli olduğu bir yazı ile Kuruma bildirileceğinin kurala bağlanmış olması da sözü edilen hukuki durumu teyit etmektedir.

                Davacı şirketin ticari merkezi ile sicil numarasında her hangi bir değişikliğe gidilmeksizin ve tüzelkişiliği sona erdirilmeksizin salt Oyak Bank Anonim Şirketi olan eski unvanının ING Bank Anonim Şirketi olarak değiştirildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun dosyada bulunan 07.07.2008 günlü ilan metninden anlaşılmaktadır.

                Bu durumda, olayda bildirge verilmesini zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete verilen idari para cezasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi Hâkimliği’nce verilen 24.06.2009 tarih ve E:2009/110, K:2009/1105 sayılı kararı ile bu kararı onayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 03.02.2010 tarih ve E:2009/16638, K:2010/1520 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin davacı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 02.11.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU (X)

                Dava; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesine aykırı davranıldığından bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesine ilişkin 19.08.2008 tarih ve 143114 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

                Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; bu Kanun'un 8. maddesinde belirtilen bildirgeyi Kanun'da belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere, idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

                Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin devraldığı bankanın şubesine ilişkin işyeri bildirgesini süresinde vermediğinden bahisle, davacı şirkete idarî para cezası verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                Anılan hükümlerden; işyerinin devri halinde, Kanun'un 8. maddesindeki bildirim yapma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirileceği, devralanın bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kendisine Kanun'un 140. maddesindeki idarî yaptırımın uygulanacağı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde işyerinin devralma işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

                4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Birleşme veya Devralma" başlıklı 7. maddesinde, bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralmasının hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmış, ayrıca maddede hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul'un, çıkaracağı tebliğlerle ilân edeceği belirtilmiş; anılan hükme dayalı olarak da Rekabet Kurulu tarafından 1997/1 sayılı "Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ" çıkarılmıştır.

                Nitekim olayda; Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun tamamına sahip olduğu Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamının ING Bank N.V. tarafından devralınması işlemine izin verilmesi talebiyle ING Bank N.V. tarafından Rekabet Kurumu'na başvurulduğu, Kurul tarafından Kanun'un 7. maddesi ile bu maddeye dayalı olarak çıkarılan 1997/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yapılan başvurunun incelendiği, 06.09.2007 tarih ve 07-69/856-324 sayılı Rekabet Kurulu kararında, bildirim konusu işlem sonucunda, Oyak Bank’ın kontrolüne ING Bank'ın sahip olacağından, buna göre, bildirimin 1997/1 sayılı Tebliğ’in 2. maddesi anlamında bir devralma işlemi olduğu belirtilerek, devralma işlemine izin verildiği anlaşılmaktadır.

                Görüldüğü üzere; Oyak Bank hisselerinin tamamının ING Bank tarafından devralınmasının hukukî geçerlilik kazanması Rekabet Kurulu kararıyla mümkün olmuştur.

                Öte yandan, anılan Rekabet Kurulu kararından sonra, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayalı olarak alınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2416 sayılı kararı ile de, Oyakbank A.Ş. sermayesinin %100'üne tekabül eden Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun sahip olduğu hisselerin ING Bank tarafından doğrudan, ING Grup N.V. ve Stichting ING Aandelen tarafından dolaylı devralınmasına izin verilmesinin uygun görüldüğü, buna dayanarak Oyakbank A.Ş. Yönetim Kurulu'nun 24.12.2007 tarih ve 1 nolu kararı ile Ordu Yardımlaşma Kurumu tarafından, 1.074.098.133 TL nominal değerli 1.074.098.133 adet hissenin ING Bank N.V.'e birer TL nominal değerli birer adet hissenin de kararda belirtilen diğer şahıslara devredildiği ve pay devrinin uygun görülerek Banka ortaklar pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, sonrasında da Oyakbank A.Ş.nin ticaret ünvanının ING Bank A.Ş. olarak değiştirildiği ve bu hususun 07.07.2008 tarihinde tescil ve ilân edildiği görülmektedir.

                Dava konusu işlemin mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden; Oyakbank hisselerinin tamamının davacı şirket tarafından devralınması, Rekabet Kurulu'nca bildirim konusu işlemin bir devralma işlemi olarak nitelendirilmesi ve devir işlemine izin vermesi, bu devrin ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından da uygun görülmesi, sonrasında bankanın ticari ünvanının değiştirilmesi ve ünvan değişikliğinin tescil ve ilân edilmesi, pay devri ile bankanın yönetim ve hakimiyetinin devralan şirkete geçmesi, banka devir alındıktan sonra da işyerinde hizmetlerin aynı sigortalılar tarafından yürütülmesi karşısında ve Oyakbank A.Ş.nin işveren sıfatının sona erdiği hususu da gözönüne alındığında, tüm bu işlemlerin bir devralma niteliğinde olduğunun ve Oyakbank A.Ş.'nin davacı şirketçe devralındığının kabulü gerektiğinden, davacı şirket hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle; mülga 506 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği devraldığı bankaya ait şubeye ilişkin işyeri devir bildirgesi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirkete idarî para cezası verilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.